-Rüzgâr, o gün eve dönerken güneşi, bulutu ve rüzgârı düşündü.
Bulutların yağmur taşıma gibi çok önemli bir görevi vardı. Ama bunu tek başına
başaramıyorlardı. Yer değiştirmek için rüzgâra ihtiyaç duyuyorlardı, buharlaşıp
yeniden var olabilmek için güneşe... Güneş olmadan olmazdı. Yıldızlar nöbeti
kime devrederdi? Rüzgârın kanatlarına tutunmak, bulutların üstünden yeryüzünü
seyretmek, güneşin fırçalarıyla gökkuşağına boyamak eğlenceliydi. “Belki
mahalledeki çocuklarla arkadaş olabilirim.” Diye geçirdi içnden Rüzgâr. “Neden
olmasın?” Herkes bir şansı hak eder
değil mi? Evet, deneyebilirdi. Bulut’un da desteğiyle belki belki hep birlikte
ağaç evini yapabilirlerdi. ... ..
-Rüzgâr çocukların arkasından uzun uzun baktı. Sonra
dizlerinde bir sıcaklık ve acı hissetti. Antremanlarda düşünce dizleri
soyulurdu. Bazen incecik bir kan sızardı soyulan yerden. Annaannesi “Kanaması iyidir
yavrum.” Derdi. “Kirli kan akınca yara daha çabuk iyileşir.” Uzun zamandır ilk
defa ağlıyordu Rüzgâr.Gözlerinden yaşlar akıyordu. İçindeki kiri dışarı atan
gözyaşları, sıra beklemeden yuvarlanıyordu. ... ..
-Sonra eve doğru koştu. O gece babası tatlı servisi yaparken
Rüzgâr, ev ile yuva arasındaki farkı ve evin nası yuvaya dönüştüğünün sırrını
açıkladı onlara. İkisi de onu ilgiyle dinledi. Rüzgâr, ebeveynlerinin bu halini çok sevdi. Anne ve babasının gören
gözleri, duyan kulakları vardı. ... ..
Ertesi sabah uyandığında hafiflemiş hissetti kendini Rüzgâr.
İçinde tuttuğu minik su damlaları ne kadar da ağırlık yapıyormuş öyle. Artık yağmur
bulutlarının göründükleri kadar hafif olmadıklarını düşünüyordu.
*Rüzgâr
ve Bulut & Fatma Işık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder