İlk kitabın (Büyü Dükkânı) devamı sayılabilir. Öncekinden farklı olarak
kısa öyküler yerine roman tadında kaleme alınmış. Müşterilerine ikinci defa
kapısını açarken, dükkân sahibi yaşlı adam , yazarı ve okuyucuyu 237 sayfalık
eserin derinliklerine çekiyor. Kendi hayatınızdan kesitleri birlikte
sorgulamaya başlıyorsunuz. Okumamıza gerkçe oluşturabilecek alıntıları
paylaşalım:
-... .. İlk günlerde birbirini anlamak ve memnun etmek için gösterilen
karşılıklı özen, giderek ikisinin de hoşnutluklarını ve hoşnutsuzluklarını daha
kolay belli ettikleri doğal bir yakınlığa dönüşmeye başlamıştı. ... ..
-... .. Dedelerin, zaman zaman torunlarına
benzemelerine şaşmamak gerekirdi. Yaşlılık
ile çocukluk arasındaki çizgi, aradaki uzun yıllara rağmen ince bir
çizgiydi ve bir çocukla yaşamaya başladığınızda daha da inceliyordu sanki. ...
.. “Sence neden?” ... ..”İzin veriyorsun. Kendine çocuk olma izni veriyorsun.”
... .. Büyümek, çocukluğu terk etmek anlamına geliyordu. İnsan genç iken,
arkada bıraktığı çocuklukla olan bağını rahatça koparabiliyordu. Belki de
bundandı; çocuklar daha önce hiç büyük olmadıkları halde büyükleri
anlayabiliyorken, büyüklerin hepsinin daha önce çocuk oldukları halde;
çocukları anlamakta güçlük çekmeleri...
... .. İnsan çocuksu özeelliklerinden uzaklaşırsa, hayatı daha bir
ciddiye almış, dünyadaki yerini sağlamlaştırmış oluyordu.”Sorumluluk sahibi
olmak”, “başarılı olmak”. “ebeveyn olmak”, “olgun olmak” çocuklukla araya
mesafe koymayı gerektiriyordu yetişkinler dünyasında. Ancak yaşlandıkça bu
durum tersine dönüyorduYaşlı bir insanın kendi çocuğuyla olan bağının
canlanması, hayata olan bağının güçlenmesine de yarıyordu. ... .. İşte o zaman,
ipleri biraz daha kolay gevşetebiliyor ve kulak verebiliyordunuz sizi içerden
dürten çocukşuluklara... .. Çocukla çocuk olma garip gelmiyordu hiç. Dede ile torun, büyük bir ciddiyet
içinde inatlaşabiliyorlardı birbiriyle. Bazen annler ve babalar da çocukları
ile inatlaşabilirlerdi ama bunu huzursuzlukla karşılarlar, çoğu zaman tuhaf
bulurlardı. Yaşlılar ise çocuklarla olan benzerliklerinden gocunmazlardı hiç.
... ..-... .. Göz sahibine göre hareket eder ve özel olarak eğitilmezse
gerçeğin kendisini değil, kendi arşivindekileri görür. Yani geçmiş
deneyimlerinizin size öğrettiği kadarını görmeye devam edersiniz. Oysa
baktığınız her yerde yepyeni bir gerçek vardır. Tıpkı göremeyen ve yürüyemeyen
müşterimin, kendine özgü gerçeği gibi... Oysa ben ona ilk baktığımda en büyük
eksiğinin gözleri ve yürüme
yeteneği olduğunu düşünmüştüm. Meğer ne kadar yanılmışım. İşte onun için, zamanla gözlerimi kendimden uzaklaştırmayı ve yanlızca baktığım yere daha iyi bakmayı, bildiklerimi unutarak bakmayı öğrenmeye başladım. Tıpkı bebekler gibi... Bebekler ilk gördüklere şeylere çok dikkatli ve uzun uzun bakarlar. Çünkü zihinlerinde onunla ilgili hiçbir bilgi yoktur ve öğrenmek için bakmaları gerekmektedir ... ..
yeteneği olduğunu düşünmüştüm. Meğer ne kadar yanılmışım. İşte onun için, zamanla gözlerimi kendimden uzaklaştırmayı ve yanlızca baktığım yere daha iyi bakmayı, bildiklerimi unutarak bakmayı öğrenmeye başladım. Tıpkı bebekler gibi... Bebekler ilk gördüklere şeylere çok dikkatli ve uzun uzun bakarlar. Çünkü zihinlerinde onunla ilgili hiçbir bilgi yoktur ve öğrenmek için bakmaları gerekmektedir ... ..
-... .. “Yıllardır hep bunu yapıyorum ben. İsteklerimi önce hak etmem,
sonra da hak ettiğime karşımdakini inandırmam gerektiğini düşünüyorum. Ama
inandırmaya çalışmak aynı zamanda onu rahatsız eetmek demektir. Onun için bu iş
başlı başına bir işkenceye dönüşür. Kendini uzun uzun anlatmak, bir şey istemek
ya da en azından anlaşılmak için uğraşmak sinir bozucu bir kıvranmadır ki bunu
yapacağıma hiçbir şey istememeyi hatta konuşmamayı tercih ettiğim çok olmuştur.
Belki de bu yğüzden size geldim. ... ..
-... .. “Bildiklerimizin gücü,
hissetmeye alıştığımız duyguları değiştirmekte çoğu zaman yetersiz kalır. Bunun
için ezber bozan yeni deneyimler
ararız.” ... ..
-... .. Anılarınızın hep
içinizde olduğunu bilseniz de onlarla karşılaşmak, bilmektençok ama çok farklı
bir şeydir. Tıpkı yağmurun ıslatacağını bilmek ile yağmurda iliklerinize kadar
ıslanmak arasındaki fark gibi...
-... .. “.. Başkaları sizin aynanızdır. Aynaya en çok ihtiyaç duyduğunuz
anlar ise kendinizi iyi görmek istediğiniz anlardır.”
*Büyü Dükkânı’nda iki Çınar – Yeşim Türköz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder