11 Aralık 2019 Çarşamba

Bizans'ın Fethi*

“Bu noktada Mehmet’in aklına harikulade bir plan gelir.Konstantiniye önünde hiçbir işe yaramadan öylece duran kadırgalarını karadan yarımadayı aşırtıp, Haliç körfezine sokacaktır. Çok cüretkar ve soluk kesici bir girişim olan yüzlerce geminin yarımadanın tepelerinden taşınmasını Bizanslılar, bir zamanlar Anibal ve Napoleon’un Alp Dağları’nı geçebilmesinin olanaksız olduğuna inanmış Romalılarla Avusturyalılar gibi, daha ilk günden saçma bulurlar. İnsanoğlunun deneyimlerine göre gemiler sadece denizde hareket edebilir. Bir donanmanın tepeleri aşması mümkün değildir. Ancak mümkün olmayanı gerçekleştirmek çılgın istençlerin simgesidir. Askeri dâhi savaş kurallarını önemsemez, gerektiğinde denenmiş yöntemleri değil, kendi yaratıcı düşlemini uygular.”
... .. 
5 Şubat 1451 günü bir ulak Sultan Murat’ın ölüm haberini en büyük oğlu 21 yaşındaki Mehemet’e babsının ölüm haberini getirir. Kurnaz olduğu kadar güçlü de olan şehzade, vezirlerine ve danışmanlarına haber vermeden, en iyi atına atlayıp kamçıyı bastığı gibi, bir soluktayüz yimi mil ötedeki Çanakkale Boğazı’na varır. Oradan da hiç durmadan Gelibolu’ya geçer. Babasının ölüm haberini kendisine en sadık adamlarına ancak orada verir. Başkalarının tahta sahip çıkmasını önlemek içinde çok seçme askerlerden bir güç oluşturup Edirne’ye yürür. Orada herhengi bir dirençle karşılaşmayan genç Mehmet, Osmanlı İmparatorluğu’nun yeni padişahı olarak kabul edilir. Başa geçer geçmez ilk eylemi, genç Mehmet’in ne kadar acımasız ve kararlı biri olduğunu gösterir. Daha ilk günden  aile içinde kendisine karşı çıkanları yok etmeye niyetli olduğunu ortaya koymak için reşit olmayan kerdeşini hamamda öldürtür. Hemen ardından da bu cinayeti işlemekle görevlendirdiği katili ölüme gönderir.
Daha temkinli bir padişah olan Murat’ın yerine bu genç, tutkulu ve şöhret düşkünü Mehmet’in Türklerin padişahı olduğu haberi Bizans’ta korku yaratır. Yüzlerce casusu aracılığı ile Bizans, çok hırslı padişahın, dünyanın bir zamanki başkentini ele geçirmek için ant içtiğini bilmektedir. Bütün gençliğine karşın büyük amacına ulaşmak için gece gündüz düşünüp taşınmakta, planlar yapmaktadır. Ancak bu haberlerin yanı sıra,yeni padişahın olağanüstü askeri ve diplomatik yeteneklere sahip biri olduğundan da söz edilir.Mehmet hem dindar hem de acımasızdır, hem de her fırsatta hırslı ve sinsidir. O bir yandan oluk gibi kan akıtan, öte yandan Sezar’ı ve

Kara Kutu*

... .. Başbakan Bülent Ecevit ile Atatürk Orman Çiftliği’nde bulunan Atatürk Evi’nde gerçekleştirdikleri görüşmeyi komisyon üyelerine anlatan Hasan Fehmi Güneş, “Mümkün değil, bu MİT bize istihbarat vermiyor, alamayacağız” dedim. Ne yapalım?’  dedi başbakan . Bir kişi getirmişti, Batı’da istihbarat eğitimi görmüş, sanıyorum ismi Mehet’ti, onu MİT’te görevlendirmek istiyordu başbakan. MİT’in amiri sayılan yer, o Mehmet’i MİT’te görevlendiremedi. Dedim ki: ‘Böyle yürütmemiz mümkün değil, yani devletin ne kadarını biz yönetiyoruz, egemenliğin ne kadarını ben kullanıyorum? Bunu bilmemiz lazım efendim!’ Bana, ‘Ne yapalım?’ diye sordu. ‘Değiştirelim’ dedim. MİT’i feshedelim, aynı kararnameyle yeni bir haber alma örgütü kuralım, ‘Bunu hiç konuşmamış olalım’ dedi. Olay budur...
... ..
Neler oluyordu?
... .. Anne sütü yerine süttozu kullanılması gibi... Süttozu 10 milyar dolarlık pazardı. Özellikle az gelişmiş ülkelerde anne sütü bırakılır ve bebeklerin süttozu alması sağlanırsa bu Pazar daha da genişleyecekti...
Burada parantez açamalıyım: Türk çocuklarının yakından bildiği ABD’nin süttozunun ne gibi yan etkilere sebep olduğu hiç ortaya çıkarılmadı. Bu konu gündeme bile gelmedi! Oysa... O dönem  ABD, Afrika’ya bedava süttozu gönderdi. Anneler, hem kolaylarına geldiğinden hem de daha sağlıklı olduğu empoze edildiğindenbebeklerini, emzirmeyi kesti. Ancak, ABD şirketleri zamanla süttozunu parayla satmaya başladı.
Daha kötüsü ise hiç açıklanmadı: Anne sütü alamayan bebekler yetersiz beslenme nedeniyle bağışıklık sistemi gelişmediinden hastalıklardan ölmeye başladı. Bu kez aşı dayatıldı! ABD’nin süttozu tuzağı çok ülke tarafından protesto edildi, etkin kampanyalar düzenlendi.Dünya Sağlık Örgütü açaıklama yapmak zorundabırakıldı: bebeklerin ilk altı ay sadece anne sütüyle beslenmesi şarttır!”
... ..Mesele sadece süttozuyla sınırlı değildi. Aslında bu, sağlığı iyileştirmek isteyen ülkelerle, sağlığı bozup ilaç satmak isteyenülkeler arasındaki kıyasıya mücadeleydi.
Sonuçta... Alma Ata’daki 1sermayenin tıbbına karşı, emeğin tıbbını öne çıkaran halkçı sağlık” bildirgesi ABD’nin hoşuna gitmedi.

paris'te bir osmanlı sefiri*

Haziran 1721... Paris sosyetesi, kralı ve saraylıları bir kenera bırakıp yeni bir meraka düşmüştür. Elçi Yirmisekiz Mehmet Çelebi ve heyeti bu ilgiye yabancı değildir. Fransa’ya ayak bastıkları andan itibaren, halk onları seyretmek için geçtikleri yerlere akın etmektedir.
Çelebi, Fransızların savaş meydanlarındaki izlenimler üzerinden yarattıkları Türk imgesisinialt üst eder: Kültürü, yaşam tarzı, edebi bilgisi bu imgeenin eksik kalan taraflarını bütünler.
Ülkemizde Batı kültürüyle tanışmada öncü kabul edilen Çelebi Avrupa’da Turquerie’nin yolunu açmış; bu akımla modadan mimariye, müzikten resme pek çok alanda Türk tarzı ürünler verilmiştir.
Neredeyse üç asır önceki Fransa’nın gördüğü kısımlarını anlatan bu sefaretnemede Çelebi, itiraf etmek lâzımdır ki, iyi bir gazeteci kadar dikkatlidir. Karşılaştıklarını, sadece dış görünüşleriyle değil, mahiyetlerini de öğrennmeye çalışarak anlatmaya bilhassa ehemiyet verdiği sezinlenmektedir. En güzel tarafı da Avrupa’yı asırlar boyunca baskısı altında tutmuş muhteşem Osmanlı İmparatorluğu’nun  mümessili olarak Fransa’ya ayak basan Çelebi’nin önüne çıkan bütün yenilikler, Türkiye’de eşi olmayan gösterişli eserler karşısında ağır başlılığını muhafaza etmesi, bunların yapılabilir şeyler olarak sadece takdirle karşılanmasıdır.Kendine gösterilen büyük m isafirperverliği temsi,l ettiği devletin şanına lâyık bulduğu için hiç yadırgamayan, ömürlerinde Osmanlıgörmemiş olduklarını itiraf eden kimselerin tecessüs merakından gelen sıkıcı davranışlarına karşı da hoşgörülülüğü elden bırakmayan çelebi bu seyehatta gördüğü yenilikleri meleketine duyurmakla vazifeli aklı başında bir Türk’ün ruh halleri içindedir. Kendisine gezdirilen muhteşem saraylar, süslü bahçeler, emsalsiz havuzlar çocuk yaştaki Fransa kralının debdebesi onun gözlerini kamaştırmamış, hiçbir aşağılık duygusuna kapılmadan bunları sade bir üslup içinde anlatmıştır.  O kadar ki, kendisini en fazla tesiri altına bırakan, hayatında ilk defa gördüğü opera bile onu fazla şaşırtmış değildir. Bin yüz otuz iki senesi zilhiccesinin dördüncü Pazartesi (7 Ekim 1720) İstanbul’dan ... .. tüccar kalyonuna binip,  bin yüz otuz üç senesinin .. .. yirminci günü (21 Kasım 1720) .. ..Tulon şehri denilen mahalle dahil olduk. ... .. Bizim vardığımız esnada Allah’ın emriyle Marsilya’da büyük hastalık zuhur edüp, mazaallah seksen bin kadar nüfus telef olmuş; belki daha ziade olmak ihtimali de ola. ... ..

Fevzi Çakmak & Batı Rumeli'yi Nasıl Kaybettik*

“19 Haziran sabahı Karadeniz gemisi, akşama doğru da Gülcemal vapuru Seman iskelesinden hareket ettiler. Ben de Gülcemal vapurundaydım. Batı Rumeli’inde beş yüz yıllık Türk hâkimiyetine veda ettik. Güneş batarken Arnavutluk kıyıları da gözümüzün önünden siliniyordu. Atalarımızın asırlar boyunca kanlarıyla suladığı , eski ve yeni şehitlerimizin gömüldüğüvatan parçasının terk edilmesi kalplerimizde giderilemeyecek acılar, hasretler meydana getiriyordu...”
Balkan coğrafyası tarihinin dönüm noktalarından Balkan Harbi, Osmanlı Devleti’nin bölgedeki beş asırlık egemenliğinin de sonuydu. Balkan Harbi’nde neler yaşanmıştı? Mareşal Fevzi Çakma, sonuçları yeni bir devri açan Balkan Harbi’nin üzerinden on yıl geçtikten sonra 1925’te, Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz ikinci yılında, Harp Akademileri’nde bölgedeki muharebeleri ayrıntılarıyla anlatır...
Balkan Harbi konferansı, ordunun nitelik ve nicelik kimliği hakkında ipuçları sunar. Ordunun temel disiplin ilkesinin, bireysel siyasi tercihlerin öne çıkmasyla bnasıl bozulduğun anlatırken üslubu, ilgi çekici değerlendirmeleri ve sert özeleştirileri ile Balkan Harbi konusundaki soruları yanıtlar.
Bölgenin nüfusu, askerlerin niceliği ve teçhizatı hakkındaki çizelgeler, muharebe alanlarını gösteren krokileriyle Garbi Rumeli’nin Sûret-i Ziyaı ve Balkan Harbi’nde Garp Cephesi”...
Mustafa Fevzi Çakmak (1876-1950)
İstanbul’da doğdu. 1898’de Harp Akademisi’nden mezun oldu. 3.Ordu 18. Teğmen (Metroviçe Kurmaylığı’na atandı. Balkan Harbi’nde Taşlıca Mutasarraflığı, 35. Tugay Komutablığı, Mürettep Kosova Kolordusu, Mürettep İşkodra Kolordusu Kurmay Başkanlıkları ile Genelkurmay 5.Şube Müdürlüğü, Batı Ordusu ve Vardar Ordusu Komutanlığı yaptı.1915’te Anafartalar Grubu Komutan Vekili olarak görevlendirildi.1916’da Doğu Cephesi 3. Mıntıka komutanı, Kafkas Kolordu Komutanı, 2. Ordu(Diyarbakır) Komutanı, 7. Ordu (Filistin) Komutanı olarak Birinci Dünya Harbi’nin birçok cephesinde görev aldı.1920’de Harbiye Nazırı olarak atandı. Ancak aynı sene Anadolu’ya geçerek Büyük Millet Meclisi Genelkurmay Başkanı oldu. 1922’de Batı Cephesi Komutanı olarak görevine cephede devam eden Fevzi Çakmak, kazanılan Büyük Zafer’in ardından Mareşal rütbesine hak kazandı.

Osmanlı’da Neft ve Petrol*


... .. çalışma, yalnızca bir petrol tarihi değil aynı zamanda  enerji kaynaklarının tarihi niteliğindedir.

            Osmanlı, neft ve petrol sözcüklerini sık sık birlikte kullandığından, bu uygulamayı, yani neft ve petrol sözcüklerini petrol gibi Batı kökenli bir sözcüğün birlikte kullanılması uygulamasını kitabın adına da yansıtan yazar, böylece Osmanlı’nın bu iki medeniyet arasında kaldığını ama her ikisinden de belirli ölçülerde yararlanmaya çalıştığını vurgulamak istemiştir. Diğer birçok alanda olduğu gibi, enerji konularındaki tüketim trendlerini de başarıyla yakalayan Osmanlı İmparatorluğu’nun, üretim teknolojilerinde çağına ayak uyduramaması yüzünden yaşadığı sıkıntılar onun yok olmasına kadar uzanan nedenler zincirinin önemli bir halkasını oluşturmaktadır.
            Eski Osmanlı topraklarında günümüzde uygulanmaya çalışılan uluslararası enerji politikalarının genleri binlerce yıl geriye gitmektedir. Bu genetik şifreyi çözmeden bölgenin ve ülkemizin bugününü kavramaya çalışılması, yanlış değerlendirmeler yapılmasına yol açabilecektir. Osmanlı’da Neft ve Petrol bu açıdan önemli bir kaynak eser işlevini görecektir.

İmparatorluğun İlk Günlerinden Sultan Abdülâziz Dönemine kadar (1299-1868)
Babil’in Sönmeye Ateşi
Odun ve Kömür Katranından Neft’e
Neft bir Ma’den mi?
Yarde Biter Madenlerden
Âteş’i Nemrûd’dan Âteş’i Neftê
Kömür Çıkarılsın, Güzel Şeydir
Fransa,de Tott ve Jeoloji
Tanzimât ve Abdülmecid’in Kömürleri
Albay Drake’den Rockefeller ve Nobel Kardeşlere

Bağırmayan Karı Koca Olmak

... belki de en önemlisi, gerçekten de acı çekiyorsunuzdur. En kötü evliliği yaşadığınızda ya da en azından sizinkinin şimdiye kadarkilerin en kötüsü  olduğuna inanıyorsunuzdur. Bu yüzden biraz rehberlik ve umut arıyor olabilirsiniz.
... .. Hiç iletişim kurmamaktansa, yanlış bile olsa iletişim kurmak iyidir. Çünkü birebir çatışmalar, gerçek bir yakınlık için soğuk ve mesafeli davranmaktan her zaman daha iyidir, özellikle de hakiki ve kalpten bir ilişki deneyimi (hatta muhtemelen aklınızı alan, çığlık dolu bir sevişme) yaşamak istiyorsanız.... ..
Deli olmadığınıza, yalnız olmadığınıza –evliliğinizin zor ama  çok zor olduğuna ve sizi evli pek çok insana benzettiğin dair küçük de olsa duyduğunuz inanca sıkı tutunun. ... ..
... ormanın en geçilmez yerinde saplanıp kalmış yorgun bir gezgin gibi hissediyorsanız, sakinlik ve keyif verecek düzlükler zannettiğinizden de yakın olabilir.
Kişisel bütünlüğünüz, siz sessiz olduğunuzda en yüksek sesle konuşan, size hayatınızın en tutkulu hayallerini ve en derin prensiplerini gösteren parçanızdır. ... .. Kişisel bütünlüğünüz sevgiyi onaylayan , yaşamı değiştiren etkili kararlar verme potansiyeli en yüksek parçanızdır ve ben bu yüzden çok açık bir şekilde onunla konuşmaya çalışıyorum. ... ..
            Kişisel bütünlüğünüz aynı zamanda en çok istediğiniz şeyi biliyor ve bu kitabı okuyor olmanız da en derin hayalinizin ne olduğunu gösteriyor. Siz sıcaklık, olgunluk, huzur, bağlılık ve yakınlık  sunan daha önce yaşadığınız ya da tadını çıkardığınız hiçbir şeye benzemeyen harika bir evlilik deneyimi yaşamak istiyorsunuz.
Sorun sen değilsin, benim
Evliliğiniz için en iyi yapabileceğin şey kendinize daha fazla odaklanmayı öğrenmenizdir. Evet, daha ben merkezli olmanız gerektiğine inanıyorum.  Bunun delilik olduğunu söylemeden önce  beni bir dnleyin. Her harika evlilik ben odaklı bir evliliktir., çünkü tüm harika evliliklerde iki adet kendine odaklı ben gerektirir. Her harika evlilik iki tam ve kendine odaklı insanın arasındaki bağdır. Bu iki güçlü birey, diğer tarafın iyiliği için aktif bir şekilde kandilerini geliştirmeye çalışırken illa ki diğer tarafında aynısını yapmasını beklemez. Bu iki kişi ne ayrılıktan ne de birlikte olmaktan korkar, ikisinin dengesini bulmaya çalışırlar. İkisi de şükürler olsun ki eşlerinin kontrolleri dışındaki

3 Aralık 2019 Salı

Ortadoğu’da Diktatörler*

... bu ülkelerin sultan, emir, cumhurbaşkanı ve yöneticilerinin büyük bölümünü tanıdım. Ayrıca bu ülkelerde çok sayıda insanla tanıştım ve konuştum. Bu ülkelerin hemen hemen herşeyini bilyorum: Tarihini, bugününü, siyasetini,ekonomisini, sosyolojisini, kültürünü, psikolojisini, ... Çünkü dillerini de biliyorum, dinlerini de... İşte bu nedenle kitabı yazarken daha çok kendi  yaşadığım olayların hikâyelerini anlatmaya çalıştım. Yani insan boyutunu.
Ama özetle...
Nasıl olsa hepsi birbirine benziyor; özellikle siyasal yaşamları... Batı ise büyük ölçüde kendisinin neden olduğu bu durumu herkesten daha iyi biliyor ve ona göre plan yapıyor. Örneğin Batılı ülkeler “Arap Baharı” öncesinde demokrasi, özgürlük ve insan hakları düşmanı ikjtidarları çok seviyor ve destekliyorlardı.
Arap Baharı^’nda tersi oldu.
1917 Belfour Deklerasyonu ve SykesDevamında Sevr. Sonrasında dinsel ve etnik kavgalar ve siyasal İslam’la bitmek bilmeyen bir tarih.Mesut Barzani’nin referandum ve bağımsızlık çabası bir ekstra... Yaz yaz bitmez... Grekler, Truva’yı almak için insanları atla kandırdılar ama şimdi ABD herkesi eşekle kandırıyor.
8-10 Haziran 2004’te ABD’nin Sea Island kasabasında toplanan G-8 zirvesinde Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ilan edildi.Toplantıya katılan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erddoğan, dönemim İtalya Başbakanı Silvio Berluskoni ve Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’le birlikte Demojrasi Grubunun eş başkanları olarak seçildi. Proje yirmi ikisi Arap toplam yirmi altı Müslüman ülkede demokrasi ve insan hakları geliştirilmesinden söz ediyor ve bu amaçla hızlı adınlar  atılmasını öngörğüyordu. Arap olmayan ülkeler:
İran, Pakistan, Afganistan ve Türkiye.
nemin ABD Başkanı george W. Bush, BOP’un hayata geçirilmesi için hızlı ve önemli adımlar attı. 14 Şubat 2005’te Lübnan eski başbakanı Refik Hariri öldürüldü.  ABD ve müttefikleri Esad’ı suçlayarak 20 Mart 2003’teAmerikalıların işgal ettiği Irak’a komşu ve işgal sonrası 4 milyon Iraklıyı barındıran Suriye’yi skıştırdı. Birleşmiş Milletler (BM), Suriye alyhinde birçok karar aldı ve sürekli içsavaş yaşayan Lübnan’da bulunan Suriye Ordusu bu ülkeden çıkarıldı.
Bundan iki ay sonra İsrail’i ziyeret eden dönemin ABD Dışileri Bakanı Condelizza Rice, “yeni bir Ortadoğu’nun