27 Ekim 2015 Salı

İvan Denisoviç’in Bir Günü *

Aleksandr İsayeviç Soljenitsin’in kalem aldığı ve Stalin (1878-1953) dönemi Sovyetleri’ndeki toplama kamplarında yaşanan acılar  157 sayfaya sığdırılmaya çalışılmış. yaşananlar 1940’lara ait. Okudukça demokrasi ve özgürlüğün anlamını, önemini bir kaz daha anlıyoruz. Liderlerin kendi halklarına yaptığı eziyetlerin sınırlarının zorlandığı bir dönemi anlamak için kitaptan kısa alıntıları paylaşalım:
-Suhov çanağın dibinde kalan lahanaları yemeye başladı. İki çanak çorbada yanlız bir parça patates düşmüştü payına.... ..Patates de ne patatesti ya! Orta boyda, don çalmış, sertleşmiş, tatlımsı bir şey. Balık derseniz, yok gibi bir şeydi. Bel kemiğine yapışmış ufak et parçacıkları... Gene de bütün kılçıkların, solungaçların etini sıyırıp özünü emmek yararlı bir şeydi. ... ..
-“Nereye?”
-“Kendin daha iyi bilirsin.”
-... .. Başka ne yapabilirdi ki! Kamp hapishanesini ... .. biliyorlardı. Duvarları taştı., tabanı çimento. Hücrelerde pencere yoktu. Odalarda soba yanardı ama içerisi ısınsın diye değil, duvarlardaki buz erisin de döşemede su biriksin  diye... Kuru bir tahta üzerinde yatan cezalının sabaha kadar dişleri birbirine vururdu... Günde 300 gram ekmek; üçüncü, altıncı, dokuzuncu günlerde de birer çanak sebze çorbası verirlerdi, hepsi o kadar...
-On gün , dile kolay! ... Burada on gün hücreye kapatılmak insanın ömür boyu sağlığını yitirmesi demekti. En azından verem olur, hastane köşelerinde sürünürtdü.
-On beş günlüğüne kapaılanlar ise cezanın sonunu göremeden kara toprağı boylardı.
-Onun için b uradakiler hücreye düşmedikleri sürece kendilerini  mutlu sayarlar, düşmemek için dua ederlerdi. ... ..
-... .. “ Ne o, lapacılar, soğuktan pek mi korktunuz? Anlaşılan, siz daha Sibirya soğuğu görmemişsiniz. Hadi, çıkın da kurt güneşinde ısının....  ..
-Şuhov’un memleketinde ay ışığına şaka yollu “kurt güneşi “derlerdi. ... ..
--... ..“Öyle değil; İvan Denisoviç. Az dua etiğiniz için istekleriniz yerine gelmiyor. İnsan durmadan dua etmeli. Sağlam bir inancınız varsa duanızla dağları yerinden oynatırsınız.”... ..
-Şuhov sessizce tavana bakıyordu. O sırada özgürlüğü kendisinin de isteyip istemediğini bilmemekteydi. Kampa

24 Ekim 2015 Cumartesi

Kulak âşık Olurmuş Gözden Evvel *

-Sema Maraşlı önceki kitaplarında olduğu gibi; iletişim becerilerinin artırılmasını destekleyici öykülerle hazırlamış kitabını. Kısa alıntılardan dersle çıkarmak mümkün;
-... .. Bir erkeği tenkit edersen senden uzaklaşır. Bir erkeğin, tenkidini kabul edeceği tekk kadın annesidir. ... .
-Emrederek konuşma. Erkekler bundan nefret eder. Yapacaklarını sürekli ona hatırlatma. Bir de sözlerinin altındaki mesajlara dikkat et. Sen ne diyorsun kocan ne anlıyor? Önemli olan onun ne anladığı. ... ..
-Erkekler için sevgi, kabul görmektir, ekseriyetle. Olduğu gibi sevilmek ister erkekler. Eşlerinin onları eleştirmesine pek tahammülleri yoktur, çünkü sevilmediklerini düşünürler ve ayrıca kendilerinin değiştirilmeye uğraşılmasından hiç hoşlanmazlar. kadınların da en büyük isteği kocasını değiştirmektir.
-Bir de şahsi tercihler, istekler vardır. Erkekler çok önemsediği konunun karısı tarafından da önemsenmesini ister. ... ..
-Biriktirdiğimiz kırgınlıklar, kızgınlıklar, hayat enerjimizi tüketiyor, bizi ağırlaştırıyor. ... ..
-Affetmedik ama usulen konuşuyorsak yaptığını hatırladığımızda ya da onu gördüğümüzde sinirleniyorsak, sadece kendimizi kandırıyoruz demektir. Böyle hilelerle boş yere kendimizi kandırmayalım. Bizden istenen affetmemiz. Affetmek kendimize yapacağımız en büyük iyiliktir. Affetmemek ise kendimize yaptığımız en büyük kötülük. ... ..
-Affedebilmenin en iyi yolu kızmak yerine acımak. ... ..
-...  .. sevdiğimizi sürekli peşimizde bir koşar, iki koşar, sonra yorulur. Kaçar gibi yaparken bir dönüp bakarız ki kovalayan filan kalmamış, sevdiğimizi kaybetmişiz. ... .
-Kişiye göre formül üretebilmeliyiz. Yüz ki,şiye aynı formülü uygulamamalı, yüz kişi için yüz çeşit formülümüz olmalı. Bu formülleri geliştirirken de karşımızdaki insanı tanımalı veona göre formül oluşturmalıyız.
-... .. Ayşe’de işe yarayan formül Fatma’da aksi tesir yapabilir. Ya da eşinizle ilişkilerinizde beş yıl önce işinize yarayan mutluluk formülü , sizin için artık mutsuzluk sebebi olabilir. Siz ya da eşiniz değişmişsinizdir, o zaman formülünüzü değiştirmeniz gerekir. Ciddi iş, dikatli olmak gerekir. ... ..
-Her kadının içinde de küçük bir kız vardır hiç büyümeyen. Erkeğin arada bir o küçük kızı şımartması, sevindirmesi

23 Ekim 2015 Cuma

Stres ve Başa Çıkma Yolları *

“Hayatı doyumlu ve başarılı yaşamanın ön şartı alternatifler yarabilmektir. Alternatif yaratmak için de zekâ, bilgi, cesaret ve istek gerekir. İşte bu kitap sağladığı bilgiylei istek duyan insanlarda alternatif yaratma cesaretini doğurmak amacıyla kaleme alınmıştır.” diyor kitabın önsözünde, yazarları Acar ve Zuhal Baltaş.  Kitap 327 sayfa. İlgi duyanlar için doyurucu bilgiler var. Kitabı okumayı gerektirecek ve dikkati çeken kısa alıntıları paylaşalım:
-... .. 20.Yüzyılın hastalıkları da insanı hemen öldürmeyip, hayatını karartan bir gölge gibi her an varlığını hissettirmektedir. İnsanı yakın duygusal ilişkilerden uzaklaştıran, verimliliğini düşüren ve en önemlisi hayatta aldığı zevki azaltan bu gölge, tıbbın çeşirli dallarında çalışan birçok bilim adamına göre “stres”tir. ...  .. stres sırasında verilen ilk tepki, canlının canlılığını sürdürmek amacını taşır. İnsan gerçek bir tehlike karşısındaysa , salgılanan adrenalin ve diğer hormonlarla başlatılan faaliyet ve depolardan harekete geçirilerek kana verilen yağ ve şeker, hayatı korumak için yapılan mücadele sırasında amacına uygun olraka kullanılır.Bedende yaratılmış alarm durumuna göre, insan koşar, mücadele eder, varlığını veya elindekini savunur ve böylece beden içinde bu amaç için hazırlanmış olan maddeleri kullanır.
-... .. beynimiz çağın hızla değişen ve gelişen problemlerine uyarken, bedenimiz bu konuda geride kalmakta ve canlılık tarihinin içinden geliştirip getirdiği tepki zincirini kullanmaya devam etmektedir.... ..
-... ..Esas amaç bu olmasa bile, din birçok açıdan son derece mükemmel bir psikoterapi rolü oynamıştır. ... ..
-Eski hekimler, fizik (bedensel) hastalıkların duygularla ve kişisel ilişkilerle çok yakın bağlantısı olduğunu bilirler ve iyileşmeyi sağlayacak olanın, hastanın morali ve hastaya yakın kişilerin ona olan tavrı olduğunu bilip, bunları yerine göre güçlendirir, yerine göre yönlendirirlerdi. ... ..
Endüstri Toplumunda Stres
Stres ve İnsan
-... .. Uyku ve dinlenme vucudu onarabilir. ... ..
Stresin Sebep ve Sonuçları
-... .. Strese karşı verilen tepkiler uzun bir zaman dilimi içinde kronik hastalıkların gelişmesine zemin hazırlar. ... ..

17 Ekim 2015 Cumartesi

Diriliş *

Lev Tolstoy (1828-1910) yaşadığı dönemin Çarlık Rusya’sını anlatıyor. İyi Fransızcası ve okuduğu Voltaire ve J. J. Rousseau’nun etkisinde kalarak yazdığı anlaşılan “Diriliş” romanı ile yaşananları sürükleyici bir dille analiz ediyor. Roman kahramanları Prens Dimitri Nekliudof ve Katerin Maslova’nın yaşadıkları, Prens’in değerlendirmeleri günümüzdeki yönetim kadrolarına da ayna tutuyor. Kısa alıntıları paylaşalım:
- ... ..  görüştüğün adamlardan izzet, hürmet görebilirsin, onlardan gerçeği saklayabilirsin; fakat kendini de aldatabilecek misin? ... ..  Delikanlının ruhunu temizleme dediği eyleme girişmesi ilk defa değildi. Uzun aralıklarla olmakla beraber, zaman zaman pislikler içinde boğulmak üzere olduğunu duyar, son aşamada silkinir ve bir yıkama, maneviyatını temizleme eylemine girişirdi. Bu vicdâni hesaplaşmalardan ve rahatlamalrdan sonra kendine düz ve temiz bir yol seçer ondan ayrılmamaya kesi karar verirdi. ... .. Fakat çecresi her zaman âdetâ haberi olmadan kendini sürükler ve öncekinden daha aşağılara yuvarlanırdı. ... ..
-Hayatının hiçbir devrinde, vicdanıyla bu kadar ayrı bir yönde yol almamıştı. Günün birinde derinlere yuvarlandığını farkettiği zaman ümidini kaybetmiş, artık buradan çıkamayacağını düşündüğü için korkmuştu. ... ..
-Fakat hayır, içinde manevi, hür, bitimsiz, kutsal kişilik işte iyice uyanmıştı; o kişilik kulağına içinden çıkılmayacak girdap olmadığını söylüyordu.
-Sonunda yüksek sesle: “Ne kadar yorucu olursa olsun, etrafıma ördüğüm bütün yalan ve ikiyüzlülük perdelerini yırtacağım. Doğruyu söyleyip, gereğine göre hareket edeceğim. ... ..
-... .. bu yoksullukların, bu cinayetlerin asıl sebebi olan ve toplumun bozuk sistemini kanunlara bağlıyarak elinde tutan ve yaşatan kendisinin de dahil olduğu efendiler sınıfının yaşayışlarındaki eğlenceyi, fuhuşu ve lüksü ve gizli açık felâketleri gördü. Haksızlık, zulüm ortadaydı. ... ..
-... .. Kont kırk senedir Petersburg’da bu kanuna uyarak yaşıyor ve kırk yaşında bakan sandalyesine oturmuş bulunuyordu. Bu bakanlık makamına çıkmak için kendisinde bulunan başlıca özelliklerin özeti şuydu: Bir kere yönetime, kanunlara dair bir kağıdı okuduğu zaman anlamını kavrayabilirdi; sonra yazık yanlışı olmaksızın iyi körü, bir rapor yazabilirdi; daha sonra uygun olan vucudunun verdiği etkiyle yerinde gurur göstermeyi ve

11 Ekim 2015 Pazar

Satranç *

Roman geceyarısı New York’tan kalkıp Buenos Aires’e gidecek olan büyük yolcu vapurunda başlıyor. Stefan Zweig’in sürükleyici bir dille kaleme aldığı 87 sayfalık öykü bir solukta okunabilecek nitelikte. Kısa alıntıları paylaşalım:
-... papaz, okuma yazma bilmeyen öğrencisine iki el oyun için meydan okumaktan kendini alamadı. Mirko onu da rahatlıkla yendi. Ağır ağır düşünüp taşınarak, kararlı bir biçimde oynuyordu, geniş alnını tahtadan bir kez bile kaldırmadı. Ama karşı konulmaz bir kesinlik vardı oyununda; ileriki günlerde ne jandarma çavuşu ne de papaz ona karşı bir el kazanmayı başaramadılar. Öğrencisinin normalde yaşadığı zekâ geriliğini herkesten daha iyi bilecek durumda olan papaz, bu tek yanlı tuhaf yeteneğin daha çetin bir sınava ne kadar dayanacağını ciddi olarak merak etmeye başladı. ... .. , küçük komşu kente götürdü onu, ana meydandaki kafenin bir köşesinde tutkulu satranç oyuncularının toplandığını biliyordu., ... .. Papaz, ... .. kırmızı yanaklı oğlanı kafeden iterek içeri soktuğunda , oturan toplulukta en ufak bir şaşkınlık bile uyanmadı; çocuk satranç masalarından birine çağrılana kadar, ürkek ürkek yere bakarak bir köşede dikildi. Mirko, iyi yürekli papazdan Sicilya açılışı denen şeyi öğrenmediği için, ilk elde yenildi. İkinci elde en iyi oyuncuyla berabere kaldı. Üçüncü ve dördüncü elden başlayarak hepsini birer birer yendi.
-... .. Ertesi Pazar günü öğleden sonra satranç salonu tıklım tıklım doluydu. Dört saat kıpırdamadan satranç tahtasının önünde oturan Mirko, tek sözcük etmeden ve başını bile kaldırmadan oyuncuları birbiri ardına yendi; en sonunda eşzamanlı bir oyunda, tek başına farklı oyuncularla karşılaşması gerektiğini bu cahilin kafasına sokabilmek biraz zaman aldı. ... ..masa masa dolaştı ve en sonunda sekiz elden yedisini kazandı. .....
-McConnor şaşkınlıkla elini taştan çekti ve cennetten inen beklenmedik bir melek gibi yardımımıza koşan adama en az bizim kadar afallayarak baktı. Dokuz hamle öncesinden matı hesaplayabilen birsi birinci sınıf bir profesyonel olmalıydı. ... ..

10 Ekim 2015 Cumartesi

Kurnaz Tilki *

Büyükler için yazılmış romanın çocuklar için kısaltılarak sunulan versiyonu 119 sayfa. 1749-1832 yılları arasında yaşayan Johann Wolfgang von Goethe, uzun yıllar bulunduğu üst  düzey devlet görevlerinde karşılaştığı olayları sürükleyici bir dille küçük büyük herkes için ilginç bir hale getirmiş.... Bu hali ile bile büyüklerin de keyifle okuyabileceği ve yüzyıllar sonra günümüze de ışık tutan ve derslerle dolu bir eser. Kısa alıntıları paylaşalım:
-... .. Tilki... .. işler bildiğin gibi değil Köstebek kardeş. ... .. Ölen ölmüştür artık, bir daha geri gelmez. Ama şimdi bunları bırakalım da başka şeyler konuşalım. Zaman çok kötü, Köstebek dostum, ... .. Aslan Kral bile eşkiyalık ediyor. Hepimiz biliyoruz. Kendisi ortada görünmek istemezse, Kocaoğlan ile Kurt’u öne sürüyor. Onlar aracılığıyla çarpıyor çarptığını. Sözümona hakka hukuka saygılı davranıyor o zaman. Gerçeği tutup yüzüne vuracak bir kişi bile çıkmıyor. Çevresindekilerin hepsi sus pus olup geri çekiliyor. Peki neden? Çıkarları var da ondan.Zarara uğradın mı, yakınsan da boşuna. Vakit öldürmekten başka işe yaramıyor. İyisi mi başka iş bul kendine. Elinden kaçırdığın, kaçtı gitti demektir. Büyük balık, küçük balığı yutar derler. ... .. Yakınmalarımıza kulak veren de olmuyor.... Efendimiz Aslan ya, en güçlü o. Bu yüzden neyimizi istese el koyabilir. Onun suçu değil, şanındandır. Bizler adamlarıyız, köleleriyiz. Nemiz var, nemiz yoksa kendi malı biliyor.

-... ..Bizim Kral özellikle kimleri sever senve? ... .. Kendine pay verenlerle, kendisine kul olanları sever. ... ... Çalan, çırpan ve soyan ... .. Hırsızın küçüğüysen, aman vermezler sana, canına okurlar. Ama büyük çapta hırsızsan, o başka. Ülkeleri, sarayları yönetmek senin işin olur o zaman. ... .. Birçokları böyle davranıyorsa, herhalde doğru yoldur, diyorum ... ..
-Gerisi romanda... ..

8 Ekim 2015 Perşembe

Noel Şarkısı *

Hayat dersi veren bir çocuk romanı. Büyükler de zevkle okuyabilir. Roman kahramanı Scrooge, son derece acımasız, pinti, iğrenç, taşyürekli kötü bir ihtiyardır. Bir Noel gecesi başına gelenlerle başlıyor olaylar... .. eski ortağının hayaleti karşısına çıkar ve sürükleyici öyküsü başlar... .. 
-Hayalet’in kendine özgü, cehennemsel bir iklimle sarılı olmasından da insana dehşet salan bir şey vardı. Scrooge bu iklimi hissedemiyor ama açıkça görüyordu. Çünkü hortlak hiç kıpırtısız oturmakla birlikte, saçı sakalı, püskülleri hâlâ bir fırından çıkan sıcak buhara tutulmuşçasına dalgalanıp durmaktaydı. ... ..
-Hava, yerlerinde duramaz gibi telaşla oraya buraya  koşuşan, çırpınarak inleyen hortlaklarla doluydu. Her biri Marley’in hortlağı gibi zincirlerle kuşanmıştı. Üç beşinin birbirine bağlanmış olduğu da görülebiliyordu (ki bunlar suçlu hükümetlerin üyeleri olabilirdi). Hiç zincirsizi yoktu. Scrooge birçoklarını sağlıklarından tanıyordu. Örneği ayak bileğine koskocaman demir bir para kasası bağlanmış olan, beyaz yelekli, yaşlı bir ruhu eskiden çok iyi tanırdı. Ruh şimdi aşağıda, bir kapı eşiğinde oturan yoksul bir anayla kucaktaki bebesine erişip yardım edemediği için acı acı ağlıyordu. ... ...
-Devamı kitapta... ..
-Scrooge çevresine bakınca ellerini birbirine kilitleyerek, “Ulu Tanrım!” dedi. “Benim büyüdüğüm yer burası! Çocukluğumun burada geçti!” ... ..
-Ruh, “Bütün bunlar gelmiş geçmiş şeylerin gölgeleri, “ dedi. “Bizi görmüyorlar bile!” ... ..
-... .. Hayalet ürpertici bir sessizlik içinde ağır ağır yaklaşmaktaydı. İyice yaklaşınca Scrooge dizüstü çöktü, bu Hayalet çevresine bir karanlık ve gizem saçar gibiydi. ... ..

Millet ve Türk Milliyetçliği *

Millet kavramını irdelemek isteyenler için kaynak kitap niteliğinde... .. ilgi çekici notlar tarihi gelişimi hatırlamamıza ve anlamamıza katkı sağlıyor... .. ulusların oluşumundaki dil, din ve hatta mezhep farklılıklarının etkileri inceleniyor... okudukça günümüzdeki sorunların altında yatan nedenleri anlamak kolaylaşabiliyor... .. kitap 213 sayfa.
-Kısa alıntılarla örnekler vermeye çalışalım:
-... .. Galyalılar, Franklar, Burgındlar, Vizigotlar ve Normanlar gibi değişik kavimler birleşmiş, tarih içinde bütünleşerek Fransız  milletini ortaya çıkarmışlardır.  Kelt, Anglosakson, Norma kavimleri İngilizleri; Germen, Slav, Latin kavimleri de Almanları oluşturmuşlardır. Buna karşılık bir kavmin bölünmesiyle ortaya çıkan milletlere örnek olarak Latin kavminin parçalanıp gelişmesiyle İtalyanlar ve İspanyolların , Cermen kavminin bölünmesiyle de Almanların, Dnimarkalıların, Hollandalıların farklı milletler haline gelmeleri gösterilebilir. ... ..
-Batı emperyalizminin ortaya çıkardığı milletlerden de söz etmek gerekir. Gemicikliğin geliştiği on altıncı yüzyıldan itibaren Batılı miletlerin bazıları deniz ötelerine göçtüler. Kuzey Amerika’yı İspanyollar ve Portekizliler bölüştüler. Güney Afrika Holandalıların (Detch) vatanı oldu. Avustralya ve Filipinler’e de İngilizler yerleştiler. ... ..
-Brezilyalıların Portekizce diğer Güney Amerikalı milletlein İspanyolca konuşmalarına rağmen ne Brezilyalılar kendilerini Portekiz, ne de Güney Amerikalı diğer milletler kendilerini İspanyol sayarlar. Amerika Birleşik Devletleri’nin vatandaşları da İngilizce konuştukları halde hiçbirinin aklına İngiliz olabileceği geçmez.
-Dili başka unsurların, meselâ dinin etkilediği de olur. Doğu Roma  İmparatorluğu’nda Ermeni, Arnavut, Makedon, Bulgar, Peçenek Türkleri gibi Hristiyan milletler önce dillerini kaybettiler sonra aslî unsurla bütünleştiler. Bunda aynı dinden olmaları rol oynamıştır. Dinin dili etkilemesine dair Osmanlı toplumunda çok dikkat çekici örneklerle karşılaşıyoruz. Osmanlı’da Müslüman iki Boşnağın , Müslüman Arnavutun çocuğu kendi dillerini muhafaza eder, Türkçe ile de geniş Osmanlı toplumuna katılırdı. Müslüman bir Boşnakla, Müslüman bir Arnavut evlenince, ana dillerinde anlaşamayacaklarından, evde Türkçe konuşurlar, dolayısı ile çocuğun anadili Türkçe olurdu. Oysa Müslüman olmayan tebada bu durum farklıbir mahiyet arzederdi. Bir Rum’la, bir Bulgar’ın evliliğinden doğan çocuk, anne-babasından hangisinin sülâlesi içinde büyüyorsa, o sülâlenin dili çocuğun anadili olurdu. Türkçe ikinci dili idi. ... ..