-Kitap176 sayfa. İlk bölümü televizyon programındaki söyleşiden
oluşuyor.
-İlker Başbuğ, görüşlerini paylaşırken liyakat sorununun, bu darbenin arka planında da kendisini
gösterdiğini anlıyoruz.
-Özellikle Kuvvet ve Genelkurmay karargahlarında personel
başkanlıklarında görev alan; daha açık tabiri ile “personel mafyası”a dahil olanların “namazları kılınamayacak” kadar kirli işlere bulaşmalarının
-Personel mafyasına dahil olanların:
*Çeşitli sınavlardaki şaibeli
başarılarının,
*Kıt’a ve karargah görevlerinde her nedense
yine aynı grubun seçkin görevlere atanmalarının,
*Mükâfat mekanizmasının çalıştırılmasında
aynı grubun sürekli nemalanmasının,
*Bir taraftan “muharipliğin özendirilmesi” başlığı
altında çalışmalar yapılırken; diğer taraftan başarı belgelerinin , para, tatil
vb. ödüllerinin çoğunlukla arazide fiilen çalışanlara değil seçkin görev yerlerinde
bulunanlara dağıtılmasının,
*Çok yıldızlı rütbelere
getirilenler orasında:
-Hiç OHAL ya da İç Güvenlik
Bölgsinde çalışmamış,
-Üzerinden hiç mermi
geçmemiş,
-Arazide karın üzerine
yatmamış,
-Tuvaletini araziye yapmamış,
-Üzerine yıldırım düşmemiş,
-Yattığı yerden yıldızları
seyretmemiş,
-Mayın patlamasını ve ağır
silah namlularındaki metalik sesi yakından duymamış,
olanların bulunmasının,
-Bu adaletsiz durumun rütbeli personel arasında sızlanma / şikayet
sebebi olmasına rağmen bir türlü düzeltilememesinin,
-Diğer bir ifade ile zamanında yapılan değerlendirmelerde çoğunlukla ”liyakat” kriteri yerine aidiyetlerin
etkin olmasının,
-Alçakça girişilen ihanet hareketinin hazırlanmasında yönetici
sorumluluğu taşıyanların çıkaracağı dersler için ışık tutulduğunu görüyoruz.
-Şimdiyi şapkayı önümüze koyma ve “nerede hata yapıldı” diyerek ders
çıkarma zamanı.
-İlker Başbuğ 15 Temmuz’un; 27
Mayıs ve 12 Eylül’den de farklı olduğunu,
-Benzer kalkışmaların tekrar olmaması için alınacak tedbirlerin de
farklı olması gerektiğinin,
*12 Eylül askeri müdahalesinin
“emir komuta silsilesi” içinde Silahlı Kuvvetler tarafından
gerçekleştirilmesine karşılık 15 Temmuz girişiminin “emir komta hiyerarşisi”
olmaksızın, ancak bir cunta tarafından kalkışıldığının,
*Yapılan kalkışmanın cemaatin silahlı darbesi olduğunun,
*Sözkonusu cuntanın Türk Sihalı Kuvvetleri içindeki uzun bir sürece
yayılan yapılanmasının arka planında; bütün istihbarat sorumluluğunu üstlenen
MİT’in bulunduğunun vurgusunu yapıyor.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde:
-1992’de MİT Müsteşarlığının başına ilk defa bir sivilin getirilmesi ve
teşkilat içindeki askerlerin tasviye edilmesinin ortaya çıkardığı hasarı ve
çözüm önerileri anlatılıyor.
-Hükümetle Cemaat arasında ittifak söz konusuyken ortaya çıkan yapılanma
ve yapılanların sonraki dönemdeki etkileri,
-AK Partinin iktidar olduğu 2002 yılı ve davamında 2007’ye kadar; “Türk
Silahlı Kuvvetleri ile çatışmayalım” anlayışı,
-2007’de 27 Nisan e-muhtırası ile söz konusu düşüncenin değişmesi,
-2007-2011 arasındaki dönemede yapılan; 2010 Anayasa referandumu
öncesine kadar yaşanan Cemaat-Hükümet anlayış birliği ve “Ne istedinişzde
vermedik?” ortamı...
-2011 seçimleri sonrasında kopmaya başlayan ilşkilerin giderek savaşa
dönüşmesi ve 6 Ocak 2012’de Genelkurmay Başkanının tutuklanmasına kadar gidecek
cüretkar tutumun ortaya çıkması...
-Bu durum aynı zamanda Başbakan’a da “Sıra sana gelecek” mesajı olduğu
iddiası...
-Yaşanan sürecin siyasi sorumluluğunun ve MİT’in sorgulanmasına olan
ihtiyacın altının çizilmesi...
Dış destek
CIA’in rolü
Orduyu yıpratmanın
yolları
Darbenin başarısız
olması istendi
Suriye’ye bak ,
olanları anla
Cemaat için TSK’de
iki önemli birim: personel ve istihbarat
Yeni bir darbe
endişesi
*15 Temmuz öncesi ve sonrası-Ahmet Hakan’la Tarafsız Bölge
röportajı ve yeni sorular – İlker Başbuğ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder