Günah ve sevabın ne olduğunu hepimiz biliriz. Bilmesine biliriz de çoğu kez aramadan, araştırmadan, aklımızın kontrolünden geçirmeden ağzımıza geleni söyleriz.
Hepimiz, Âdem ile Havva’nın çocukları olduğumuzu biliriz ve ayrımcılıktan geri durmayız.
Yine hepimiz, kendi dinlerini terk edip de İslam’ı tercih edenlere itibar ederiz de ucu şahsımıza dokunduğunda karşı tarafın haklı veya haksız olduğunu düşünmeden o kişiyi aşağılamaktan geri durmayız.
Yine hepimiz biliriz ki, hiçbirimizin anne ve babamızı seçme hakkımız yoktur. Anne ve babamıza bazı yönlerden benzememize rağmen onlardan çok farklı olduğumuzu biliriz.
Yine bazı mürekkep yalayanlar, semavi dinler öncesi putperest olduğumuzu, ancak birkaç yüz yıl öncesini hatırlayarak bilirler. Yani MÖ 620 tarihinden önceki zamanlarda “ne Araplar Müslüman’dı ne de biz Türkler.
Buraya nereden geldim?
Çok aklı başında insanların bile, padişah anneleri aleyhinde konuştuklarını, onların yaptıkları entrikalardan söz ettiklerini duydum. Bu konuda pek çok kitaplar yazılıp çizildi.
Oralarda, “Zaten onlar…” diye başlanır, sonu gelmez. Tenkitler yapılır, padişahlar suçlanır, zaaflar unutulur ve hepsi karalanır.
Hepimiz, hunharca yapılan kardeş katline karşıyız. Osmanlı Tarihi’nin bu kanlı sayfaları canımızı yakar. Ancak ülkenin geleceği için bu katliamların affedilecek bir tarafını da unutmamak gerekir. Saltanatta söz sahibi olmak isteyen kardeşler arası kavgaya taraf olan orduların nasıl yok olup gittiklerini, binlerce ocağın söndüğünü de hepimiz biliyoruz.
Niyetim, ne Osmanlı hanedanını göklere çıkarmak, ne de aşağılamaktır. Benim yapmak istediğim şey sizlerin, “Selden sonra geriye kalan kuma, yani Osmanlı medeniyeti”ne dikkatinizi çekmektir.
Onlar bizlere dünyanın takdir ettiği eserleri bıraktılar. Hanlar, hamamlar, çeşmeler, kervansaraylar, hastaneler, köprüler gibi. Yazdıkları değerli kitapları, dünyanın takdirini kazanan “Devlet Arşivleri”nde
bulunuyor.Bir daha benzerleri yapılamayacak eserler yapan ecdada selam olsun.
Prof. Dr. M. Zeki Kuşoğlu
… ..
… ..
Kayınpederim Ertuğrul Gazi’nin ölümü bütün aşireti yasa boğdu. … ..
… ..
Sonunda, Osman’ımın beyliği büyük bir törenle onaylandı. Onu seven aşiretileri gelenleri, önünde eğilip beyliğinikutladılar. Övgüler , tavsiyeler vr dualarla başlayan tören, bamın şu szöleri ile son buldu:
Ey oğul, artık beysin.
Bundan sonra öfke bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Haksızlık bize,adalet sana.
Haksızlık bize, bağışlamak sana.
Ey oğul, işin ağır,
İşin çetin, gücün kula bağlı…
Allah yardımcın olsun,
Güçlüsün, kuvvetlisin,
Akıllısın, söz söylemekte ustasın.
Ana bunları nerede,
Nasıl kullanacağını bilmezsen,
Sabah rügârında savrulur gidersin.
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.
… ..
*Osmanlı'nın Valide Sultanları & Sevinç Kuşoğlu
Bilge Kültür Sanat
1:Basım: Eylül 2012
*Mustafa Çelebi (I. Bayezid'in oğlu) - Vikipedi (wikipedia.org)
Börklüce Mustafa ile karıştırılmamalıdır.
Küçük Mustafa Çelebi ile karıştırılmamalıdır.
*Düzmece Mustafa[1] veya Mustafa Çelebi (d. (?), Edirne - ö. 1422) Yıldırım Bayezid ile Devlet Şah Hatun'un oğludur. II. Murat'ın amcası olan Düzmece Mustafa, daha sonra bir başka krize sebebiyet veren II. Murat'ın küçük kardeşi "Şehzade Küçük Mustafa Çelebi" ile karıştırılmamalıdır. "Düzmece Mustafa Çelebi" II. Murat döneminin başlangıcında en büyük siyasi krizlerinden birine sebebiyet vermiştir.
Mustafa Çelebi, 1402'deki Ankara Savaşı'nda Hamidoğulları ve Tekeoğulları askeri ile birlikte cephenin ortasında yer almıştır. Bazı kaynaklar savaşta öldüğünü, bazı kaynaklar ise babası Yıldırım Bayezit ile birlikte esir düşerek, babasının ölümünün ardından Timur tarafından Semerkant'a götürüldüğünü yazarlar.
Timur'un ölümünden sonra 1405'te Anadolu'ya döndü, önce Niğde'ye, daha sonra da İsfendiyaroğulları beyinin yanına Kastamonu'ya gitti. Ardından 1416'da Venediklilerin yardımı ile Rumeli'ye ve Eflak'a geçip, düzenleyeceği ayaklanma için bazı vali ve sancak beylerinden, Eflak voyvodasından, Bizans İmparatoru II. Manuil'den ve bu arada bazı Avrupa devletlerinden yardım istedi. Topladığı kuvvetler Selanik'ten Teselya üzerine giderken I. Mehmet'in ordusuna yenildi. Bu yenilgiden sonra Selanik'e sığındı. Selanik'te Despot olan Andronikos onu bir mülteci olarak kabul etti. I. Mehmed bu durumu Bizanslılarla yapılan barış anlaşması şartlarının çok şiddetli ihlali olduğunu önererek olayı Konstantinopolis'te İmparator olan II. Manuil'i protesto etti. II. Manuil bir mülteci kabulünün hiçbir barış şartını ihlal etmediğini ileri sürdü; ama eğer bu mültecinin yasama ve korunma masrafları karşılanırsa onu hayatı sonuna kadar gözaltında tutmayı kabul edebileceğini bildirdi. Bunu kabul eden I. Mehmed Bizans İmparatoru II. Manuil ile anlaşarak Mustafa Çelebi'nin hayatı boyunca salıverilmemesi karşılığında yılda 900 bin akça ödemeyi önerdi ve Mustafa Çelebi gözaltında korunmak üzere Limni adasına gönderildi.[2][3]
… ..
*Şablon:Osmanlı Hanedanı soyağacı - Vikipedi (wikipedia.org)
*
**Timur'un Anadolu'ya seferi ve Ankara Muharebesi'nden sonra Anadolu'da önemli ilerlemeleri
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Fetret_Devri
*Fetret Devri, Bunalım Devri veya Fasıla-i Saltanat, Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid'in hayattaki beş oğlundan dördü arasındaki taht kavgaları nedeniyle 1402'den 1413'e kadar süren kargaşa dönemidir. Bu süreç Yıldırım Bayezid'in 1402'deki Ankara Savaşı'nda, Timur İmparatorluğu'nun kurucusu Timur'a yenilip esir düşmesi sonucu ortaya çıktı. Fetret Devri'nde birbirleriyle taht mücadelesine giren Yıldırım Bayezid'in oğulları Emir Süleyman, İsa Çelebi, Musa Çelebi ve Çelebi Mehmed'dir. Dağılan Osmanlı birliği, 1413 yılında, I. Mehmed (Çelebi Mehmet) tarafından yeniden sağlandı. Bu gelişmeye bağlı olarak Çelebi Mehmet için "devletin ikinci kurucusu" tabiri kullanılmaktadır.[kaynak belirtilmeli]
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Fetret_Devri
*Fetret Devri, Bunalım Devri veya Fasıla-i Saltanat, Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid'in hayattaki beş oğlundan dördü arasındaki taht kavgaları nedeniyle 1402'den 1413'e kadar süren kargaşa dönemidir. Bu süreç Yıldırım Bayezid'in 1402'deki Ankara Savaşı'nda, Timur İmparatorluğu'nun kurucusu Timur'a yenilip esir düşmesi sonucu ortaya çıktı. Fetret Devri'nde birbirleriyle taht mücadelesine giren Yıldırım Bayezid'in oğulları Emir Süleyman, İsa Çelebi, Musa Çelebi ve Çelebi Mehmed'dir. Dağılan Osmanlı birliği, 1413 yılında, I. Mehmed (Çelebi Mehmet) tarafından yeniden sağlandı. Bu gelişmeye bağlı olarak Çelebi Mehmet için "devletin ikinci kurucusu" tabiri kullanılmaktadır.[kaynak belirtilmeli]
*Lâle Devri - Vikipedi (wikipedia.org)
*Lâle Devri, Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren dönemdir.[1] Bu dönemin padişahı III. Ahmet, sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır.
*Tirimüjgan Kadınefendi - Vikipedi (wikipedia.org)
*Tirimüjgan Kadınefendi (Osmanlı Türkçesi: تیر مژگان قادین افندی), (ö. 3 Ekim 1852[4], İstanbul), Sultan Abdülmecid'in eşi Sultan II. Abdülhamid'in annesidir.
Kökeni hakkında iki değişik görüş bulunmaktadır. Bir görüşe göre Çerkes'dir.[2][4] Necdet Sakaoğlu'nun bildirdiğine göre Abdülmecid'in gözdelerinden değildir, ama diğerleri gibi onun da Çerkes olduğu kuşkusuzdur.[1] Çerkes olduğunu savunan araştırmacılar buna kanıt olmak üzere Ayşe Osmanoğlu hatıralarında belirttiği gibi, II. Abdülhamid'in annesi için bizzat haremdeki cariyeleri kastederek:
*Tirimüjgan’ın hayat hikayesi | Tirimujgan-Firuzağa'nın en güzel kadını (wordpress.com)
*Ölüm tarihini 26 Nisan 1853 olarak gösteren kaynaklar da vardır. Abdülmecid’in ikinci kadınefendisi ve II. Abdülhamid’in öz annesidir. Kafkasya’daki Çerkez kabilelerinden Şapsıhlara mensup olduğunu, saray hareminin aynı kabileden yaşlı kalfaları anlatırmış. Abdülhamid de Şapsıhlı cariyelere “-validemin soyundan” dermiş. ıı. Abdülhamid’in padişahlığında, karşıtları salt kendisini kötülemek için saraylıların dedikodularını ciddiye alarak Tirimüjgan’ın Ermeni asıllı olduğunu yaymaya çalışmışlardır. Ali Saib, Abdülhamid’in Evail-i Saltanat adlı yapıtında, Tirimüjgan’ın Ermeni asıllı olmadığını; asıl adı Çandır olup saray hareminde hizmet cariyesi iken her nasılsa Abdülmecid’in dikkatini çekip kadınefendileri arasında yer aldığını yazar.
… ..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder