… .. XIX. yüzyılda ilmin ilerlemesiyle insanların maddi ve manevi bütün ihtiyaçlarının karşılanacağını ileri süren pozitivist filozofların gayretleri bu konuda neticeyi değiştirmemiştir. İlim ve teknolojinin yeni boyutları da insanoğlunun dinden uzak kalmasına engel teşkil etmemiş, bilakis dine dönüşü süratlendirmiştir. Zira ilim ancak sahasına sokabileceği hadiseleri çözebilir. Hatta bunların bazılarının da metafizik mesele olarak kabule mecbur bırakır. Bu duruma göre ilmin, dinin yerine geçmesine hiçbir şekilde imkân yoktur. Bu ifadeden ilme karşı olduğu sanılmamalıdır. Çünkü ilâhi din ilme karşı değildir. O, akla dayanır, akıl ve ilim vasıtasıyla gerçeği ispat imkânını bulur, ayrıca ilmi teşvik eder.
İngiliz filozofu Herbert Spencer (1820-1903) ilmin ilerlemesiyle din ihtiyacının daha iyi anlaşılacağını söyleyerek şöyle der. “İlmin ilerlemesi açık olarak gösteriyor ki hakikatini açıklayamadığımız ve anlayamadığımız mutlak bir kudret vardır. Buy kudret her yerde tecelli ediyor.”
Dhasksley’e göre dinle fen öyle ikiz kardeştirler ki birinin yok olması diğerinin de ölümü demektir. Çünkü fen dindar olduğu vakit yükselir. Din de temelinin fennen derin olması nisbetinde büyür. Filozofların büyük eserleri zekâlarının değil, çok dindar ve ruhlarının mahsulüdür. Buna göre pozitivizm bugün artık kuru bir iddiadan ibarettir.
Rene Descartes der ki: “İlmin kendine mahsus mâlikânesi vardır. Onun konusu laboratuvara girebilen olaylardır. Dinin konusu ise insandır, her ikisi de kendi sahalarında söz sahibidirler. Birbirlerine asla müdahale etmezler.”
Amerikalı pragmatist William James de bu hususta, “... İlim ile din kâinatın hazinelerini açmak için kullandığımız iki değerli anahtardır.” demiştir.
… .
Kur’ân-ı Kerim’de, Âl-i İmrân sûresinde hususi (özel), Kâfirûn sûresişnde umumi (genel) mânada kullanılmıştır. Bu bölümde dinden maksadın hususi mâna olacağı âşikârdır. Buna göre dinin tarifi şöyledir: “Din , akıllı insanları kendi istekleriyle doğru yola (mutlak hayra) götüren ve peygamberlerin vahyine dayanan ilâhi bir kanundur. “ İslâm bilginlerince umumiyetle kabul edilen tarif budur. Byu tarife giren ve temel değişmez kavramlar şunlardır:
1.Dinin ilâhi kanun olması … ..
2.Ebedî saadeti temin etmesi … ..
3.Dinin vahye dayanması … ..
4.Akla hitap etmesi. Dinin hitabı aklı başında olan insanlaradır. İslâm akla dayanır. Zira İslâm’a göre dinin kaynağı insandaki aklıselimdir. Aklı olmayanın dini de olmaz.
5.İnsanlara din hürriyeti tanıması. Kurân-ı Kerim dinde zorlamayı menetmiştir. Bunagöre herkes dinini seçmekte hürdür. Kendi cüzi iradesini kullanarak dilediği yola gider. Bu özelliklerden ilk üçü (Allah, peygamber ve âhiret) bütün dinlerde müşterektir. … ..
Gayrı Semâvi (Batıl) Dinler
İnsan ve Din
İnsanoğlunun ilk inanışı ilk din
Milli Dinler
Çin dinleri
Hint dinleri
Japon dinleri
Eski Amerika dinleri
Eski Mısır dinleri
Eski Ön Asya dinleri
Eski İran dinleri
Eski Türkler’in dini
Eski Yunanistan’da din
Eski Roma dini
Aski Kuzey Avrupa dinleri
Semâvi dinlerin Özellikleri
Yahudilik
Yahudi dininin mukaddes kitabı
Tevrat tefsirleri
… ..
Yahudilik’te büyük mezhepler
Sadûkiler
Fariziler
Essennîler ve Terapötler
Talmudcular ve Karailer
Yahudilik - Mûsevilik
Benî İsrâil İsrâil oğulları)
Hz. Musa
Kur’ân-ı Kerim’de Tevrat
Hıristiyanlık
İsa’nı kişiliği
Hıristiyanlığın kuruluşu ve Pavlus
Yeni Ahid
… …
Hıristiyanlıkta büyük mezhepler
Katolik Mezhebi
Ortododosk Mezhebi
Protestan Mezhebi
Diğer Mezhepler
Süryânilik / Yak^biler
Gregoryanizm
Abglikanizm
Teslîsle ilgili olarak ortaya çıkan mezhepler, Arianizm, Nestorianizm ve Mono fitizm’dir
Reform ve Reformcular
Hristiyanlık
Hz. Îsa
… ..
Müslümanların Hıristiyanlığa bakışları
Hıristiyan misyonerleri
… ..
Hz. Muhammed (SAV) ve İslâm dini
Semâvi dinler arasındaki temel farklılıklar
*MUkayeseli Dinler Tarihi & Ahmet Kahraman
M. Ü. İlâhiye Fakültesi Yayınları
Eylül 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder