… .. Üçüncü gün biraz kendine gelmiş, etrafında olup biteni fark eder olmuş; gözlerini halıya dikip boş boş bakmak yerine, akşam yemeği sohbetlerimize kulak kabartır hale gelmişti. O akşam yemekten sonra nine, çoğunluğu hatır soran komşulardan gelen telefon mesajlarını dinledi. Bir kadın sesi hoparlörden nineye, ertesi günkü doktor randevusunu hatırlatıyordu. O mesaj Babamın üstünde dramatik bir etki yarattı.
Babam önce nineye sorular sordu: Randevu ne içindi, kiminleydi, Anne ona tentürler verebilecekken ne diye doktora gitmesi gerekiyordu.
Babamın Annenin bitkilerine olan inancı her zaman tamdı ama o geceki hali bir başkaydı. İçinde bir şeyler yer değiştiriyordu, yeni bir inanç kök salıyordu sanki. Bitkisel tedavinin buğdayı daradan, inançlıyı inançsızdan ayıran manevi bir öğreti olduğunu söyledi.Sonra da hiç duymadığım bir kelimeyi kullandı: İlluminati. Her neyse kulağa egzotik ve etkileyici geliyordu. Ninenin ne yaptığından habersiz bir İlluminati ajanı olduğunu söyledi.
Rab inançsızlığa müsamaha göstermez, dedi. İşte bu yüzden en nefret verici günahkârlar bir türlü karar veremeyip hem bitkileri hem ilaçları kullanan , çarşambaları Anneye, cumaları doktora giden ya da Babamın deyişiyle, “Bir gün Rab’bin mihrabında ibadet edip ertesi gün Şaytan’a kurban sunarlardı”. Bu insanlar eski zamanların İsrailoğulları gibiydi çünkü kendilerine hakiki bir din verildiği halde hâlâ sahte putların peşindeydiler.
“Doktorla ve haplar,” dedi Babam adeta bağırarak. “İşte onların tanrısı bu ve işte bunun orospusu olmuşlar.”
Anne gözlerini yemeğe dikmiş, duruyordu. “Orospu” kelimesini duyduğu anda Babama kızgın bir bakış atıp odasına gitti ve kapıyı çarparak kapadı. Anne, Babamla her zaman aynı fikirde olmazdı. Babam etrafta yokken, onun -ya da en azından Babamın yeni cisim bulmuş halini- kutsallığa saygısızlık addedeceği şeyler söylerdi. “Bitkiler bir takviyedir. Ciddi durumlar için doktora gitmek gerekir “ gibi şeyler.
Babam Annenin boş sandalyesini dikkate almadı. “O doktorlar kurtarmaya çalışmıyor seni,” dedi nineye. “Öldürmeye çalışıyor.” ... ..
… .. Devletin karşılıksız burslarını daha önce de duymuştum. Babam bunu kabul etmenin İlluminati’ye borçlanmak anlamına geldiğini söylemişti. “İşte böyle ağlarına düşürüyorlar insanı,” demişti. “Karşılıksız para veriyorlar, sonra bir bakmışsın sahibin olmuşlar.”
… ..Bipolar bozukluk terimini işte ilk defa böyle bir zamanda duydum. Psikoloji 101 dersinde profesör yansıtmalı perdeden bozukluğun belirtilerini okumaya başlamıştı. Depresyon, mani, paronaya, öfori, büyüklük ve zulüm kuruntusu. Çaresiz bir merakla dinledim.
Benim babam bu, yazdım notlarıma. Tamamen Babamı tarif ediyor.
… ..
Babam … ilgili haberi okumuş ya da bir yerlerde izlemişti ve bu bilgi hummalı zihninden geçerken bir şekilde başkasıyla ilgili bir hikâye olmaktan çıkıp kendiyle ilgili bir hikâyeye dönüşmüştü. Devlet ….. …’ın peşindeyse, şüphesiz İlluminati’yle savaşın yıllardır ön saflarında yer alan Gebe Westover’ın da peşinde olmalıydı. Babam, kendine biğ miğfer dövmüş ve atına atlamıştı.
Bipolar bozukluğu saplantı haline getirdim. Psikoloji dersi için araştırma tezi yazmamız gerekiyordu, ben de tez konusu olarak bunu seçtim ve o mazeretle üniversitedeki her sinirbilimci ve bilişsel alan uzmanıyla görüşme yaptım. Onlara Babamdaki belirtileri anlattım ama Babama değil, uydurma bir amcaya atfederek. Belirtilerin bazıları birebir uyuyor, bazılarıysa uymuyordu. Profesörler bana her vakanın farklı olduğunu söyledi.
“Senin tarif ettiğin daha çok şizofreniye benziyor,” dedi biri. “Amcan hiç tedavi gördü mü?”
“Hayır,” dedim. “Doktorların da devlet komplosunun bir parçasını olduğunu düşünüyor.”
“Bu sahiden işi zorlaştırır,” dedi.
Bir buldozerin gizli kapaklılığıyla tez konumu, bipolar ebeveynlerin çocukları üstündeki etkileri olarak belirledim. Suçlayıcıydım, gaddardım. Bipolar ebeveyn çocukların çifte risk altındadır., diyordum: Birincisi, kalıtımsal olarak duygudurum bozukluklarına yatkındırlar, ikincisi stresli ortama ve bu tür bozuklukları olan ebeveynlerin yetersiz ebevenliklerine maruzdurlar.
Derste sinir ileticileri ve onların beyin kimyası üstündeki etkilerini öğrenmiştim. Hastalığın bir tercih olmadığını biliyordum. Bu bilgi babama karşı anlayışlı olmamı sağlayabilirdi ama sağlamadı. Tek hissettiğim öfkeydi. Bedelini biz ödedik, diye düşünüyordum. Anne. Luke. Shawn. Yaralandık berelendik, srsıntı geçirdik, bacaklarımız yandı, kafamız kesilip açıldı. Daimi bir dikkat hali, kesintisiz bir dehşet içinde yaşadık. Beyinlerimiz kortizol akınına uğradı çünkü bu olanların her an yeniden yaşanabileceğini biliyorduk. Çünkü babam için inanç daima güvenlikten önce gelirdi. Çünkü kendisinin haklı olduğuna inanırdı ve inanmaya devam etti; ilk araba kazasından sonra, ikincisinden sonra, çöp tenekesinden, yangından, paletten sonra. Bedelini ödeyense hep bizdik.
… ..
Normallik denemeleri yapmaya karar verdim On dokuz yıl boyunca Babamın istediği şekilde yaşamıştım. Şimdi başka bir şey deneyecektim.
… ..
Kings College Cambridge’i ilk gördüğümde rüya görüyormuş gibi hissetmedim ama bunun tek nedeni, hayal gücümün böyle muazzam bir şey üretememiş olmasıydı…. ..
*Talebe & Tara Westover
Özgün adı : Educated
I. Baskı : Ağustos (2019)
Çeviri : Duygu Akın
Domingo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder