19 Ocak 2024 Cuma

Ölüler Evinden Notlar*


 

… .. 1861 yılında yayımlanan Ölüler Evinden Notlar, Dostoyevski’nin 1846 yılında yayımlanan İkiz’inden sonra eleştirmenlerden heyecan yaratan ilk kitabı, yazarın küllenmiş ününü alevlendiren kitaptır. … ..

Rus İmparatorluğu, Alaska’ya kadar uzanan sömürge topraklarında (tıpkı Avrupa devletlerinin Avustralya ve Amerika kıtasında yaptığı gibi ) çok sayıda sömürge şehri kurmuştu ve bu sömürge topraklarındaki yerleşimleri, cezası kesinleşmiş mahkûmları bu bölgelerde kurulan kamplara, zorunlu çalışmaya göndererek destekliyordu. Dostoyevski’nin sürgüne gittiği (bugün Kazakistan’ın biraz kuzeyinde bulunan) Omsk şehri de bu yerleşimlerden biriydi. Ölüler Evinden Notlar adlı kurgusal kitabın kaynağı, Dostoyevski'nin Omsk şehrinin kıyısındaki kampta geçen mahkûmluk hayatıdır. … ..  (zapiski, aynı zamanda “anılar”, hatıralar” demektir ve Yeraltından Notlar adıyla çevrilen eserin başlığında da kullanılmıştır) bu notlara gönderme olabilir. … ..

Kitabın adı Hıristiyan dünyasının geleneklerinde somut bir karşılığa sahip. Rusçasıyla Myortviy Dom, yani Ölü Evi” kilisenin yanında inşa edilen ve Rusya’nın ki gibi soğuk iklimlerde cenazelerin belli bir süre saklanmasını da sağlayan binalara verilen ad.  Fransızca karşılığı morgue, XIX. yüzyılda teşhis için cesetlerin konulduğu yer anlamının dışında, tutukluların birbirinden ayrılmadan önce toplandığı yer anlamında da kullanılıyor. Dostoyevski’nin kitaba bu adı, bu ikili anlamı gözeterek koyduğunu düşünmek makul. … ..

… ..  sonuçta kitap büyük bir Sibirya sürgünü tanıklığıdır. Kitabın kahramanı sürgün edildiği kampı bir “Ölü Evi” olarak yorumlar. … ..tutukluların evi .. ..

… ..


Sibirya’nın uzak köşelerinde, bozkırlar, dağlar ya da geçit vermez ormanlar arasında yer alan bin, en çok iki bin nüfuslu, ahşap, gösterişsiz; bir şehirden çok, Moskova’nın hali vakti yerinde köylerine benzeyen

-biri şehirde, diğeri de mezarlıkta iki kilisesi olan, küçük şehirlere rastlanır. Bunlar genellikle çok sayıda emniyet amiri, yargıç ve onlara bağlı mevkilerdeki kişilerle dolup taşarlar. Sibirya genel olarak soğuk olsa da, memurluk çok sıcaktır. İnsanlar, sadede, liberal olmayan hayatlar sürer; eski, sağlam, asırlarla kutsanmış düzenlerde yaşar. Haklı olarak Sibirya soyluluğunu oluşturan memurlar, ya Sibirya kökenli olan yerliler ya da Rusya’dan, daha çok da başkentten, maaş dışında verilen aylıklara, iki kat yol paralarına ve geleceğe dair göz kamaştırıcı umutlara kapılarak gelenlerdir. Bunlar arasında yaşam bilmecesini çözmeyi başaranlar hemen her seferinde Sibirya’da kalır ve umutla oraya kök salarlar. Daha sonra da zengin ve tatlı meyveler verirler. Ama uçarı olup yaşam bilmecesini çözmeyi başaramayanlar, kısa süre sonra bıkar, Sibirya’dan ve sıkıntıyla kendi kendilerine sorarlar. Neden gelmiştik buraya? Üç yıl olan hizmet süreleri biter bitmez oradan ayrılmak için sabırsızlanır ve süre dolar dolmaz başka bir yere nakil yaptırmak için çabalar, bunu başaramayınca geri dönüp Sibirya’ya küfreder ve onu alay konusu yaparlar…. ..

… ..

… ..

İdareden koğuşta sadece bir gazi kalmıştı. .. ..  Her koğuşta ayrıca yaşlı tutuklulardan biri koğuş binbaşısı olarak atanırdı, tabii iyi davranışı yüzünden. Çok sık olarak yaşlıların da kendi paylarına ciddi yaramazlıklar yaptığı görülürdü; o zaman kırbaçlanırlar, hemen rütbeleri geri alınır ve yerlerine başkaları getirilirdi. Bizim koğuşta yaşlı olan Akim Akimiç’ti, beni şaşırtarak arada bir bağırırdı tutuklulara. Tutuklular da ona sıradan alaylarla yanıt verirlerdi. Gazi ondan daha akıllıydı ve hiçbir şeye karışmazdı… .. … ..


… .. Binbaşı…

Hayali gerçekleşmedi. Evlenemedi, oysa … .. Evlenmek yerine mahkemeye düştü ve emekliye ayrılmıştı. … ..

…. .. Onunla daha sonra karşılaştığımızda yıpranmış bir resmi ceket , kokartlı bir kasket giyiyordu. Kötü kötü baktı tutuklulara. Ama bütün büyüsü üniformayı çıkarır çıkarmaz kaybolmuştu. Ceketle birdenbire tam bir hiç olmuştu ve uşak gibi görünüyordu. Üniformanın bu insanlarda bu kadar çok şey değiştirmesi hayret verici.

… ..

İdareden koğuşta sadece bir gazi kalmıştı. .. ..  Her koğuşta ayrıca yaşlı tutuklulardan biri koğuş binbaşısı olarak atanırdı, tabii iyi davranışı yüzünden. Çok sık olarak yaşlıların da kendi paylarına ciddi yaramazlıklar yaptığı görülürdü; o zaman kırbaçlanırlar, hemen rütbeleri geri alınır ve yerlerine başkaları getirilirdi. Bizim koğuşta yaşlı olan Akim Akimiç’ti, beni şaşırtarak arada bir bağırırdı tutuklulara. Tutuklular da ona sıradan alaylarla yanıt verirlerdi. Gazi ondan daha akıllıydı ve hiçbir şeye karışmazdı… .. … ..


… .. Binbaşı…

Hayali gerçekleşmedi. Evlenemedi, oysa … .. Evlenmek yerine mahkemeye düştü ve emekliye ayrılmıştı. … ..

…. .. Onunla daha sonra karşılaştığımızda yıpranmış bir resmi ceket , kokartlı bir kasket giyiyordu. Kötü kötü baktı tutuklulara. Ama bütün büyüsü üniformayı çıkarır çıkarmaz kaybolmuştu. Ceketle birdenbire tam bir hiç olmuştu ve uşak gibi görünüyordu. Üniformanın bu insanlarda bu kadar çokşey değiştirmesi hayret verici.

… ..

Eve, uğurlar olsun! Özgürlük, yeni bir yaşam, ölüler arasından diriliş… Ne şanlı bir an! 




*Ölüler Evinden Notlar & Fyodor Dostoyevski

 Özgün adı : Записки из мертвого дома

Rusça aslından çeviren: Sabri Gürses

1.Baskı: 2012

Can Sanat Yayınları



 

*Fyodor Dostoyevski - Vikipedi (wikipedia.org)

… ..

Eserleri:

Romanlar: 

  • (1846) Bednye lyudi (Бедные люди); Türkçe yayım adı: İnsancıklar

  • (1846) Dvoynik (Двойник. Петербургская поэма); Türkçe yayım adları: "İkiz," "Öteki"

  • (1849) Netoçka Nezvanova (Неточка Незванова); Türkçe yayım adı: Netochka Nezvanova

  • (1859) Selo Stepançikovo i ego obitateli (Село Степанчиково и его обитатели); Türkçe yayım adı: Stepançikovo Köyü

  • (1861) Unijennye i oskorblennye (Униженные и оскорбленные); Türkçe yayım adı: Ezilmiş ve Aşağılanmışlar

  • (1862) Zapiski iz mertvogo doma (Записки из мертвого дома); Türkçe yayım adı: Ölüler Evinden Anılar

  • (1864) Zapiski iz podpolya (Записки из подполья); Türkçe yayım adı: Yeraltından Notlar

  • (1866) Prestuplenie i nakazanie (Преступление и наказание); Türkçe yayım adı: Suç ve Ceza

  • (1867) Igrok (Игрок); Türkçe yayım adı: Kumarbaz

  • (1869) Idiot (Идиот); Türkçe yayım adı: Budala

  • (1872) Besy (Бесы); Türkçe yayım adı: Ecinniler

  • (1875) Podrostok (Подросток); Türkçe yayım adı: Delikanlı

  • (1881) Brat'ya Karamazovy (Братья Карамазовы); Türkçe yayım adı: Karamazov Kardeşler


Kısa Öyküler:

  • (1847) Roman v devyati pis'mah (Роман в девяти письмах); Türkçe yayım adı: "Dokuz Mektupluk Roman"

  • (1847) "Gospodin Prokharçin" (Господин Прохарчин); Türkçe yayım adı: "Bay Proharçin"

  • (1847) "Hozyayka" (Хозяйка); Türkçe yayım adı: "Ev Sahibesi"

  • (1848) "Polzunkov" (Ползунков); Türkçe yayım adı: "Polzunkov"

  • (1848) "Slaboe serdtse" (Слабое сердце); Türkçe yayım adı: "Bir Yufka Yürekli"

  • (1848) "Çujaya jena i muj pod krovat'yu" (Чужая жена и муж под кроватью); Türkçe yayım adı: "The Jealous Husband" Kıskanç Koca

  • (1848) "Çestnıy vor" (Честный вор); Türkçe yayım adı: "Namuslu Bir Hırsız"

  • (1848) "Elka i svad'ba" (Елка и свадьба); Türkçe yayım adı: "A Christmas Tree and a Wedding" Bir Noel Ağacı Ve Düğün

  • (1848) Belye noçi (Белые ночи); Türkçe yayım adı: Beyaz Geceler

  • (1857) "Malen'kiy geroy" (Маленький герой); Türkçe yayım adı: "Küçük Kahraman"

  • (1859) "Dyadyuşkin son" (Дядюшкин сон); Türkçe yayım adı: "Amcanın Rüyası"

  • (1862) "Skvernıy anekdot" (Скверный анекдот); Türkçe yayım adı: "Tatsız Bir Olay"

  • (1865) "Krokodil" (Крокодил); Türkçe yayım adı: "Timsah"

  • (1870) "Veçnıy muj" (Вечный муж); Türkçe yayım adı: "Ebedi Koca"

  • (1873) "Bobok" (Бобок); Türkçe yayım adı: "Bobok"

  • (1876) "Krotkaya" (Кроткая); Türkçe yayım adı: "Uysal Bir Ruh"

  • (1876) "Mujnik Marey" (Мужик Марей); Türkçe yayım adı:Köylü Marey

  • (1876) "Mal'çik u Hrista na elke" (Мальчик у Христа на елке); Türkçe yayım adı: Mesih'in Noel ağacı Boy de

  • (1877) "Son smeşnogo çeloveka" (Сон смешного человека); Türkçe yayım adı: Gülünç Bir Adamın Düşü"

1 yorum:

  1. Kitap arkası tanıtım: … .. Dostoyevski’nin , cezasını çekmek üzere gönderildiği Sibirya’da kamptan gözlemlerini içeriyor. Mahkûmların hikâyeleri, kişilikleri, günlük hayatları, korkuları dostlukları ve düşmanlıkları… Dostoyevski’nin güçlü psikolojik tahlilleri, sıra dışı bakış açısı ve çarpıcı yorumlarıyla ele alıyor mahkûmları; onları adeta birer gözlem odasına koyuyor ve bir bilim insanı tavrıyla izliyor. Çarlık Rusya’sının gerçek yüzünü, yaşadığı korkunç adaletsizliği aktarıyor. Suç nedir, suçlu kimdir? Bunu ortaya çıkaracak evrensel hukuk nerede bulunur?

    YanıtlaSil