-Kissinger’a
göre; dünya ısrarla düzen arayışında olsa da, neredeyse dört yüz yıl önce
Almanya’nın Vestfalya bölgesinde öteki uygarlıkların çoğu katılmadan hatta haberleri bile olmadan gerçekleştirilen
bir barış konferansında tasarlanan çalışmadan beri gerçek anlamda bir dünya
düzeni hiç var olmadı. Tarihin büyük bölümü boyunca uygarlıklar kendi düzen
kavramlarını tanımladı. Hepsi kendini
dünyanın merkezi saydı ve ilkelerine evrensellik atfetti. Günümüzdeyse
uluslararası sorunlar küresel boyutta yaşanıyor ve ülkeler dünyanın farklı
bölgelerindeki sorunlar küresel boyutta yaşanıyor ve ülkeler dünyanın farklı
bölgelerindeki politik olaylara neredeyse anında müdahil oluyor. Buna rağmen,
pek çok konuda önemli oyuncular arasında fikir birliği sağlanamıyor. Ve sonuçta
gerilim giderek tırmanıyor.
Yaşanan
kaos; kitle imha silahlarının yayılışıyla, devletlerin dağılmasıyla, çevre
tahribatının etkileriyle, soykırıma varan uygulamaların ısrarlasürmesiyle ve
çatışmaların insan anlayışının ötesine taşma tehdidi oluşturan yeni
teknolojilerin yaygınlaşmasıyla herkesi tehdid ediyor. Bilgiye ulaşmanın ve bilgi iletmenin yeni yöntemleri, farklı
bölgeleri daha önce eşine rastlanmamış ölçüde birleştirerek olayları küresel
düzeyde sahneye yansıtıyor. Acaba geleceği hiçbir düzenin dizginleyemeyeceği
güçlerin belirlediği bir dönemle mi karşı karşıyayız?
-...
..
-Bu iki temel çok taraflı anlaşmanın her ikisinde de niyet,, “Tanrı’nın
haşmeti ve Hristiyanlığın güvenliği” adına “bir evrensel, ebedi, hakiki ve
içten Hristiyan barış ve dostluğu” olarak ilan edildi.Geçerli hükümler, dönemin
öteki belgelerinden çok da farkı değildi. Ancak bunlara ulaşılmasında
kullanılan mekanizmalara daha önce hiç rastlanmamıştı. Savaş, evrensellik ya da
dayanışması iddialarını paramparça etmişt. Katoliklerin Protestanlara karşı
mücadelesi olarak başladıktan sonra, özellikle de Franasa’nın Katolik Kutsal
Roma İmparatorluğu’na karşı savaşa girişinin ardından, değişen vebirbirleriyle çatışan ittifakların meydan kavgasına dönüşmüştü.
*Dünya Düzeni & Henry Kissinger
alıntı:
YanıtlaSilBüyük Savaş Suçlusu Öldü
Mustafa Kemal Erdemol, Cumhuriyet – 30.11.2023
Sadece Yahudi olduğu için okulundan kovulan bir öğretmenin oğluydu Heinz Alfred Kissinger. 1923 yılında doğduğu Bavyera'yı 1938’de Nazi zulmü yüzünden terk eden ailesiyle geldiği ABD’de vatandaşlığa geçtikten kısa bir süre sonra orduya katılmış, İkinci Dünya Savaşı boyunca istihbarat subayı olarak görev yapmış, askerlik sonrası Harvard Üniversitesi’nden aldığı doktorayla kariyer sahibi olmuştu.
Sonrası daha yakından bilinir; ulusal güvenlik sorumlusu, dışişleri bakanı, çok sayıda Amerikan başkanının danışmanı. İyi bir kariyer, şanssız başlasa da sonradan hayli iyi giden bir yaşam. Yani “ABD Mucizesi”ni başarmış bir göçmendi Kissinger. Eğer azgın bir savaş suçlusu olmasaydı başarı örneği bir siyasetçi olarak geçerdi tarihe.
Ama böyle olmadı tabii. Çok sayıda topluluğun acılarından sorumlu kötü bir insandı. Dev bir devlet mekanizmasının en acımasız dişlisi olarak çok insanın kanına girmiştir. Tarihe bu kadar kir yükleyen çok az insan vardır. Dışişleri bakanlığı boyunca Bengal halkına karşı acımasız bir baskı uygulayan Pakistan’a silah satışına izin verdi, 1971’de. Çok değil iki yıl sonra, 1973’de sosyalist Devlet Başkanı Salvatore Allende’nin devrildiği Şili faşist darbesinin en büyük destekçisi oldu.
Darbeden bir ay sonra Dışişleri Bakanı olan Kissinger, Ekim 1973'te Dışişleri Bakanlığı yetkililerine ABD'nin kendisini askeri rejimin insan hakları ihlallerinin savunucusu olarak konumlandırmaması gerektiğini söyledi. "Ne kadar nahoş davranırlarsa davransınlar, Pinochet bizim için Allende'den daha iyidir" demiştir, denir.
Yine çok değil iki yıl sonra, 1975’de Doğu Timor’u işgalinde Endonezya’nın yanında oldu. Sadece bir yıl sonra da 1976’da binlerce solcu, sosyalist muhalefetin öldürüldüğü Kirli Savaş döneminde Arjantin faşizmini destekledi. Başkan Gerald Ford dönemindeki bakanlık görevinde başta Angola olmak üzere Afrika iç savaşlarını körükledi.
SilEn alçak tarafını da anımsatayım, en meşhur suçu budur; savaş halinde olmayan tarafsız bir ülke durumundaki Kambaçyo’da tam dört yıl süren, sayısız sivilin öldüğü kirli savaş ile bombalama kampanyalarını yürütmüştür. Kissinger 1969 - 1970 yılları arasında gerçekleşen 3 bin 875 Kamboçya bombardımanının her birini şahsen onaylamıştı.
Tahminlere göre, bombardıman sonucunda 150 bin ile yarım milyon arasında Kamboçyalı ölmüştü. Hem Richard Nixon hem de Gerald Ford dönemlerinde yaptığı dışişleri bakanlığı görevinde Vietnam Savaşı ile Sovyetler Birliği’ne yönelik Soğuk Savaş”ı yönetme şansını buldu. Hiç duraksamadan yaptıklarıyla milyonlarca insanın ölümünde sorumlu ya da suç ortağıydı. Yıllar sonra bunlar anımsatıldığında tek bir pişmanlık belirtisi görülmedi yüzünde.
Yaptıklarının bedelini de ödemedi. Aksine kendisini eleştiren insan hakları kurumlarıyla dalgasını geçti. Washington’da hep itibar gören biri oldu. Savaş suçunun kolektif olduğunu gösteren en iyi kanıt da ona gösterilen bu iltifattı zaten.
O kadar kirliydi ki, ABD bile bir süre sonra bunu taşıyamaz hale geldi. Barack Obama bu nedenle 2016’daki Arjantin gezisinde ülkesinin Arjantin’deki “kirli savaş”ta oynadığı rolden ötürü pişmanlığını dile getirdi. “ABD kendi politikalarını da geçmişini de gözden geçirilmelidir” deyişi unutulmamıştır. Obama o gezide "İnsan hakları için sesimizi yükseltmekte yavaş davrandık “diyerek diktatörlüğe ABD'nin verdiği destekle ilgili binlerce belgenin gizliliğini kaldırma sözü de vermişti. Washington’daki kirliler “kendilerinden daha kirli olan” Kissinger’ın haltlarını “temizlemeye” başlamıştı sanıldı önce. Aynı Obama, Arjantin’in 1970’deki faşist lideri Videla'nın yakın dostu olan Kissinger'a, Pentagon'un sivillere verdiği en büyük onur olan Seçkin Kamu Hizmeti Ödülü'nü verdi. ABD politikası iki yüzlülük üzerine kuruludur.
Kissinger sadece görevdeyken kirli değildi, sonrasında da kirli kaldı. Bu konudaki istikrarı takdire değer. Oturduğu yerden(!) bile emperyal ABD’yi yönetebildi. “Amerikan savaş makinesinin doğal bir ürünü”ydü diyenler haklılar. Bu berbat “ürün” milyonlarca Arjantinli, Bangladeşli, Kamboçyalı, Şilili, Doğu Timorlu sivilin ölümünden sorumluydu.
SilUzun bir suç sicili vardır, buraya sığmaz. Uzun yaşaması doğanın büyük bir yanılgısıdır. Uzun ömür, bu adama hak etmediği halde sunulmuş bir armağandı. Son öldürdüklerinin üzerinden elli yıl geçti, düşünün.
İki işi düzenli yaptı; insan öldürmek, alçak kalmak.
Cehennem görevlilerinin işi hayli zor.