-Kitabın arka kapak tanıtımında; Hücre
biyoloğu ve genetik bilimci Profesör Dr. Bruce H. Lipton alanında devrim
yaratan çalışmalarıyla uluslararası bir üne sahip. Yeni Biyoloji ilr Kuantum
Fiiziği sentezlediği bu kitabında basit bir dil kullanarak gündelik yaşamdan
örneklerle bu süreci anlatıyor.
“Hücrele bana bir bütünün parçası oldduğumuzu
ve tehlike anında bunu unuttuğumuzu öğretti. Ayrıca her birimizin kendine özgü
biyolojik bir kimliğe sahip olduğumuzu fark ettim. Peki, bütün bunların sebebi
neydi? Her bir insanın hücresel topluluğunu
kendine özgü hale getiren şey neydi? Hücrelerimizin dış kısmında gruplar
halinde ‘kimlik alıcı’ antenleri vardı ve bunlar bir bireyi diğerinden
ayırıyorlardı.”
Kitaptan kısa alıntılar; ... Aniden, hücrenin
yaşamının genler tarafından değil de fiziksel ve enerjetik çevre tarafından
yönetildiğini fark ettim. Genler sadece hücre , doku ve organların oluşumundaki
genetik planı oluşturuyorlardı. ... ..
-... .. her bir insan yaklaşık 50 trilyon tek
hücreden oluşmaktadır. ... ..
-Tıpkı tek bir hücre gibi , bizim
yaşamlarımızın niteliği de genlerimiz tarafından değil ; aksine hayatımıza yön
veren çevresel sinyallere verdiğimiz tepkiler tarafından yönetiliyordu. ... ..
-... .. araştırmam genetik determinizm ile
ilgili biyolojinin benimsediği temel ilkelerin hatalı olduğuna dair
değiştirilemez kanıtlar sunuyordu. ... ..
-... .. ilaç tedavisi yönteminin yanı sıra
tamamlayıcı ilâç felsefesi, eski ve yeni inançların manevi bilgeliği gibi
yöntemlerin temelini hazırlamıştır..... ..
Hücrelerin
büyüsü
-... .. Darwin, Tanrının varlığını
yalanlamamıştı, o sadece dünyada ki yaşamın niteliğinin ilahi bir müdahale
tarafından değil de tamamen şans eseri ortaya çıkmış olabileceğini ima etmişti.
Türlerin Kökeni adını taşıyan 1859
yılında yayımlanmış kitabında, Darwin , kişisel özelliklerin kalıtım yoluyla
ebeveynlerden çocuklara geçtiğini söylüyordu. ... .. Bu ufak içgörü, bilim insanlarının,, yaşamı küçük moleküler parçalara ayırıp en ince ayrıntısına kadar incelemek gibi çılgınca bir teşebbüse girişmelerine neden oluyordu çünkü hücrenin yapısı içinde yaşamı yöneten kalıtsal mekanizmanın bulunuyor olması söz konusu idi.
ebeveynlerden çocuklara geçtiğini söylüyordu. ... .. Bu ufak içgörü, bilim insanlarının,, yaşamı küçük moleküler parçalara ayırıp en ince ayrıntısına kadar incelemek gibi çılgınca bir teşebbüse girişmelerine neden oluyordu çünkü hücrenin yapısı içinde yaşamı yöneten kalıtsal mekanizmanın bulunuyor olması söz konusu idi.
Elli yıl önce James Watson ve Francais Crick
genleri oluşturan DNA çift sarmalının yapısını ve işlevini açıkladıklarında,
yapılan araştırmalar dikkate değer bir sona ulaştı. Bilim insanları sonunda
Darwin’in on dokuzuncu yüzyılda bahsetmiş olduğu “kalıtsal faktörlerin” özünü
kavrayabilmişlerdi. ... .. DNA’nın biyolojik yaşamı yönettiği mekanizma
moleküler biyolojinin temel dogmalarından biri haline gelmişti... .. İlk başta
DNA’nın sadece fiziksel görünüşümüz ve özelliklerimiz üzerinde etkili olduğu
düşünülüyordu ama daha sonraları duygularımızı ve davranışlarımızı da
yönettiğine inanmaya başladık. Kısaca eğer kusurlu bir mutluluk geni ile
doğduysanız, mutsuz bir yaşam sizi bekliyordu. ... ..
-Günümüz biyolojisi işbirliğinin doğadaki
önemine çok az ilgi gösteriyordu. Buna emindim çünkü günümüz biyolojisinin
kökleri Darwin’e dayanıyor ve doğa kurallarının rekabet üzerine kurulu olduğunu
vurguluyordu.
-Biyolojinin neredeyse kutsal kabul edilen
temel inançlarına karşı çıkan radikal bir eğilimle Wisconsin’e geri dönmüş
olmam, ABD’deki öğretim üyesi meslektaşlarımı hayal kırıklığına uğratmıştı. Hatta Charles Darwin’in evrim
teorisinin akla yatkın olup olmadığıni açık bir şekilde tartışan ve eleştiren biri, haline gelmiştim.
Diğer biyologların gözünde, benim bu davranışım bir rahibin Vatikan’a hışımla
girip Papayı sahtekâr olarak adlandırması gibi bir şeydi.
-... .. genlerin yaşamı yönettiği önermesini
de sorgulamıştım. Bu bilimsel önerme büyük bir hata içeriyordu. ... ..
-... .. Epigenetik
yani çevrenin genlerin hareketini yönetmesini sağlayan moleküler mekanizmaları
inceleyen alan, bugün bilimsel araştırmaların
en hareketli alanlarından birisidir.
Hücrelerden
çıkardığımız dersler
-...
.. Gereğinden fazla kullanılmadığı
sürece, ilaçlar ve ameliyat elimizdeki güçlü araçlar ancak sadece bizi
iyileştirdiği düşüncesi temel olarak yanlış. Her defasında bir ilaç vücuda
girdiğinde A’nın işlevini düzeltirken kaçınılmaz bir şekilde B, C ya da D’nin
işlevini bozmaktadır. Vücudumuzu ve zihnimizi, genler tarafından yönlendiren
hormonlar ve sinirler kontrol etmiyor, aksine, inançlarımız vücudumuzu, zihnimizi ve dolayısıyla yaşamlarımızı
kontrol ediyor. ... evet inançlarımız.
-...
.. Pozitif düşünceler davranışları
ve genleri derinden etkiliyor; ancak
bilinçaltı programlanması ile uyumlu iseler. Ve negatif
düşünceler aynı şekilde güçlü bir etkiye sahip. Pozitif ve negatif inançların biyolojimizi nasıl yönettiğini
anlamaya başladığımızda, bu bilgiyi sağlık ve mutluluk dolu bir yaşam
yaratabilmek için kullanabiliriz.
Kanlı
pençeler olmadan evrim
-... .. son yıllarda bize anti-bakteriyel sabunlardan tutunda
antibiyotiklere kadar kullanabileceğimiz her şeyi kullanarak mikroorganizmalarla
savaşmak öğretildi. Ancak bu basit mesaj bakterilerin sağlığımız için gerekli
olduklarını gözden kaçırmaktadır. İnsanların mikroorganizmalardan nasıl
faydalandığının en basit ve klasik örneği hayatta kalabilmemiz için gerekli
olan sindirim sistemimizdeki bakterilerdir. Mide ve bağırsaklarımızdaki
bakteriler yiyecekleri sindirmemize ve gerekli vitaminleri emmemize yardımcı
olur. Mikroplar ve insanlar arasındaki bu işbirliği antibiyotiklerin yaygın
kullanıldıklarında hayatımız için tehlikeli olmalarının temel nedenidir.
Antibiyotikler seçici davranmadan her şeyi öldürürler; zararlı bakterileri
öldürebildikleri gibi hayatta kalmamız için gerekli olan bakterileri de
öldürebilirler. ... ..
-... .. iç ve dış türlerdeki gen
mekanizmasının farkında olduğumuza göre, genetik mühendisliğinin tehlikeleri
daha açık bir şekilde görülmektedir. Örneğin bir domatesin genleri üzerinde
oynama yapmak sadece o domatesle sınırlı kalmayabilir ve tüm biyosferi tahmin
edemeyeceğimiz bir şekilde değiştirebilir. Bu alanda çoktan yapılmış bir
çalışma var ve bu çalışma insanlar genetik olarak değiştirilmiş yiyecekleri
sindirdikleri zaman yapay olarak yaratılmış olan genlerin devreye girdiğini
ve bağırsaklardaki yararlı bakterilerin karakterini değiştirdiğini
göstermektedir. Aynı şekilde, genetik bir plana uygun olarak üretilen tarım
ürünleri ve etraflarındaki yerli arasındaki gen transferi superweeds
(ilaç türlerine dayanıklılık oluşturan otlar) olarak düşünülen gerçekten
dayanıklı türlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Genetik mühendisleri çevreye
genetik olarak değiştirilmiş organizmalar yayarken , hiç bir zaman gen
transferi gerçeğini dikate almadılar. Onların belli bir plana göre oluşturduğu genler yayılırken ve
çevredeki diğer organizmaları da değiştirirken bu ihmalin doğurduğu korkunç
sonuçları işte şimdi yaşamaya başlıyoruz. ... ..
Nedeni
çevre, aptal
-... .. Genetik çağının başlangıcından beri,
genlerimizin hizmetinde olduğumuzu kabul etmek üzere programlandık. Şu an
dünyada sürekli beklemedikleri bir anda genlerinin onlara düşman olacağı
korkusuyla yaşayan bir sürü insan var. Patlamaya hazır birer bomba olduklarını
sanan bir yığın insan düşünün. Annelerinin, kardeşlerinin, teyzelerinin ya da
amcalarının hayatlarında olduğu gibi kendi hayatlarında da bir gün kanserin beklenmedik bir şekilde ortaya
çıkmasını bekliyorlar. Diğer milyonlarca insan da bozulan sağlıklarının
zihinsel, duygusal ve ruhsal sebeplerin bir araya gelmesine bağlı olarak
değil de vücutlarındaki biyokimyasal mekanizmalardaki yetersizliklerden dolayı
oluştuğuna inanıyorlar. Çocuğunuz yaramaz mı? Bunun tedavisinde giderek artan
bir hızla uygun görülen ilk uygulama vücutlarında, ziihinlerinde ve ruhlarında
tam olarak ne olup bittiğini anlamak yerine “kimyasal dengesizliği” ilaç yardımı ile tedavi etmek oluyor.
... ..
Protein:
Yaşamın yapı taşı
Protein
hayatı nasıl yaratır
DNA’ın
üstünlüğü
İnsan
Genom Projesi
Hücre
biolojisine giriş
Epigenetik: Yeni bir
kendini yetkilendirme bilimi
-... .. Kelime anlamı olarak “Genetiğin
ötesinde kontrol” anlamına gelen Epigenetik bilimi, yaşamın nasıl kontrol
edildiğine dair inançlarımızı çok değiştirmiştir. Son on yılda, Epigenetik
araştırmalar genler tarafından aktrılan DNA taslaklarının doğumda somut bir
şekilde mevcut olmadığını ortaya çıkarmaktadır. Genler kaderimiz
değil! Beslenme, stres vu duyguları da içine alan çevresel etkiler
temel taslaklarını değiştirmeden bu genleri değişikliğe uğratabilir. Ve bu
değişiklikler tıpkı DNA taslaklarında olduğu gibi çift sarmal yoluyla gelecek
nesillere aktarılırlar.
Ebeveynlerin
deneyimleri çocuklarının genetik karakterini şekillendiriyor
-... .. Diğer çalışmalar, Epigenetik
mekanizmaların kanser, kalp ve damar hastalıkları ve şeker hastalığını içeren
çeşitli hastalıkların oluşmasında bir etmen olduğunu göstermektedir. Aslında
kanser ve kalp damar hastalarının %5’i hastalıklarının kalıtım nedeniyle ortaya
çıktığını düşünüyorlar. ... ..
-Kanser hastalarının önemli bir çoğunluğunun
durumunun kötüye gitmesi bozuk genler yüzünden değil, çevresel etkilerden
oluşan Epigenetik değişikliklerden kaynaklanmaktadır. ... ..
Sihirli
hücre zarı
Entegral
hücre zarı proteinleri
Beyin
nasıl çalışır
Hayatın
sırrı
Yeni
fizik bilimi: İnce bir hava tabakasına sıkıca basmak
İçimizdeki
sesi dinlemek
-... .. Kuantum fiziği biyoloji ile ilgiliydi
ve biyologlar onun yasalarını görmezden gelerek oldukça önemli bilimsel bir
hata yapıyorlardı. Her şeye rağmen fizik bütün bilimlerin temeliydi ama
biyologlar her ne kadar düzenli olsa da modası geçmiş ve Newton’a ait dünyanın
nasıl çlıştığını anlatan yoruma bel bağlıyorlardı. Biz Newton’un fiziksel
dünyasına bağlıydık ve Einstein’in görünmeyen kuantum dünyasında madde
enerjiden oluşuyordu ve mutlak diye bir şey yoktu. Atomik düzeyde, maddenin
mevcudiyet kesin bile değildi; sadece var olma eğilimi vardı. Biyoloji ve
fizikle ilgili kesin olarak bildiğimiz her şey paramparça olmuştu. ... ..
Madde
yanılsaması
Yan
etkiler yok... Etkiler var
-... .. Newtoncu, meteryalistik ön yargıları
yüzünden gelenekçi araştırmacılar enerjinin sağlık ve hastalıkta oynadığı rolü
tamamen göz ardı ettiler. ... ..
-... .. Buna karşın, kuantum bakış açısı evrenin birbirinin içine geçmiş etkileşimler içinde karışmış
bağımsız enerji alanlarının bütünleşmesi sonucu ortaya çıktığını
göstermektedir. ... ..
-İlaçlardan kaynaklanan yan etki sorununu
karmaşıklaştırmak aynı zamanda biyolojik sistemlerin fazlalığına işaret eder.
Aynı sinyaller ya da protein molekülleri tamamen farklı davranışsal işlevler
üstlenecekleri farklı doku ve organlarda aynı anda kullanılabilirler. Örneğin bir ilaç kalbin sinyalizasyon
yolunda meydana gelen işlev bozukluğunu düzeltmek için tavsiye edildiğinde,
ilaç kan yolu ile bütün vücuda yayılır. Eğer beyin aynı zamanda hedeflenen
bölgedeki bileşenleri kullanıyorsa, kalp için kullanılan ilaç kasten olmasa da
sinir sisteminin işlevini bozar. ... ..
- ... .. HRT uyuşmazlığına neden olan
etkilerde olduğu gibi ilaçların yan etkileriiatrojenik (tıbbi müdahale sonuucu
ortaya çıkan hastalık) en önemli ölüm nedenlerinden biri olarak ortaya
çıkmasının temel nedeni olarak gösterilebilir. ... .. İatrojenik rahatsızlık
ülkede meydana gelen ölümlerin üçüncü en önemli nedenidir. Her yıl
120.00’denfazla insan reçeteli ilaçların yan etkileri yüzünden ölmektedir. ...
..
-Bu istatistikler, özellikle de Doğudaki üç
bin yıllık etkili tedavi yöntemlerini evren hakkında çok daha derin bir anlayış
üzerine kurulu olmasına rağmen bilimsel olmadığı yönünde eleştirerek küstah bir
şekilde göz ardı eden tıp ilmi için dehşet vericidir. Binlerce yıldır, hatta
batılı bilim insanları kuantum fiziğinin yasalarını bile bulmamışken ,
Asyalılar enerjiyi sağlık ve huzuru sağlayan temel etmen olarak kabul
ediyorlardı. Doğudaki tıp ilmi vücudu meridyen adı verilen detaykı enerji
yolları sıralamasına göre tanımlıyordu. Çinliler tarafından yapılan insan
vücudunun fizyolojik resimlerinde bu enerji ağları elektronik kablolardan
oluşan diyagramlara benziyordu. Çinli doktorlar, akupuntur iğneleri gibi
destekler kullanarak hastalarının enerji devirlerini tıpkı elektronik
mühendislerinin elektriksel “patalojiler” arayarak basılı bir devre paketini
düzelttikleri gibi kontrol etmektedirler.
Hekimler:
Farmasötik kurbanlar
-Her şeye rağmen bir yandan Doğudaki tıp
ilminin bilgeliğine hayranlığımı ifade ederken, bir yandan da çok miktarda ilaç
yazarak sağlık mesleğinin öldürücü olmasına neden olan Batılı doktorları utandırmak istemiyorum. İlaçla tedavi yöntemini
uygulayan doktorlar entelektüel ve
kurumsal çıkmazı arasında sıkışıp kalmışlardır; büyük tıbbi endüstriyel komplekste birer kukladırlar. Tedavi kabiliyetleri Newton’cu ve
maddeci evren üzerine kurulu olan eski tıbbi eğitim tarafından sekteye
uğratılmaktadır. Ne yazık ki, bu felsefe yetmiş yıl önce, doktolar resmi olarak
kuantum mekaniğini benimsediklerinde ve evrenin aslında enerjiden oluştuğunu
fark ettiklerinde tedavülden kalkmıştır.
-Mezun olduktan sonraki yıllarında, aynı
doktorlar farmasötik ürünler hakkındaki sonraki eğitimlerini kurumsal sağlık
endüstrisinin gezgin çocukları olan ilaç
temsilcilerinden alırlar. Aslında, temel amacı ürün satmak olan ve
profesyonel olmayan bu insanlar, doktorları yeni ilaçların etkisi hakkında
“bilgi”lendirirler. İlaç şirketleri bu “eğitimi” doktorlar ilaçlarının “reklamını
yapsın” diye bedava verirler. Bu ülkede tavsiye edilen çok büyük miktarlardaki
ilaç, doktorların Hipokrat yemini ederken söyledikleri “ilk olarak kimsye zarar
verme” şeklindeki maddeyi ihlal etmektedir. Trajik sonuçlarına rağmen farmasötik firmalar tarafından ilaç
bağımlısı bir ulus haline gelmek üzere programlanmış durumdayız. Doğanın
yasaları ile uyumlu olan daha yeni ve sağlıklı bir hekimlik sistemi
oluşturabilmek için biraz geri adım atmalı ve kuantum fiziğinin bulguları ile
biyotıp bilimini birleştirmeliyiz.
Fizik
ve Tıp: Bir gün geç ve bir dolar eksik
-Biyobilimde kuantum mekaniğinin prensiplerini
uygulamak gerektiğini vurgulasam da, tıbbın Isaac Newton’un ilkeleri
kullanılarak öğrenilen faydalı dersleri bir kenara atmasını savunmuyorum.
Kuantum mekaniğinin yeni yeni ortaya çıkan yasaları klasik fiziğin sonuçlarını reddetmiyor. Gezegenle hâlâ
Newton matematiğinin tahmin ettiği yörüngede dönüyorlar. İki fizik arasındaki
fark, Newton yasaları organ sistemleri, insanlar ya da halk kitleleri gibi daha
üst düzey organizasyonlarla ilgilenirken kuantum mekaniğinin moleküler ve
anatomik alanlarla daha özel bir şekilde uğraşmasıdır. Kanser gibi bir
hastalığın ortaya çıkması tümörü görebildiğiniz ve hissedebildiğiniz bir makro
düzeyde belirginleştirebilir. Ancak, kanseri tetikleyen süreçler etkilenmiş
projenitör hücreler içersinde moleküler düzeyde başlar Aslında çoğu biyolojik
rahatsızlık (fiziksel sarsıntı nedeniyle oluşan yaralanmalar hariç) bir
hücrenin molekülleri ve iyonları düzeyinde başlar. Bu yüzden kuantumu ve Newton’cu mekaniği bütünleştiren
bir biyolojiye ihtiyaç vardır. ... ..
*İnancın
Biyolojisi & Dr. Bruce H. Lipton
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder