27 Şubat 2021 Cumartesi

Petersburg *

… .. Bu kasvetli Petersburg sabahı, muhteşem sarı evin  kapıların ardına kadar açıldı: sarı evin camları Neva’ya açılırdı. Reverlerinde altın şeritler bulunan, her daim traşlı uşak arabacıya işaret vermek için önden atıldı; Baklakırı rengindeki atlar girişe atıldılar; köklü asilzadelere ait armayı taşıyan kupa arabası gelip durdu: şövalyeyi boynuzlayan yedinorog*! (*Vücudu at, kafasının ortasında da bir boynuz olduğu tasvir edilen mitolojik bir hayvan.)

            Eşiğin yanından geçen mahalle kabadayısı, Apollon Apollonoviç Ableuhov’un boz renkli paltosu ve yüksek silindir şapkasıyla pres-papyeyi andıran taş gibi yüzüyle, siyah güderi eldivenlerini giyerek hızla kapıdan çıkıp aynı hızla da arabaya yaklaştığını gördüğünde aptallaştı ve kirişe çıktı.

Apollon Apollonoviç Ableuhov, kupa arabasını, arabacıyı gözetleyen mahalle kabadayısının şaşkın bakışlarına, soluk sisle kaplanmış Neva’ya, büyük siyah köprüye, çok bacaklı enginliklere bir an göz attı, oradan da Vasilyevski adasına korkarak baktı.

            Yaşlı uşak aceleyle kupa arabasının kapısını vurarak kapadı. Kupa arabası hızla geçip gittiği kirlimsi sise omuzunun üzerinden uzun uzun baktı kaldı; nefes alarak yürüdü; kabadayının omuzunda, tüm omuzlar, tüm sırtlar, tüm solgun yüzler, tüm ıslanmış şemsiyeler gibi sisle kaplandı. Yaşlı uşak da oraya, sağa sola, köprüye, soluk sisle kaplanmış Neva’ya, çok bacaklı enginliklere göz attı, oradan Vasilyevski adasına korkarak baktı.

Okuyucuya bir dramın geçtiği yeri tasvir edebilme için burada, en baştaki hikâyemi kesmeliydim. İlk iş olarak yanlışın düzeltilmesi gerekiyor; yapılan yanlışlıkta suç yazarın değil, yazarın kaleminindir: bu sırada tramvay henüz yola çıkmamıştır; çünkü yıl 1905 yılıydı. … ..

Orada, yalnızca bir sis neminin asılı durduğu yerde bir donukluk fark edildi, sonra gökle yer birleşti –kirlimsi gri bir kilise veya manastır binası ortaya çıkmaya başladı ve gittikçe netleşti: İmparator Nikolay’ın at üzerindeki anıtı; hassa ordusu kıyafetindeki imparatorun metalik siluetinin kaidesi ise sisle çevriliydi ve sis tekrar Nikolayev’in tüylü

20 Şubat 2021 Cumartesi

Rusya İmparatorluğunun Çöküşü *

...  .. Bize göre Çarlık Rusyası’nın çöküşüne ve Ekim Devrimi’nin gerçekleşmesine yol açan ve birbirine bağlı üç temel faktörden bahsetmek mümkündür. Bunlardan ilki hem III. Aleksandr hem de II. Nikolay’’ın Çarloık Rusyası’nın geleceği için elzem gördüğü büyük devlet statüsünü korumak ve uluslararası rekabette geri düşmeme hedefiydi. Bu iki devlet adamı da Osmanlı, İran ve Çin İmparatorlukları  gibi diğer çok uluslu imparatorlukların 19. Yüzyıl sonu itibariyle uluslararası rekabetteki geri kalmışlıklarının ve bunun yarattığı sorunların farkındaydılar ve Çarlık Rusyası’nın benzer bir duruma düşmesini istemiyorlardı. Dış  politikadaki bu hedefe ulaşmak aynı zamanda iç politika da da rejimin meşruiyeti açısından önemliydi. Bu noktada 1914’e doğru mutlak olarak hızla büyüyen Çarlık ekonomik gücünün rejimin dış politika hedeflerine ulaşması için yeterli olduğunu düşünen iyimser bakış açısı önemli bir boyutu kaçırmaktadır. Bütün bu mutlak büyümeye rağmen, 1881’den 1914’de kadarki süreçte Çarlık Rusyası rakipleriyle arasındaki ekonomik güç ( ve bunun uzantısı olan kalkınmışlık) farkını kapatamamış, 1914 yılı ekonomik ve kalkınmışlık göstergelerinin çoğunun da gösterdiği gibi rakipleriyle arasında bulunan fark kapanacağına daha da açılmıştı.

... .. III. Aleksandr bir yandan kendisine sıkıntı çıkaran üniversiteler gibi kurumları ehlîleştirirken  bir yandan da rejimin sadık destekçisi olduğunu düşündüğü Ortodoks Kilisesi gibi kurumların etkinliğini arttırarak rejimi korumayı ve muhalefeti zayıflatmayı amaçlıyordu.  Bu konuda kilise “devrimci zehrin ulusun damarlarına girmesine engel olur” diye düşünen  Pobedonostsev’in  telkinlerinin de etkisi vardı. Bu doğrultuda atılan adımların en önemlileri kilisenin çatısı altındaki cemaat okullarının sayısının arttırılması ve çok sayıda yeni kilise inşa edilmesiydi.  1882’de sayıları 4500 olan cemaat okullarının sayısı 1894’de 32.000’e çıkacaktır. Cemaat okullarının hükümet tarafından desteklenmesinde hükümetin bu dönemde sayıları giderek artan zemstvo idaresindeki okullardaki öğretmenlerin siyasi tercihlerini beğenmemesi etkili oldu. ... ..

 

 

16 Şubat 2021 Salı

Arsen Lüpen & saat sekizi vurdu

Nitekim yumuşak bir sesle, “Artık açıklamanın zamanı geldi sanırım. Açıklamalısınız da,” dedi .

“Evet... Bence de  öyle. Bu kadına yanıt vermeliyim. Tüm gerçeği anlatmalıyım, öyle değil mi?” Koltuğuna gömüldü.  Bitkindi. Yine ağlamaya başladı. Yine yaşlanmış görünüyordu çektiği acı yüzünden. Öfkeye kapılmadan, kısık sesle ve kısa cümlelerle anlatmaya başladı:

“Bu kadın dört yıldır kocamın metresi. Ne acı çektim bilseniz... Bu ilişkiyi bana kendi söyledi. Bile bşle, sırf kötülük olsun diye. Jacques’i ne kadar sevdiyse benden de o kadar nefret etti. Her gün kalbimi yaralıyordu. Telefon açıyor, kocamla randevulaştığından bahsediyordu. Beni böyle üzüyor, günü birinde intihar edeceğimi umuyordu. Bunu düşünmedim de değil, ama ortada çocuklar vardı. Sabrettim, ama Jacques zayıf çıktı; kadın boşanmasını istiyordu. Kocam da günden güne hep onun ve ağabeyinin etkisinde kalıyordu. Ağabeyi de kardeşi gibi kötü ve sinsi biriydi Jacques bana karşı sert davranmaya başladı. Çekip gitmeye cesaret edemiyordu; ona engel olduğum için de benden nefret ediyordu. Tanrım, ne feci günler yaşadım!”

“Onu serbest bıraksaydın ya!” diye bağırdı Geramine Astaing. “Boşanmak istedi diye bir adam hiç öldürülür mü?”

Therese başını iki yana sallayarak cevap verdi:

“Ben onu boşanmak istediği için öldürmedim. Gerçekten istemiş olsaydı, çeker giderdi. OI zaman ne yapabilirimdim ki? Sen planlarını değiştirdin, Gdermaine. Boşanması yetmiyordu sana. Sen kocamdan daha başka bir şey istedin. Sen ve ağabeyin ondan çok zor bir şey istediniz. O da vicdanı sızlasa da korkudan razı oldu.

“Ne demek istiyorsun?” diye kekeledi Germaine. “Neymiş o zor olan şey?”

“Benim ölümüm.”

13 Şubat 2021 Cumartesi

Arachnoid Mater *

Mater Serisi

I.Kitap  : Pia Mater (2019)

II.Kitap : Arachnoid Mater (2020)

III.Kitap : Dura Mater (2021)

 

Değerli okuyucu

Şu an elleriniz arasıında duran Arachnoid Mater adlı kitap, 3 kitaptan oluşan Mater serisinin ikişnci kitabıdır.

O nedenle Bölüm 47’den başlamaktadır. Eğer serinin ilk kitabı olan Pia Mater’i okumadıysanız lütfen elinizdeki kitabı usulca rafa geri koyunuz.

… ..

… .. Muhteşem Alhazen. Taşıdığı ismi sonuna kadar hak edecek başarılara imza atmış örnek bir savaşçı.

            Normalde dünyanın kaderine etki edebilecek büyüklükte devletler, şirketler ya da aileler vardı. Bunların bazılarını herkes bilirdi bazılarını ise hiç kimse bilmezdi. Neon, hiç kimsenin varlığını bilmediği çok büyük gizli bir güçtü. En tepesinde yer alan karar verici, kutsal kişiye Origon denirdi. Yaşlı Alhazen ise Origon’nun etrafındaki on iki ayrıcalıklı kişiden biriydi. Neon hiyerarşisinde Origon’a doğrudan bağlı, üst düzey on iki yeminli takipçi, krinial olarak adlandırılırdı. Alhazen belki de on iki kranialin en önemlisiydi. Birçok kişinin anlattığına göre istese zamanında kendisi

Pia Mater

.. ..Mutluluğun ve gülümsemenin,bu kadar hızlı yayılması gerçekten ilginç bir durumdu... ...

“İnsanoğlu bazı şeyleri görememekle ne çok şey kaybediyor” diye düşündü Tesla. Şu an bulundukları mekânda sadece masada oturan müşteriler ve mekân çalışanları gözükse de aslında her tarafta müthiş bir görsellik vardı. Dalgalar. Bizlerin göremediği dalgalar. Çevresine bakındı. Herkes elindeki telefonda bir şeyler yapıyordu. Her telefondan çıkan dalgalar etraflarındaki baz istasyonları aracılığıyla diğer telefonlara yolculuk ediyorlardı. Muhtemelen bu mesajların çoğu anlamsız içerikli paylaşımlar olsa da Tesla bu elektromanyetik dalgaları görmeyi çok isterdi. Kim bilir bazen telefon başında saatlerce beklediğimiz mesajları telefona girmeden önce görebilirdik belki de. Her yer de dalgalar vardı. Kimisi içimizden geçip gidiyordu kimisi size değmiyordu bile. Tüm bu şenliği göremiyorduk çünkü gözümüzde bu dalgaları algılayacak yapılar yoktu.

Aslında benzer bir durum ses dalgaları için de geçerliydi. Normalde  hiçbirini havada görmüyorduk ama ağzımızdan sözcük olarak çıkardığımız bu dalgalar havada yaklaşık 330 m/&sn’lik bir hızla yayılmaktaydı. İşte bu noktada, o dalgayı anlamlı kılacak tek şey kulağımızın varlığıydı. Havadaki ses dalgalarının yaptığı tek şey kulak zarına çarpmaktı. Kulak zarında oluşan titreşimler birtakım kemikler ve zar aracılığıyla iç kulaktaki bir sıvıya iletilmekteydi. Bu sıvının içinde tüy hücreleri denen ve işitmede çok önemli rol oynayan yapılar bulunmaktaydı. İç kulaktaki sıvının titreşmesi bu tüylerin belirli bir yönde eğilmesini sağlar ve bu eğilmeler sonucu beyne birtakım sinyaller gönderilirdi. İşte işitme denilen şey en basit haliyle bu şekilde olmaktaydı. ... ..

“... .. Yani doğru cümleleri kullandığında ikna edemeyeceğin kimse yoktur” dedi Tesla. ... ..  Tesla konuyu uzatmak istemiyordu çünkü karşısındakini ikna etmek zordu. Bu durumda yapması gereken tek şey konuyu değiştirmekti. ... ..

“O zaman sana bir kavramdan daha bahsetmem gerekecek. Beklenti Etkisi ya da Kendini Gerçekleştiren Kehanet olarak tanımlanan mesele.  Yani sevgili Belen sen bir şeye inandığında bu durum farkında olmasan bile

2 Şubat 2021 Salı

Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet *

            İslâmiyetle 9. yüzyılda tanışan Türkler, kendi devlet anlayışlarını İslâm dünyasına taşıdı. Böylece devlet ve hukuk kavramlarında, bağımsız sivil otorite ve onun kanun koyucu gücü lehine büyük bir değışıklık ortaya çıktı. Şeriât ile yan yana bir sivil hukuk alanı gelişti. 11.yüzyıldaEL- Mâverdi ve Ebu Mansur el Bağdadî başta, büyük fakihler  İslâm toplumlarında bu ayırımın gerekliliği üzerine yazdılar.

            Osmanlı Devleti bu geleneğin bir parçasıydı. Yaygın popüler kanının aksine, her devlet gibi başlangıçta belli bir kalıpla kurulmuş, çöküşüne dek de bu kalıba harfiyen uymuş değildi. Halil İnalcık, Osmanlı tarihinin geçmişe uzanan köklerini de göz ardı etmeden, 600 yıl boyunca devlet ve İslâmiyet arasındaki değişken ilişkinin bir bölümünü bu kitapta sunuyor.

Kutadgu Bilig’dekı devlet anlayışından  başlayarak, Uc’larda bir yanda gâzî beylerle, bir yandan dervişlerle başlayan kuruluş öyküsünü anlatıyor. Devlet kurumsallaştıkça Uc’ların gâzîlerin önemlerini kaybedişini, bu arada yeni kurumların ve anlayışların yükselişini gözler önüne seriyor. Fatih Kanunnamesi'yle örfün  hukuk alanına resmen girişinin, ulemanın devlet yapısındaki diğer unsurlardan giderek ayrışmasının uzun zamana yayılmış öyküsünü ayrıntılarla sunuyor. 17. Yüzyılda Avrupa’daki tasfiyeci akımlarla aynı sıralarda ortaya çıkan selefi Kadızâdelerin hem toplum hem de devlet İslâmiyet üzerindeki etkilerini mercek altına alıyor. 18. Yüzyılda başlayan Batılılaşma eksenli modernleşme hareketinin Cumhuriyet’in kuruluşuna dek uzanan seyrini takıp ediyor. Osmanlıların kuruluş yıllarından beri süren Hristiyanlık-İslâm tartışmalarını bu çerçevede ele alıyor. … ..

… ..

Din ve Devlet

Orta Asya Karahanlı Devlet Geleneği

Osmanlı Uc Toplumunda İslâm