14 Haziran 2023 Çarşamba

Moğol İmparatorluğu*

Her şeyden önce bu eser yalnızca birleşik imparatorluğun veya Yeke Moğol Ulusu’nun değil, dağılma sonrası dönemi de içeren bir Moğol İmparatorluğu tarihidir. Moğol İmparatorluğuna The College of William & Mary’de bir lisans öğrencisiyken yaptığım gibi yaklaşmaya çalıştım ve eserimi Moğolların bakış açısıyla yazdım. Tarihin en geniş kıta imparatorluğuna hükmeden Moğolların kendi eylemlerini ve çıkarlarını nasıl gördüklerini anlamak zorundayız. Bizzat Moğollara ait çok az sayıda kaynak bulunduğundan, konuyu kavrayışımız asla kusursuz olmayacak ama yine de sarf ettiğimiz çabaya değecektir.

Bu eser İslam İmparatorlukları dizisinin parçalarından biridir. Çok sayıda Müslüman (ve başkaları da) moğolları günahları nedeniyle Tanrı’nın bir cezası ve en adi kâfirleri olarak gördüğü için il bakışta bu çaba şeytani bir girişim olarak görülebilir. Bununla birlikte Moğol devletinin parçalanmasından sonra üç İslam İmparatorluğu doğmuştur. Bu dönüşüm yavaştı ve bu devletlerde yaşayanlar için her zaman belirgin değildi.

İslam dünyasındaki mevcut kaygıyı yansıtmaya çalıştığım gibi, Moğol egemenliğinin nasıl yerleştiğini de araştırmaya uğraştım. Moğolların Müslümanlarla ilişkilerini ve etkileşimlerini analiz ettim; yalnızca Moğolların Müslümanları nasıl gördüğü değil, aynı zamanda Müslümanların Moğollarla nasıl bağ kurduklarını da inceledim. Bunu yaparken belli bir dine mensup olmayan bir kişi tarafından kurulan Yeke Moğol Ulusu’nun bir dizi İsalm imparatorluğuna dönüşmesini araştırmayı umuyordum.

Edinburgh İslam İmparatorlukları Tarih Dizisi’nde yer alan eserlerin çoğu Moğol adıyla ne ifade

edildiğinin açıklanmasına ihtiyaç duymaz.Osmanlılar, Fatımiler ve Selçuklular imparatorluklarını kurmadan önce Müslümandılar. Moğollar ise istisnaydı. Bu nedenle “İslam İmparatorluğu” ile şeriatın uygulanmasını içeren ancak bununla sınırlı kalmayan, Müslüman bir hükümdarı olan ve İslamî kurumları kullanan, çok sayıda etnik kökenin bulunduğu, çok kültürlü bir devleti kastediyorum. Buna
ek olarak komşuları da o devleti İslamî olarak görüyor olmalıdır. Dönüşümle ilgili konular değinilecektir; buradaki tartışma başkalarının yazdıklarına kayda değer bir ekleme yapmamakla birlikte yeni araştırma alanları ileri sürülebilir.

Yazar, öğrencilere ve halka (ve umarım akademisyenlere) Moğol İmparatorluğu tarihinin somut bir anlatımını sunmayı amaçlamaktadır. Kitap yazılırken aklında öğrenciler vardı ve kitabın taslakları North Georgia Üniversitesi’ndeki birçok derste ve Scott. C. Levi tarafından Ohio State Üniversitesi’nde verilen bir derste okutulmuştur. İlk taslakların nitel farklılıklarına rağmen ve metin uykusuzluk hastalığının çaresi ve uyku hastalığının nedeni olarak görülmüş olsa da, öğrencilerin gereğinden fazla acı çekmedikleri görülmüştür. Umarım metnin son hali bu  talihsiz unsurlardan arınmıştır. Yine de Moğol İmparatorluğu’nun nasıl bir İslam İmparatorluğu haline geldiğini ve bu dönüşümün neden gerçekleştiğini anlamak için en baştan, tarihsel olarak İslam’ın elinin değmediği bir bölgeden başlamak gerekir.

… ..

                                  Cengiz han’ın Yükselişi ve

 Moğolistan’ın Birleşmesi

… .. 

… .. Bu başarıları, Jin İmparatorluğu’nun dikkatini çekecek kadar büyük bir başarıydı. Jin İmparatorluğu

deerhâl Tatarla işbirliği yaparak Moğollara karşı bir komplo kuruldu. Bu politika Jin İmparatorluğunda

görülürdü. Gerçekten de Çin’de kurulan imparatorlukların çoğu, bir bozkır boyunu diğerine karşı

kullanarak hiçbir grubun kendi başını ağrıtmasına izin vermezdi. Jin-Tatar ittifakı sonunda Moğolları yenilgiye uğrattı ve taktik değiştirmeye zorladı. … ..

… ..

… .. taralar .. .. Yesügey’i tanımışlardı. Bunun için çok iyi bir fırsat olduğunu düşünen Tatarlar, gelenekleri bir kenara bırakarak Yesügey’in yiyeceklerine zehir kattılar . Ancak zehir hemen etkili

olmadı. Yesügey, evine doğru at sürerken fenalaştı. Höelün’ün yanına vardığında artık ölüm

döşeğindeydi. Temuçin’i almak üzere bir atlı gönderdi. Temuçin evine döndüğünde babası ölmüştü. Böylece Moğollar ve Tatarlar arasındaki düşmanlık daha da

arttı, ancak intikam için beklemek gerekecekti. 

… ..

  Temuçin zaferiyle birlikte Moğolistan’ın doğusunu kontrol ediyordu. Tatarların ortadan kaldırılmasıyla birlikte taraftarları da çoğalmıştı. Bununla birlikte Tuğrul’la ilişkisini değiştirdi, çünkü zaferi Kereyit olmadan kazanmıştı.1202’de Tatarların ortadan kaldırılmasıyla birlikte Moğolistan’da üç büyük kuvvet ortaya çıktı. Naymanlar, Batı, Kereyitler ise Orta Moğolistan’a egemendiler; Temuçin'e bağlı Moğollar ile Doğu Moğolistan’ı

kontrol

ediyorlardı.

Temuçin’in hızlı yükselişi, Kereyitlerin seçkinleri arasında büyük bir şaşkınlık yarattı. … ..

… ..

… .. 1203’te … .. Kereyitler Moğolları yendiler ve Temuçin’in ordusunu dağıttılar. … .. 

… .. Moğollar Kereyitler bozguna uğrattılar. … ..

Kereyitlerin yenilmesiyle Temuçin artık Orta ve Doğu Moğolistan’a hâkimdi. Bu hızlı yükseliş Naymanların dikkatini çekti Temuçin’in tüm Moğolistan’a hükmetmek istediğine ilişkin

bir kanıt yoktu. Gerçekten de Naymanlarla başarılı bir çarpışmaya girdiyse de kuvvetli olduğunu

gördüğü bu düşmanı hafife almamayı öğrendi. … ..

… .. Temuçin 1204’te, … .. belki de kariyerinin en önemli muharebesinden zaferle ayrıldı. … ..  Temuçin artık tartışmasız

olarak Moğolistan’ın efendisiydi. … ..

1204 ve 1205 yıllarındaki başarılar  … .. Temuçin'in otoritesini pekiştirdi … ..


Yeke Moğol Ulusu

Temuçin’in Moğolistan’ın hükümdarı olduğu, 1206 daki kurultayda onaylandı. Kendisine “güçlü

veya yılmaz hükümdar” anlamına gelen Cengiz Han unvanı verildi. … ..

… .. Yenilgiye uğratılan boylar da çok sayıda birliğe dağıtıldı. Böylece yenilenler hiçbir yerde çoğunluk

teşkil edemediklerinden ayaklanmaya kalkışamadılar. Bir mingandan diğerine geçiş yasaktı. Cengiz böylece Yeke Moğol Ulusu veya Büyük Moğol Devleti adı verilen tek bir

devlet (il) oluşturdu. Artık Kereyirt, Tatar veya başka bir kimlik yoktu; yalnızca Moğol vardı. … ..  ne var kieski kimlikler kaybolmadı. … ..

… ..


Moğolların Moğolistan’dan Çıkışı

Temuçin, Gobi Çölü’nün kuzeyinde yer alan Moğolistan platoısunun hükümdarı olmakla birlikte, hükmü

tartılmasız değildi. 1206’da iktidarına yönelik çeşitli tehditler vardı. … ..

… .. Moğolistan’da 9. yüzyıldan beri Jin İmparatorluğu ayarında bir devlet yoktu. Tang İmparatorluğu’na sıklıkla müdahale eden Uygur İmparatorluğu ise 9. yüzyılda yıkılmıştı.

Jin İmparatorluğu kesin bir tehditti. … ..  

… ..

… ..


Şia Krallığı

… ..

Jin İmparatorluğu

… .. İstila 1211 yılında üç koldan saldırıya geçen orduların Jin topraklarını, Çin’in orta kısımlarını ve

Cüçenlerin ana yurdu Mançurya'yı vurmasıyla başladı. … ..

… ..

… .. Moğollar Şubat 1212’de çekildiklerinde Jin İmparatorluğu içinde bazı topraklardan çıktılar, ancak Cengiz Han birçok hedefini gerçekleştirmişti. 

… .. Sonuç olarak Moğollar 1214’te yeni bir istila başlattılar.

… .. … Açlığın vr paniğin baş gösterdiği kent, 1215’te Moğollar’a teslim oldu. … ..

… ..

… .. Bu durum yalnızca Jin İmparatorluğu’nun askeri alandaki yenilgisi sayılmazdı. … ..Jin İmparatorluğu’nun başkentinin kaybı, çevredeki bölgelerin savunmasını da zayıflattı ve Moğolların imparatorluğunun

ortasına  sağlamca yerleşmelerini sağladı. … ..

… ..Yelü Çuçay neticede imparatorlukta Moğol olmayan en yüksek rütbeli memurlardan biri oldu ve

biçikçi (kâtip), danışman, saray astrolğu ve nihayet Moğol İmparatorluğu’nun baş veziri oldu.

Zhoungdu’daki felakete rağmen Jin İmparatoru Şuanzong boyun eğmeyi reddetti. Bunun üzerine Moğol orduları ayrıldılar ve pek çok cepheden saldırıya geçerek Jin’in Moğol saldırılarına karşılık vermesini olanaksız kıldılar Cengiz han’ın kardeşi Kasar ve

komutanlarından Mukali Mançuryayı istila etti … ..

… ..

Batı’ya Doğru Yayılma

Bu sırada batıdaki olayla son haddine varmıştı. Naymanlar ve Merkitler İrtiş Irmağı muharebesinde ağır kayıpla vererek, yenilgiye uğramışlar, ancak Çu Irmağı boylarında yeniden toparlanmışlardı. Moğollar takibi asla bırakmadılar ve onları 1208’de Çu Irmağı’nda bir kez daha yendiler.

… ..


Harezmşahlar İmparatorluğu

… ..

… .. Cengiz Han bu aşağılamayı kaldıramazdı. Mukali’yi küçük bir orduyla Kuzey Çin’de bıtraktı ve 3.500 kilometre kat ederek Harezmşahlar İmparatorluğu’nu istila etti.Yolda Uygurlar ve Karluklar Cengiz Han’ınkuvvetlerine katıldılar.Cengiz Han’a eşlik edene Yelü Çucay’a göre Otrar’daki katliam “batı seferinin

tek nedeni”ydi. Bu olay adeya dünyanın fethine teşebbüs etmesi için uzaklardan gelen bir çığlıktı.

… ..

Moğollar Seyhun’un güneyindeki çeşitli noktalara ve ırmağın kuzeyindeki birkaç sınır kasabasına saldırırlarken,

Muhammed Harzemşah çok sayıda Moğol ordusunu takip etmeye çalışıyordu. Cengiz Han’ın ordusuanide düşma hatlarından 450 kilometreberide, Buhara önlerinde ortaya çıkmasıyla şaşkına döndü. Moğolların kurnaz önderi, ordusunu büyük bir kuvvetin

geçmesinin olanaksız görüldüğü Kızılkum Çölünden geçirmişti. Buhara umutsuz bir direnişin ardından düştü.

Buhara saldırısı, yalnızca şok etkisi yatattığı için değerli değildi. Kent Cengiz han için son derece

önemliydi ; zira söylentilere göre Otrara’da katled

ilen kevandan elde edilen ganimetler burada saklanıyordu. … … Verilen mesaj açıktı; kimse Cangiz

Han’ın malını çalamaz. Ardından halk gruplara ayrıldı. Yetenekli zanaarkârlar Moğolistan’a gönder

lirken, vasıfsızlar Moğolların önüne düşerek Semerkant’a götürüldü. Hayyat kalmayı başaran bu kişiler Semekant’ın hendeklerini molozlarla doldurdular, kuşatma sırasında sihalarında görev aldılar ve okçulara hedef

oldular. Cebe ve Sübeydey ise Semerkant önlerinde Moğol hanına katıldılar. … ..

… ..


Şia Devleti’ne Dönüş

… .. Moğollar Şia Devleti’ndeki bir ayaklanmanın haberini alınca 1223’te Ceyhun’un kuzeyine çekildiler. ….. 

… .. Moğollar 1225’te Şia Hükümdarlığı’nı yeniden istila ettiklerinde Cengiz Han aslında yedi yıl önceki aşağılamanın

intikamını alıyordu. … ..

… ..

… .. Cengiz Han da 1227’de Zhongxing’e doğru ilerledi. Tangutlar barış için son bir çaba daha gösterdilerse de artık çok geçti. Bununla birlikte

talih nerdeyse Tangutların yüzüne gülecekti. Cengiz Han sefer sırasında ava çıktı. Avdayken yaban

eşeklerinin aniden önüne çıkmasıyla birlikte atı huzursuzlandı ve şaha kalkarak Moğol önderini

sırtından attı…. .. Daha sonra hastalandı ve zayıf düştü… .. Cengiz Han teklifi kabul etmedi. Ölse bile

bubnu duyurulmamasını ve Tangutların “sakatlanıp ehlileştirilene dek saldırının sürdürülmesini emretti.

Cengiz Han 18 Ağustos 1227’de öldü.

… .. Moğollar Şia Devletini ilk kez fethettiklerinde geride işgalci bir garnizon bırakmamışlardı. Buna

gerek de yoktu, Şia’nın askerî kudretini ortadan kaldırmışlardı. Şia Devleti’nin ödediği haraç öneli olmakla birlikte artık bu devlet artık tamamen Moğol İmparatorluğu’na katılmış,

Ögedey’in egemenliğini veya ulusunun bir parçası olan toprakları idare etmek üzere memurlar atamıştı.



Cengiz Han’dan Sonra Dünya

Cengiz Han ölmüştü, ancak geriye muazzam bir miras bırakmıştı. Byu mirasın en önemli unsurları arasında Moğol

platosunun birleştirilmesi ve etkin bir devletin kurulması vardı. Bu dönüşüm, platonun boylara dayanan

yapısını temelinden değiştiren ve her şeyi karşı konulmaz bir biçimde altan uruğa bağlayan bir

toplumsal devrimi içeriyordu. Bu devletin kilit noktası, Naymanların hâlihazırda kullandığı bir yazı

yoluyla ilan edilensiyasî ve bürokratik yapısıydı. Cengiz Han ve varisleri fethedilen yerlerde işlerine

yaru-ıyacak şeylere büyük özen gösteriyorlar (örneğin yazı sistemi) ve bunları hemen

benimsiyorlardı. Cengiz Han okuma yazma bilmeden öldü ancak oğullarına ve torunlarına bugün İç Moğolistan’da

hâlâ kullanılan ve dikey harflerle yazılan yeni bir alfabeyi benimseterek okuma yazma öğrenmelerini

emretti.

Cengiz ayrıca etkin bir ordu kurdu, bozkırdaki savaş biçimlerinde devrim yapan yeni taktikler,

stratejiler ve örgütleri bu ordu sistemine dahil etti. Böylece Mançurya ve Kuzey Çin’nin büyük bir kısmıyla, Hoi-yin İrgen’e boyun eğdirildi. Şia Devleti, Karahitaylar, Uygurlar ve

Mâverâünnehir ilhak edildi ve bu topraklar bozkır imparatorluğuna katıldı. Ancak Yeke Moğol Ulusu’nun

önderi artık yoktu.; üstelik bu önder tarihte en fazla toprak fetheden kişi değil, aynı zamanda gerileyen

bir bozkırboyundan imparatorluk inşa eden kişiydi.

… .. 

… .. Önde gelen kişilerin çoğu Cengiz Han’ın yoldaşlarıydı ve keşikte (muhafız kıtası) hizmet vermişlerdi Cengiz Han’ın arzu ve isteklerine sadıktılar. Cengiz Han’ın ölümünden önce tahtın dört adayı vardı: dört oğlu (Cuçi, Çağatay, Ögedey e Tuluy) veen küçük kardeşi Temüge Otçigin.  … ..

… .. 

Sonuç olarak Cengiz’in sözleri kutsandı. Moğollar için bileg (bilgelik) ve yosun (uygun davranış kuralları) haline gelen bu sözler ile Cengiz Han’ın yaptıkları ve bilgeliği, İslam’da Hz. Muhammed’in sünnetiyle benzerlik gösteriyordu. Cengiz Han, oğlu Ögedey’i veliaht ilan ettiğinden bu isteği tartışılamazdı.  1229’da Ögedey, Yeke Moğol ulusu’nun ikinci

kağanı oldu.



İslam ve Moğol İmparatorluğu

1227’ye gelindiğinde … ..   Yeke Moğol Ulusu’nun kurulduğu zamanda Moğol topraklarında yalnızca bir avuç Müslüman (çoğu tacir) vardı. Bununla birlikte bu az sayıdaki Müslüman çok faydalı olmuştu. …. ..

… ..


İmparatorluğun Kurumları

Moğol tarihinin yeterince takdir edilmemiş dönemlerden en önemlisi, Cengiz Han’ın ölümünden sonra Moğol İmparatorluğu’nda bir kriz yaşanmamış olmasıdır. … .. devlette bir veraset krizi çıkabilirdi. Koşullar bu krize müsaitti.

Ancak Cengiz Han Moğolistan'dan altı yıl boyunca uzak olduğu halde ve hatta 1215’te ülkeyi kısa süreliğine ziyaret ettikten sonra yine Moğolistan’dan ayrılmış olmasına rağmen hiçbir şey olmadı. 1206’daki kurultaydan sonra Cengiz Han, ömrünün son yirmi yılının on iki buçuk yılını anayurdu dışında geçirdi.

… ..

Ögedey’in Cengiz Han'ın ölümünden neredeyse üç yıl sonra kağan seçilmesi de düşündürücüdür. Özetle anayurdu 1206’daki

kurultaydan sonraki yirmi üç yılın on beşinde naipler yönetmişti. Moğolistan, 1206’daki etkin toplumsal

devrimden sonra önderliğin yokluğuna rağmen istikrar için de kaldı. Cengiz han’ın  en küçük kardeşi

Temüge Otçigin ver Tuluy naip olarak  görev yapmalarına rağmen , bu görevler hakkında yeterli bilgiye

sahip değildi. … .. Yeke Moğol Ulusu’nun 1206’daki kurultayda rastgele kurulmuş bir teşekkül olmadığı, gelişmiş bir idarenin,

ideolojinin ve denetimin gerektiği ortadaydı.


Askeri İdare

… ..

Cengiz Han, Mukali’ye ve Borçu’ya sırasıyla ordunun sol ve sağ kanatlarının komutanlığını

vermişti. Her biri bir tümene veya on bin kişilik bir birliğe komuta ediyorlardı.  Bu atamalar,

askerî bölgelerin ortaya çıkmasına yol açtı. Borçu, idaresini Altay Dağları’na dek uzatırken, Mukali’nin Karaun Jidun Dağları’na dek genişletmişti.

Naya’a adlı bir general ise merkezde, Cengiz Han’a yakın olacak bir Tümen verilmişti. Diğerlerine de

tümenler verildi. Korçi’ye ise düzeni sağlaması için bir tümenble birlikte kuzey sınırının (Hoi-yın İrgen)

konmutası ve idaresi verildi.

Cengiz han, kendisinden küçük olan ve evlat edinilmiş kardeşli Şigi Kutuk’yu yeke yargucı (başyargıç) yaptı.Şigi Kutuku böylece yalnızca cezaların verilmesinden değil, aynı zamanda suçun

önlenmesi ve yargı kararlarının yazılmasından sorumluydu. … ..Moğol komutanlarından Kubilay’a

ordunun sorumluluğu verildi ki bu göreve örgütlenme, lojistik ve hatta talimler de dahildi.

Bu komutanlar faaliyetleri ve becerileri sayesinde yükeselirlerken, yavaş yavaş karaçu veya “kara-kemikli” olarak bilinen yeni bir aristokrasiye dönüştüler. Siyah, hanedanla ilgisi olmayan,

sıradan halkın rengiydi. Ancak aynın zamanda Cengiz han’ın ailesi altan uruğun altındaki aristokrasiyi de ifade ediyordu. Komutanlar liyakat yoluyla ettikleri konumlarınıu, imtiyazlarını

ve askri rütbelerini irsi (kalıtımsal, babadan oğula geçen) hale getirdiler. 

… ..

… .. Keşik yalnızca bir muhafız kıtası değildi, aynı zamanda Cengiz Han’ın maiyetini oluşturuyordu.

Cengiz Han muharebedeyken keşike bağlı bir mingan ona eşlik ederken, geri kalanlar ordugâhı korurdu. Barış zamanında ise Cengiz’in sürülerini güder, yemeğini pişirir ve içkisini koyarlardı. … ..

… .. Kısaca keşik hem bir muhafız kıtası hem de bir harp akademisiydi; aynı zamanda  Moğol İmparatorluğu'nun

gelecek nteki valilerinin ve idarecilerinin yetiştirldiği bir okuldu. … ..

… .. Keşik dışında Moğol İmparatorluğu’nun Moğol kalan en önemli kurumu orduydu.

Bir kurum olarak ordu yalnızca imparatorluğun kurulması, genişletilmesi ve korunmasında değil, aynı zamanda

örgütlenmesi açısından da hayati bir rol oynadı. Moğolistan’da 1.000 ve 10.000 kişilik birliklerin oluşturulması askeri amaçların çok ötesine geçti. Hunlardan beri bozkırlarda kullanılan onluk sistem, ordunun devamlılığını sağlayan bir örgütlenme yöntemiydi. 

… ..  Böylece hem asker ve teçhizat sayısı belirlenmiş hem de vergilendirmeye ilişkinb bilgi edinilmiş

oldu.

… ..



Sivil İdare

… ..Cengiz Han’ın başarılarının temelinde; gerek devlet yönetimi, gerekse askeri teşkilatlanmanın 

liyakat başta olmak üzere birbirini kontrol eden hiyerarşik bir yapı oluşturulacak şlekilde  kurulması,

nüfusun kayıt altına alınması, vergi sisteminin kurulması gibi devlet mekanizmasının işletilmesinden

aynaklandığı ifade edilebilir.  

abaca bir bölgenin veya kentin valisiydi, ancak kavram her yöne çekilebilirdi. Yerel yetkililerin

görevlendirildiği bölgelerde daragaçi Moğol hükümetini temsil eder veya o bölgede yerleşik bulunurdu. … ..

… ..

nüfus sayımın yapılması ve kayda geçirilmesini denbetlemekti. Nüfus sayımıu yerel otoritelerin

koruması altında nüfus memurları tarafından neredeyse dğzenli olarak yapılırdı. … ..

… .. 

… .. Ancak imparatorluğun  ihtiyaçları ve hedefleri dönüştükçe, idari kurumlar da değişti. … ..

… ..


Vergilendirme 

Moğollar resmi vergi sisteminin kurulmasında önce bilindiği gibi kendileine bağlı olan yerleşik nüfusu

yağmalıyorlardı. Moğol toplumunun ilk dönemlerinde haraç resmileştirildi. Ödemeler mal ve hizmet

olarak yapılıyordu. Bu da bir kişinin metbu efendisine boyun eğdiğini gösteriyordu…. .. Nihayet

Moğollar, köleler de dahil olmak üzere tüm mal ve mülkün yaklaşık yüzde 10’nuna denk gelen tithe (ondalık vergi) belirlediler…. .. … Ögedey’in saltanatı sorasında , büyük ölçüde devlet görevlileri

Yelü

Çugay ve Mahmud Yalavaç sayesinde vergi sistemi düzenli hale geldi. 1235-36’da Yelü Çugay ve Şigi

Kutuku Çin’in kuzeyinde bir nüfus sayımı yaptılar. 

… …

İmparatorluk askeri bölgelere ve uluslara bölündüğü gibi, sivil idare de imparatorluğu mali

bölgelere ayırdı. Güyük’ün saltanatında (1246-48) imparatorluğun üç gelir bölgesi vardı: Kuzey Çin,

Türkistan ve Horasan-Mazenderan. … .. 1250’lerin sonlarında Rus Knezlikleri (fetih tarihi 1238 - 40) demali idarenin yetkisi altına alındı ve

Kitay adlı bir Ongirat 1257’de bölgeye darugaçi olarak atandı. … ..

… .. 

… .. Bu reformların önemli yönlerinden biri iktidarın imparatorluğun merkezinde toplanmasına neden

olmasıydı. Bölgesel hükümdarlar aradan çekilerek vergileri merkezi hükümetin temsilcilerinin

toplaması sağlanmıştı. … ..

… ..


Yerel Yönetimler

… ..

… .. Zamanla Farsça, Çince ve Türkçe gibi diller de önem kazanddı, ancak hiçbiri Moğolca’nın yerine geçmedi, halbuki Moğollar dillerini diğer halklara dayatmamışlardı. Bununla birlikte Farsça ikinci sıraya yerleşerek imparatorluğun

birçok bölgesinde lingua franca olurken, Çince yalnızca Çin’de kullanılıyordu.

Moğollar genelde, direniş göstermeden boyun eğdikleri takdirde, yerel hükümdarların mülklerini ve topraklarını

muhafaza etmelerine izin veriyorlardı. Bunu da iki nedenle yaptılar. Birincisi, yabancı hükümdarlara

imparatorluğun bir parçası olmaları için fırsat tanıyor, böylece gereksiz askerî eylemlerden kaçınmış

oluyorlardı. İkincisi, Moğollar idaredeki deneyimsizlikleri nedeniyle yetenekli bireylerden faydalanmak istiyorlardı. Dahası Moğollar her yerel hükümdarın yerine geçirebilecekleri imparatorluk kadrolarına sahip değildiler. Bu nedenle

Moğollar, bu hükümdarlar vergilerini ödedikleri ve istenildiğinde askerî birlik sağladıkları sürece yerlerine yeni

idareciler koymakla ilgilenmediler. Ancak ihtiyaç halinde yerel hükümdarları da ortadan kaldırmakta

tereddüt etmediler.

… ..


Daragaçi, Baskak ve Şıhne

… ..

Miras Sorunu

… ..

Örgütlü bir sivil idarenin tesisi yıllar sürdü. Bu idare zamanla Moğolların uzun süre boyunca yönettikleri bölgelere yayıldı. Yerel düzeyde eski idarenin ve Moğolların getirdikleri düzenin belirgin bir farklılığı olmayabilirdi. Zira imparatorluk idaresi genelde yerel düzeyin

üzerinde faaliyet gösteren yeni bir kademe oluşturdu. Bununla birlikte imparatorluğun merkezi

otoritesinin kuvvetlendiğine işaret eden gelişmeler oldu. Bu gelişme  ancak imparatorluğın 1260’da

parçalanmasıyla durdu ve böylece daha az sistematik bir idareye dönülmesinin kapıları açılmış oldu.



Ögedey’in Saltanatı


Ögedey’in saltanatı, Yeke Moğol Ulusu’nun kağanı seçildiği 1229’daki kurultayla başladı. 

… ..


… ..

… .. Bu nedenle Ögedey, 1235’te Karakurum kentinin inşasını emretti. Yer olarak tarihsel bağların bulunduğu Orhun vadisi’ni  seçti.

Daha önceki imparatorluklar da başkentleri için bu vadiyi seçmiş ve Uygurların Karabalsagun

kenti örneğinde görüldüğü giibi büyükçe kentler kurmuşlardı. Cengiz Han’ın da bu bölgeyi kol-un-

ulusunun merkezi olacak bir üs  (a’uruk) olarak düşündüğüne ilişkin bazı göstegeler mevcuttur.

… … 


Orta Doğu ve Batı Seferi

Güyük’ün saltanatı, Naipler ve Naibeler

Mönge ve Tuluyoğullarının Devrimi

Yuan İmparatorluğu

İlhanlılar

Ögedey ve Çağatay Ulusları

Guçi Ulusu veya Altın Orda

Kayı ve Uyum

Sonuç: Cengiz hanedanı’ın Sonu ve Karaçulkarın Yükselişi

  … ..

İmparatorluğun parçalanmasından sonra tek bir süper güç ten beş devlet ortaya çıktı. Yuan

İmparatorluğu, Cuçi Hanlığı, İlhanlılar, Ögedey Hanlığı ve Çağatay Hanlığı. … …  Ögedey Hanlığı 13000’den kısa bir süre sonra Çağatay Hanlığı tarafından ortadan

kaldırıldı ve geride dört süper güç kaldı. Bu dört devletin üçü neticede İslam’ı resmi din olarak benimsedi. Yuan İmparatorluğu’nda ise devlet dini olarak Budizm yerleşti. Yuan İmparatorluğu, en azından görünüşte de olsa,

daha yerleşik bir yapıya sahipti. Çin uygarlığının birçok unsurunu benimsendi, ama seçkinler

kendilerini Moğol olarak görmeyi sürdürdüler. Aynı şey İlhanlılar için de  söylenebilir. İslam’ın yayılması, İslam devletlerinin kurulması ve İran’ın krallık ideolojisinin benimsenmesine

rağmen, seçkinler birçok bakımdan Moğol kaldılar. … ..

… ..




*Moğol İmparatorluğu &  Timothy May

Çeviri: Ülke Evrim Uysal

Kronik Yayıncılık

1.Baskı, Ekim 2021, İstanbul






*
Moğol İmparatorluğu - Vikipedi (wikipedia.org)

*Moğol İmparatorluğu (1206-1294 yılları arasında Orta Asya'da hüküm sürmüş bir imparatorluktur. Kurulma döneminde Asya'daki Cengiz Han idaresine boyun eğmiş Moğol ve Türk boylarının birleşiminden oluşuyordu.[1] Ardından üst üste gerçekleştirdiği fetihlerle genişledi. Moğol İmparatorluğu, dünyanın bitişik sınırlara sahip en büyük kara imparatorluğudur.[2]

1206 yılında Cengiz Han tarafından kurulan Moğol İmparatorluğu, kısa zamanda her yönde genişleyerek dünyanın %22'sine yayılmış, 24 milyon km2den fazla bir alanı kapsayan ve tarihin bitişik sınırlara sahip en büyük imparatorluğu hâline gelmiştir.[3] En geniş döneminde 100 milyondan fazla kişiyi[3] topraklarında barındırıyordu. İmparatorluğun bu denli geniş olması

Batı ile Doğu'yu birleştirmiş, bu sayede
İpek ve Baharat Yolları'nda ticaret yapmak güvenli olmuş ve "Pax Mongolica" denilen barış dönemi yaşanmıştır.
[ Cengiz Han'ın ölümüyle birlikte devlete Ögeday liderlik etmiş ve babasının fetihlerini tamamlamıştır. Öte yandan devlet de, Altın Orda Hanlığı (Cuci'nin Devleti), Çağatay Hanlığı (Çağatay'ın Devleti), İlhanlılar (Hülagû'nun Devleti) ve Kubilay Hanlığı (Tuluy ve oğlu Kubilay'ın Devleti) olmak üzere dört parçaya ayrılmıştır. 1260 yılında Memlükler tarafından Filistin'deki Ayn Calut Muharebesi'nde ilk kez yenilgiye uğratıldılar.[5] Moğol İmparatorluğu'nun tamamen sona ermesi ise, Kubilay Han'ın Çin toprakları üzerinde kurduğu Yuan Hanedanı'nın Çinli Ming Hanedanı tarafından 1368 yılında lağvedilmesiyle gerçekleşmiştir.























*Tatarlar - Vikipedi (wikipedia.org)

*Günümüzde Rusya içinde yer alan Tataristan Cumhuriyeti'ndeki İdil Tatarları, de facto olarak Rusya'ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti'ndeki Kırım Tatarları gibi etnik gruplar kendilerini Tatar olarak adlandırmaktadır. Bunun dışında Çin'in azınlıklarından biri olan Tatarlar (塔塔尔族 tătăĕr zú) da bilinmektedir. Rusya, Ukrayna, Polonya, Moldova, Litvanya, Belarus, Bulgaristan, Çin, Kazakistan, Romanya, Türkiye ve Özbekistan gibi ülkeler Tatarların yaşadıkları yerlerdir.

"Tatar" sözcüğü, çeşitli zamanlarda değişik anlamlarda kullanılmıştır. Ruslar, yüzyıllar boyunca Rusya Avrupası'nda yaşayan Türk soylu Müslümanlar için, Batılı yazar ve araştırmacılar, Türkistan'da ve Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan Türkler için, Osmanlılar ise, on altıncı yüzyıldan başlayarak Kuzey

Türkleri için kullanmışlardır.[26]



*Kırgızlar - Vikipedi (wikipedia.org)

*Kırgızlar (Kırgızca: Кыргыздар), çoğunluğu Kırgızistan'da yaşayan Türk halkı. Türklerin bilinen en

eski yazılı belgeleri olan Yenisey ve Orhon Yazıtları'nda Kırgızlar, tarihleri çok eskiye dayanan Türk kavimleri arasında zikredilmektedir.[5]

Çin tarihi kaynaklarında ise Kırgızlar ilk kez M.Ö. 201 yılında Hunlar zamanındaki olaylar anlatılırken ortaya çıkmakta ve Kırgızların bilinen ilk devletlerini M.Ö. 2. yüzyılda bugünkü Kırgızistan topraklarından doğuya ve kuzey doğuya uzanan bölgede, (Tanrı Dağlarının doğu ve kuzey doğusunda) kurdukları anlaşılmaktadır.[6][7]



*Kürk Yolu - Vikipedi (wikipedia.org)

*Karadeniz'in Kuzey bölgesinden başlayarak (Don Nehri'nden) Altay ve Sayan Dağları üzerinden geçip, İpek yoluna paralel olarak ilerleyen ve son olarak Çin ülkesine ulaşan tarihi ticaret yoluna ''Kürk Yolu'' denir.

İpek yolunun kuzey bölgesinden paralel olacak şekilde ilerler. Bu yolların geçtiği bölgelerde daha çok kürk ticareti yaygın olduğu için (sincap, sansar, tilki, samur, kunduz, vaşak, gelincik ve geyik) adına ''kürk yolu'' denilmiştir.

Türkler ve Araplar arasında gelişen siyasi ve ekonomik faaliyetlerle birlikte Kürk yolu ticaret de ciddi oranda değer kazanmış ve rol oynamıştır. Ticaret yolunun en fazla yoğun kullanıldığı zaman aralığı 6-8. yy olarak görülmektedir.


*Mançurya - Vikipedi (wikipedia.org)

*Mançurya , Doğu Asya'da bugünkü Çin'in kuzeydoğu bölgesi ve Rusya'nın Primorski bölgesini kapsayan tarihî bir bölge.

Batısında İç Moğolistan, güneyinde Çin, kuzeyinde Doğu Sibirya, güneydoğusunda Kore bulunur. Amur Nehri kuzeyinde, Sarıdeniz güneyinde bulunmaktadır. En önemli bölümü Güney Mançurya'dır. Güney Mançurya büyük bozkırlar ile kaplıdır. Mançurya adını bölgenin yerli halkı olan Mançulardan almıştır.



*Cengiz Han - Vikipedi (wikipedia.org)

*Cengiz Han[not 1] (doğum adıyla Temuçin,[not 2] y. 1162 – 18 Ağustos 1227), Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk Kağanı olan Moğol komutan ve hükümdardır.[3] Hükümdarlığı döneminde gerçekleştirdiği hiçbir savaşı kaybetmeyen Cengiz Han, Dünya tarihinin en büyük askeri liderlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. 13. yüzyılın başında Orta Asya'daki tüm göçebe bozkır kavimlerini birleştirip bir ulus hâline getirerek Moğol siyasi kimliği çatısı altında toplamıştır. Cengiz Han, hükümdarlığı döneminde, 1206-1227 arasında, Kuzey Çin'deki Batı Xia ve Jin Hanedanı; Türkistan'daki Kara Hıtay, Maveraünnehir; Harezm, Horasan ve İran'daki Harezmşahlar, Kafkasya'daki Gürcüler, Deşt-i Kıpçak'taki Rus Knezlikleri, Kıpçaklar ile İdil Bulgarları üzerine seferler yaptı ve imparatorluğu döneminde gerçekleştirdiği hiçbir savaşı kaybetmedi.[4] Bunların sonucunda Pasifik Okyanusu'ndan Hazar Denizi'ne ve Karadeniz'in kuzeyine kadar uzanan bir imparatorluk kurdu.




*Orhun Vadisi - Vikipedi (wikipedia.org)

*Orhun Vadisi Moğolistan’ın göbeğinde, başkent Ulaanbaatar’dan 370 km uzaklıkta Orhun Nehrinin etrafında bulunmaktadır.[1] Orhun Vadisi 2004 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır.[2] Orhun Vadisinin tarih açısından büyük önemi vardır. Uygur İmparatorluğu ve bir zamanlar dünyanın en büyük imparatorluğu olan Moğol İmparatorluğu'nun başkentleri Orhun Vadisi’ndedir. Bu yüzden Orhun Vadisi Hun İmparatorluğu, Gök Türk İmparatorluğu, Uygur İmparatorluğu, ve Moğol İmparatorluğuna ait arkeolojik kalıntılar, eski şehir ve yerleşim merkezlerin enkazları, yazılı ve dikil taşlar, mezarlar, ve Budist tapınaklarının bulunduğu, çok sayıda tarihi bilgi içeren kültürel bir miras olarak kabul edilmektedir. Bu kadar zengin kültürel içerikli bölge hâlen göçebelerin yaşadığı, hayvanlarını otlattığı, ve bu kültürel miraslara değer vererek, koruyarak yaşadığı bir yerdir.

…..



*Kubilay Han - Vikipedi (wikipedia.org)

*Kubilay Han (d. 23 Eylül 1215 - ö. 18 Şubat 1294)[1] Moğol İmparatorluğunun kağanı, aynı zamanda Çin'deki Yuan Hanedanlığı'nın kurucusu ve ilk imparatorudur. Toluy ve Sorghaghtani Beki'nin ikinci oğlu; Cengiz Han'ın torunudur.[2] Moğol hanı Mengü'nün kardeşi; İran'daki Moğol İlhanlılar devletinin kurucusu Hülagü'nün ağabeyidir.

Kubilay gençlik yıllarında Çince öğrenmişti ve Çin kültürüne büyük merak duymaktaydı. 1251'de Moğol hükümdarlığına seçilmiş olan kardeşi Mengü, Kubilay’ı Doğu ülkelerini, Hulagü’yü de Batıdaki ülkeleri almaya göndermişti. Güney bölgelerinde (Çin) valilik yaptığı sırada adil yönetimi ile dikkatleri topladı.

Kubilay önce büyük bir ordu ile Xi'an’ı aldı. Zorlu savaşlarla büyük Çin eyaletlerini hükümdarlığına kattı. 1258'de Yunnan ve Sichuan bölgelerine sefere çıktı. 1259’da seferde iken Mengü'nün öldüğü haberini aldı. Ancak Kubilay geri dönmeden Vuhan'daki kuşatmasına devam etti. Bu arada kardeşi Arık Böke'nin yönetimi ele geçirmeye çalıştığını öğrenince Song Hanedanlığı ile barış imzalayıp ordusunu Moğolistan'a çevirdi.[3] 1260 yılında Kubilay ve kardeşi kendilerini Han ilan ettiler. İki kardeşin mücadelesi 1264 yılında Kubilay'ın üstünlüğü ile sona erdi.[1] Ancak bu iç karışıklıklardan yararlanan Yizhou valisi Li Moğol egemenliğine karşı isyan etti. Kubilay bu isyanı kolayca bastırdı, ancak bu onda Han Çinlilerine karşı derin bir güvensizlik yarattı. İmparator olduktan sonra yönetimde Han Çinlilerine yer vermedi, buna karşılık danışmanları arasında pek çok azınlık temsilcisi ve yabancılar bulunmaktaydı.

Kubilay Han, Çin’de Yuan Hanedanlığı'nı kurarak 1271 ile 1294 yılları arasında hükümdarlık yaptı[3]. Hanedanlığın başkenti Pekin idi. 1279 yılında Song Hanedanlığı'na kesin olarak son vererek Çin’i tekrar birleştirdi.[2][4] Kubilay’ın devletinin hudutları, Çin dışında Kıpçak, Çağatay, Almalık, İran ve kuzeyde Polonya hudutlarına kadar yayılıyordu. Kubilay Han, Japonya’ya ve Vietnam’a yaptığı akınlarda başarılı olamadı. Burma’da büyük bir zafer kazandı. Kubilay Han 1293'te de Endonezya'ya bir sefer yaptı ve Cava'yı ele geçirdi.

Japonya'ya yaptığı sefer sırasında filosunun batması ve Japonya'ya ulaşamaması Japonlar tarafından tanrı rüzgarı anlamına gelen "Kamikaze" sözünün doğmasına yol açmıştır. Kamikaze daha sonrasında sonu ölümle biten görevleri tanımlamak için kullanılmıştır. Bazı bulgular ve tarihçilere göre filonun batmasının sebebi, gemileri yapan Çinlilerin gemileri kasten hatalı üretmeleri olarak da görülür[5]

Kubilay Han Çin'de Büyük Kanal inşaatına devam etti; birçok kamu binasını tamir ettirdi. Çin'de ilk defa kâğıt para kullanımını başlattı. Çin sanatının gelişmesini destekledi. Ancak kimi yönlerden Moğol yaşam tarzını Çin'de uygulamaya diretmesi, buradaki kültürel ve sosyal yaşamda bir takım çatışmalara yol açtı.

Kubilay döneminde Çin'i pek çok Avrupalı ziyaret etti. Bunların arasında en ünlüsü Marco Polo'dur. Marco Polo, bu imparatorun sarayı, oradaki hayat, eğlenceler ve vergi sistemi hakkında bilgiler vermektedir.

Kubilay Han, 1294'te 78 yaşında iken öldü.



*İlhanlılar - Vikipedi (wikipedia.org)

*İlhanlılar veya İlhanlı Devleti , Cengiz Han'ın torunu Hülagû Han tarafından, merkezi Tebriz olmak üzere Orta Doğu'da kurulan Moğol devletidir.

1243 yılında gerçekleşen Kösedağ Savaşı'nda Anadolu Selçuklu Devleti'ni yenilgiye uğratan Moğollar, Karakurum merkezine bağlı olarak İran'a geçerek, 1256 yılında başkenti Tebriz olan İlhanlı yönetimini kurdular (İlhanlı: Han'a bağlı topraklar). Devletin başında da Hülagû Han bulunmaktaydı. 1256 yılında Alamut Kalesi'ni ele geçirerek Bâtınîlerin çalışmalarına son verdiler. 1258 yılında ise Bağdat'ı işgal ederek halifeliğe son verdiler. Bu orduyu Memlûk komutanı Baybars mağlup etmeyi başarmıştır. İkinci Humus Savaşı, Moğol baskısını sona erdirmiştir.[2] Bu yenilgiden sonra Moğol İlhanlı Devleti gerileme dönemine girmiştir ve bir süre sonra yıkılmıştır.

Azerbaycan'ı ele geçiren Hülagû Han, 1258'de Bağdat'ı alarak Abbasî Devleti'ne son vermiş, Anadolu Selçuklu Devleti'ni egemenliği altına almıştır. Moğollar, Anadolu'nun bilim, kültür ve ticaret merkezleri olan kentlerini yağmalamıştır. Yağmalama nedeniyle bu dönemde Anadolu'da ticaret gerilemiştir. Türkler, Doğu ve Orta Anadolu'dan batı bölgelerine doğru göç etmek zorunda kalmıştır. Moğollar, Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasında önemli rol oynarken, İlhanlılar döneminde Anadolu'nun büyük kısmı İlhanlılar'a ait olduğu için Orta Asya'dan Anadolu'ya yoğun Türkmen göçleri olmuştur.

İlhanlılar, Suriye ve Filistin'i işgalden sonra Mısır'a doğru ilerlemeye başladılar. Ancak Memlûkler, Ayn-ı Câlut Savaşı'nda İlhanlıları yenilgiye uğratarak Filistin ve Suriye'den çıkardılar (1260). Memlûk Sultanı Baybars, İlhanlıları ikinci kez Elbistan'da yenilgiye uğrattı (1277). Memlûkler tarafından uğradıkları yenilgiler dışında savaş kaybetmediler.

İlhanlılar, Gazan Mahmud Han (1295-1304) zamanında Müslümanlığı kabul ettiler. Aslında bu bölgede (İran'da) İslam zaten yaygındı. Bununla anlatılmak istenen idarecilerin görüş değişikliğidir. İlhanlı yöneticilerin tam anlamıyla İslam'ı seçtikleri söylenemez ancak bölgedeki halkın Müslüman olması fikir değişikliğini kısmen de olsa sağlamıştır. Yine de İlhanlıların İran topraklarındaki Müslüman çoğunluğu baskı altında yaşıyordu. Çünkü İlhanlı yöneticiler gelişmekte olan Tibet Budizmi'ni ve Diofizit'i (Nasturilik) teşvik ediyorlardı.






































































































































5 yorum:

  1. Kitabın arka yüz tanıtımından: Moğolistan tanımlanması zor bir bölge. Bozkırdaki göçebelerin etkileşimde bulundukları ve bilinen tarihin büyük bir kısmı boyunca egemen oldukları Moğolistan platosu Hunlar, Siyenpiler, Cücenler, Göktürkler, uygurlar ve başkaları olmak üzere sayısız imparatorluğa ev sahipliği yaptı. Bu halklarınçoğu sınırlarını Moğolistan platosunun ötesine taşıdı. ve etkileyici imparatorluklar kurdular ancak hiçbiri Avrasya haritasını ve dünyanın çehresini kalıcı şekilde değiştirecek ve Moğol İmparatorluğu kadar etkili bir miras bırakmadı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Moğollara dair çok sayıda kitap ve makale alıp alana yeni bir soluk getiren Timothy May’in elinizdeki çalışması bütüncül bir Moğol İmparatorluğu Tarihi’dir. İmparatorluk öncesi Moğolistan’ın vaziyetiyle başlayan çalışma; Cengiz Han’ın yükselişiyle birlikte Moğolistan'ın birleşmesini, Moğolların Moğolistan’dan çıkışını, imparatorluğun kurumlarını, Ödegey’in veGüüyük’ün saltanatını, Mönke vbe Tuluyoğulları devrimini, Yuan İmparatorluğu’nu , İlhanlıları, Çağatay uluslarını, Altın Orda Devleti’ni, Moğolların Müslüman dünyada oluşturduğu endişeyi ve onlarla olan ilişkileri enine boyuna inceliyor..Kitabın son bölümünde Cengiz Hanedanı’nın tarih sahnesinden çekilişi ve Karaçıların yükselişini anlatıyor. Şamanları, okçuları, düğün alayları, yemek kültürleri, yasaları, idari krizleri, saray entrikaları, mimari yapıları ve askeri stratejileriyle birlikte kitap Moğolları anlama noktasında eşi bulunmaz özelliği taşıyor.

      Sil
    2. Timothy May’in kaleminden Moğol İmparatorluğu, Doğu Asya’nın uzak kıyılarında göçebe bir toplum olarak doğmuşken, çok kısa denilecek zamanda coğrafyaları birbirlerine katan, tarihin en geniş kıta imparatorluğu olma özelliğini taşıyan Moğollara ilişkin yeni bilgilerin ışığında en güncel bakış açısını sunuyor.

      Sil
  2. Cengiz Han, hükümdarlığı döneminde (1206-1227) başlayan Moğol yayılması ile Rusya’dan Çin’e, Türkiye’den, İran’a ve Ukrayna’ya kadar geniş bir sahada tarihe kalıcı izler bırakılmıştır.

    YanıtlaSil
  3. Cengiz Han’ın ölümünden sonra dört oğlu arasında bir anlamda paylaştırılan Moğol topraklarında kurulan dört yeni yönetim; hem kendi içlerinde ortaya çıkan güç mücadeleleri, kadınların da karıştığı entrikalar, çevre devletleri ile yapılan savaşlar tarihin şekillenmesinde rol oynamıştır.

    YanıtlaSil