… .. Kadın ne diyeceğinden, söze nasıl başlayacağından pek emin değildi. Yutkunur gibi oldu. Buğulu ve genizden gelen sesiyle “Sevmemek insanın elinde değil ki” dedi. “Değil ki” derken sesi hafiften patladı. Başını kaldırıp adamın ifadesine bakmak yerine ona düşünme payı vermeden “Oysa şiir elindeydi” dedi. Adamın yorgun yüzünde beklenmedik bir dalgalanma oldu, sol işaret parmağını önce çenesine, sonra alnına, en son şakağına götürdü, bir şey diyemeden öylece kaldı. … ..
… ..
… ..Kadın, sözleriyle adamı iteler gibi görünse de onu kendine çekmeyi nasıl başarıyordu. Erkekler, kendilerini altüst eden kadınları sevmeye neden bu kadar meraklıydı? Adam, kadının bu cazibesi yüzünden bir gün bu an gelecek diye, bir bir söylemek üzere şiirlerden, şarkılardan derlediği sözleri bir türlü söyleyemiyor, içine atıyordu.. … ..
… ..
… .. “İnsan, kendi kendine büyür, beslenir, konuşur, yürür, uyur. Bunlar, doğadaki başka varlıkların da kendi başlarına yapabildikleri şeylerdir. Bazı eylemlerimizle insan olarak farklılaşırız. Okumak, insan türüne doğuştan verilmiş bir meziyet değildir mesela. İnsanın dişiyle tırnağıyla ama en önemlisi de istek ve arzusuyla elde edebileceği bir şeydir. Okumak çok özel bir eylemdir ve sızı ayrıcalıklı kılar. Zamanımızın birazını okumaya verirseniz gerı kalan bütün zamanlarda okuma eyleminin tadını, lezzetini bulmak için sabırsızlanırsınız. Yanı okursanız okuyamadığınız zamanlar da anlam kazanır. Elbette herkesin zaman anlayışı ve kavrayışı farklıdır. Kimi için bir saat uzun bır vakıtken, kımı ıçın her şeyi değiştirmek bir dakikaya sığdırılabilir.”
… ..
… ..”Dışarıda hayat başkaları için akıyor. Benim İçin ise kitap sayfalarında akıyor. Konuşmalarım yanlış anlaşılmasın, gerektiğinde başka işlerle zihnimizi dağıtabilmeli, bedenimizi yorabilmeliyiz ama toparlanmak için okumak zorundayız. Tabii ki insan ilişkilerine, toplumsal işleyişe yabancılaşacak kadar kendimizi hayattan soyutlayamayız. Şunu söylemeye çalışıyorum, bilmenin tadı için insan kalbini,