29 Ağustos 2016 Pazartesi

Kandırma Dansı *

-Kitap; kendini feminist terapist olarak tanımlayan yazarın karşılaştığı bir konuyu derinlemesine irdelemesi ile genişleyen bir anlatım algısı uyandırıyor. Allah Allah bunlar da mı insanların gündeminde diyebilirsiniz ya da başkalarının da derdiymiş diyerek ilginç de bulabilirsiniz.. .... seçilen konular öylesine dağınık ki, sürükleyicilikten uzak, belki de sadece konu uzmanlarına hitap eden bir anlayışla kaleme alınan sayfalar arasında ilerledikçe okuma güçlüğü çekebilirsiniz. Aradığınızı da bulabilirsiniz...
-“Kandırma Dansı, kadınların gerçeği saptırmak ve saklamak için başvurdukları yolları (ve bunun nedenlerini) ele alıyor. İlişkilerimizin yalan, taklit, suskunluk, ‘miş’ gibi yapma ve cesurca doğruyu söyleme çabalarıyla nasıl etkilendiğini gösteriyor. Dr. Lerner, yirmi yılı aşkın klinik deneyimlerine dayanarak, bu konuya ilişkin zengin felsefesini ve düşünceli rehberliğini sunuyor. Kendine özgü tutkulu, mizah anlayışı ve açık üslubuyla yaşamımızı etkileyen yalanları, sırları ve suskunlukları irdeleyerek , herkesin doğruyu söylemesini olası kılacak yola nasıl ulaşacağımızı gösteriyor. Gizli ilişki, aile sırrı, cinsellikten haz alma taklidi gibi konularda doğrularımızı keşfetme gibi konularda doğrularımızı keşfetmemiz, dile getirmemiz ve yaşamamız için yol gösteriyor.
Kısa alıntıları paylaşalım:
-... .. Psikanalizde –yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi  -sevgi ve özbilinç, kişinin kendini değersiz gördüğü ya da suçladığı  ortamlarda gelişemez. ... ..
Kandırma ve doğruyu söyleme
-İster bilinçsizce ya da bilinçli yapılsın, kandırma gündelik yaşamın bir parçasıdır. Bu yaşamda sayısız kisveye bürünür. Dilimize bir göz atarsak doğruyu söylemekten uzaklaşıp hileye yönelişimizle ilgili ne çok deyim kullandığımızı anlaybiliriz.
-Kadın attı uydurdu, abarttı, hafife aldı, gerçeği kendine sakladı deriz.
-Beyaz yalan söyledi, anlattıkları kısmen gerçek, lafı dolandırdı, masak okudu deriz.
-Öyküyü kendine göre düzdü, gözümüze perde çekti, deriz.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Bizans İmparatorluğu Tarihi *


-Arka kapağındaki tanıtım bölümünde; “Bizans, insanlık tarihinin en uzun süre yaşamış imparatrluklarından biridir. 1123 yıllık tarihinde farklı on üç hanedan tarafından yönetilerek yaratılan uygarlığın temel nitelikleri ve bu uygarlık yapısına nasıl ulaşıldığının anlatıldığı 519 sayfadan oluşan bu kitap , Şu Bizim Bizans’ın güncellenmiş bakısıdır. Kitapta siyasal olaylar dışında toplumsal yaşam, sanat, kültür, mişmarlık, ve günlük hayat gibi konular da yer almaktadır.
Bizans İmparatorluğu tarihi (Şu Bizim Bizans-Byzantium 330-1453) önceki baskıdan çok farklı araştırmaları da kapsamış ve bu bilgilerin ışığı altında yeniden düzenlenmiştir. Önceki baskıları okumuş olanlar ilk sayfadan itibaren yenilenen konuları fark edeceklerdir.
Okur, Bizans İmparatorluğu’ndan yanlız insanlık tarihinin gelişimini değil, aynı zamanda ondan sonra gelen Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal ve hukuksal yapısının nasıl etkilendiğini görecektir. Çünkü tarih, yanlızca geçmişi değil, geçmişten geleceğe taşınan mirasın yeni kuşakları nasıl etkilediğini de öğreten bir olgudur.” açıklamarına yer verilmiş.
-Kitabın ilerleyen sayfalarında:
   *Günümüzde yaşanan iktidar mücadeleleri ve etrikaların o dönemlerde de gündem oluşturduğunu,  
   *Batı medeniyetine bir zamanlar ev sahipliği yapmış olan ve günümüzde başta İstanbul olmak üzere müslümanların kontrolü / kullanımında olan geniş coğrafya üzüerine hazırlanan senaryoların / oyunların arka planını da anlamak mümkün olabiliyor.
-Kitaptan kısa alıntıları paylaşalım: ... .. Roma Bizans İmparatorluğu’nun bu topraklarda hüküm sürdüğü 1123 yılı anlatan, Şu Bizim Bizans-Byzantium  330-1453 isimli ... ..
-... .. Bu noktada iki konuya da açıklama getirmek gerekmektedir. Bunlardan ilki , Doğu Roma İmparatorluğu ve Batı Roma İmparatorluğu, ikincisi ise Roma İmparatorluğu tabirleridir. Bu isimleri, anlatımda kolaylık sağladığı için, tarih kitaplarının çoğunda zaman zaman çok da doğru olmayan bir şekilde ifade edilmektedir. ... ..
-Toplam bu 2400 yıla yakın süre içinde, Büyük Theodosius 395 yılında imparatorluğu iki oğlu arasında bölmüştür.

23 Ağustos 2016 Salı

Doğu Ekspresinde Cinayet *

-Roman, bizlerin aşina olduğu coğrafyada başlıyor. İnsan okudukça Osmalı’nın son döneminde kurgulanmaya başlanan oyunları sergileyen aktörlerin oralarda ne aradığını ve günümüzde de etkilerini  devam ettirmekte olunan senaryoların ilk bölümlerinin o dönemlerde planlandığını, oyunun halen devam etmekte olduğunu teyid ediyorsunuz.
Agatha Christie’nin eserlerinin kalitesini sorgulama ya da bir cinayet romanının nabız yükseltensatırları arasında dolaşırken aynı zanada dünü ve bugünü de sorgulamak ihtiyacı duyabliyoruz. Ksa alıntıları paylaşalım:
Toros ekpresnde önemli bir yolcu
Suriye’ de bir kış sabahı, saat sabahın beşi
-. ... .. Sonra bu Belçikalı yabancı gelmişti hem de görüldüğü kadarı ile İngiltere’den. ... ..
-... .. Yok mösyö, Sizin dışınızda yanlızca ikiş yolcum daha var. İkisi de İngiliz. Biri Hindistan’dan gelen albay, diğeri ise Bağdat’tan gelen ilginç  bir İngiliz hanımefendi. ... ..
Tokatlıyan Oteli
-... ..Her ikisi de Amerikalı dedi. ... ..
-... .. On üç kişi vardı. ... .. Bunlardan biri İtalyan’dı. ... .. tam karşısında oturan İngiliz’in yüzünde ... ..
-Prenses Dragomiroff... .. kendisi Rus
-... .. Pariot onun Alman ya da İskandinav olabileceğini düşündü ... ..
-... .. Sanırım Macar Elçiliği’nden. Hoş bir çift. ... ..
Karanlıkta bir çığlık
Cinayet
Bir kadın

Maniki Dünya *

İslam coğrafyasının kanlı yüzyılı siyasi olaylar, aktörler ve oyunlar
Kitabın arka yüzündeki tanıtım bölümünde; “Hüsnü Mahalli’yi atv haber yılarından, yani 20 yıldır tanırım sözleri ile başlıyo Ayşenur Aslan. BU süre boyunca, Türkiye’nin ve dünyanın nice halne tanıklık ettik. O tanıklıklarla tarihin müsveddesini tuttuk. Bir yandan da sayısız meslekdaşımızın, tarihin çöplüğüne gömüldüğünü seyrettik. Gerçek yerine iktidarın,paranıngücün yanında olmayı seçmişlerdi. Gördüklerini görmemeyi ve susmayı tercih etmişlerdi.İşte böyle bir Türkiye’de, gün geldi, birlikte program yapmaya karar verdik. Ama sadece Türkiye’yi değil, dünyayı konuşacaktık.İyi de hangi dünyayı? Maniki, Çingenecede “hahpe” anlamına geliyor. Yunanca da ise “belalı”... Öyle ya da böyle , maniki, dünyanın her köşesindeki yoksulların isyanı gibi. Programımızın adını da bu yüzden MANİKİ DÜNYA koyduk.  Bu yaşlı gezegenin ve özellikle bu zavallı coğrafyanın insanlarını anlatmak, onların haline tercüman olmak istedik. Hüsnü Mahalli, dünyanın en yoksul ülkelerini gezip tanımış, onlardan birinde doğmuş ve şimdide “ir dünya vatandaşı” olarak Türkiye’nin tradejisini paylaşan bir gazeteci.Onun anıları elbette isyanın da sesi olacaktır.
Tanıtımın devamında ise “Arabistanlı Lawrens 100 yıl önce Ortadoğu’nun haritalarını çizdi.... Maniki dünyanın bir yerinde. İslam coğrafyasında. “Müslümanım “ diyenlerin İslamın “yapma” dediği her türlü rezilliği yaptığı topraklar. Hıra, şehvetle ve gaddarlıkla. Daha fazla kan, acı ve gözyaşı kimin umumrunda? Saddam, Mübarek, Alyev, Elçibey, Kaddafi, Hariri, Arafat, Kral Hüseyin. Butaflika, alabani, Barzani, Ahmedinecad, Hatemi, bab ve oğul Esad’lar, Koçaryan, Petrosyan, ve diğerlerinin hikâyesi.... Hepsiyle konuştıum. Birçok ülke ve bir  kadar savaş... Gidip gördüm. Hikayeler anılar. Maniki dünyayı anlatmak için. Oturup yazdım.işte. Dünya maniki olmasın diye.
-Kitap 299 sayfa. temel özelliği Osmanlı çöküşünün başladığı yıllardan itibaren acını hakim olduğu Arap coğrafyası ve çevresindeki topraklarda günmüzde de giderek artan acıların arka planına ışık tutuluyor. Televizyonlarda izlediklerimizin (bayramlaşma sahneleri, patlamalar, yokluk ve sefillik arasına sıkışmış insanlığın acınası haline film seyreder gibi bakmak durumunda kalışımız... ...  aslında Osmanlı’nın son dönemlerinde hazırlanan senaryoların nasıl sahnelendiği kannati ile bugünü anlamaya çalışıyorsunuz.
Hüsnü Mahalli aslında duruma isyan eden içten ve çığlıkları ile farkındalık ortaya çıkarmayaçalışıyor.
Kitapta en çok dikkat çeken özellik; coğrafi uzaklıklarına rağmen daha 19. yüzyılın başlarında batılı yabancıların

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Diyalog İhaneti *

-Kitabın arka kapağındaki tanıtımda; “Dinlerarası Diyalog, iddia ve zannedilidğinin aksine, İslam süzgecinden geçemeyecek durumdadır. İddialar saptırmadır. İslami ve milli olana ihanet şeklindeki bu haliyle Dinlerarası Diyalog, Türk Milleti’nin ve diğer Müslüman âleeminin hiçbir derdine deva olmayacak bir anlayıştır. Aksine iman ve maneviyat bunalımı yaratacak ve geleceği tehlikeye sokacak görünümdedir.
Bu hareketin gerçek yüzü, Papa’ya sunulan bir güven mektubundan ibarettir. Arka yüzü Vatikan’a bakan bu projenin ön yüzü, Müslüman’ı ehlileştirme (!) yahut etkisizleştirme, daha da Türkçesiyle iğdiş etmedir. Hristiyan’a hoşgörü, Müslüman’a tuzak şeklinde gelişen bu diyaloğa, olanları göz önüne alarak, Hristiyanlığı Müslüman’a sevdirme faaliyeti olarak da bakabiliriz. Bu faaliyette Hz. İsa, etrafında bütünleşmemiz istenecek kadar hep ön planda ve gündemde, Hz. Muhammed’in adı bile geçmemektedir.
Neresinden bakılırsa bakılsın Dinlerarası Diyalog, Müslüman için bir çıkmaz sokaktır.
Müslüman taraftan hareketi yürütenlerin ve alkışçılarının, “Bu yeni İslâm tefsiridir”,  “Küreselciliğe uygun bir İslam ifadesidir” iddiaları, ihaneti gizleme, allayıp pullama ve cilalama teşebbüsünden başka bir şey değildir.
“Değişime karşı çıkanların Diyaloga karşı çıktıkları” safsatası ise, bir savunma mekanizmasından ibarettir” ifadeleri yer alıyor.
-Kitap 2006 basımlı. Günmüzde olan biteni anlamak isityenlerin bir başka pencereden bakabilecekleri kitaptan kısa alıntıları paylaşalım.
-Kitabın önsözünde “... .. İslam din olması hasebiyle ve tabiatı icabı, yayılmak, başka insanları yuvasına kabul etmek ister. ... ..   Başka din mensuplarıyla birlikte yaşamanın imkânlarına yer verir ve bu işin de ilkelerini ve zengin bir tarihi tecrübesini barındırır.
Başta Hristiyanlık, diğer dinler, iletilme, ilişki kurma, kendini ifade etme ve insan kazanma hakkına sahip değil midir? Elbette aynı hak onlar için de geçerlidir. Ancak bu hak kötü kullanılmamalıdır. Yine metot ve usül önemlidir. Samimiyet ve açıklık olmalıdır. ... .. Sonra sadece dinî olanda kalmayıp, millî ve sosyal bütün meseleler işin içine girince “duruş” daha da önem kazanır. Görünüşün arkasında, görünmeyenlerin cereyan ederek, neticeyi onların veya

10 Ağustos 2016 Çarşamba

Cemaat’in Siyasetle Sınavı & Ben Böyle Gördüm *

-Fehmi Koru; Nisan 2016 basımlı kitabında, yakın tarihimize ve gelecek günlere ışık tutmaya çalışıyor. Anlamakta güçlük çektiğimiz olaylar anlatılıyor. Yine de ne oldu / ne oluyor sorularının cevapları / yorumu okuyucuya bırakılıyor.

-Kitabın son bölümlerinde yapılan analizlerde; kitaba konu olan taraflar ayrı ayrı değerlendiriliyor.... .. buna ilave olarak tarafların arka planında onları yönlendirenler manuple edenler  olabileceği imaları .... .. tarihleriyle birlikte sunulan somut olaylar okuyucunun aklındaki soruları daha da artırıyor... ..
-Kitabının arka kapağındaki tanıtım bölümünde “Türkiye’nin son döneminde hemen herkesi içine çeken en önemli olay nedir? sorusunun cevabı belli: Kendisini “Hizmet hareketi” olarak tanımlayan, yakınında duranların ‘Cemaat’ diye andığı, içinde yer alanların bir ara ‘Camia’ adını kullanıma sokmak istediği, karşı çıkanların ‘paralel yapı’. hakkında dava açanların ‘FETÖ örgütü’ sıfatını uygun gördüğü oluşunmla mücadele...
-Elinizdeki bu kitapta okuyacaklarınız bir gazetecinin tanıklıkları...
-Bir yanda, kendim ‘içinde’ yer almadığım halde, başlangıcı sayılabilecek günlerden bugüne yaşadığı inişli çıkışlı dönemlerinin hepsini başkalarına göre olağanüstü yakından gözettiğim bir toplumsal hareket Cemaat...
-Öte yanda kuruluş,iktidara geliş ve orada kalış dönemlerini en az öteki hareket kadar yakından izlediğim bir siyasi örgüt AK Parti...
-Dünümüzü, bugünümüzü ve muhtemelen  yarınımızı da meşgul edecek bir kavganın tam ortasında, yıllar içerisinde tanığı olduğum olayları anlatıyorum.
-Kitabın adından da ilan ettiğim gibi ‘Ben böyle gördüm’ ve onu anlatıyorum.
Şahsi gözlem veya bizzat tanıklıkla ilgisi olmayan bölümleri bile, gözlemlerime ve tanıklıklarıma dayalı değerlendirmelerdir.
-Herkes benim bu kitapta anlattıklarımdan hareketle kendi değerlendirmelerini yapabilir ve sizin varacağınız sonuçlar benimkilerden farklı olabilir.