… … Doğu uygarlıklarının kültürel kazanımlarının üzerinde durmamın sebebi, alışılmış Avrupa anlatılarında bunların “geri kalmışlığının” çokça vurgulanmasıdır. Bu, sanayileşmiş Batı’nın 19. yüzyıla özgü bakışı olsa gerek. Bugün bu “geri kalmışlığın” (tıpkı ortaçağ başlarındaki Avrupa’nınn geri kalmışlığı gibi) açkıkça geçici olduğu görülüyor. İbrahimi dinlerin zaman zaman oynadıkları olumsuz rolün, Rönesans’ın ve Yahudi Özgürleşmesi’nin etkilerini olduğu kadar İslam birikimine yönelik çoğunlukla tutucu bir yaklaşımı açıklamak açısından da can alıcı olduğu kanısındayız. Ancak, bu noktaya parmak basarken birinin kazanımlarını biraz vurgulamış, diğerininkileriyse hafifsemiş olabilirim. Şayet böyle yapmışsam, yalnızca Batı sosyal biliminde değil , sosyal bilimlerin genelinde süregelen eğilim göz önünde tutulduğunda, buna ıslah edici bir tedbir gözüyle bakılabilir.
… ..
… .. figütarif temsil üzerindeki İbrahimi yasağın görsel alanahâkim olduğu bir dönemde, Abbasilerin bilimdeki ve(ve çevirideki) başarıları için de yeterli bir görsel simge bulamıyoruz. Burada İslam konusunda sergilediklerim daha çok İran ve Afganistan’a ya da Babürlülere dayanıyor. Hepsi Çin resminin büyük etkisi altında kalmıştır. Batı İslamiyeti daha anikonikti. … ..
…
..
Rönesans Düşüncesi
… ..
… .. Kanımca, bu rönesansın kaynağını çok daha geniş bir alanda bulmak; yalnızca Arap birikiminde değil Hindistan ve Çin‘den gelen etkili aktarımlarda bulmak gerekirdi. Kapitalizm olarak sözünü ettiğimiz şeyin kaynağında Tunç Çağı’ndan itibaren mal ve malumat alışverişinde bulunarak hızla gelişmiş yaygın bir Avrasya okuryazar kültürü vardı. Okuryazarlık önemliydi, çünkü bilginin gelişiminin