27 Haziran 2022 Pazartesi

Uslanmış Gönlüm

… .. Kadın ne diyeceğinden, söze nasıl başlayacağından pek emin değildi. Yutkunur gibi oldu. Buğulu ve genizden gelen sesiyle “Sevmemek insanın elinde değil ki” dedi. “Değil ki” derken sesi hafiften patladı. Başını kaldırıp adamın ifadesine bakmak yerine ona düşünme payı vermeden “Oysa şiir elindeydi” dedi. Adamın yorgun yüzünde beklenmedik bir dalgalanma oldu, sol işaret parmağını önce çenesine, sonra alnına, en son şakağına götürdü, bir şey diyemeden öylece kaldı. … ..

… ..

… ..Kadın, sözleriyle adamı iteler gibi görünse de onu kendine çekmeyi nasıl başarıyordu. Erkekler, kendilerini altüst eden kadınları sevmeye neden bu kadar meraklıydı? Adam, kadının bu cazibesi yüzünden bir gün bu an gelecek diye, bir bir söylemek üzere şiirlerden, şarkılardan derlediği sözleri bir türlü söyleyemiyor, içine atıyordu.. … ..

… ..

… .. “İnsan, kendi kendine büyür, beslenir, konuşur, yürür, uyur. Bunlar, doğadaki başka varlıkların da kendi başlarına yapabildikleri şeylerdir. Bazı eylemlerimizle insan olarak farklılaşırız. Okumak, insan türüne doğuştan verilmiş bir meziyet değildir mesela. İnsanın dişiyle tırnağıyla ama en önemlisi de istek ve arzusuyla elde edebileceği bir şeydir. Okumak çok özel bir eylemdir ve sızı ayrıcalıklı kılar. Zamanımızın birazını okumaya verirseniz gerı kalan bütün zamanlarda okuma eyleminin tadını, lezzetini bulmak için sabırsızlanırsınız. Yanı okursanız okuyamadığınız  zamanlar da anlam kazanır. Elbette herkesin zaman anlayışı ve kavrayışı farklıdır. Kimi için bir saat uzun bır vakıtken, kımı ıçın her şeyi değiştirmek bir dakikaya sığdırılabilir.”

… ..

… ..”Dışarıda hayat başkaları için akıyor. Benim İçin ise kitap sayfalarında akıyor. Konuşmalarım yanlış anlaşılmasın, gerektiğinde başka işlerle zihnimizi dağıtabilmeli, bedenimizi yorabilmeliyiz ama toparlanmak için okumak zorundayız. Tabii ki insan ilişkilerine, toplumsal işleyişe yabancılaşacak kadar kendimizi hayattan soyutlayamayız. Şunu söylemeye çalışıyorum, bilmenin tadı için insan kalbini,

yalnızlığa alıştırmayı öğrenmeli. Açıkçası ben, kendi ruhuma sığınmaktan daha güzel bir hayat uğraşı bilmiyorum.”

… ..

….. “Tekrar okumak, vakit kaybı değildir. Bilakis vakti bereketlendirmektir. Aynı şeyi okumak, bu ister kitap olsun ister başka bir şey, nereden ve nasıl baktığınızı, zihninizin nerede durduğunu gösterir. Yani, şöyle, aynı şeyi eski bilgilerinizle ve düz mantıkla okuyorsanız, siz hiçbir şey katmaz. Fakat aynı şeyi, yeni bilgilerle değiştirerek okursanız çok anlamlı, öğretici bir okuma olur. Böyle bir okuma, bilgilerinizin de taze kalmasını sağlar. Tabii burada aynı şeyden kastımızın 'bir daha okunmaya değer bir şey’ olduğunu vurgulamaya gerek yok herhalde,” dedi.

… ..


Şimdi beni iyi dinle. Senin o delikanlı kendinden çıkmamış, çıkamamış birisi. Kendine hayran olan adam sevemez. Bunu unutma. Sevginin emek ve feragat olduğunu, bir gösteri değil biri yara olduğunu şarkılar, şiirler söyler zaten. Bu namazın abdestin nasıl alındığını söyleyen ulu zatlar boşuna dememişler. Sevgi bedel ister. Senin o delikanlıysa kendi kendinin öznesi olmuş, kendiyle dolmuş. Benim bildiğim öyle adamla değil yuva, müşterek cümle bile kurulamaz. Hayat tecrübemin bana dediğine göre zıtlaşınca geri adım atmayanın sevdiğine itimat edilmez. Sevgi yeşerir ama itimatsız, güvensiz yaşayamaz. Ben bunu bilir, bunu söylerim. Aksını bilsem onu söylerdim.”

… ..

… .. Seni kazandıkça özgüveni tavana tırmanan Fikret, senden uzaklaşınca nasıl da sevimsizleşti. … ..

… ..

… .. Kendinden çıkmayan, çıkamayan kendini önceleyen kişi istese de feragat edemez…. .. kendını tamamlamış, kendince olmuş bırı. … .. Hesap kitap üzere yürüyor. … ..

… ..

…..”İsterken kendine istemek bana çok şey söyler. Sofrada ekmeği bölüşürken, sürahiden su doldururken bile insan ele verir kendini. Hadi bunu o kadar sıkı dokumayalım ama


“Her duygu hâlinde sesine, bakışlarına, konuları birbirine bağlamalarına, vurgularına baktım. Bir eksiği, bir gediği, bir boşluğu yok onun. Sana alışmış, ilgilerine aşına ama hâllerine değil. Seni seviyor gibi duruyor, bütün zamanlarını seninle geçiriyor ama nasıl desem, kendiyle dopdolu, Kendiyle dolu insan kimse sevemez. … .. 

Hem bağımlı hem bencil. … ..

… ..

… .. Dinleyenin öyle tepkisiz, manasız bakması da beni benden alır. Daha açık diyeyim de boşluk kalmasın. Sesi titremeyenler sevmiyorlar kanaatimce…. .. Önceliği kendinde olan benciller sevemez. … ..

… ..

“Hayır hayır yansın tutuşsun, Kara sevdaya kapılsın da başına işler gelsin demiyorum. Sevda zaten karadır. Ama ben diyorum ki sevmek bir ifade edinmektir. İfadesiyle sevilesi olur insan. İnsan bir bakışla, bir duruşla birbirinin gönlüne girer. Çünkü ifade sözden öte dilin tamamıdır. Boşluklara bakılır. Ki boşluklar önemli. Kendi adıma bir adamın diplomasına, derecesine, notuna, birikimine, servetine değil boşluğuna bakarım. Bardağın boş yanına bakarım yanı. İnsanın ne kadar insan kaldığı bence bıraktığı boşluklardan belli olur.

“Tıka basa adamı tanıyamazsın. Sana gösterdiği yerlerine değil, göstermediği yanlarına, boşluklarına bakarak bir insanı çözeriz bence…. ..

… ..

… ..O çocuk dediğim gibi kendiyle tıka basa dolu. Kendiyle dolandan artakalan sana yetmez. Onun bır eksiği yok. Eksikliğini hissetmeyen olmaz, sevemez.






*Uslanmış Gönlüm & Hatice Ebrar Akbulut

Muhit Kitap

1.Baskı: Aralık 2020


 

1 yorum:

  1. On öykü... en ilginç olanı "Bilemezsin Nasıl Kederleniyorum"... diğerleri de...

    YanıtlaSil