Ziyaret
Dolgun güneş, telefon direklerinin etrafında oyalanıyor. Kurumaz güvenlik boyası, okul kapılarının ve lamba direklerinin üzerinde sülfüre dönüşüyor. Willesden’da herkez yalınayak dolaşıyor, caddeler Avrupaileşiyor ve bir açık havada yeme çılgınlığıdır gidiyor. Kadın gölgeden ayrılmıyor. Kızıl saçlı. Radyoda: Ben, beni tanımlayan sözlüğün tek yazarıyım. Güzel söz -Bir derginin arkasına not etemin kattaki bir dairenin bahçesinde, hamağa uzanıyor. Bahçenin etrafı çitle çevrili.
Arazide dört bahçe var, üçüncü kattaki nemrut kız düz ve basit bir ingilizceyle orada olmayan birilerine bağırıyor. Fransız balkonlarının çıkıntıları, kilometrelerce uzuyor. Öyle değil. Hiç de öyle değil. Yine başlama. Sigara elinde. Et gibi, ıstakoz kırmızısı.
Ben tekim.
Tek yazarım.
Kurşunkalem , dergi sayfalarında iz bırakm ıyor. Bir yerlerden parlatıcının kanser yaptığını okumuş. Bu kadar sıcak olmaması gerektiğini herkes bilir. Pörsümüş çiçekler ve küçük kekre elmalar. Kuşlar yanlış ağaçlarda, yanlış tonlarda ve yılın fazla erken bir zamanında ötüyor. Yine başlama be! Yukarı bak: Kız, yanmış göbeğini korkuluğa dayamış. İşte Michel’in severek söylediği bir söz: Hekesi partiye davet edemezsin. Bu devirde olmaz. Acımasız bir düşünce - o bunu paylaşmıyor. Evlilikte her
şley paylaşılacak diye bir şey yok. Sarı güneş göğün tepesinde. Beyaz çubukta mavi bir artı işareti; belirgin ve net. Ne yapmalı? Michel işte Hâlâ çalışıyor.Ben tekim.
Kül aşağıdaki bahçeye düşüyort, ardından izmarit geliyor, onun ardından dapaket. Kuşların, trenlerin, trafiğin sesini bastıran bir ses. Akıl sağlığının tek göstergesi. Kulağıma sokuşturulmuş küçük bir cihaz. Ona, başına buyruk davranma, dedim. Benim hesap ne olacak? Sonra da gelmiş, saçma sapan konuşuyor. Özgürlüğü batsın.
Ben tekim. Tekim. Tek.
Yumruğunu açıp kurşunkalemi düşürüyor. Başıan buyruk davranıyor. Bu lanet kızdanbaşka dinlenecek şey yok. Ama en azından gözler kapalıyken başka şeyler var. Akışkan kara benekler. Ok gibi fırlayan sandalböcekleri, zikzaklar çiziyor. Zik. Zak. Kızıl nehir. Cehennemdeki eriyik gölü? Hamak yan yatıyor. Gazeteler yere saçılıyor. Dünyadan olaylar, emlak, film ve müzik çimlere seriliyor. Yanı sıra spor ve ölülerin kısa tasvirleri.
… ..
-Evet. Burnu havadaydı. Hindistancevizi* (”Beyaz olmaya çalışmakla” suçlanan siyahiler için kullanılan
ifade) işte. Kendini bir şey sanıyordu.
Shar’ın yüzünden boş ve küçümseyici ifadeler gelip geçiyor. Leah anlatmaya devam ediyor.
… ..
Bu arada, ebeveynler çocuklarının bebek sahibi olmak istediği anda yaşlanıp hastalanmaya başlıyorlar.
Ebeveynlerden çoğu göçmen -Jamaika, İrlanda, Hindistan ve Çin'den gelmişler- ve çocuklarının hâlâ
onları yanına almamasına anlam veremiyorlar, çünkü kendi ülkelerindeki gelenekler bunu söylüyor.
Merdiven asansörleri. Kalça protezleri. Diayliz makineleri. Ama hiçbir şey onları tatmin etmiyor. Biz
çocuklar böyle yaşayabilelim diye çok çalıştılar. ‘Kelimenin tam manasıyla’ evlerimize taşınmadan mutlu
olmayacaklar. Asla evlerimize taşınamazlar. Yayla domatesi salatasını uzatsana. İslam meselesi. Sana İslam’dan bahsedeyim. İslam’la ilgili sorunlardan. Herkes bir anda İslam uzmanı kesiliyor. Peki, sen ne düşünüyorsun,
Samhita, evet, sen ne düşünüyorsun,Samhita, bu konudaki görüşün nedir? Samhita, telif hakları
avukatı Tonbalığını uzatsana… ..
… ..
Misafir
Adam çıplaktı, kadın giyinik. Doğru görünmüyordu, ama kadının bir yere gitmesi gerekiyordu.
Adam yatakta uzanmış maskaralık yapıyor, kadının bileğini tutuyordu. Kadın ayakkabısının tekini
giymeye çalışıyordu. Pencerenin altında kamyonet kapılarının kapandığını, kutular dolusu mahsulün
asfalt yola yığıldığını duydular… …
… ..
Ev sahibi
O kızıl örgüler
Bir olay cereyan etmişti. Ondan konuşmak, -miş’li geçmiş zaman gerektiriyorduç Bu olayın
kahramanları olan Keisha Blake ve Leah Hanwell, dört yaşında çocuklardı.Açık yüzme havuzu -parkta
bulunan en derin yeri 30 santim olan sığ kare- ‘her yere su sıçratıp infial yaratan’ çocuklarla doluydu.
Olay esnasında cankurtaran yoktu ve ana babaların çocuklara mümkün mertebe göz kulak olması
gerekiyordu. ... ..
… ..
…..
16.GCSE*
*General Certificate of Secondary Education:İngiltere’de Genel Ortaöğretim Sertifikası
… ..
*Londra & Zadie Smith
Özgün adı: NW
İngilizceden Çeviren: Özlem Gayretli Sevim
1.Basım: Ocak 2014
Everest Yayınları
*Zadie Smith, Jamaikalı bir annenin ve İngiliz bir babanın kızı olarak 1975’tr Kuzeybatı Londra’da doğdu ve halen o bölgede yaşıyor. Cambridge Üniversitesi’nde İngiliz dili ve edebiyatı eğitimi gören yazar, halen o bölgede yaşıyor.
*The NW (North Western) postcode area, also known as the London NW postcode area,[2] is a group of 13 postcode districts covering around 13,895 live postcodes within part of northwest London,
England. It is the successor of the NW sector, originally created as part of the London postal district in 1856.
Birbirinden kopuk, daldan dala atlıyor gibi farklı konularda birbirini takip eden cümleleri okurken; farkında olmadan hazırlanıyorsunuz. Yazar bir “rap”ci gibi ritmik ama kafiyeleri olmayan bir anlatımla kesinti yapmadan anlatıyor… Aklınızda canlandırdığınız manzaranın ve olayların süratle değişmesine ayak uydurarak, giderek hızlanan bir şekilde satırlar ve sayfaları okurken; yorulduğunuzu hissederek, nefeslenme ihtiyacı hissediyorsunuz…
YanıtlaSilJamaikalı annesi İngiliz bir babanın kızı olan Zadie Smith; ne yazdığını ya da konunun ne olduğunu sorduğumuzda; "Net bir cevap verebilir mi?" merak ediyorum?
SilOlayın North Western (Kuzeybatı) Londra'nın Kuzeybatısı bölgesinde geçtiğini biliyoruz.... olayın başını sonunu anlamak için ise çaba göstermek gerekiyor...
SilLondra’nın kenar semtlerinden birinde, NW (North Western); sıradan insanların günlük hayatları, sağanak yağmurun yoğunluğuna benzer şekilde, ayrıntıların çokluğu karşısında, neler olup bittiğini anlamak zorlaşıyor…. arada bir karşılaşılan cümle düşüklükleri de, bu zorluğunu “tuzu, biberi” oluyor sanki….
YanıtlaSilKitabı tavsiye edemeyeceğim…
YanıtlaSil