28 Kasım 2014 Cuma

Yarım Asırlık Asker – cilt ıı *

Son olarak Kara kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan E.Orgeneral M.Hikmet Bayar’ın iki ciltten ve toplam 1270 sayfadan oluşan anıları çoğunlukla bir ceride (tarih ve yer vererek yaşananların sıralanması) anlayışı ile kaleme alınmış. Bu anlayışın okuyucuyu sıkabileceği göz ardı edilmiş. Askerlik yaşamına ilgi duyanların bile sabır ve kararlılık göstermeleri halinde ikinci cildin sonunu bulabileceğini ifade edebiliriz.
Anıların yazıldığı 1937-1996 yılları arasındaki döneme ait önemli olayların bilinmeyen arka plânlarını aydınlatıcı ve okuyucuyu bilgilendirici ayrıntı ve değerlendirmelerin verilmesinden kaçınıldığı izlenimi ediniliyor. Çoğunlukla yaşananlar paylaşılmış. Yorum, eleştiri ve geleceğe dönük öneriler yok denecek kadar az.
Ülkenin kaderinde rol oynayan ve son olarak Kara kuvvetleri Komutanı
makamında bulunan bir devlet adamının kırk yedi yıllık uzun askerlik hayatı sırasında edindiği tecrübelerini eleştirel bakış açısıyla kaleme alması ve geleceğe ışık tutması beklenirdi.
Bu beklentiye sadece 1992’de meydana gelen Erzincan
depremi ile ilgili değerlendirmelerle cevap verilmiş. Deprem sonrasında yurtdışından gelen kurtarma ekiplerinin çalışmaları ve kullandıkları malzemeler örnek verilerek kaleme alınan “Edinilen Tecrübe“ başlıklı değerlendirmelerin sadece sivil yaşama ilişkin olması dikkati çekiyor. Kırk yedi yılın sonunda sadece Kızılay’a yönelik eleştiri ve edinilen tecrübelerin yansıtılması “yeterli mi?” diye sormadan edemiyorsunuz.
Kırk yedi yıllık askeri yaşamını anlatırken; içinde bulunulan kurumla ilgili olarak “etliye sütlüye karışmadan” ve geleceğe ışık tutacak değerlendirmeler yapmadan tarih ve yer vererek yaşananların sıralanması kitabın çekiciliğini olumsuz etkilemiş.
Özellikle yüksek rütbelere denk gelen ve ülkemiz başta olmak üzere dünyada kilometre taşı sayılabilecek tarihi olaylara ilişkin başlıkların değerlendirmelerle zenginleştirilmesi beklenirdi. Mevcut hali ile bile büyük emek verilerek hazırlanan kitap (iki cilt) bu şekilde bir başvuru dokümanı haline getirilebilirdi. Örnek vermek gerekirse:
-Büyük karargâhlardaki çalışmalara, anket sonuçlarına.
-Liyakat- sadakat kriterlerinin daha etkin çalıştırılmasına,
-Performans ölçümüne,
-Emsallerine göre kıt’a görev süreleri az olanların farklılıklarına,
-Son otuz yılda Silahlı Kuvvetlerin gayretlerinin çoğunluğunun ayrıldığı OHAL ve İç Güvenlik birliklerinde hiç görev yapmamış, diğer bir deyişle olayların canlı olarak yaşandığı sahaya hiç çıkmamış rütbelilerin durumlarına,
-Her rütbedeki askerin mesleki ve insani boyuttaki gelişimine,
-Kuvvet ve Genelkurmay Karargâhı Personel Başkanlıklarında görev yapanların özelliği olan sınavlar, atama yerleri ile yükselme konularında kendilerine sağladıkları avantajlara,
-Silahlı Kuvvetlerin devlet hayatındaki yerine,
-Milletin değerleriyle uyum sağlanmasına, buna bağlı olarak İç Güvenlik Harekatı icra eden birliklerin başarısını doğrudan etkilediği vurgusu yapılan “Halkın Desteğinin Kazanılması” hususunda yaşananlar kadar bu konudaki aksaklıkların nedenleri ve çözüm önerilerine,
-Millet (çarıklı erkân-ı harp) nazarındaki saygınlığının artırılmasına,
-Askeri okullar ve sonraki meslek hayatından emekliliğe kadar insan kaynaklarının etkin kullanımına,
-1988-1990 arasında iki yıl süren Ankara Garnizon Komutanlığı sırasında edinilen Mamak Askeri Cezaevi ile ilgili şayiaların arka plânına,
-Körfez Harekatı sırasındaki gelişmelere,
-Muharipliğin özendirilmesi için öngörülen tedbirlere,
-Ödül ve başarı belgelerinin arazide fiilen görev yapanlar ve masa başında görev yapanlar arasındaki mukayesesine,
-Rütbeli personelin bir bölümünde
izlenen; kıt’a görevleri yerine özellikle yabancı dil bilgisi gerektiren görevlere yönelik aşırı çabalarına,
-Rütbeler yükseldikçe daha belirgin hale gelen hediyeleşmede ölçünün kaçırılmasına ve bu iş için kantin gelirlerinin kullanımına,
-Emekli personelden sağlanabilecek katkılara yönelik eleştiri ve çözüm önerilerine daha fazla yer verilebilirdi.
* E.Org.M.Hikmet Bayar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder