12 Nisan 2022 Salı

‘Yerel’den ‘Global’e THY’nin Yükseliş Dönemi *


… ..Ekmeğin Hikâyesi, Ülkenin Hikâyesidir

Fırıncılık bizim ata mesleğiydi. Dedemin dedesinin de fırıncı olduğunu biliyorum. Ekme, bizim gibi ülkelerin temel gıda ürünüdür. Ülkemizde, özellikle İstanbul’da eski fırıncıların Rum olduğunu, onlardan Safranbolululara geçtiğini, cumhuriyetin ilk 50 yılında Rizelilerin de meslekte ilerlediğini biliyoruz. Daha sonra Erzurum-İspir’in de hatırı sayılı ölçüde bu mesleğe dahil olduğunu görüyoruz. Şu anda da özellikle İstanbul fırıncıları arasında Rizeli, İspirli ve Safranbolulular ağırlıktadır…. ..

… ..

… ..1970’li yıllara kadar en kıymetli buğday Trakya buğdayı idi. 70’li yıllarda fırınların önünden geçerken, o muazzam ekmek kokusunu hissederdiniz. Genellikle ekşi maya , tuz, su ve undan oluşan hammaddeler, fenni yaş maya çıkınca değişti. Ancak bu durum çok tartışılmasına rağmen fırıncının işine geliyordu. Kapasiteyi artırıyor, işçiliği düşürüyordu. İyi kabaran ekmek yapmak buğdayın kuvvetine ve kalitesine göre değişiyordu. 

Tam bu sıralarda Trakya buğdayına süne zararlısı bulunduğu ileri sürülerek, ABD’den ithal edilen, süneye dayanıklı tohum kullanılmaya başlandı. Verim dekar başına 3-4 kata yakın artıyordu ama buğday kuvvetli değildi. Ekmek fenni maya ile bile kabarmıyordu. Yine bu dönemde ekmek katkı maddeleri yurdumuzda da satılmaya başlandı. Fransa, Hollanda, İtalya firmaları pazarı paylaşıyordu. Katkı tozu, ekmeği kabartıyordu. İçeriğini kimse bilmiyordu.

1970’li yıllarda fırınlara gelen unlar, yaz aylarında en fazla 45 gün stoklanırdı. Daha sonra unda acılanma başlardı. Raf ömür kısaydı. Fırınlarda genellikle 71 randıman un kullanılırdı. Bazen ekmek

kaliteli olsun , beyaz olsun diye 55 randıman (100 kilo buğdaydan kepek, razmol vb. ayrıştırıldıktan sonra alınan 55 kilo un) un kullanılırdı. Sadece Ramazan pidesi 55 randıman undan yapılırdı. 90’lı yıllarda raf ömrünü uzatmak için buğdayda bulunan rüşeymi ayırmaya başladılar. 1 ton buğdayda 25 kilo ruşeym vardır. 25 kg. ruşeymden de 1 kg. ruşeym yağı çıkar.


Ruşeymsiz Ekmek İnsanı Hasta Edebilir.

Buğday tanesinin alt kısmında bulunan embriyoya ruşeym denir. Günümüzde ise artık ekmekler hem katkı maddeli hem de ruşeymsiz; zaman zaman insanı hasta edebiliyor. Bağırsak hastalıklarının artış sebebinin ekmek olduğu konusunda birçok bilimsel yazı okudum. 1970’li yıllarda bir dilim ekmekte olan vitaminler bugünkü ekmekte yoktur. Vitaminleri ihtiva eden ruşeym, ekmekte yoktur. Günümüzde artık una katkı maddelerini fırıncılar da katmıyor. Bu işler değirmende, öğütme aşamasında yapılıyor. Aynı zamanda beyazlaştırma işlemi de kimyasal yollarla tatbik ediliyor.

Ekmek konusu, tohumdan örgütlenmesine, yapımına kadar yeniden ele alınması gereken önemli bir konudur. İyi bir şekilde düzenlendiği takdirde, sosyal güvenlik bütçesinden, koruyucu hekimlikten ciddi bir tasarruf sağlanacağına inanıyorum. … ..

… ..

Kurumsal Kaynak Planlaması (ERP) ve Coşkun Kılıç

Her bölümün projelerini, bilgisayar programlarıyla özel olarak takip ediyor, alınan yolun yüzdesini görüyorduk. Toplantılarda da projelerin durumunu, performansını değerlendiriyorduk. Daha önce başlattığımız ERP (Kurumsal Kaynak Planlama)(*) konusunda çalışmalar devam ediyordu. Proje başarısızlığa doğru gidiyordu. CFO Coşkun Kılıç’tan konuyu incelemesini , bana bir rapor getirmesini rica ettim. Çok güzel tespitler, eleştiriler yapıyordu. Bir değişikliğe gittik, Kılıç’ı projenin başına getirdik. Tam destek verdik. Kısa zamanda işi toparladı. Çok becerikli bir arkadaştı. Hesap uzmanı kökenliydi. Kısa zamanda THY’nin mali işlerini kavradı. Ciddi bir düzen getirdi. Çalışırken yorulmadığım yöneticilerdendi. Kavramsal tasarım ve iş görme yeteneği mükemmeldi. Dünya piyasalarını iyi takip ederdi. THY’de büyük resmi gören, uluslararası ölçekte üst üste beş yıl en iyi finansman ödülü alan ekibin başındaydı. Mali işle-finansmanda bu ekipten bu ekipten tek bir kişi bile kalmaması beni hayrete düşürmüştür. Uluslararası mali işler konusunda Türkiye’nin yetiştirdiği belki de en yetkin ekip buydu. 

Küresel Rekabet ve Kurumsallaşma Çalışmaları

… .. Herkes kendisi için öngörülen zamanda evrakı inceleyip sonuçlandırmak zorunda idi. Sistem de kayda alınıyordu. Bu çapta bir şirket, kişilerin talimatlarıyla yönetilemezdi. Hep söylediğim bir şey vardı: Biz bu şirketi kurallarla yönetiyoruz. Havacılığın birçok unsuru kurala bağlıydı. Yönetimin de bu felsefede olması gerekirdi. Bu yönetim şeklinin bir algoritmasını oluşturuyordum. Her şey ölçülebilir olacaktı. Kim kısa kalıyor kim başarılı, net bir şekilde ortaya çıkacaktı.

… ..

Dünyaya, Siyasetin Ötesinde Bakmak

… .. Oysa bugünün siyasi çekişme alanın olan konuların çoğu, yani yönetim modelleri, ideolojileri, siyasetleri vs. büyük ölçüde sanayi devrimi sonrası oluşan yeni dünya düzeninin araçlarıydı ve o dönem artık hızla mazi olma yolunda. Dolayısıyla geçmişin lensleri ile geleceğe anlamlı bir projeksiyon yapamayız.

Dijital dönüşüm kaçınılmaz olarak, hukuku, siyaseti, ideolojileri ve hatta toplum ve demokrasi anlayışlarımız da çok temelden değiştirme potansiyeline sahip. Dijitalleşmenin öncü devletleri ABD, Çin, Japonya; İngiltere v e Almanya; “4.Sanayi Devrimi” (**) olarak adlandırılan bu dönüşümde standartlar oluşturulurken, bu mesele ülkemizin gündemini maalesef yeteri kadar meşgul etmiyor. … ..

… ..

Türkiye’nin matematikle İmtihanı

Aslında, Türkiye gibi bölgesel güç olma hedefi olan bir ülkenin eğitim sistemi de doğru kurgulanmamıştı. Bizim eğitim sistemimizin bir algoritması yoktu. Kervan yolda düzülür anlayışıyla gidiliyordu. Bu konuda kafa yoranlar ya büyük resmi göremeden uygulama yapmışlar ya da kendilerini anlatamamışlardı.

Öte yandan, bir ülkenin kalkınmışlığının temel ölçütlerden biri, matematiğe verilen önemle doğru prantılıydı. Zira matematik bütün bilimlerin temeli sayılabilirdi. Matematik soyutlama kabiliyeti, modelleme, formülleme becerisi ve tabii ki rasyonel düşünme becerisi demektir. O yüzden de, üretimden pazarlamaya, medyadan tanıtıma, hatta sosyoloji, psikoloji ve siyasal derslerini matematik olmadan anlatamazsınız. Kalkınmak istiyorsak matematik eğitimine önem vermemiz, çocuklarımıza matematiği sevdirmemiz gerekiyordu. Maalesef rakamlar bu konuda pek de başarılı olmadığımızı ortaya koyuyor.

… ..

Artan Beyin Firarı

Eğitimle ilgili önemli diğer bir sorunumuz da, yetiştirilmesi büyük masraf ve zaman gerektiren ancak yetiştirildiği halde ilgisizlik ve imkânsızlıklar nedeniyle mühendis, bilim insanları, hekimler gibi vasıflı insan gücünün daha gelişmiş ülkelere göç etmesidir. Yetişmiş insan gücünün gelişmiş ülkelere göç etmesi önemli bir kaynak kaybıdır. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yoğun bir şekilde özellikle ABD’ye çok sayıda bilim insanının kaçıp yerleştiği ve ülkeyi çok daha güçlü hale getirdiği herkesin malumudur.

Dünyada birçok ülke, yatırım ve sermaye transferi yapanların yanında, değişik alanlarda yetişmiş insan gücüne hemen vatandaşlık vermektedir. Ülkemizde ise daha çok belirli miktarda para getiren, mülk alanlara vatandaşlık verilmektedir. Yetişmiş insan gücünün ülkemizde yerleşip çalışmasının altyapısı yeterince önemsenmemektedir. Buna mukabil, bu topraklarda yetişen müstesna beyinler çoğunlukla yurtdışına gitmekte ve oralara yerleşmektedirler.

Aslında, 2009-2013 yılları arası yurt dışından geri dönüşler hızlanmışken, son beş senedir bu durum tersine döndü. Özellikle savunma sanayii, enerji vb. stratejik sektörlerdeki beyin göçü konusu mutlaka gözlenmeli ve tedbirler alınmalıdır. Türkiye kendi kalifiye vatandaşlarını ülkeye döndürme planlarını yapmalı ve dünyadaki yetişmiş kalifiye eleman pastasından pay alma yollarını bulmalıdır.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 2018 senesinde 113.000 Türk yurt dışına göç etmiş. Bunların 69.000’i ülkeyi tamamen terk etmek üzere gitmiş. 2017 senesinde ise yurt dışına göç eden 253 bin 640 kişinin yüzde 15,5’ini 25-29 yaş arasındaki yaş grubu oluşturuyor. The New York Times’ın 3 Aralık 2018’de Türkiye basınına yansıyan “Varlıklı ve yetenekli Türkler kitleler halinde ülkeyi terk ediyor” başlıklı haberinde, Türkiye’den göç sayısının 250 binin üzerinde olduğu yazıldı. Cumhurbaşkanlığı bunun üzerine resmî bir açıklama yayımlayarak “sayının iddia edildiği üzere çeyrek milyonun üzerinde değil , 113 bin 326 kişi” olduğunu belirtti. Tabii bu bile çok yüksek bir rakamdır.; özellikle bu kişilerin ilgilendikleri alanda yetkin olduklarını, sadece parası-pulu olan insanların göç etmediğini ve zaten bu kişilere de Batılı ülkelerin hemen oturma izni veya vatandaşlık verildiğini de biliyoruz.


ABD Nasıl Öğrendi?

… ..

Bu hadiseden sonra, bir TV programında konuyla ilgili 3-4 dakika bilgi verdim. Ertesi gün hemen hemen bütün dünyadaki tüm önemli yazılım şirketleri en üst seviyelerden randevu istedi. Programı kendi altyapılarının üzerine yazmamızı istiyorlar, bunun bize nasıl zaman kazandıracağını anlatıyorlardı. Ben ise kafama koymuştum.: Program serbest kodla yazılacaktı, çünkü bir denetim istemiyordum. Onlar da hâlâ ipin bir ucundan tutmak istiyor, bırakmak istemiyorlardı. Yazılım bittiği takdirde, fiyat rekabetinde onlar nereye kadar inebilir ve bizi zora sokabilirler, biz nasıl karşılık verebilirdik. Bütün senaryoları çalışıyorduk. THY’den ayrıldıktan sonra, maalesef bu hayati proje sahipsiz kaldı, sürdürülemedi. … .. 

… ..

Covid-19, Yeni Normal ve Dijital Dönüşüm

… ..   Dijital dönüşüm veya endüstri 4.0, Covid-19’dan çok önce başlayan bir dönüşüm ve yeni normali yaratan aslında Covid değil bu dönüşümün kendisi  Pandemi sadece bizim bu yeni normali yakından hissetmemizi yarayan bir işleb üstlendi.

Yeni normali tanımlayan unsurların başında k,resel sistemlerin sofistikasyonu(***), aktörlerin büyük küçük ayırımı olmaksızın küresel bir değişimi tetikleyebilme kabiliyeti, buna bağlı olarak ortaya çıkan belirsizlikler ve bizlerin geleceği öngörebilme frekansının düşmesi, eğitimden ticarete ve eğlenceye dijital alışkanlıkların toplumsal davranışları dönüştürmesi ve hatta  bunlara bağlı olarak içine düştüğümüz çelişkiler geliyor. Örneğin, veri akıl almaz şekilde artarken , bizim kullanılabilir sağlıklı bilgiye sahip olma seviyemiz düşüyor. Dolayısıyla aslında sorun dijitalleşmeden ibaret değil. Dijitalleşme sadece ilk basamak. Asıl olan veriye sahip olmak ve onu işlemek.

O yüzden böyle bir dünyada, büyük veriyi işleme ve işlenmiş veri tabanlı karar verme kabiliyetini geliştirebilmek, siyaseten ticarete ve hatta akademiye bütün kurum, kuruluş ve işletmelerin önündeki en önemli zorluk ve meydan okuma.

Bu yeni şartlar altında, eski döneme ait hiçbir siyasal, toplumsal jargonun ve çatışmanın artık geçerli olmadığını farketmek, hepimiz için başlangıç kabul noktası olmalı. Bu belirsizliği azaltacak, başarıyı, yükseltecek olan şey ise , tüm kurumlar için, tüm iş süreçlerinin mümkün olduğunca ölçülebilir ve denetlenebilir olması, kararların mümkün oldukça veri temelli alınması, toplumsal, ekonomik, teknolojik tüm  tasarımların da mümkün oldukça katılımla gerçekleştirilmesidir. Bunlar, alışmamız ve adapte olmamız gereken en önemli hususlardır. 

… ..

Danışılmayan Danışmanların Maliyetleri

3.Havaalanı

Neden İhtiyaç Doğdu

Maliyet ve Zamanlama

Yeni Havaalanı Yatırımı

Devasa bir yatırım. … ..

Yeni Havaalanı projesi, Türkiye’nin finans enerjisini azaltması bağlamında çok tartışılacaktır. Ama ihaleyi alan şirketler açısından bir risk olduğunu düşünmüyorum. Risk, daha çok ekonomiye yansımasıdır. Benim penceremden ise risk, yeni havaalanının “hizmetleri pahalı bir alan” olma ihtimalidir. Bu da “mega hub” olma hedefinin tutmamasına yol açabilir. 

Yeni havaalanı proje tasarımının yolcuyu konforunu (yolcunun en kısa zamanda uçak kapısına ulaşması ve havalimanını terk etmesi) öncelemesi gerekirken, daha ziyade ticari alanların pazarlanması ön plana çıkarılmış. Havalimanının tasarımı, yolcuyu en kısa yoldan uçuşa yönlendirmek yerine, adeta bir AVM mantığıyla alışveriş yapmaya, mağazalara yönlendiriyor. Bu da alanın kalitesini ve rekabet gücünü aşağıya çekebilir.

… .. 

İstanbul Havalimanı Eleştirileri

…  . Atatürk Havalimanı’ın tamamen THY’ye tahsis edilmesi durumunda bile, havaalanının yeterli kalmayacağını da o dönem sayın başbakana bizzaytaktaran bendim. Dolayısıyla, benim yeni bir havalimanına karşı olmam düşünülemez. Benim dikkat çektiğim husus, havalimanına ihtiyaç duyulmaması değildir. Bu kararın alınması ve icrası esnasında bir bütün olarak planlama ve icraya dair gördüğüm bazı yanlışlarla ilgilidir.

... ..




(*) ERP (Enterprise Resource Planning - Kurumsal Kaynak Planlaması): Bir mal veya hizmetin üretimi için insandan makineler ve hammaddeye kadar bütün kaynakların verimli bir şekilde kullanılması için bütün veri ve işlemleri bir araya getiren bütünleşik sistemler.


(**) 4. Sanayi Devrimi (Endüstri 4.0) Üretim ortamında her bir verinin toplanmasına iyi bir şekilde izlenip analiz edilmesine , daha verimli iş modelleri çıkarılmasına yarayacak çağdaş otomasyon sistemlerini, veri alışverişlerini ve üretim teknolojilerini içeren kollektif terim.


(***) Gelişmişlik


*‘Yerel’den ‘Global’e THY’nin Yükseliş Dönemi & Hamdi Topçu

Remzi Kitabevi, 2019


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder