26 Eylül 2015 Cumartesi

Köprü *

Roman; yazarının da vurgu yaptığı üzere; “Her atandığı ile bereket ve aydınlık taşıyan ve bu öyküdeki köprünün yapımını gerçekleştiren, ülkemin ufkundan parlak bir yıldız gibi kayan, Cumhuriyet tarihinin en renkli valisi Recep Yazıcıoğlu’nun anısına... “ ithaf edilmiş. Kısa alıntıalrla romanın dikkat çeken bölümlerini paylaşalım:
-... .. İlk geldiği günlerde söylediklerini ciddiye almamış, yine eski tas eski hamam davranmışlardı cümle kapıdaki nöbetçiler. Ama. çabuk öğrenmişlerdi. bakışlı gözleri tavırları, cin bakışlı gözleri, kızıla çalan kahverengi saçlarıyla, aceleci bir genç tikiyi andıran adam, her sözünün arkasında duruyor, emirlerine kesin iteat istiyordu. Asabiydi, biraz da çatlaktı, kesin! ... ..
-Fırat üzerine kurulacak barajın yükselteceği sular bir dizi olaylara da gebeydi... ...Başpınar ve Aksöğüt köprüleri su altında kalacaktı... .. yeni köprü yapılması için başlayan süreç (1972-1992) yılan hikayesine dönüşecekti ... ... Kemaliye... ..
-Köprüsüzlük can alıyordu ... ..
-Aleviler, Hazreti Ali’nin hakkını yiyerek halife olduklarına inandıkları Ömer’in adını asla koymazlardı çocuklarına. ... ..
-Sen hiç adam vurdun mu askerdeyken... ..
-Başpınar ve Aksöğüt köprülerinin  su altında kalacağı kesinleşti. ... .. Fırat’ın üstünde ulaşımı kolaylaştırmak için, bir ağzıyla kuş tutmadığı kalmıştı. ... ..
Köprü (1972-1992) 1992 Mart’ında Erzincan yerle bir olduktan sonra, enkazı kaldırmak, ilin en büyük mülki âmiri olduğu için, elbette validen beklenmiş, tüm aksaklıkların günahı da ona yazılmıştı. ... ..
-“Fırat’ın iki yakasını birbirine bağlamazsam bana da vali demesinler. ... ..”  
-... .. Fırat,Kemah civarında uslu uslu akarken Kemaliye’ye yaklaştıkça hırçınlaşıyor, kanyonların içine dalarak, taştan taşa, kayadan kayaya vuruyordu. ... ..
-Kemaliyeliler dağları aşarak, düşlerindeki köprüden geçerek hapsoldukları yöreden çıkıp , dünyayla kuçaklaşmak istiyorlardı. ... ..
-Yirmi beş yıl boynca onca çabaya rağmen, başbakalnlardan milletvekillerine kadar kimselerin kotaramadığı bu köprü , çetin bir sınvdı. ... ..
-Bunca gayrete, iyi niyete ve düzenli çalışmaya rağmen, üç ayrı kişinin elinden çıkmakta olan işte rahatsızlıkların, kıskançlıkların, anlaşmazlıkların önünü kesemiyordu vali. ... ..
-... .. Başbağlar’daki insanların başına gelenleri düündükçe. PKK baskını çok kişinin hayatını perişan etmişti. Hatça’nın kocası da köyün diğer erkekleriyle birlikte öldürüldüğü için, çocuklarıyla Balkırı köyüne göçmüştü kadın. Zaten Başbağlar diye bir köy kalmamıştı artık. ... ..
-Köprü, tüfeğe takılmış süngü gibi duruyordu ayağın üzerinde. ... ..
-Ankara’da masa başında oturan şube müdürünün umurunda değildi ki. O doğal olarak sadece hesaba bakar, kestirip atar. ... ..
-Karısı, “Oğlanı da alıp dut yemek için kırlara çıkalım,” demişti, “Sakın bu Pazar paraşütle atlamaya, uçmaya filan kalkma. Şöyle akıllı uslu bir şeyler yapalım hep birlikte.” ... ..
-Tüm Kemaliye, nehrin kenarında birikmişti kadınlı erkekli. İliç’ten, Kemah’tan, komşu ilçe Ağın’dan bile gelenler vardı. ... ..
-Köprü karşı yakadaki narin ayağın üzerine oturduğu anda, çılgınca  bir alkışla birlikte, bir uğultu yayıldı vadiye, ... ..bir kısmı da namaza durmu, Tanrı’ya, bugünü gösterdiği için dua ediyordu. ... .. Yıllardır çekilen eziyetler .... .. hepsi unutulmuştu... ..Şimdi sadece bayram sevinci vardı... .. “Vatandaşlarım,” diye seslendi onlara, “Sevgili Kemaliyeliler ... Yılların hasreti sonunda bitti. Köprümüze kavuştuk. ... ..

*Köprü – Ayşe Kulin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder