… .. Hayat ne kadar hızlı geçiyor değil mi? Sanki her yeni gün dünden biraz daha kısaymış gibi. Sonra bir de o his var. Neyse ki sadece ara sıra ortaya çıkıyor ama yine de fazlasıyla can sıkıcı. Bir şeyleri eksik ya da yanlış yapmış gibi hissetmenizden bahsediyoruz. Oysa diğer insanlar ne kadar mutlu ve başarılı. Cep telefonunuzun ekranını ne zaman kaydırsanız karşınıza bir sürü mükemmel hayat çıkıyor, Herkes ne kadar güzel gözüküyor. Herkes ne güzel yerler geziyor. Peki ya siz? Kanepenize uzanmış, insanların görkemli hayatlarını seyrediyorsunuz. Bir de yüzlerindeki kocaman gülümsemeleriyle sürekli el ele olan çiftler var. Birbirlerini ne kadar seviyorlar değil mi? Oysa siz hâlâ doğru insana rastlayıp rastlamadığınızdan bile emin değilsiniz. Hatta söz konusu romantik ilişki beklentileriniz olduğunda henüz bir insana bile rastlamamış olabilirsiniz. Örnekler fazlasıyla çoğaltılabilir fakat ana konumuza dönelim. Ara sıra ortaya çıkan bu durum öyle bir hissiyat yaratır ki beyninizin içinde bir kara delik varmış ve her şeyi yutuyormuş gibi hissedersiniz
Siz de dahil olmak üzere insanların en büyük yanılgısı ne biliyor musunuz? Beyninizi kemiren bu hissin iş ya da parayla
alakalı olduğunu düşünmek. Öyle ya şu an villanızın havuzunda, online toplantıda yönetim kuruluna yapacaklarını söyleyip bir yandan da içeceğinizi yudumlasaydınız bu karadelik oluşur muydu hiç? İlk bakışta çok mantıklı gibi gözükse de emin olun hayalini kurduğunuz bu hayatı bizzat yaşayıp kafasının içinde sizinkinden çok daha büyük karadelikler barındıran bir sürü insan var. Hatta bu kişilerle bir karşılaştırma yaparsak sizin daha şanslı olabileceğinizi bile söyleyebiliriz. Ay sonunu zor denk getiren insanlar için kurmuş olduğumuz bu cümlenin çok boş durduğunun farkındayız ama meselenin sinirbilimsel temelini öğrendiğinizde bize hak vereceğinizi düşünüyoruz. Şu an için bilmeniz gereken tek şey bu durumun para ve refah seviyesinin çok ötesinde bir gerçekle ilgili olmasıdır.
Peki çözüm iş, refah seviyesi gibi faktörler değilse ne o zaman? Yoksa… Tabii ya nasıl unuttuk. Bu deliği tümüyle kapatacak olan AŞK olmalı. Yeryüzündeki milyonlarca insanın arasından kendinize en uygun o ruh eşinizi bulabilmek. Bundan güzel hayat amacı olur mu? Birçok romantik insan bu amaca gönülden inansa da asla göz ardı edemeyeceğimiz bir detay vardır. Haklısınız. Doğru insanı bulmak ve onunla aşk yaşamak beyninizdeki ödül merkezlerini coşturan, dopamini adeta dalından yemenize neden olacak harika bir olaydır. Umarız bir gün siz de yaşarsınız ama inanın bu müthiş doğa olayı bile o karadeliği kapatmaya yetmeyebilir.
Neden biliyor musunuz. İçine ne atarsanız atın, üzerini ne ile örterseniz örtün o karadelik hepsini yutacaktır. Beyninizin evrimsel çalışma mantığı tümüyle bu deliğin etrafında kurulmuş bir durumdadır. Doğal olarak tek çareniz var. O karadelikle yaşamayı öğreneceksiniz. Eğer bu sistemin çalışma felsefesini anlayabilirseniz o karadeliği beyninizdeki tüm kötü düşünceleri ve huzursuzluğu içine çeken müthiş bir elektrikli süpürgeye bile dönüştürebilirsiniz. Bu gizemli karadeliğin adı dopamin. İstek, arzu ve motivasyonlarınızın yegâne enerji kaynağı. İnsanlar dopamini sadece haz veren sihirli perde arkasındaki asıl sorumlu yanlış kullanılmış dopamindir.
... ..
Yeninin Peşinde Koşan Dopamin
X ve Y kişilerinin yediğinde aldığı hazları konuştuktan sonra bir başka önemli soruyu ele alalım. Peki, X adlı
kişi bu çikolatayı her yediğinde aynı hazzı mı alır? Elbette burada önemli olan çikolatanın hangi sıklıkta ve
koşullarda yenildiği olsa da değinmek istediğimiz asıl kısım zevk veren bir eylemi tekrarladığımızda alınan
hazzın nasıl etkileneceği sorusudur. Aslında bu soruyu cevaplamak için herhangi bir sinirbilim bilgisine
ihtiyacımız yok çünkü bu hissi hayatımız boyunca defalarca yaşadık.
… ..
O zaman hazırsanız dopaminin çalışma felsefesiyle ilgili çok önemli bir bilgiyi daha nöronlarımıza kazıyabilkiriz. Dopaminin önceliği her zaman yeniliktir. Buradaki mantık çok basit aslında. “Tamam sana zevk veren bir şey keşfettin ve onu elde ettin. İlk zamanlar onun sayesinde epey bir dopamin de salgıladın ama artık yeter çünkü yeni kaynaklara ve hedeflere yönelmen lazım.” Eğer diğer türlü olsaydı keşfettiğimiz ilk ödül kaynağının başına oturur kıymetlimisss, kıymetlimiss diyerek
sadece onu seven bir Gollum'a dönüşürdük. Eğer Yüzüklerin Efendisi’ni okuduysanız ya da izlediyseniz Gollum’un nasıl bir hayatı olduğunu zaten biliyorsunuzdur. Eğer hiçbir
fikriniz yoksa da sorun değil çünkü böyle bir yaklaşımın hayat ile bağdaşmayacağını az çok tahmin edebilirsiniz.
Teşekkürler Dalak
Keşfetme ihtiyacı ve yeniliklerin yaratacağı heyecan dopamin temel varoluş felsefesini oluşturur. Kim bilir belki de dopamin felsefesinin derinlerinde nefes alan bu ince detay
insanı diğer memelilerden ayıran en temel etken olabilir. Zira keşfetmek konusundaki motivasyonumuza baktığımızda dopamin yeniliklere karşı çok daha meraklı olduğunu söyleyebiliriz. İçine sıkıştığı mutsuzluktan kurtulmak için saçlarını kısacık
kestiren kadından tutun hücre zarında herhangi bir reseptörün alt tiplerini keşfetmeye çalışan bilim insanına kadar
hayatımızın birçok noktasında yeniliğe ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu görebiliriz. Dopaminin yeniliğe bu denli düşkün olması harika bir motivasyon kaynağı olsa da sosyal hayatlarımızda çok ilginç bir
paradoksla yüzleşmemize neden olur.
İnsan denen canlının hiçbir şeyin kıymetini bilmemesinin altında yatan temel mekanizma dopamin
devrelerimizden kaynaklanır. Bir şeyi ne kadar istediğiniz ya da şeyin sizin için ne kadar hayati önem taşıdığının
inanın bir önemi yok. Onu elde ettiğiniz anda dopamin olarak zirveye ulaşırsınız ve o elinizin altında bulunduğu müddetçe artık sizin için yeterli bir dopamin kaynağı değildir. Çünkü dopamin der ki, “bu tamam hadi sıradaki yeni gelsin.” Lütfen unutmayın. Bu yaklaşım elde ettiğiniz şeyin değerinden bağımsız tümüyle sizin algılayış biçimimizle
ilgilidir. Aslında ne demek istediğimizi çok bilindik bir tema üzerinden anlatabiliriz. Koşulsuz sevmek.
Aşk dediğimiz kavram sinirbilim açısından inanılmaz karışık bir konu olup tek başına birkaç kitap dolduracak
kadar içeriğe sahip derin bir meseledir. O nedenle bu örneğimizde olaya sadece dopamin felsefesi üzerinden yaklaşacağız. Hayata dair çok önemli bir gerçeği aklınızdan çıkarmayın. Bir insanı koşulsuz
sevmeniz ya da hayatınızı ona adamanız kitap ve sinema dünyası için inanılmaz romantik bir davranış gibi
gözükse de gerçekte sizi sıradanlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Keşke çok sevdiğimiz her şey bizi o kadar
çok sevseydi. Ama ne yazık ki ortada basit bir denklemden çok daha fazlası var. İşte tam da bu yüzden
bir insan bedava ya da karşılıksız olan hiçbir şeyin kıymetini bilmez. Bilemez. Buna sevgi de dahil ne yazık ki. Çünkü dopaminin yeniliklere duyduğu yoğun ilgi bu kalıcı ilişkinin kurulmasının önünde en büyük engeldir.
Mesela kendinizi düşünün. Hayatınız boyunca bir kez olsun dalağınıza teşekkür ettiniz mi? Tek bir kez bile…
Şöyle ellerinizi karın bölgenizin sol tarafına koyup “İyi ki varsın sevgili dalak, sen olmasan ben ne yapardım “
dediniz mi? Muhtemelen hayır. Ama bu durum sizin zerre umrunuzda değil. Sadece ne zaman dikkatinizi
çekecektir biliyor musunuz? Bir aksilik çıktığında ve doktorlar dalağınızın artık eskisi gibi çalışmayacağını
söylediğinde.
İşte bu “kıymet bilmezlik” ilkesi, dopaminin çalışma felsefesinden öğrenmemiz gereken en temel olguların başında gelir. Peki, bu bilgi ne işimize yarayacak?
Lanet olsun kıymet bilmeyen dopamine de sinir sistemine de diye isyan mı edelim? Aslında hayır. Tamam sisteme yüzeysel baktığınızda böyle çalıştığını görüyorsunuz ama
olur da daha derinlere inme şansı bulursanız muazzam bir güzellikle karşılaşacaksınız. Bu güzelliğin adına
minnet duymak. Şükretmek. Bu kavramlar sizin için tam olarak ne anlama geliyor bilmiyoruz ama eğer minnet olgusunun beynimiz
üzerindeki
etkisini gerçekten algılarsanız karşınızda hiç tükenmeyecek yeni bir dopamin kaynağı bulmuş olacaksınız.
Mutlulukla ilgili yapılmış ve halen devam etmekte olan en uzun süreli (85 yıllık) araştırmayı inceleyeceğimiz
bölümde (bölüm-10) minnet duygusu ve dopamin arasındaki ilişkiyi daha detaylı ele alacağız. İşte o kısımda dopaminin kıymet bilmez gibi davranmasına rağmen arka planda minnet duymak ve şükretmek konularında bize ne kadar cömert davrandığını göreceksiniz. Yine de bu bölümü bitirmeden çok
kısaca kendinize şu gerçeği hatırlatın. Bir şeyin önemini onu kaybetmeden anlayabilen insan sayısı ne yazık
ki çok azdır. O nedenle kendinizi ve değerinizi insanlara hatırlatmayı asla ihmal etmeyin. Ha bir de ara sıra
teşekkür edin.dalağınıza ve diğer tüm organlarınıza. Kim bilir belki de teşekkürünüzü duydukları için daha çok
bağlanırlar size ve hayata.
… ..
*Kalk Bi Dopamin Demle & Dr. Serkan Karaismailoğlu
Dr. M.Ali Karaismailoğlu
Ortapia Elma Yayınevi
1.Basım Ağustos 2024
*Michelangelo - Vikipedi (wikipedia.org)
*Adem'in Yaratılışı - Vikipedi (wikipedia.org)
*Adem'in Yaratılışı (İtalyanca: Creazione di Adamo), Sistine Şapeli'nin tavanındaki ünlü bir fresktir. Michelangelo tarafından 1511 dolaylarında yapılmıştır. Tüm zamanların en çok replikası yapılan dinî resimlerinden biridir.[2]
Fresk, Hristiyanlık'ta Kitab-ı Mukaddes'in Yaratılış bölümünde, Tanrı Baba'nın ilk insan Âdem'e hayat üflemesi konusunu betimler. Bu betim bugün dünyanın en ünlü betimlemelerinden birisidir ve modern kültüre farklı biçimlerde yansımıştır. Freskte yer alan Tanrı ve Âdem'in ellerini içeren detay da freskin en ünlü kısımlarındandır.
Tanrının yüzü olarak, Michelangelo'nun kendi yüzünü çizdiği düşünülmektedir.
Bir diğer görüşe göre reform ve rönesanstan sonra insanın tanrıya yabancılaşması resmedilmiştir.
*Adem'in Yaratılışı Tablosu Hikayesi ve Hakkındaki Tüm Bilgiler – HØGHHEIM (hoghheim.com)
*Kalk Bi Dopamin Demle | M. Ali Karaismailoğlu, Serkan Karaismailoğlu | Birazoku
*Havas Okulu - gizli tut ve onu gözünde küçült
*gizli tut ve onu gözünde küçült
Güzel bir iş yapmak istediğin zaman acele et, gizli tut ve onu gözünde küçült. ”Demiş Yunus Emre, “gizli tut” kısmını ele alalım kısaca.
Hayırlı güzel başlangıç, niyet ve de girişim, fikir ve vizyonları çevrenizle paylaşmadan önce sakin bir kafayla düşünün..!
Kadersel döngüleri, önemli istişareleri ufku geniş, zihni pak, ön yargısız bakabilen bilinçlerle start vermek enerji yönüyle bereketli, rüzgarı arkaya almak gibidir!
Aksi halde! Büyük bir heyecan ve arzuyla gelen teklifi veya akla yatkın bir fikri, dik kafalı, inatçı, enerjisi sert, düşük bir bilincin manyetizmasında açarsanız tüm enerjiniz sönümlenebilir.
Bazı İnsanlar kara delik gibidir. Etrafta pozitif ne var, ne yok çevrinti içine çekerek öğütür,soğuturlar insanı, bezgin ve pasak hallerini kopyalarlar haberiniz olmaz, durduk yere kendinizi halsiz, işlerde karışıklık ve zorluk hali ortaya çıkabilir, buradan tüm takipçilere acizane tavsiyem, parlak fikirleri, umuda dair işlerinizi istişare ederken seçici davranmanız, kiminin nazarı, kiminin düşük algısı, kiminin kıskançlığı ket vurur, dağıtırlar olumlu ihtimalleri.
Rabbim fikir ve kabiliyetlerinize pozitiflik, paranıza bereket, niyetlerinize isabetler versin. amin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder