Kitap 288
sayfa. Arka kapağındaki tanıtımda; “Her çocuğun özünde, o çocuğun nsıl bir
yetişkin olacağının şifrelerini barındıran ‘çocukluk sırrı” vardır.
-Bu sır,
çocuğun içinde ‘buyurucu bir iç klavuz’ olarak, mütevazı bir sabırla,adım adım
o çocuğun kişilik ve karekterini oluşturma mücadelesi verir.
-Yetişkinler
ise, çocuğun özünde gerçekleşen bu ince yapılanmayı hesaba katmadan,
kendilerince bir zoraki kişilik oluşturma gayreti içine girdikleri için, çocuk
eğitiminde sorunlar yaşanıyor.
-Bu kitapta,
çocuğun benliğini zarara uğratmadan, kişilik ve karekterini bozmadan, onlara
nasıl rehberlik yapılacağını bulacaksınız.....
-Başka bir
deyişle, bu kitapta, Mevlana’ların, Hacı Bektaş’ların, Yunusların nasıl
yetiştiğinin sırlarını barındıran Anadolu Pedagojisini bulacaksınız...”
deniliyor.
-Kitaptan
kısa alıntıları paylaşalım: Yaşanabilir bir toplum inşasını arzu edenler çocukluk sırrından güç almalıdırlar.
... .. yetişkinin ruhunu örten kalın
duvarları yıkabilecek ve oradan sıcacık şefkat hissini uyandırabilecek olan tek
ve biricik güçtür.
-Yeterki
yetişkinler , çocuğa hükmetmeyi bir marifet zannetme yanılgısından çıkıp, sevgi
ve şefkat hislerini yeniden canlandırabilecek olan çocuklarına, güven içinde
kendilerini bırakabilsinler...
-...
çocukların insan ruhunda uyandıracağı sevgi ve şefkatihesaba katmadan inşa
edilecek bir hayat, insanlık tarihinin en acınacak yaşam tarzı olacaktır.... ..
-... .. aile
içinde problem çözme yeteneğinden yoksun bir anne(veya baba)
karşılaştığı problemleri çoğunlukla ya şiddet kullanarak bastırmaya, ya da karışındaki kişiyi ezerek
problemin üzerini kapatmaya gayret sarf etmektedir. ... ..
-Üzülerek
görmekteyiz ki, ülkemizde –özellikle son yüzyılda- çocuk ruhundan oldukça
uzaklaşmış, nezaket ve zerafet içindeki anneler
gitmiş, yerine cinnet nöbetlerine kapılmış anneler gelmiştir.
-Evin
beyefendisi babalar gitmiş, “Çocuk
terbiyesi sana aittir hanım!” diyerek, kendi çocuğundan kaçan babalar gelmiştir. ... ..
-... .. daha
doğumu takip eden birkaç ay içinde ayrı bir odaya alıştırılması adına, çocuğun
ağlamalarına boyun eğilmemesi, çocuğun anne kucağını istediğinde kucağa
alınmaması, çocuğun anneye alışmaması adına bütün duygusal çabalarının
karşılıksız bırakılması prensibi geliştirilmiştir. ... ..
-His
dünyasını kullanmaktan kaçınan bir kişi ne evliliğinde, ne dostluklarında, ne
de sosyal hayatta başarılı olur. Çevresindeki kişilere ‘huzur’ veremez. Bunun
da ötesinde kâinatı hissedemez. Yaradılışlardaki ince sırları ruhunda duyamaz,
daha da ötesinde, gözlerini kapadığında, Allah’ı içinde hissedemez. ... ..
-‘Anadolu Pedegojisi’nde, bir yüreğe ateş
düştü mü, herkesin yüreğinin yanması beklenir.
