… .. Tam kapının yanında durdu. Tozu dumanına katmış bir taksi geliyordu. Nedenine bilmeden gözlerini dikti taksiye. Kafasında üç bin!
Taksi geldi, geldi… Kahvenin önünde durdu. Önce Bayram atladı, sonra Zülfikar Bey.
Avare korkmuş gibi geriledi.
Sülo’yla Çingene de işin farkına varmışlardı. Masadan kalkıp kapıya yürüdüler. Avare arkadaşlarının gerisine saklandı.
Taşkasaplı da görmüştü. Kahve ocağını bırakıp o da geldi.
Avare, kayınbabasına bakıyordu. O, koskoca gövde nasıl da erimişti! Ya sararmış yüz? İçlere çökmüş gözler! Ağır ağır kapıdan girdi. Omuzları düşmüş, yüzü sararmış, bambaşka bir insan olmuştu.
“Mustafa!” diye yaklaştı. ”Oğlum!”
Mustafa’nın ellerine uzanıp tuttu. Gözlerinin içine bakıyordu, yalvararak:
“Koskocaman başımla ayağına kadar geldim yavrum, yalvarıyorum sana, ne olursun yavrum, sevdiklerinin başı için…”
Gerisini getiremedi, hıçkırıyordu. Sonra devam etti:
“Biliyorum, onu hiçbir zaman sevmedin, sevemedin, sevemezdin de. Esasta onu sen bulmadın, biz seni bulduk. Paramızla satın almak istedik seni. Alamadık,. Alamazdık da. Artık bu anlaşıldı. Senden ona tekrar koca olmanı isteyeceğim zaten onun da buna ömrü müsait değil. Ölecek o Mustafa, belki yarın, belki bu gece! Günlerden beri seni sayıklıyor. Son bir defa gel, nasılsın, de ve bir daha hiçbir suretle görünmemek üzere git!”
Bir an hınçla baktı, devam etti:
“O ölünce ben çok yaşamam, biliyorum. Kızım, Hülya’m, varım yoğum benim. O ölmemeli, yaşamalı. Seni görürse, kuvvet kazanacak, birkaç gün fazla yaşayacak, doktor söyledi!”
Elini koynuna attı, şişkin cüzdanını çıkardı, tomarla para çekip Mustafa’nın ayaklarına fırlattı.
“Yetmezse daha vereyim. Yeter ki gel yavrum, gel!”
Sülo, Çingene, Taşkasaplı paralara şöyle baktılar: Yüzlükler, binlikler…
Adam çömelmiş, başını avuçları içine almış, ağlıyordu.
Hepsi de kireç gibiydiler…,
Avare Sülo’ya baktı, Sülo Avare’ye. Sonra eğildi, yerden paraları toplayıp adama uzattı.
. “Al paralarını amca. Biz zannettiğin gibi, insanlığımızı parayla satmayız. Kalk, sok paralarını cebine…”
Eline tutuşturdu. Sonra Avare’yi kolundan çekti.
“Yürü ulan!”
Avare önde, Bayram’la Çingene arkada, Zülfikar Bey daha arkada, taksiye bindiler.
Araba, geldiği gibi, peşinde toz bulutu kaldırarak, hızla uzaklaştı.
Taşkasaplı kahve behçesinin kapısında, yaş yaş parlayan kirpikleriyle arkalarından bakıyordu.
*Onuncu Köy & Fakir Baykurt
Adam Yayınları
Birinci Basım: 1961
Kapak arkası tanıtımdan alıntı : Orhan Kemal, Devlet Kuşu adlı bu kitabında da pay alamadığı zenginlikten yer kapmaya çalışanların çelişkili hikâyelerini anlatıyor. Günümüzde de güncelliğini yitirmeyen bir sınıf atlamakla sınıfta kalmak mücadelesi…
YanıtlaSil