Dokuz yüz yıl önce Avrupalı Hıristiyanlar hem Hıristiyanlar hem Müslümanlar için kutsalolan bir bölgeye -Kutsal Topraklara- egemen olmak amacıyla İslam dünyasını hedef alan bir dizi kutsal savaş başlattılar. Bugün bu girişimi Haçlı Seferleri adıyla biliyoruz.Bu kanlı mücadele iki yüz yıl sürdü ve hem İslam’ın hem de Batı’nın geçmişini yeniden şekillendirdi.Bu muazzam seferlerde yüz binlerce Haçlı Kutsal Kent Kudüs’ü çevreleyen bir bölgeyi önce ele geçirmek, sonra da korumak için dünyanın bilinen yüzünü baştan başa geçti. Bu askerler İngiltere’nin savaşçı kralı Aslan Yürekli Richard ve Fransa’nın dindar kralı IX. Louis gibi komutanların emrinde zorlu kuşatmalara ve korkunç savaşlara giriştiler, sık ormanlardan ve kupkuru çöllerden geçtiler, açlık ve hastalıklarla savaştılar, efsanevi Bizans imparatorları ile karşılaştılar ve acımasız Tapınak Şövalyelerin yanı sıra yürüdüler. Ölenlere şehit gözü ile bakıldı, sağ kalanlar ise günahkâr ruhlarının savaş fırtınaları ve zorlu göç koşulları cezalandırıldığına inandılar.
Bu Haçlı Seferleri girişimi İslam’ı harekete geçirdi ve cihat davasına bağlılığını yeniden canlandırdı. Suriye, Mısır ve Irak’taki Müslümanlar Hristiyan düşmanlarını Kutsal Topraklardan atmak için savaştılar; acımasız savaş beyi Zengi, kudretli Selahaddin, seçkin mumlukların yani köle askerlerin komutanı Baybars onlara önderlik etti. kimi zaman da eşi az bulunur Haşhaşilerin entrikaları yardımlarına koştu. Yıllar süren çatışma kaçınılmaz olarak her iki tarafın birbirini daha yakından tanımasına, hatta zaman zaman birbirine saygı duymasına, ateşkes ve ticaret anlaşmalarıyla barışçıl ilişkiler kurulmasına yol açtı. Öte yandan yıllar içinde çatışmanın ateşi yanmaya devam etti ve zamanla durum yavaş yavaş İslam’ın lehine döndü. Hıristiyan zafer düşü devam ettiyse de Müslüman dünya ağır bastı ve Kudüs’e ve Yakındoğu’ya sürekli egemen oldu.
Bu durumda öykü her zaman hayalleri harekete geçirmiş ve tartışmaları alevlendirmiştir. Yüzyıllar boyu Haçlı Seferleri çok farklı şekillerde yorumlanmıştır: Kimi zaman dinsel inancın çılgınlığına ve insan yaratılışının temelinde yatan vahşete kanıt olarak gösterilmiş, kimi zamanda Hıristiyanlığın yiğitliğine ve