-Bir insanın ihtiyacı olan şey, anlaşılmaktan daha
çok hissedilmektir. Anlamak; duyguları işin içine koymadan,
zihinsel olarak bir kişiye yakınlaşmaya çalışmak demekken, hissetmek; karşıdaki kişinin acılarını kendi acısı gibi duymak
demektir. Empati, daha çok duygusal
alanın becerisi gibi algılansa da, aslında beynin davranışsal
yeteneğidir.Genellikle duygular işin içine konulmadan, ‘acıyı aynı ile’
hissetmeden, akıl ile algılama sürecidir.... ..
-Diğergâmlık, akıldan ruha inme, muhatabıylakişinin
‘hemhal’ olması, ‘acıyı aynı şekliyle hissetmek, ayrı vücutlarda aynı ruhu
taşırvaziyete gelmek olarak karşımıza çıkıyor. Böyle olunca bir anneden çocuğu anlaması beklnmez,
hissetmesi beklenir.
-Eşlerden birbirlerini anlamanın ötesinde,
birbirlerini hissetmesi beklenir.
... .. duygusal yakınlık, duyguların, akıl ile ölçülmesiyle değil, aynı
şekliyle karşımızdaki tarafından yaşanmasıyla gerçekleşir.
-Dolayısı ile
Anadolu pedeojisi, bir hedef olarak diğergâm çocukların yetiştirilebilmesini
arzu eder. ... ..
-... .. ‘duyabilmek’
bu pedegojide ayrı bir anlam ifade eder.
‘Duymak’ kulakla olmaz, ruhla olur. Kulak, duyma işlevi için bir araç olsa
da,asıl duyan yer ‘ruhtur’. Kulak ,duymanın başlangıcını oluşturan mekenik
sistemse de duymanın karşılığı olan yer, içsel bir yerdir. ... ..
-Bu açıdan
bakıldığında, Batı Pedegojisi’nin hissetme yeteneğini durduran çocuk yetiştirme
usulü ile Anadolu Pedegojisi’nin
çocuğu ‘duymaya’ yönelten terbiye usulü hedef olarak birbirinden ayrışır. ...
..
-Çocuk öyle
duyarlı olmalı ki, komşusu açken kendisi
tok yattığındarahatsız olsun.... ..
-Batı Pedegojisi
ile Anadolu Pedegojisi’nin çocuk
terbiyesindeki en önemli hedefi birbirinden derin bir çizgiyle ayrılmaktadır. Anadolu Pedegojisi’nde çocuğunduyarlılığına
zarar verecek olan hiçbir unsur, çocuk terbiyesinin yanına dahi yaklaşamaz.
-Örneğin,
yeremezlık yapan bir çocuğa ceza
vermek, onun duygu dünyasına zarar vereceği ve ir süre sonra da
duyarsızlaşmasına neden olacağı içinçocuk terbiyesinde ‘asla ceza yöntemi
kullanılmaz. Çünkü çocuğa ceza vermek; onun benliğini inctmek ve duygu
dünyasına acı vermek anlamına gelir. Bir süre sonraçocuk, benliğinde hissettiği
bu acılar ve incinmişliklerle kendi ruhunu duymaktan vazgeçeceği için çocuk
terbiyesinde asla cezaya yer yoktur.
... ..
Şu bir
gerçek ki, cezanın negatif tesirleri somut verilerle ortaya çıkmıştır. Şu an
Batı dünyasında ‘fiziksel ceza’
şiddet kapsamı içinde yer almıştır. ... ..
-Anadolu Pedegojisi, çocuğun bir fıtratı
olduğunu söyler. Bu fıtratın ortaya çıkabilmesi için onun güven içinde ve
benliğine saygı duyan yetişkinlerle varolması şartını getirir.
-Hal böyle
olunca, çocuk yetiştirmek sadece anne-babaların görevi olmaktan çıkar,
toplumsal bir bilinç haline dönüşür. ... ..
-Başka bir
deyişle, ‘sade ve doğal bir insan olma’nın pratiğidir.
*Çocukluk sırrı - Pedegog Adem Güneş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder