6 Nisan 2018 Cuma

Babil'in Tarihi ve Babil'de Yaşam*

-... ..   İncil ve Josephus bize Heredot’un ve yazıtlarının anlatmadığı bu kralların yaşamlarıyla ilgili bir olaydan bahseder. Buna göre kral Belshazzar lordlarının binlercesi için büyük bir ziyafat verir ve hepsinin önündee şarap içer. Şarabı tadarken Belzhazzar, Kudüs’teyken tapınağı ele geçiren babası (yani atası) Nebukatnezar’ın topladığı altın ve gümüş ganimetlerini getirmeleri için emir verir. Sonunda Daniel, lordun uşağı gelir ve kral için korkunç hükmü okur –Mene, Mene Tekel, Upharsin, Yani Tanrı krallığın bitmiş olduğunu söylemektedir.Burada iki dize daha okuyoruz ki buna göre, ‘o gece Belshazzar geldiğinde, Keldanilerin kralı öldürülmüştü’.
-Babilliler Koresh’in fetihlerini yıllarca duydular, ama şehirlerinin büyük duvarlarını ve dev kapılarını hatırladıklarında kendilerini güvende hissettiler. Onlar kralların  eski zaferlerini, şanlarını, geçmiş fetihlerini düşünürler; ve kalplerinde küstahça bir güven duydular. İsrail’in peygamberleri kehanetlerinde Babil’i kınamıştır; tüm uluslar onun düşüşünde sevinç çığlıkları attı ve ‘Babil düştü’ çığlığı şehirden şehre dünyanın bir ucundan diğer ucuna kadar yankılandı.
-... ..
-Bundan sonraki dönemlerde yavaş yavaş Babil tarih sahnesinden silinmeye başlamıştı; bu çok eski ve saygıdeğer olarak kabul edilen şehir sonunda Pers imparatorluğu ile Yunanlılar tarafından yavaş yavaş eziliyordu. Asırlar boyunca Babilistan birbiriyle çatışma halinde olan çok sayıda ulusun bir savaş meydanı gibiydi; toprakları üzerinde sayısız ulusların birbiri ardına yüseliş ve batışlarına tanıklık etmişti. Babil bir zamanlar lüksün ve refahın simgesiydi, ve onun çocukları zahmetsiz bir hayat sürerek sadece kendi zevk ve sefalarının derdine düşmüşlerdi. Isaiah kehanetinde orayı altın şehir olarak tanımlıyor, muhteşem hitabet yeteneğiyle onu şu sözlerle bize aktarıyor: “Senin büyük görkemin ve azametin artık yerle bir
oldu, ve güzel nağmelerin artık duyulmaz oldu. Artık her yanını solucanlar sardı senin.” İsaiah, Babil kralına da sesleniyor: “Artık iktidarın gökten yere düştü, ey Lucifer, sabahın oğlu! Bak gör iktidarın nasıl yerlerde sürünüyor ki bir zamanlar ulusları titretirdi! Sen ki kendine göklere yükseleceğini söylerdin, tahtını tanrının yıldızlarının yanına kadar yükselteceğim derdin. Kuzeyin iki yanındaki imanlıların dağında oturacağım derdin. Bulutların yüksekliklerine kadar çıkacağım derdin. En yüksekteki yüce varlık gibi olacağım derdin.”
-Pegamber şöyle devam ediyor; “Ve işte şimdi bak da gör, cehennemin zebanileri seni karşılamaya geliyor.” Isiaah şöyle devam ediyor: “Şimdi aşağı in ve tozlar içinde otur, ey Babil’in bakire kızı, otur şimdi yerlerde. Artık senin bir tahtın yok ey Kaldelilerin kızı. Zira sen artık yumuşaklık ve nezaketle anılmayacaksın. Artık çırılçıplak kalacaksın ve utanç içinde olacaksın. Senden öcümü alacağım, yerlerde sessiz bir şekilde oturacaksın ve artık karanlığa gireceksin ey Kaldelilerin kızı. Çünkü sen artık krallarınleydisi olarak anılmayacaksın. Ve ben Babil’de Bel’i cezalandıracağım, ve yuttuğu şeyleri çıkarması için onun ağzın zorla açacağım, ve artık ulular yığın yığın ona gelmeyecekler. Ve Babil’induvarları onun büyük kapıları tamamen ateşler içinde yanacak. Ve onun insanları boş yere çırpınacaklar, çünkü onlar da zorluklar içinde kalacak, gayretleri  boşa çıkacak ve yılgın düşecekler. Orada bir daha kimse oturmayacak, nesilden nesile böyle ıssız bir yer olarak kalacak, orada ne Araplar çadır kuracak, ne de çobanlar sürülerini güdecek. Orada sadece çölün yırtıcı canavarları ikamet edecek, ve onların evleri kasvetli, yaratıklarla dolu olacak. Orada uğursuz baykuşlar gezinecek, satirler dans edece. Ve bu toprakların vahşi hayvanları kendi başlarına acı çığlıklar atacaklar. İşte o zaman yaklaştı, artık onun günleri uzun sürmeyecek.”
-Peygamber, tanrıdan aldığı vahiyle konuşuyor ve şehrin acı kaderini kehanet ediyor; artık zamanı dolmuştur, tanrı bu diyarı lanetlemiştir, artık bundan kurtuluşu olabilir mi?
Babil İnançları
-Şu andaki bilgilerimizle Babillilerin sahip oldukları dinsel inançlara dair kesin tanımlamalar yapmak son derece zordur. Yapılabilecek tek şey söz konu metinlerde tanrılar hakkındaki anlatımları  bir araya toplamak ve kendi neticelerimize bunlardan yola çıkarak varmaktan ibaret olacaktır; ve bu neticelerin doğru mu yoksa yanlış mı olduklarını ancak ileride keşfedilecek olan başka metinler belirleyecektir. Babillilerin  mitolojilerine  ve dinsel inançlarına dair olan metinlerin büyük kısmı Asur dilinin Ninevite karakterinde yazılmıştır ve bunlar taii ki daha eski levhalardır. Çok iyi bilindiği gibi edebiyatla da yakından ilgilenen  bir kral olan  Assurbanipal, her türden çok sayıda levhanın Ninova’daki kütüphanede  kopyalarının yapılıp saklanmasını sağlamıştır. Bunun  politik olmayan ve sadece edebi bir endişeyle  ve öğrenme arzusuyla atılan bir adım olduğu kabul edilmektedir. Assurbanipal zamanında onun kardeşi olan Samullu- sumakina Babil kralıydı ve metinlerdeki atıflar da doğal olarak onun ismiyle yapılıyordu. ... ..
-Babil kültüründeki en önemli dokuz tanrı şunlardı:

Eril Element                Dişil Element              Çocuk
Anu                             Anat                            Rimmon
Ea                               Damkina                     Samas
Bel                              Beltis                           Sin

Elimizde bulunan en eski Babil semitik kitabesi M.Ö. 3800’lere Sargon dönemine rtarihlenmekte ve Sippara’nın Güneş tanrısından bahsedilmektedir. En eski dönemlerden kalma yazıtlarda sık sık tanrı Bel’den söz edildiğine tanık oluyoruz , anlaşılan o ki bu tanrıya imparatorluğun son günlerine kadar tapınılmaya devam edilmiştir. O aslında Anu, Ea ve Bel’den meydana gelen büyük Üçleme idi; bu tanrıların eşleri olan veya  diğer bir ifadeyle onların dişil karşılıkları oaln ya da elementleri olan Anat, Beltis ve Damkina idi. Jeremiah ‘Bel karmakarışık olmuş, Mero-dach ise parçalara ayrılmıştır,’ diye yazar. ... ..
-Bu tanrıdan hem Isaiah hem de Jeremiah sık sık söz etmektedir. O, Romalıların Jüpiter’i Yunalıların ise Zeus’uydu. Öte yandan Bel ve Marduk arasında bir karmaşıklık olduğu da bellidir (bu isimler bir levhada bir arada ortaya çıkabilmekte ve bu da aslında tanrıların çokluğuna  işaret etmektedir,) ayrıca Marduk’a ithaf edilmiş olan tapınağın (kitabeler bize bunu işaret ediyor) aslında Yunanlıların Belus’u olduğunu olduğunu anlıyoruz.
... ..
-Babillilerde karşımıza çıkan diğer bir büyük kavram, savaşların leydisi olarak da bilinen tanrıça İştar’dır. Ninova’da övgü ve saygıyla bahsedilen bir  İştar vardı, aynı şekilde Arbela’da da. O aslında Venüs gezegeninin ruhunu veya tanrıçasını temsil ediyordu. ... ..
-... ..
-Güneş tanrısı Samas’a tapınım da çok yaygındı ve bu tanrıya ibadet edenlerin sayısı çok fazlaydı. ... ..
-... .. Bu tanrının  en sadık ve en iyi takipçilerinden biri de Babil kralı Nebobaladan idi, bu karal yaklaşık M.Ö. 900 civarında tahta çıkmıştı.  Bugün British Museum’da bulunan levhalardan birinin  bu kralın emriyle yazdırılmış olduğunu biliyoruz. ... .. levhanın üzerinde Güneş tanrısına tapınıldığını gösteren bir resim bulunmaktadır Burada tanrının kare şeklindeki bir koltukta oturduğunu görüyoruz (her bir yanda iki figüre ait oymalar yer almakta)  ve bu koltukta da direkle desteklenmiş bir taraça üzerinde durmakta, tanrı ise  elinde bir yüzük  ve bir de kısa asa tutuyor. Üst kısmında Güneş tanrısının  tacı yazıyor ve bunun üstünde ise üç adet daire yer alıyor, bunlar da yeni ayı, Güneş’i ve İştar veya Venüs’ü temsil etmekte.
-Direğin önünde güneş  diskinin bir figürü tutan bir tabure olduğunu görüyoruz.  Bunun da iplerle desteklendiğini görüyoruz ki üst kısmını iki görevli örtüyor. Onların önüne doğru diskle birlikte üç figür dikilmiş durumda: ilk olarak bir keşiş, sol elini tutuyor, kralın sağ elinde ise tanrı için bir hayranlık ve tapınma işareti bulunmakta.
-Üçüncü figürde ise her iki el de hayranlık ve tapınım içinde yükseliyor. Üç figüründe  başının üstünde üç satırlık bir kitabe işlenmiştir, bu kitabede yazanlar ise Güneş tanrısının imajı, Parra (ya da Bara) Tapınığında oturan kuvvetli lord ve Sippara’dır.
... ..
-... .. Ninip, Satürn gezegeninin tanrısıydı ve Babil Panteon’unda Herkül’e karşılık gelmektedir. ... .. Gece güneşi Nergal, Mars gezegeninin tanrısı idi ... .. Tanrı Nebo Merkür gezegeninin tanrısıydı, ... ..
-.... .. Bütün bunlar arasında Babil kültüründe çok büyük önem taşıyan ve onları gerçekten dehşete düşüren kötü bir ruh vardı. Buna Güney-Batı Rügârı adını vermişlerdi ve kendisiyle  birlikte hastalık ve ölüm getirdiğine dair inançları vardı. Bu canavarı tasvir eden dört model, halen British Museum’da sergilenmektedir (bir diğeri de Paris’tedir).  ... ..
-Babillilerin hayatları boyunca sürekli bir şekilde kötü ruhlar ve ifritlerin getireceği kötülüklerden korktukları anlaşılıyor, nitekim kendilerini bu ifritlerin kötülüklerinden korumak maksadıyla her türden büyüye başvurmuşlar ve bunlarla ilgili yazılar bırakmışlardır. British Museum’daki  Ninova Galerisi’nde bulunan  bu türden büyük bir büyülevhasında birtakım formüllerin verildiğini görüyoruz, levha şu sözlerle bitiyor.
“Ey cennetin Ruhu, şeytenı buradan çıkar, ey yeryüzünün ruhu, kötü ruhu buradan çıkar.”
-Bu tür levhalar bedenin çeşitli bölümlerinde hastalıklara neden olduklarına inanılan  kötü ruhları kovmak için tanrılara edilen dualar ve yalvarmalarla doludur. ... ..
-Bu levhaların bazları pişirilmiştir, bazıları ise pişirilmemiş kildendir. Halen ulusal kolleksiyonumuzda  bunlardan binlercesi mevcuttur, yaklaşık olarak 5000 tanesi tam olarak açılmış durumdadır.
-Bunlardan para alışverişleri, borç alma barç vermeler, üretimler, ev satışları, tarla, buğday satışları, evlilik ihtiyaç ve çeyizleri, köle satışları, ödenmemiş borç bildirimleri ve emre yazılı senetler gibi Babillilerin birbirleriyle yaptıkları ticaret ve alışverişlere dair her türden sözleşmeler bulunmaktadır.
-Bazen bu sözleşme levhalarının kilden yapılmış bir kaplama içinde olduğunu ve bu kaplama üzerinde, yazılmış olan sözleşmenin bir kopyasının yer aldığını görüyoruz. British Museum’da bu türden çok güzel örnekler bulunmaktadır, bunlar M.Ö. 2400 yılları gibi tarihlere kadar tarihleniyorlar.



* Babil’in Tarihi ve Babil’de Yaşam & E. A. Wallis Budge

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder