28 Kasım 2014 Cuma

Kurt Kanunu – Kemal Tahir

Yakın tarihimizden aşina olduğumuz olaylara ve isimlere daha yakından bakma fırsatı bulduğumuz kitap 312 sayfa. Sürükleyici. Aşk meselelerine de yer verilmiş, verilmeyebilirdi.
Tarihimizin incelenmesi gereken ve dersler çıkarılacak yanları o kadar çok ki …
Okudukça, düşündükçe; tarih yapraklarının bir kısmına bakma ve değerlendirme fırsatı bulabiliyorsunuz. Geçmişe ışık tutulmaya çalışılan satırlar arasında bugünü görebiliyorsunuz. Biz de tarihin derinliklerine
 girmeye çalışalım, bugünü anlayalım:
… … …
… .. ilk defa “Küçük Efendi” sözü üstünde durdu. .. .. Kara Kemal ..  ..
.. .. .. Talat’a “Büyük Efendi” denildiğinden .. .. …
-Vatan millet lafı edenler var. Mübadil mallarını bölüşüyormuş kodamanlar. … . Musul parayla satılmış … Olmaz diyen Lazistan mebusu Şükrü Bey, Topal Osman gibi rezile boğdurulmuş… Hile katılmış son seçimlere… Bununla yetinmeyip Terakkiperver Parti kapatılmış. Şeyh Sait ayaklanmasın bahane edip söz hürriyetini,
yazı hürriyetini ortadan kaldıran Takrir-i Sükûn kanunu çıkarılmış… Gazeteciler İstiklal Mahkemesi’ne verilmiş kanunsuz… Niyetleri terör yoluyla
diktatörlükmüş… Yaşanmaz hale gelmişti memleket … Oysa, cephelerde İttihatçı subayların gayretiyle, cephe gerisinde İttihatçı memurların, İttihatçı eşrafın gücüyle kazanılmış zafer… Hanedanla halifeliğin kaldırılması İngilizlerin işine geliyordu aslında. Bunu böyle düşünenler vatan haini sayılmış.
… Adını, düşmanları kadar dostlarının, kötülüğünü isteyecek kadar iyiliğini de isteyenlerin kullanabileceklerini düşünmeliydi.
“Laz yoktur” başlığına takılarak yazıyı okumaya başlamıştı: “Türkiye’de yalnız Türk vardır. – Trabzon Türkocağı, bir bildiri yayınlamıştır. Bildiride özetle şöyle denilmektedir: Trabzon ve dolayları; tıpkı Sivas, Kastamonu, Bursa ve İzmir gibi Türk kültürü altında yüzyıllardır yoğrulmuş, dil, gelenek, ülkü ve zevk bakımından bir Türk memleketidir. Buralarda ne ayrı bir dil, âdet, ne de başka bir fizyonomi vardır. Anadolumuzun çeşitli yerlerine yayılmış olan aziz Milletimizin kaynak membaları Türk aşiretlerinden buralarda da çok eski zamanlardan beri yerleşmiş, tahtacı Türkler, çepniler vardı. 
Bu halk, tarihten Türk’tür ve şimdiye kadar bir defa olsun bu havalide ayrı bir millet endişesi görülmemiştir. Türk bünyesine bu derece kaynamış bizzat o bünyeyi teşkil etmiş bulunan bu öz Türklere Laz diye hitap edenlere sorarız ki, bu fikrinizi hangi bilim temeline dayatıyorsunuz? Ve o gafillere sorarız ki, Türkiye sınırları içinde Türk’ten başka unsur olmadığını ve büyük milletin milli vicdanını temsil eden Büyük Meclis’in bu hususta bir de kanun yaptığını işitmediniz mi?
… … …
İlk önemli dedikodu, savaş sırasında halktan mal olarak toplanana olağanüstü vergiler yüzünden çıkmış, bunlar makbuz karşılığı, zaferden sonra parayla ödenmek şartıyla alınmıştı. “Ödenmeyecek. Ödense bile zamanı belirsiz” fısıltısı yayıldığı, bunun getirdiği güvensizlik ortamında bazı iktidar kodamanlarıyla ortaklarının, makbuzları yok pahasına topladıkları söyleniyordu. Arkadan Yunanistan’daki Türlerle yer değiştiren Rumların bıraktıkları gayrimenkullerin gene iktidar kodamanlarınca türlü yollardan haksız olarak bölüşüldüğü gürültüsü koptu.
1924 yılı başlarında, zaferden ancak bir yıl sonra bu mesele muhalifler tarafından Büyük Meclis’e getirildi, .. .. … savaş sonunda memleketi bırakıp kaçmış Ermeni zenginlerinden büyük rüşvetler alınarak, mallarını satabilmek için bunların gizlice geri gelmelerinin sağlandığı ileri sürüldü. .. … .. 1925 yılının 13 Şubat’ında Şeyh Sait ayaklanması patladı. … … … “Takriri Sükûn” … kanun çıkarılıp gazetelerin kapatılmasına girişildi. Şeyh Sait İsyanı 62 gün sürerek … …Bundan bir buçuk ay sonra, muhalif partinin basılan şubelerinin kapatılmasına Ankara istiklâl Mahkemesi karar verdi…. … … … Yedi gün sonra “Memurlar şapka giyecek” emri çıktı. 26 Aralık’ta eski medeni tarihin yerine İsa’nın doğumuyla başlayan Frenk tarihi kabul edildi.
Bundan sonra  kısa aralıklarla İsviçre Medeni Kanunu, İtalyan Ceza Kanunu yürürlüğe girdi. … … ..
… …18 Mayıs’ta, Şeyh Sait İsyanı yüzünden kurulan İstiklal Mahkemelerinin çalışma süresi 7Mart 1927’ye kadar uzatılmış, bu karar, başkaldırmanın bastırılmasından tam on üç ay üç gün sonra alınmıştı. Daha önemlisi, kurulurken idam yetkisi tanınmamış olan Ankara İstiklâl Mahkemesi’ne bu yetkinin verilmesiydi. Artık bu mahkeme, sekiz ay yedi gün sürece avukatsız adam yargılayacak, Yargıtaysız … adam asabilecekti.
… ..
.. … Batılılaşma.. .. Batılıları okşayarak, etekleyerek memlekete çağırdık. Bunların burada, gizli, açık kum gibi örgütü var. Bu örgütler idareci kadroların her basamağıyla ilinti kurmuş. Çoğumuz çocuklarımızı bunların okullarında okutup, yüksek tahsil için bunların memleketine yolluyoruz. …
… … Bekirağa Bölüğü… ..Karakol Cemiyeti … ..
… …Güçlerini yüz yıllar boyu yitirmemeleri sırasında sinmeyi bilmelerindendir. Baskı çok sert geldi mi , hiç direnmezler. .. ..elverir ki , locaların gücü  silinmesin büsbütün. Babasına yapamadıklarını oğluna yaparlar. … Söz gelimi, Ali Kemal masondu. Kurtaramadılar. Oğlunu ileride çok önemli bir makama çıkmış görürsen şaşırma … …
… Sözgelimi Makedonya’da Hüseyin Hilmi Paşa’nın komutasına verilen on bin kişilik ordu, dıştan İngiliz-Fransız, içten alman kontrolündeydi Manastır cuntası … Miralay Sadık … Vehip … İngiliz cuntasıdır. Arnavutların toplanıp. Hürriyet istemeleri resmen İngiliz oyunu… Selanik masonluğunun çoğunluğu İngilizci… Buna karşılık Selanik cuntası, Enver-Talat Almancı… Hürriyeti İngilizciler ilan ettiği halde, neden iktidar son hesaplaşmada bizde kaldı bi,l bakalım? Selanik, Avusturya’nın serbest limanıydı. … …. Ordu, yirmi beş yıldan beri Almanların eğitimindeydi. … İstanbul’da Türk gençliği İngiliz arabasına koşuldu. Boşuna değil … .. Almanların desteğiyle, avcı taburlarını kullanarak 31 Mart’ı çıkarıp Abdühamit’i alaşağı etmeseydik, silinip süpürülmüştü Selanik cuntası… 31 Mart … ..
-Bizim marifetlerimizdendir. Düşünsene, en güvendiğimiz subayların komutasındaydı bu taburlar…
… “Anadolu-Bağdat demiryolunun döşenmesine sonuna kadar karşı duranların başındaydı” desem … … Abdülhamit’in indirilmesi, Alman politikasını bırakıp Hürriyet’ten sonra, İngiliz politikası gütmek istemesindendir…. … … Abdülhamit’i indirip Reşat’ı bindirmek hiçbir yerli hesabın sonucu olamaz. … … Devleti dinamitlemekti bu, ancak yabancı güçlerin işine gelirdi. Balkan yenilgisi olağan değildir. Alman oyunudur.Dediğim gibi, yirmi beş yıldır ordumuzu Almanlar eğitiyordu.Bütün birliklrimizde danışmanları vardı.
-Ne umdular yenilgimizden.
-Kendimize karşı güvenimizi yitirecektik.Yabancılarla içişli dışlı oldun mu, sana, milli politika güttürmezler. …. Balkanlar’da yenseydik, başarısı ordumuzu eğiten Alman heyetinin olacaktı…. … … Alman elçisi Amiral Sason’un İstanbul’u yakacağı tehdidi … … Abdülhamit zamanının Ermeni kırımlarında, suç ortaklarımız Rus çarıyla İngiliz hükümetleridir. Bizim kırımının baş suçlusu da Almanlar… … .. ticarette Ermeniler .. kesilecekler ki Almanlara iş sahaları açılacak…  bunca Hıristiyan kardeşleri doğranırken nerdeler?.... Bizim alık Cemal Paşa Suriye’de Arap vatanseverlerini astı… …
-Herkes savaşın sonucuna göre bir plan kurmuş….Bunun için ip parasıyla cellat ücretini bizim Büyük Cemal Paşamıza ödetiyor…
-Bilinmez mi? 1914’te , yabancıların altı bin okulu vardı, Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde… …Niçin bunca parayı harcıyorlar? … .. .. En değersiz imtiyaza dokunayım, desen, gök başına yıkılır. Kanlı bıçaklı düşmanlar birleşiverir sana karşı ..
.. İmparatorluğu elimize geçirdiğimiz zaman nüfusu 35 milyondu. … kağıt üstünde de olsa bir milyon sekiz yüz bin kilometrekare toprağı vardı. Sınırları Kongo’yu, Sudan’ı, Eritre’yi, Somali’yi, içine alıyordu. Tunus, Fas, Libya, Mısır, Kıbrıs resmen kaybedilmiş değildi. Bu koca imparatorluk bizim elimizde ölmüştü…. … kurtlar boğuşmasına girip yenik düştük. Kurtlukta düşeni yemek kanundur….
… … bu halifeliğin kaldırılması işi, görünürde, bizden çok Müslüman sömürgeleri olan büyük devletlerin işine gelse gerek … ….  “Halifelik sürülüp çıkarılırken, Fener Patrikhanesi’nin bırakılmasına akıl erdirmek zordur”.. .. “Nitekim, dedi.Türkçeden başka dil bilmeyen Anadolu Rumları gönderildiği halde, İstanbul’un Feneryot Rumları neden bu işin dışında tutuldu?” .... “Tekkeler kapatıldığı halde, mason localarına niçin dokunulmadı? … …
-… “Osmanlılığın bütün iyi yönlerinin reddedilmesine karşılık, dış borçlarının yüklenilmesine, doğrusu akıl erdirmek zordur…. …
Değerlendirme; tarihin derinlikleri sorularla dolu. Soruları ortada bırakmak yerine gerçeklerin üzerine gidilmesi … İncelenmeyi bekliyor. Günümüzde de soru soranların bir bölümüne tarihte de şehit olduğumuz sıfatlar yapıştırılmaya çalışılmıyor mu? Üniversitelerimizin, sosyal konularda uzmanlaşan bilim adamlarımızın da tarihi ve bugünü mukayeseli olarak incelemeleri yarar sağlayamaz mı? Günümüze baktığımızda; nerede hata yaptık diyebiliyor muyuz? Başkalarını sorgulayabildiğimiz kadar, kendimizi de sorgulayabiliyor muyuz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder