… .. Çocukluğum Atatürk’e ait anılar dinleyerek geçti. Daha ilkokul sıralarındayken ona dair anılar dinleyerek geçmişti. Daha ilkokul sıralarındayken ona dair çok şeyi öğrenme fırsatı bulmuştum. Onu, büyük Atatürk’ü yakından tanımak, çocukluk çağımdan beri tam benliğimi saran bir istekti. Hakkında yayımlanan tüm kitapların okuyor, doymayarak bir yenisini arıyordum. Şimdi ise kendi el yazısı ile yazdığı mektuplara kavuşmuştum. Mektuplar, hatıra defterleri gibi yazanın kişiliğini yansıtırdı. Ben de, Atatürk’ün gerçek kişiliğini bu mektupları defalarca okuduktan sonra öğrenebildim.
… ..
Atatürk’ün teyzem Corinne Lütfü’ye yazdığı mektuplarda yer alan bazı söylemleri, bilinmeyenleri sergiler nitelişkteydi. Bunları gün ışığına çıkarmanın benim için bir görev olduğu inancındaydım. Şimdi bu görevimi yerine getirerek mektupları tam metinleriyle açıklıyorum. … ..
… ..
1900 Yıllarında İstanbul
Mustafa Kemal Atatürk’ün, kökeni İtalyan olan ailemle tanışmasını ve ailemin geçmişini anlatmaya başlamadan önce o dönemin Beyoğlu semtine ait bazı bilgiler vermek gerekiyor.
Bilindiği üzere o dönemde Bizans adını taşıyan İstanbul, Dördüncü Haçlı Seferi sırasında istilaya uğramış ve burada 1204-1261 yılları arasında bir Latin İmparatorluğu kurulmuştur. Haçlı Seferleri’ne katılan şövalyeler, Hıristiyan Kilisesine bağlı çeşitli Avrupa ülkelerinden geliyorlardı. İstanbul’u ele geçiren şövalyeler de Fransız, İngiliz, Cenevizli, Venedikli ve Maltalıydılar. Bu karışık topluluğun tek ortak yanı ibadetlerinde kullandıkları Latince diliydi. Bu nedenle topluluğa “Latin” adı verilmişti. İstila sonrası kurulan imparatorluğun ömrü kısa sürmüş İstanbul yeniden Bizanslıların eline geçmişti. İmparatorluğun dağılmasından sonra şövalyelerin bir kısmı yurtlarına döndüler. Bir kısmı da askerlikten vazgeçerek yaşamlarını İstanbul’da sürdürdüler. Geçimini ticaretten sağlayan bu topluluk yeni kurulan “Galata”
mahallesine yerleşmişti. Ünlü Galata Kulesi de bu dönemlerde Cenevizliler tarafından yaptırılmıştır.1453 yılında Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethettiğinde şehirde yaşayanlar çeşitli milletlerden oluşuyordu. Fatih tarihte görülmemiş engin hoşgörüsü sayesinde dini inançlarını ve yaşamlarını özgürce İstanbul’da sürdürmeye devam eden bu kişilere gayrimüslim denirdi.
Gayrimüslimler iki gruptan oluşuyordu. Birinci gruptaki gayrimüslimler herhangi bir hükümran devlete bağlı değillerdi. Bunları padişah ve hükümet nezdinde cemaatin dini lideri temsil ederdi. Rum patriği Ortodoksların, Ermeni patriği Gregoryenlerin, hahambaşı da Musevilerin sözcülüğü görevini yüklenmişlerdi.
… ..
*Mustafa Kemal ve Corinne Lütfü & Melda Özverim
Alaca Yayınları
1.Baskı Nisan 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder