..
.
Halep
hakkında uzun uzun sorular yönelten Leyla Hanımefendi’ye teyzesi tatlı tatlı
Halep’teki yaşamı, imparatorluğun uç viayetlerindeki havayı anlatıyordu. Hadiye
teyzesinin bazı üzücü olayların sıklaştığı yolundaki sözlerini ise ilk kez
duyuyordu. Halep’teki tedirginlik, İmparatorluk aleyhine gizli gizli cephe
alınbmakta olduğunu duyunca şaşırmaktan kendini alamadı. Leyla Hanımefendi de “İstanbul’un
havasında da kara bulutlar dolanmakta deyince büsbütüb şaşırdı Hadiye. Bu gibi
sözler Halep’te olsun, dönüşlerinden sonra kendi evlerinde olsun hiç konuşulmamıştı.
Neler oluyordu memleketlerinde?
Teyzesi
neler söylüyordu aziz dosuna?
“Selanik’te
de yine o tuhaf rügârlar esmekte. Gerek benim gerekse kardeşlerimin
çiftliklerine Bulgar ve Rum çeteciler baskınlar düzenliyorlarmış. Doğrusu Paşa
da ben de için için tedirginlik duymaktayız. Vakıa şimdilik bizim adamlarımız
onlarla başa çıkıyorlarmış ama her geldiklerinde arkalarında bir zarar bırakıyorlarmış.
...
..
Enis Paşa’nı Vefatı
...
.. Henüz genç sayılacak bir yaştaydı. Hiçbir suçu yoktu, çarpık hiçbir şey yapmamıştı.
Padişahına saygılı ve bağlıydı. Nedenler daima gizlerin karanlıklarına
gömülürdü. Hiç belli olamazdı bu gibi işler, Yalnız bilinirdi ki, padişahın en
gözde kumandanı, yüksek mevkideki bir Nazır Paşa’sı günün birinde azledilir,
sürülür, hatta idam edilebilirdi.Kulaktan kulağa duyulan dedikoduların da gerçek
sebebi hiçbir zaman öğrenilemezdi.
Bu
oyunları oynayanlar, Yıldız Sarayı’nda padişahın çevresini saran dalkavuklar ve
hafiyelerdi. Gözdeleri düşürebilir, hiç gözde olmayanların yıldızlarını
parlatabilirlerdi. Daha bir yıl öncesi Enis Paşa, yeğeni Hadiye’yi evlendirirken
kendisine ve eşine övücü sözlerle iltifat edilerek birinci derece nişan
gönderilmişti.
Daha
bu önemli armağanların sevinç gülümsemeleri yüzlerinden silinmeden başlarına
gelen felaket, onları şaşkına çevirmişti. Bu hiç beklemediği hadise, Enis Paşa’yı
ezmiş, üzüntüsü bir çığ benzeri büyüyerek dayanılmaz olmuştu. Paşa sonunda
yatağa düşmüştü. Kendisi de bu iç çöküntüsünün altndan kalkamayacağını
anlamıştı. Gerçi
Allah’tan gelen kazaya, rzadan başka çare ama bu Allah’tan gelen kaza değildi ki rız gösterebelesin. Bu fitne ile hazırlanmış bir felaketti.Bu oalydan sonra konaktaki hayat değişti. ... ..
Allah’tan gelen kazaya, rzadan başka çare ama bu Allah’tan gelen kaza değildi ki rız gösterebelesin. Bu fitne ile hazırlanmış bir felaketti.Bu oalydan sonra konaktaki hayat değişti. ... ..
Yunan
ve Bulgar çeteleri sık sık çiftlieğe
baskı yaparak sogunlar düzenliyordu. Mısır’daki vakıflardan gelen
yıllıklar henüz kesilmemişti ama kırpıla kırpıla küçülmüştü.
Enis
Paşa, maddi sıkıntıların verdiği üzğüntülere bir de hiçbir dayanağı olmayan
debeplerden dolayı padişahın gözünden düşürülmesinin onur yarası eklenince,
kendisini ayaakta tutan gücünün tükenişini engelleyememişti. Bir köşeye
koydukları pek fazla olmayan ihtiyaç akçeleri tükeniyordu. ..Artık yatağından
kalkmıyor, hatta hiç bırakmadığı namazını bile yatağında kılmaya gayret
ediyordu.
Bu
arada memleket sıkıntılar geçiriyordu. Osmalı İmparatorluğu’nda çöküntü devri
başlamıştı. Konağın mali durumu bozulurken, bir yandan da Selanik’ten göç eden
yakın akrabalar konağa geliyorlardı.Böylece para ihtiyaçları artıyor fakat
kaynakları kurudukça zorunlu kısıntılara gidiliyordu. ...
Vehbi
Bey Selanik’in Priştine kazasınaTarirrat Müdürü tayin olmuştu. Teyzesi, “İlk
memuriyet daima böyledir. Biz de evlendiğimizde Paşamın rütbesi vardı ama
memuriyetler küçükten başlar, yavaş yavaş, kıdem kıdem yükselir” diyor ve bu
memuriyetin pek uzun sürmeyeceğini tahmin ettiğinden fazla eşya götürnelerine
gerek olmadığını sözlerine ekliyordu. ... ..
Selanik’e Dönüş
Çömlekçi Çiftliği'ni Ziyaret
Aile Büyüyor
... .. Priştine ... ..Selanik Muhacirin Müdürlüğü ... .. İstanbul'a göç kararı ... ..
Değişimin Habercisi Günler
İstanbul'da Yeni Hayat
... .. İttihat ve Terakki Fırkası... .. memleketlisi Ziya (Gökalp).... ..Meclis-i Mebusan Siverek Mebusu ... ..
Beşiktaş'taki Ahşap Ev
Madam Mektebi
... .. vatan şairi Mehmet Emin Bey (Yurdakul)... ..
Tuzbaba Yokuşu'ndaki Yıllar
... .. Seim Sırrı Bey (Tarcan)..... İstanbul, muhacirlerin akınına uğramıştı... .. Çanakkale, birçok ailenin erkeklerini yutmuştu... ..eşyaları artık para etmiyordu. Alıcılar mücevherat ve altın ziynet eşyaları istiyorlardı.. ... Hilal-i Ahmer Cemiyeti ... ..
Umut Balıkesir'de Fatih Yangını
İstanbul İşgal Altında
Anadolu'ya Kaçış
... .. Diyarbakır'a gidiyorlardı ... ..Gemileri Samsun Limanı'na demir attığında... ..Amasya'ya vardıklarında ... .
Unutuluşun Acısı
... .. Hekimhan'da unutulmuşlardı ... .. Malatya'ya vali vekili ... ... .. Alanya kaymakamlığına tayin ...
Son Toprağa Doğru
... .. eğer karayolu olsaydı, Antalya beş-altı saatlik mesafedeydi. Ne yazık ki ulaşımsadece deniz yoluyla sağlanabiliyordu. o yolcu vapuru da Alanya'ya ancak on beş günde bir veya ayda bir uğruyordu. ... .. Annemi ne kadargöreceğim geldi ... ..
...Ben artık çok başka düşünür oldum. İnsanlar için çok şey gerekli değilmiş. Artık meselelerimiz küçüldü. İnsanlar kayıpları büyük olunca elindeki az şeyleri çok seviyor.
Yorgun Yıllar
Çömlekçi Çiftliği'ni Ziyaret
Aile Büyüyor
... .. Priştine ... ..Selanik Muhacirin Müdürlüğü ... .. İstanbul'a göç kararı ... ..
Değişimin Habercisi Günler
İstanbul'da Yeni Hayat
... .. İttihat ve Terakki Fırkası... .. memleketlisi Ziya (Gökalp).... ..Meclis-i Mebusan Siverek Mebusu ... ..
Beşiktaş'taki Ahşap Ev
Madam Mektebi
... .. vatan şairi Mehmet Emin Bey (Yurdakul)... ..
Tuzbaba Yokuşu'ndaki Yıllar
... .. Seim Sırrı Bey (Tarcan)..... İstanbul, muhacirlerin akınına uğramıştı... .. Çanakkale, birçok ailenin erkeklerini yutmuştu... ..eşyaları artık para etmiyordu. Alıcılar mücevherat ve altın ziynet eşyaları istiyorlardı.. ... Hilal-i Ahmer Cemiyeti ... ..
Umut Balıkesir'de Fatih Yangını
İstanbul İşgal Altında
Anadolu'ya Kaçış
... .. Diyarbakır'a gidiyorlardı ... ..Gemileri Samsun Limanı'na demir attığında... ..Amasya'ya vardıklarında ... .
Unutuluşun Acısı
... .. Hekimhan'da unutulmuşlardı ... .. Malatya'ya vali vekili ... ... .. Alanya kaymakamlığına tayin ...
Son Toprağa Doğru
... .. eğer karayolu olsaydı, Antalya beş-altı saatlik mesafedeydi. Ne yazık ki ulaşımsadece deniz yoluyla sağlanabiliyordu. o yolcu vapuru da Alanya'ya ancak on beş günde bir veya ayda bir uğruyordu. ... .. Annemi ne kadargöreceğim geldi ... ..
...Ben artık çok başka düşünür oldum. İnsanlar için çok şey gerekli değilmiş. Artık meselelerimiz küçüldü. İnsanlar kayıpları büyük olunca elindeki az şeyleri çok seviyor.
Yorgun Yıllar
*Bir İmparatorluk Çökerken... & Cahit Uçuk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder