8 Eylül 2021 Çarşamba

Dedektif Auguste Dupin Öyküleri*

… .. “Gözlerini yere dikmiştin -canı sıkkın bir halde, kaldırımdaki çukurlara, oyuklara bakıyordun (hâlâ taşları düşünmekte olduğunu bundan anladım); Lamartine Pasajı’nın oraya gelene kadar bu böyle devam etti; orada bir deneme olarak, kaldırımı tahtadan, küçük taşlar biçiminde kesilmiş, düzgün tahtalardan yapmışlardı. Onları görünce yüzün aydınlandı, dudakların kıpırdadı, ‘stereotomy’ kelimesini mırıldandın, buna kuşkum yok; kesme, biçme verme anlamına gelen bu kelime ile kaldırımın tahtadan oluşu arasında kolayca görülen bir ilgi vardı. ‘Stereotomy’ kelimesini ise, atomları düşünmeden söylemeyeceğini biliyordum; atomları düşününce de, Epicurus teorilerini hatırladın; bir zaman önce bu konuyu tartıştığımızda, Kozmoğrafya biliminin ileri  ileri sürdüğü son nebülöz teorileri ile bu değerli Yunanlının tahminleri arasındaki benzerliğe dokunmuştum; son buluşlarla o tahminlerin doğrulanmakta olduğunu söylemiştim; bunları hatırlayacağın için gözlerini Orion yıldızlarının oradaki büyük nebülöze doğru kaldıracağını umuyoırdum, bu hareketi yapacağına emindim.Gerçekten de, başını kaldırıp yukarı baktın, böylece düşüncelerinin akışını doğru olarak takip ettiğimi anladım. ‘Musee’nin dünkü sayısında çıkan o acı yerme yazısında yazar, Chantill’nin ayakkabıcı oluşuna dokunan birtakım terbiyesizce sözler söylerken, seninle üzerinde sık sık konuştuğumuz; Latince bir dizeyi aktarmıştı. Hani şu dize:


Perdit antiquum litera prima sonum.


Bunun önce Urion diye yazılan Orion ile ilgili olduğunu ta ne zaman anlatmıştım sana; o açıklamayı yaptığım sırada beni öyle dinliyordun ki, sözlerimi hiç unutmayacağını anlamıştım. Bu yüzden de Orion ile Chantilly kelimelerinin kafanda birbirini kovalayacağı açıktı. Böyle bir çağrışımın olup bittiğini dudaklarında oluşan gülümseme belli etti. Zavallı kundura tamircisinin harcanışını düşünüyordum. O ana kadar kendini bırakmış bir halde yürümekteydin; birden doğrulup dikleştiğini gördüm. bunu gördükten sonra, artık, Chantilly’nin ufak tefekliğini düşündüğünden kuşkum kalmadı. İşte tam o noktada, düşüncelerini keserek, onun -Chantilly’nin- gerçekten ufak tefek bir adam olduğunu, Theâtre des Varietes’ye daha yakışacağını söyledim.




*Dedeketif Auguste Dupin Öyküleri & Edgar Allan Poe

Türkiye İş Bankası yayınları

İngilizce aslından çevirenler : Memet Fuat, YUrdanur Salman, Deniz Hakyetmez

1.Basım Temmuz 2006, İstanbul


**stereotomy : the technique of cutting solids, as stones, to specified forms and dimensions.


*Epicurus

Greek philosopher

The views of the Greek philosopher Epicurus were highly influential in Ancient Greece and Rome. His followers included the Roman emperor Hadrian, and his ideas were passed on by Cicero, Plutarch and Lucretius. This epitaph, based on his philosophy, can still be seen on many ancient gravestones of the Roman Empire, and is often used at humanist funerals:

“I was not; I have been; I am not; I do not mind.”

Epicurus acquired a garden in Athens, where he lived in a community of friends, practising a way of life based on the teachings of Democritus. Unusually for his time, he welcomed slaves and women into his group, which lived as a family of equals. Their outlook was that human life had come about by natural processes and that people should therefore live according to nature; this would be easy if people were content with what was enough. They did not think that the world was designed by a supernatural power or had a purpose imposed on it by a deity. Although his views have been criticised, often by religious believers, for their emphasis on happiness as the purpose of life, or “hedonism”, Epicurus and his followers were not self- indulgent or selfish. They promoted detachment and serenity, suggesting that a simple and temperate life would avoid pain, and realised that true happiness depended on moderation and the respect and friendship of others. These views are widely shared by modern humanists.

Here are some quotations from Epicurus:

“Nothing satisfies a person who is not satisfied with a little.   To want more, to envy others, involves one in competition, and endless disturbance of mind, to no purpose; whereas nature’’ wealth is easy to procure, and is enough to make the whole of life complete and perfect with peace of mind.”

“Of all the things which wisdom acquires to produce the blessedness of the complete life, far the greatest is the possession of friendship.”

“Friendship goes dancing round the world proclaiming to us all to awake to the praises of a happy life.”

“Death is nothing to us: for after our bodies have been dissolved by death they are without sensation, and that which lacks sensation is nothing to us.   And therefore a right understanding of death makes the mortality of life enjoyable, not because it adds to and infinite span of time, but because it takes away the craving for immortality.”

*Epikür

Epikür - Vikipedi (wikipedia.org)


Epikuros (kısaca Epikür) (d. MÖ 341 Sisam - ö. MÖ 270), Helenistik felsefenin en önemli düşünürlerinden birisidir.

Yaşamı ve düşüncelerinin gelişimi[değiştir | kaynağı değiştir]

Epikür, Septisizmde ve Stoacılıkta olduğu gibi, pratik felsefeye yani ahlak felsefesine yönelmiş ve bu alanda etkinlik göstermiştir. Hem ahlak felsefesinde hem de bilgiye yaklaşımında kuşkuculuğun izleri/etkileri belirgin olarak görülür.

Aristoteles'in ölümünden sonra gelişen okullardan Epikürcü okulu, MÖ 306 yılında Atina'da kurulmuştur. Okul geniş bir bahçede kurulduğu için takipçilerine ‘bahçe filozofları’ ismi de verilmiştir. Okulun kapıları herkese açılmıştır. Öğrenciler dostluk içinde, gösterişten uzak bir biçimde yaşamışlardır. Birçok eser veren Epikür'den geriye birkaç mektup ve maksim kalabilmiştir.[1]

Epikür çok uzun zaman etkili olmuş bir filozoftur. Ondan sonra neredeyse 4. yüzyıla kadar etkili olmuş bir filozof ortaya çıkmamıştır. Epikür, Demokritosçu filozoflardan dersler almış ve onların özellikle atomcu teorilerinden etkilenmiştir. Öte yandan Septiklerin ve özellikle Pirron'un şüpheciliğinden etkilenmiştir.

Felsefesi[değiştir | kaynağı değiştir]

Mutluluk[değiştir | kaynağı değiştir]

Epikür bir ahlak felsefesi geliştirmiştir ve felsefenin ana düşüncesi mutluluktur (eudaimonia). Ona göre insan, tabiatı itibarıyla acıdan, üzüntüden, kaygıdan kaçıp neşe ve haz peşinde koşar. Bu yüzden bireyin temel amacı da mutluluk ve hazza ulaşmaktır. Fakat bu mutluluk ve haz materyalist özellikler taşır; maddi hazlar önemlidir. Bununla birlikte insan dinsel kaygı ve sınırlamalardan uzak durmalıdır. Felsefenin görevi de buna göre belirlenmiştir: insanın mutluluğa giden yolunu araştırmak.

Epikür, insan mutluluğu dışında antik Yunan felsefesinin soyut tartışmalarıyla ilgilenmemiştir.

Haz ve Acı[değiştir | kaynağı değiştir]

Epikür, hedonizmi andıran bir biçimde, mutluluğun ve iyiliğin ölçütü olarak haz ile acı kavramlarını temel alır. Fakat bu kavramları Hedonistler ‘zevk, eğlence ve neşeye ulaşma’ hedefini açıklamakta kullanırken Epikürcüler bunu ‘beden sağlığı ile ruhsal dinginliğe ulaşmak’ hedefini açıklamakta kullanır.

Haz, basitçe acı veren şeylerden kaçıp dinginliğe ulaşmak anlamına gelir. Acı ise biyolojik açıdan açlık, susuzluk, üşümek, hastalanmak gibi durumlardır;  manevî açıdan ise ruhsal gerginlikler, depresyon, korku, endişe, kaygı hâlinde bulunmak anlamına gelir.

 Epikür, arzuları üçe ayırır:

  • Doğal ve zorunlu: Hayatta kalacak ölçüde beslenmek, barınma, sağlıklı olmak...

  • Doğal ama zorunlu olmayan: Fazladan beslenmek, cinsel faaliyetler…

  • Ne doğal ne de zorunlu: Mal mülk edinmek, şöhret, ihtişam, lüks…[2]

Episteme ve Din[değiştir | kaynağı değiştir]

Akıl, doğru yaşama ulaşmak için gerekli olan bilginin üretilmesini sağlayan bir araçtır. Doğru bilgi olmadan doğru eylemlilik olmayacaktır; doğru bilginin ölçütü ise ikili bir temele sahiptir, ilki duyu verileri ikincisi ise haz ve acı duygularıdır.

Bilgi konusunu dinle ilişkilendirerek açıklayan Epikür, materyalist bir birey olduğu için efsanelere, dinî mucizelere ve doğa olaylarının olağanüstü sebeplerle açıklanmasına karşı çıkar. İnsanın, erdemli ve dingin bir hayata ulaşabilmesi için korkularından arınması gerektiğini, bu yüzden de korkutucu ve asılsız bilgiden (dinden) kaçınıp, sarsılmaz olan hakiki bilgiye (materyalizme) erişmek gerektiğini söyler.

Epikür, bilgi konusunda duyumcudur. Yani, bilginin ancak duyular ile elde edilebileceğini düşünür. Bununla birlikte, duyulardan elde edilen bilginin ispata ihtiyacı olabileceğini de söyler. Bu doğrultuda episteme konusunda akla da önem verir. Ona göre duyuların bilgisi her zaman doğru olmayabileceği için, doğru bilgi ile yanlış bilgiyi ancak akıl ayırt edebilir. Dolayısıyla ona göre bilgi önce duyularımızla algılanmalı, ardından da akıl süzgecimizden geçmelidir.[2]

Kader[değiştir | kaynağı değiştir]

Demokritos ve Leukippos, atomların, bir engelle karşılaşmadıkları sürece dümdüz akıp gittiğini düşünürdü. Fakat Epikür, o ikisinden farklı olarak atomların sürekli olarak farklı farklı yönlere hareket ettiğini söyler. Ve buna bağlı olarak da kaderi açıklar: “Bazı olaylar tanrının belirlediği değişmez yazgıyla, bazıları kontrol dışı gerçekleşen rastlantılarla, bazıları da bizim irademizle gerçekleşir.” Böylece insanların özgür istence sahip oluşu, doğa felsefesiyle temellendirilir.[3]

Ona göre insan, mutlak ve kaçınılmaz bir zorunluluğun kölesi olamaz, kendi kaderini belirleyebilir. Elbette insan iradesi birçok içsel ve dışsal koşul tarafından belirlenmektedir; ancak insan bunlara rağmen kendi kararını verebilmekte, hatta içinde bulunduğu koşullar hakkında da kararlar alabilmektedir ve bu anlamda koşullarına mutlak anlamda bağlı değildir. Ayrıca Epikür yasaların bu kararları etkilemesine izin vermememiz gerektiğini de anlatır. Bunu şu sözleriyle açıkça belirtmiştir; “Kural insan için bir hapishanedir. Çünkü insanı hapseder ve onun özgürlüğünü elinden alır.

Ruh ve Ahiret[değiştir | kaynağı değiştir]

Demokritos'un atomcu teorisinden etkilenen Epikür, canlı ve cansız tüm evrenin bölünmez ve parçalanmaz atomlardan oluştuğunu söyler. Doğadaki her şey atomların mekân içindeki hareketlerinden meydana gelmektedir. Ruh konusunda maddi bir açıklama öne sürer: Ona göre insan ruhu maddi bir niteliğe sahiptir, başka türlü var olabilmesi söz konusu olamaz. Canlıların ruhu bu atomların arasında bulunan küçücük parçacıklardır. Ölüm gerçekleştiği zaman atomlar parçalanır; bunun ardından ruh parçacıkları da dağılıp gider. Dolayısıyla ölümsüzlük ya da ruh göçü diye bir şey olamaz.

Ahiret hayatının olmayacağı fikri Epikür'ü hazcılığa yönlendirmiştir. Tek ve kısa bir ömrü olan birey, hayatı boyunca mutluluk ve hazza ulaşmak için çabalamalıdır. Dolayısıyla tanrı ve ölüm korkusundan kurtulmalıdır. Kuruntulardan ve önyargılardan arınarak buna ulaşılabilir.[4]

Ölümden sonraki hayatı ve ilâhî yargılanmayı reddeder. Ruhun da tıpkı beden gibi ölümlü olduğunu düşünür. “Ölüm bizim için hiçbir şeydir, bu fikre alış.” der Epikür. Zira acılar ve hazlar ancak duyular ile algılanabilir. Öldüğümüzde ise duyularımız da yok olacağı için acı ve hazları algılayamayız. Bu nedenle ölümden kaygılanmak gereksizdir diye düşünür.

Tanrılardan korkmamak gerek çünkü tanrılar evrene müdahale etmez. Bu düşüncesiyle Epikür Tanrı kavramını dışta bırakmaya çalışır. Tanrının varlığı yokluğunu değil dünyaya karşı ilgisizliğini belirtir.

Ölüm konusunda Epikürcülüğün ünlenmesinde etki etmiş olan yaklaşım, Epikür'ün şu sözüne dayanır:

Ölümden korkmak bilge kişi için anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz.

— Epikür[5]

Devlet ve Toplum[değiştir | kaynağı değiştir]

İnsan doğası gereği bencildir Epikür'e göre. Ve bir insanın bencilliği ancak bir başka insanın bencilliği ile dengelenebilir. Bu bakımdan bencil olmak, başkalarını dert etmemek bir yaşam biçimi hâline getirilmelidir. Fakat bu dengeyi ancak devlet koruyabilir. Bu anlayışa göre bireylerin bencilliği, diğer insanlara zarar verici bir nitelik kazanmasın diye devlet var olmalıdır. Yalnızca bu koruma vazifesini yerine getirmeli, başka bir iş yapmamalıdır.

Epikür, siyasal yaşama katılan bireylerin ruhsal dinginlikten uzak bir hayata mahkûm olacağını, dolayısıyla asla tam anlamıyla mutlu olamayacağını düşünür.

Epikür'ün devletten en büyük beklentisi, bireylerin güven içinde yaşanmasının garanti altına alınmasıdır.[6]

Dostluk[değiştir | kaynağı değiştir]

Epikür'e göre erdemli bir yaşam için gerekenlerden bir diğeri de dostluktur. Esasen toplumun genelinden uzak yaşanılmalıdır ancak bunun yanında kişisel dostluklar da kurulmalıdır. Ona göre bilge kişi, dostu için her türlü riski ve acıyı göze alabilmelidir.

Fakat bu dostluk anlayışı bir tür elitist bilgeler cemiyetine dayanır. Yani yalnızca gerçekten bilge ve erdemli olan bireylerin, böyle sağlam dostluklar kurabileceğine inanır.[6]

Etkileri[değiştir | kaynağı değiştir]

Epikür, katı bir felsefe sistemi geliştirmiştir. Önermelerini bir takım dogmalara dönüştürmesi ve sonradan bu dogmaların ezberlenmesini salık vermesi söz konusudur. Bilgeliğin bunların bilinmesiyle eş anlamlı değerlendirildiği dönemler olmuş ve bu çizgiye birebir uymayan düşünürlerin dışlanmaları ortaya çıkmıştır. Epikürcülüğün daha sonraki dönemler çok etkili olmamasının başlıca nedenlerinden birinin bu olduğu ileri sürülmektedir.

Öte yandan ampirist ve materyalist düşünce geleneği, Epikür'ü öncüleri arasında değerlendirir ve onda pek çok önemli kavram bulur.Özellikle sonradan geliştirilecek ve sistemleştirilecek olan materyalist felsefe Epikür'de öncü ilkeleri bakımında çok şey bulacaktır.



*nebülöz ne demek?


  1. Bulutsu.

  2. Bk. bulutsu

  3. (en)Nebula bulutsu.

bulutsu

  1. Uzayda ekseni çevresinde yavaşça dönen, kızgın gaz ve tozlardan oluşmuş gök varlığı, nebülöz.

  2. Uzayda ekseni çevresinde yavaşça dönen, kızgın gaz ve göktozlarından oluşan bulut görünüşünde gök varlığı.

  3. Yıldızlararası uzayda uçuk bulutu gibi donuk görünümlü bölgecikler.



*Büyük Patlama

Büyük Patlama - Vikipedi (wikipedia.org)

Vikipedi, özgür ansiklopedi

"Big Bang" buraya yönlendirilmektedir. Diğer kullanımlar için Big Bang (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.

Büyük Patlama (İngilizce: Big Bang), evrenin en eski 13,8 milyar yıl önce tekillik noktası[1] denilen bir noktadan itibaren genişlediğini varsayan evrenin evrimi kuramı ve geniş şekilde kabul gören[2] kozmolojik model.[3] İlk kez 1920'li yıllarda Rus kozmolog ve matematikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı fizikçi papaz Georges Lemaître [4] tarafından ortaya atılan bu teori, çeşitli kanıtlarla desteklendiğinden bilim insanları arasında, özellikle fizikçiler arasında geniş ölçüde[5] kabul görmüştür.

Teorinin temel fikri, hâlen genişlemeye devam eden evrenin geçmişteki belirli bir zamanda sıcak ve yoğun bir noktadan yani tekillik noktasından itibaren genişlemiş olduğudur. Georges Lemaître’in önceleri “ilk atom hipotezi” olarak adlandırdığı bu varsayım günümüzde “büyük patlama teorisi” adıyla yerleşmiş durumdadır. Modelin[3] iskeleti Einstein’ın genel görelilik kuramına dayanmakta olup, ilk Big Bang modeli Alexander Friedmann tarafından hazırlanmıştır. Model daha sonra George Gamow ve çalışma arkadaşları tarafından savunulmuş ve ilk nükleosentez olayı eklenmek suretiyle [6] geliştirilerek sunulmuştur.[2]

1929’da Edwin Hubble’ın uzak galaksilerdeki (galaksilerin ışığındaki) nispi kırmızıya kaymayı keşfinden sonra, bu gözlemi, çok uzak galaksilerin ve galaksi kümelerinin konumumuza oranla bir "görünür hız"a sahip olduklarını ortaya koyan bir kanıt olarak ele alındı. Bunlardan en yüksek "görünür hız"la hareket edenler en uzak olanlarıdır.[7] Galaksi kümeleri arasındaki uzaklık gitgide artmakta olduğuna göre, bunların hepsinin geçmişte bir arada olmaları gerekmektedir. Big Bang modeline göre, evren genişlemeden önceki bu ilk durumundayken aşırı derecede yoğun ve sıcak bir halde bulunuyordu. Bu ilk hale benzer koşullarda üretilen "parçacık hızlandırıcı"larla yapılan deney sonuçları teoriyi doğrulamaktadır. Fakat bu hızlandırıcılar, şimdiye dek yalnızca laboratuvar ortamındaki yüksek enerji sistemlerinde denenebilmiştir. Evrenin genişlemesi olgusu bir yana bırakılırsa, Big Bang teorisinin, ilk genişleme anına ilişkin bir bulgu olmaksızın bu ilk hale herhangi bir kesin açıklama getirmesi mümkün değildir. Kozmozdaki hafif elementlerin günümüzde gözlemlediğimiz bolluğu, Big Bang teorisince kabul edilen ilk nükleosentez[8] sonuçlarına uygun olarak, evrenin ilk hızlı genişleme ve soğuma dakikalarındaki nükleer süreçlerde hafif elementlerin oluşmuş olduğu tahminleriyle örtüşmektedir.(Hidrojen ve helyumun evrendeki oranı, yapılan teorik hesaplamalara göre Big Bang'den arta kalması gereken hidrojen ve helyum oranıyla uyuşmaktadır. Evrenin bir başlangıcı olmasaydı, evrendeki hidrojenin tümüyle yanarak helyuma dönüşmüş olması gerekirdi.) Bu ilk dakikalarda, soğuyan evren bazı çekirdeklerin oluşmasına imkân sağlamış olmalıydı.(Belirli miktarlarda hidrojen, helyum ve lityum oluşmuştu.)

 

*Orion (takımyıldız)

Orion (takımyıldız) - Vikipedi (wikipedia.org)


Orion (Avcı Takımyıldızı), gök ekvatoru yakınında bulunan ve bu sayede tüm dünyadan görülebilinen, oldukça parlak yıldızlardan oluşmuş, kolay bulunabilinen bir takımyıldızdır.

Avcının belirgin şekli dört belirgin yıldızdan oluşan boyu eninin iki katı kadar olan bir dikdörtgen ve bu dikdörtgenin merkezinde çapraz durmakta olan üç ayrı yıldızdır. Betelgeuse avcının sağ omzuna, Bellatrix sol omzuna, Rigel sol ayağına ve Saif de sağ ayağına denk gelir. Ortadaki üç çapraz yıldız (alttan üste sırayla Alnitak, Alnilam ve Mintaka) avcının kemerini (Orion kuşağı olarak da bilinir) oluşturur. Kuşağın altında bulunan Orion Bulutsusu (nebulası) avcının kılıcıdır. Heka adındaki avcının başını simgleyen kısım aslında üç daha sönük yıldızdan meydana gelir. Betelgeuse'un üstündeki yıldızlar avcının sağ kolunu Bellatrix'den ötede olan yıldızlarda avcının kalkanını oluşturur.

Avcı kış ayları boyunca Türkiye'den rahatlıkla gözlemlenebilir. Avcıyı gözlemlemek isteyenler güney ufkuna bakmalıdır. Avcının yeri bulunulan aya göre güneybatı ile güneydoğu arasında değişir. Bünyesinde gökyüzünün en parlak yıldızlarından Rigel (7. en parlak yıldız) ve Betelgeuse (10. en parlak yıldız) bulunur. Avcının komşuları Boğa, İkizler, Eranus nehri, Tavşan takımyıldızlarıdır.

Mitolojide Avcı[değiştir | kaynağı değiştir]

Mitolojide akrep avcıyı kovalar. Bu kovalamaca gökyüzünde devam eder, hiçbir zaman bu iki burç aynı anda gökyüzünde olmaz. (Kış aylarında Avcı, Yaz aylarında Akrep)[1]


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder