28 Kasım 2014 Cuma

Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler *

Emekli Orgeneral Kemal Yamak’ın kaleme aldığı anılarından oluşan kitap 856 sayfa. Rahmetli komutan Merzifon’da başlayan hayat hikâyesini sıralarken bazı bölümlerde önceki açıklamalarının tekrarlanması çekiciliği ortadan kaldırmış. Askerlik hayatındaki görevleri, Özel Harp Dairesi, Başbakanlık Baş Danışmanı ve sonrasında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği görevlerinde yaşananların anlatımı sırasında tarihe not düşülmesi yanında gereğinden fazla savunma yapıldığı izlenimi uyandırılmış. Barış Harekâtı öncesinde ve harekât sırasında Kıbrıs’ta Özel Kuvvetlerin oynadığı rol ayrıntılarıyla anlatılıyor. Bir anlamda tarihe ışık tutuluyor. Birleşmiş Milletler(BM)’in tutumu, Rum tarafının Enosis hayali, uluslar arası ilişkilerde yaşananlar, ülkemizin savaşta bulunduğu sırada bile çıkarlarını ön plânda tutan siyasetçilerimizin acınası halleri, kaçırılan fırsatlar anlatılırken dersler veriliyor. Avrupa Birliği ve terörle mücadele konularındaki değerlendirmeler konu ile ilgili olanların incelemesi gereken bilgilerle dolu. Körfez krizi
sırasındaki gelişmeler, zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın o döneme ilişkin düşünceleri aktarılıyor. Günümüzde de gizemini koruyan Turgut Özal’ın ölümü sonrasında ortaya çıkan iddialarla ilgili olarak tatmin edici bilgiler verildiğini söyleyebilir miyiz? Olumlu cevap vermek mümkün değil.
Kitabın sonlarında yer alan; “ Makam ve mevkiler yükseldikçe, sorumluluklar
arttıkça
ve devlet işleri ile yaşam biri birine karıştıkça, her şey yazılamıyor. Yazılabilecekler ile yazılamayacakların ayrılmasında güçlükler başlıyor.  …. .. yazılabilecekler azalıyor.” ifadelerini anlamaya çalışmak gerektiğini düşünüyorum. Kemal Yamak’ın yazamadıklarını belki gelecekte öğrenebileceğiz.
 Özellik arz eden bölümler, başlıklar halinde ve kısmen özetlenerek aşağıda sunulmuştur.
-1920’li yıllarda Merzifon’da “Amerikan Kız Koleji”nin bulunması ve amaçlarının sıralanması,
-Dönemin Halk Evlerinin başlangıçta sağladığı yararlar yanında; sonradan gayesinden saptırılması ve parti organı haline gelmesi,
-Bursa Işıklar Askeri Lisesine kayıt olmak üzere Merzifon’dan ayrılmadan önce babasının o yıllarda (1940) söylediklerinin 1996-1997 yıllarında ve sonrasında ülkemizde yaşananlar da dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği,
-Babasının; “Bak oğlum.. .. zabit çıkacaksın. Bu yolun sıkıntılarını yaşayacaksın, … okumuş efendiler ve zabitler arasına katılacaksın. Halkımız bu okumuş ve aydın kişilere karşı her zaman itibar ve saygı gösterdi. Fakat ne çekti ise de onlardan çekti. Onlar halka bu tarafa dediler, halk o tarafa gitti, başını taş duvara çarptı. … … Kendi aralarındaki kavga için halkı kullandılar. Halk için yapıyoruz dediler, .. .. halka ne yaptıklarını anlatamadılar.  …. … Eğer böyle okumuş ve aydın olacaksan hiç olma. Zabitlerde bunlar pek olmaz ama yine de söylüyorum.  .. … Yolun açık olsun.
-Kemal Yamak’ın söyledikleri ve babasının nasihatleri bugün için geçerli değil mi?
-Ast üst ilişkilerini anlatırken kullanılan “müsamaha noktası ile taviz kapısı arasında” dengeyi sağlayabilmenin örneklerini anlatması insanı düşündürüyor.
-“Hiçbir makama ve komutanlığa arka kapıdan ya da bacadan girilmeyeceği”, “resmi münasebetler ile özel ilişkilerin birbirine karıştırılmaması” tavsiyeleri saygı uyandırıyor.
-Emekli olunca, dış çevre ve yaşam şartları ile bizi ayıran fanus kırılıyor; ilk emekli maaşını aldıktan sonra çevre şartlarını, yeni hayatı yaşamaya … .. başladık,
-27 Mayıs harekatının yaklaştığı günlerde; Orduda hiyerarşi bozulmuştu,
-27 Mayıs’tan sonra, belki yüzeyde görülmeyen bir otorite boşluğu meydana gelmiş ve bu boşluğun doldurulma yarışını sürürden gruplar oluşmuştu.
-27 Mayıs’ta Harp Okulu’nun kullanılmasıyla bu okula bulaşan siyaset, şimdi yeniden yayılarak acaba okula ve öğrenciye siniyor muydu?
-Daha sonraki komutan, rahmetli Tümgeneral (sonra orgeneral, Kara Kuvvetleri Komutanı) Namık Kemal Ersun, bayram namazını öğrencilerle birlikte bu camide kılmayı bir alışkanlık haline getirmişti.
-Senelerdir lâikliği “din ile devlet işlerini biri birinden ayırmak” şeklinde tarif ede ede lâikliği sadece devlete mal etmek gibi bir sonuca ulaşmanın ortaya koyduğu düşünce yapısı, yeterli bir olgu mudur bilemiyorum.
-Köyde öğretmeni, muhtarı ve hocayı; şehirde ilim adamını, din adamını ve yöneticiyi; devlette bunları yetiştiren eğitim öğretim merkezleri ile ilgili kuruluşları neden barıştıramıyor ve bir araya getirerek ortak değerlere sahip kılamıyoruz? ……  .. millete,… ferde ne yapacağını bu tarifin içine koyamadık ve boşlukta bıraktık.
-Harp Okulu’nu siyasete bulaştıran 27 Mayıs’ın izleri silinememiş, 22 Şubat’tan ders alınamamış, öğrenciler sonucunu hiç bilemedikleri… bir serüvene atılmışlardı.
-Uyuşturucu  madde kaçakçılığıyla ismi yurt dışına taşmış bulunan Lice yöresinde bir çok kişinin daha üç beş yıl önceki durumları ile bugünkü durumlarını incelemek .. .. yeterli olacaktır.
-… geçen yıl vergi mükellefi bile olmayan bir kişinin bu yıl 100 milyonluk bir otelin sahibi ve müşterisi olarak görülmesi halinde soruşturma konusu yapılmamasının gereği ….
-Bölgemizde hiç tahmin etmediğim sayıda Ermeni vatandaşımız vardı.
-Terörle mücadelede .. … bunu sağlayacak ilâcın adı da “halkı kazanmak”tır.
-…. … İçki, bir medeniyet, inanç ve ibadet, bir gericilik ölçüsü kabul ediliyorsa.    … ben bu ölçünün … doğru olmadığına inanıyorum.
-12 Eylül’den sonra CHP parti olarak kapatılınca, İş Bankası’ndaki bu partiye ait Atatürk hisselerinin … … temsil yetkisi konularındaki ayrıntılar …
-Şunu da biliyorum: bir birlikte yapılan ve yapılamayan her şeyden komutan sorumludur.
-Ordunun emir komuta yapısını bozulmadan ve bu düzeni koruyarak, albaylar ve generaller, valilerde olduğu gibi altmış beş yaşına kadar hizmette kalabilseler; orgeneraller ve korgeneraller, tıpkı profesörler ve istisnai kadrolarda görev alan bazı personel gibi, yetmiş yaşına kadar herhangi bir sıfat  veya statüyle kadro içinde kalsalar … … ne olur diye kendi kendime soruyorum.
-Emekli olunca nereye yerleşecek ve ne iş yapacaksınız? şeklindeki soruya .. …  “henüz bu konuyu düşünmedim”. …. 30 Ağustos’a kadar her şey, 31 Ağustos’ta hiçbir şey… …
-Globalleşen ve küçülen dünyada sınır tanımayan gelişmeler …. … ..içe dönük ve kapalı bir devre yaratmanın ve buna esir olmanın …. .. .. bu boşluğa düşmemek için
-Makam ve mevkiler yükseldikçe, sorumluluklar arttıkça ve devlet işleri ile yaşam biri birine karıştıkça, her şey yazılamıyor. Yazılabilecekler ile yazılamayacakların ayrılmasında güçlükler başlıyor.  …. .. yazılabilecekler azalıyor.
* Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler -Kemal Yamak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder