14 Ocak 2023 Cumartesi

Binbir Gece Masalları cilt4/1*

Yüzlerce yıl boyunca, Çin’den Kuzey Afrika’ya uzanan ve çin, Çin Hindi, İran; Irak, Türkiye, suriye ve Mısır’ı kapsayan bir alanda anlatılan Binbir Gece Masalları, ilk kez Antoine Galland tarafından düzenlenip Fransızcaya çevrilerek (1704-1 12 cilt) dünyaya tanıtıldı. Bugüne  kadar bellibaşlı bütün dillere çevrilen bu masallar, Galland’dan çok daha öncesinden başlayarak, edebiyattan müziğe, sinemadan baleye kadar bütün alanlarda pek çok sanatçıyı derinliğine etkiledi, defalarca işlendi, yeniden yorumlandı, taklid edildi.


Binbir Gece Masalları, sadece insanların düş gücünü ateşlemekle kalmadı; bilinen en eski örneğini oluşturduğu “çevre öykü” tekniğiyle de, hem geçmişte hem de günümüzde, dünya edebiyatını en çok etkileyen kitapların  başındaki yerini korudu.

… ..


On Üçüncü Kitap

İnci Demeti’nin Öyküsü

Ve Şehrazad Şah Şehriyar’a demiş ki:


Bilginlerin salnamelerinde ve geçmişin kitaplarında anlatılır ki, Abbasi hanedanından El-Mütevekkil ile Harun Reşid’in torunlarından altıncı halife Emirü’l-Müminin El-Mutezid Billah yüksek bir ruha sahip olup güzelliklerle, zerafetle, soylulukla, incelikle, yiğitlik, görkemlilik ve de zekâyla donatılmış; güçten ve gözüpeklikten yana arslanlara denk olduğu gibi deha derecesine ulaşan ince düşüncesiyle de zamanın en yüce şairlerinden biri sayılırmış. Büyük imparatorluğunun işlerini görmesine yardımcı olması için hükümet merkezi olan Bağdat’ta halkın yararlarını korumak üzere efendileri kadar büyük çaba gösteren yorulmak bilmez bir gayretle donanmış altmış veziri varmış. Böylece görünürde en önemsiz olay bile saltanatı altında  bulunan Şam’ın çöllerinden

Magrip’in sınırlarına ve Horasan dağlarından ve Batı Kara Denizi’nden Hindistan ve Afganistan’ın derinliklerindeki sınırlara ulaşan ilkelerde olup biten hiçbir şey ondan gizli kalmazmış.

Bir gün ravilerinden, samimi dostlarından ve içki arkadaşlarından biri olan ve cetlerimizin yadigârı birçok güzel öyküsü ve harika şiirleri ağızdan ağıza dolaşan Ahmed ibni Haldun ile gezerken görkemli ve zarif bir bahçenin orta yerinde uyumlu yapısıyla sahibinin zevkinin inceliğini ortaya koyan bir bina görmüştür. Halife gibi duyarlı gözleri ve uyanık ruhub olanlar için bu bina sözselliğin ta kendisi imiş.

Ve ikisi birlikte evin önündeki mermer sırada oturup gezintilerinin yorgunluğunu, onlara kadar ulaşan ve içlerini zambak ve yasemin kokusuyla dolduran serin yeli soluyarak giderirlerken, birdenbire bahçenin gölgeliklerinden çıkarak önlerinde beliren ayın on dördü kadar güzel iki delikanlı görmüşler. Bunlar, sıraya oturmuş iki yabancının farkına varmaksızın aralarında konuşuyorlarmış. Biri arkadaşına “Dostum, gökler bize, bu harika günün yüzü suyu hürmetine, gelip evimizi ziyaret edecek konuklar sağlasın! Her zaman zevkle ziyafetler verilen ve şahane bir tarzda barındırılan yabancıların ve dostların varlığı söz konusu iken bu yemek saatinde hiçbir kimsenin bulunmayışını görmek çok can sıkıcı! “ diyormuş. Öteki de “Kuşkusuz! İlk kez böyle bir şey oluyor; v e efendimiz şölen salonunda tek başına oturuyor; böylesine tatlı bir bahar günü olmasına ve her zaman eyaletlerden ziyaret etmek üzere güzel bahçelerimize gelen  bunca kişiye karşın, gezinen hiçbir yabancının dinlenme maksadıyla burayı seçmemesi ne garip!” diye yanıt veriyormuş.

İlk delikanlının bu sözlerini ileten El- Mutezit, … ..

... ..


Anlatısının burasında Şehrazad, sabahın belirdiğini görerek yavaşça susmuş.

Am sekiz yüz on beşinci gece olunca , demiş ki:

… .. 


Sultan Mahmud’un İkili Yaşamı

Dipsiz Hazine

Canayakın Zina Çocuğunun Karmaşık Öyküsü

Delikanli Maymun Öyküsü

Birinci Delinin Öyküsü

İkinci Delinin Öyküsü

Üçüncü Delinin Öyküsü

Doksan Dokuz Kesilmiş Kafanın Altında Bilgelik Sınavı

Karıların Kehaneti

Tatlıcının Anlattığı Öykü

Sebze Yetiştiricisinin Anlattığı Öykü

Kasabın Anlattığı Öykü

Çalgıcıbaşının Anlattığı Öykü

Ali Baba ve Kırk Haramiler Öyküsü


On Ondördüncü Kitap

Harun Reşid’in Bağdat Köprüsü Üzerindeki Rastlantılarının Öyküsü

Genç Adamın Öyküsü

Atlının Öyküsü

Şeyhin Öyküsü

Okul Hocasının Öyküsü

Körün Öyküsü

Züleyha Sultanın Öyküsü

Kaygısız Gençliğin Neşeli Oturumları

Dikbaşlı Gencin Öyküsü

Halhal

Şah Kızı ile Tekenin Öyküsü

Haşlanmış Nohut Satıcısının Kızı

Hülleci

Kollukçubaşının Öyküsü

En Gözlü Yüce Hangisi

İğdiş Edilen Berber

Firuz ile Karısı

Sihirli Kitabın Öyküsü





*Binbir Gece Masalları

Fransızcadan Çeviren: Âlim Şerif Onaran

Yapı Kredi Yayınları

Arapça Özgün adı: Elf leyle ve leyle

Fransızcadan Çeviren:  âlim Şerif Onaran


*https://tr.wikipedia.org/wiki/Binbir_Gece_Masallar%C4%B

*Binbir Gece Masalları (kısaca Binbir Gece; Arapça: كتاب ألف ليلة وليلة, Kitāb 'Alf Layla wa-Layla; Farsça: هزار و یک شب, Hazâr-o Yak Šab), Orta Çağ'da kaleme alınmış olan Orta Doğu kökenli edebi eserdir. Prenses Şehrazad'ın hükümdar kocası Şehriyar'a anlattığı hikâyelerden oluşur. Arapçaya çevrildikten sonra yayılmıştır.


*Tarihçe: 8. yüzyılda, Abbasi Halifesi Harun Reşid zamanında Bağdat önemli bir kozmopolit şehirdi ve İran, Hindistan, Çin, Afrika ve Avrupa'dan gelen tüccarlar ve âlimlerle dolup taşmaktaydı. Bu dönemde şehrin kültürel yapısı da gelişmiş ve Arap kültürü, özellikle diğer Doğu kültürleriyle harmanlanmıştı. Binbir Gece Masalları'ndaki hikâyeler işte bu dönemde, halk hikâyeleri olarak ortaya çıkmıştır. Sözle aktarılan bu hikâyeler, sonunda tek bir eserde derlenmiştir. Hikâyelerin çekirdeğini, eski bir Fars kitabı olan Hazâr Afsâna (Bin Efsane) oluşturmuştur. 9. yüzyıl dolaylarında hikâyeleri derleyenin ve Arapçaya çevirenin masalcı Ebu Abdullah Muhammed el-Gahşigar olduğu söylenmektedir. Eserdeki hikâyelerin çerçevesini oluşturan Şehrazad öyküsünün ise, esere 14. yüzyıl dolaylarında katıldığı düşünülmektedir.




*https://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed_H%C3%BCseyin_%C5%9Eehriyar

* Muhammed Hüseyin Şehriyar       Seyid Muhammed Hüseyin Behçet-Tebrizi(Azerice: Seyyid Məhəmməd Hüseyn Behcət Təbrizi, Fars: سید محمدحسین بهجت تبریزی;‎ 1906, Tebriz - 18 Eylül 1988, Tahran), şiirlerinde kullandığı Şehriyar mahlası ile tanınan İran Azerisi olan İranlı şairdir. Şehriyar, şiirlerini hem Azerice hem de Farsça olarak yazmıştır.



*http://hulyaalagoz.blogspot.com/2016/02/sehrazad-ve-sehriyar.html

*Şehrazad ve Şehriyar

Fars kralı Şah Şehriyar Hindistan ile Çin arasındaki bir adada hüküm sürer. Şehriyar karısının kendisini aldattığını öğrenir ve öfkelenir, tüm kadınların sadakatsiz, nankör olduğuna inanmaya başlar. Önce karısını öldürtür, sonra da vezirine her gece kendisine yeni bir hanım bulmasını emreder. Her gece yeni bir gelin alan Şehriyar, geceyi hanımıyla geçirdikten sonra tan vakti hanımını idam ettirir. Bir süre bu böyle devam eder. Vezirin akıllı kızı Şehrazad bu kötü gidişata son vermek için bir plan kurar ve Şehriyar'ın bir sonraki eşi olmaya aday olur. Evlendikleri geceden başlayarak, kardeşi Dünyazad'ın hikâye dinlemeden uyuyamadığını söyler ve hergece Dünyazad'ın da yardımıyla çok güzel ve heyecanlı hikâyeler anlatmaya başlar ama tam şafak vakti geldiğinde, hikâyenin en heyecanlı yerinde, hikâyeyi anlatmayı keser. Hikâyenin sonunu merak eden Şehriyar, Şehrazad'ın hikâyeye ertesi gece devam edebilmesi için, o gecelik Şehrazad'ın idamını erteler. Her gece bir önceki masalın devamını anlatıp yeni bir hikâyeye başlar ve yine tam tan vakti hikâyenin en heyecanlı yerinde anlatmayı bırakır. Kitabın sonuna kadar yer alan hikâyeler, Şehrazad'ın Şehriyar'a anlattığı hikâyelerdir. Sona gelindiğinde, Şehrazad üç erkek çocuğu doğurmuştur ve evliliklerinden uzunca bir süre geçmiştir. Kralın kadınlara olan öfkesi ve kötü düşünceleri dinmiş, Şehrazad'ın sadakatine inanmıştır.


"Binbir gece Masalları adıyla bildiğimiz derlemeyi oluşturan masallar,öykü anlatıcılığı tarihindeki kurmaca yapıtların en güçlü ve etkili örneklerinden.Şehrazat'ın binbir gece boyunca Hükümdar Şehriyar'a anlattığı masallar arasında "Sinbad", "Aladdin" ve "Ali Baba ve Kırk Haramiler" gibi bu türün başlıca örneklerinden sayılacak öyküler yer alıyor. Binbir Gece Masalları'nda öyküleme sanatı,cinsellik ve ölüm arasında,alttan alta kurulan üretken bir bağ var.Bu bağ,o tarihlerden bu yana kurgusal dizaynının beslediği köklerde varlığını aynen koruyor.



*https://islamansiklopedisi.org.tr/mutevekkil-alellah-cafer-b-muhammed

*MÜTEVEKKİL-ALELLAH, Ca‘fer b. Muhammed

Ebü’l-Fazl el-Mütevekkil-Alellāh Ca‘fer b. Muhammed el-Mu‘tasım el-Hâşimî el-Abbâsî (ö. 247/861) Abbâsî halifesi (847-861).

Şevval 206’da (Mart 822) Bağdat yakınlarındaki Femüssılh’ta doğdu. Babası Halife Mu‘tasım-Billâh, annesi Türk asıllı bir hanım olan Şücâ‘dır. Halifeliğinden önceki hayatına dair yeterli bilgi bulunmayan Mütevekkil’in 227 (842) yılında hac emîri olarak Mekke’ye yaptığı yolculuk dışında başşehir Sâmerrâ’dan ayrılmadığı anlaşılmaktadır.

Halife Vâsiḳ-Billâh veliaht tayin etmeden vefat edince Abbâsî tarihinde ilk defa devlet erkânı yeni halifeyi seçmek için toplandı. Kādılkudât İbn Ebû Duâd, Vezir İbnü’z-Zeyyât Muhammed b. Abdülmelik, aralarında İnâk et-Türkî ve Vasîf’in de bulunduğu Türk kumandanları ile diğer devlet görevlilerinin katıldığı toplantıda Vâsiḳ’ın oğlu Muhammed’in hilâfet makamına getirilmesi kararlaştırıldı. Fakat küçük yaşta olması itirazlara yol açtı. Vasîf ve diğer Türk kumandanlarının destekleri sonucu Vâsiḳ-Billâh’ın kardeşi Ca‘fer, Mütevekkil-Alellah lakabıyla halife ilân edildi (24 Zilhicce 232 / 11 Ağustos 847).



*https://tr.wikipedia.org/wiki/Harun_Re%C5%9Fid

*Harun Reşid (Arapça: هارون الرشيد; d. 17 Mart 763 - ö. 24 Mart 809) beşinci ve en tanınmış Abbasi halifesi. 763'te babası Mehdi'nin o zaman bulunduğu İran'da (modern Tahran yakınlarında) bulunan Rey şehrinde doğdu. 786'da halife olan kardeşi Hâdî'nin ölmesi üzerine halifeliğe geçti. Hayatının çoğunu Bağdat'ta ve hilafetinin sonlarında yerleştiği Rakka şehrinde geçirdi. 24 Mart 809'da Horasan'ın Tus şehrinde öldü ve orada toprağa verildi. Harun Reşid'in halifelik döneminde Abbasiler çok büyük askerî, siyasal, kültürel ve bilimsel gelişmeler kaydettiler.[1]


*https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn_Haldun

*İbn Haldun[a] (Arapça: ابن خلدون 27 Mayıs 1332, Tunus – 19 Mart 1406, Kahire), modern tarihyazımının, sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisi. Ayrıca İslam aleminde Liberalizm ilkelerini kitaplarında bulunduran ilk Müslüman düşünür.[2] Köklü bir aileden geldiği için iyi bir eğitim aldı. Tunus ve Fas'ta devlet görevlerinde bulunduktan sonra Gırnata ve Mısır'da çalıştı. Kuzey Afrika'nın o dönem istikrarsız ve entrikalarla dolu siyasal yaşamı 2 yıl hapiste yatmasına neden oldu. Bedevi kabilelerini çok iyi tanımasından dolayı aranan bir devlet adamı ve danışman oldu. Mısır'da 6 defa Maliki kadılığı yaptı. Şam'ı işgal eden Timur ile görüşmesi bir fatih ile bir bilginin ilginç buluşması olarak tarihe geçti.

Siyasal yaşamdan çekildiği dönemlerde adını tarihe geçiren 7 ciltlik dünya tarihi Kitâbu’l-İber ve onun giriş kitabı olarak düşündüğü Mukaddime'yi yazdı. Eseri, Arap dünyasında etki yaratmasa da Osmanlı tarih anlayışını derinden etkiledi. Başta Katip Çelebi, Naima ve Ahmet Cevdet Paşa olmak üzere Osmanlı tarihçileri Osmanlı Devleti'nin yükseliş ve çöküşünü pek çok defa onun teorileriyle analiz etti. Arap dünyasında yeniden keşfedilmesi ancak Arap milliyetçiliğinin gelişmeye başlaması ile oldu. 19. yüzyıldan itibaren ise Avrupalı tarihçiler tarafından keşfedildi ve eserleri büyük takdir gördü. Öyle ki Toynbee, aradan geçen yüzyıllardan sonra onun için şöyle dedi: "Herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en büyük tarih felsefesinin sahibi.".[3]

 



*https://tr.wikipedia.org/wiki/Belk%C4%B1s

*Saba Melikesi Belkıs (Habeşçe: Nigist Saba), günümüz Habeşistan (Etiyopya) veya Yemen'in olduğu topraklarda hüküm sürdüğü farz edilen, tarih öncesi Saba Krallığı'nın (İbranice Sh'va veya Seba שבא, Arapça Saba veya Sebe سبأ, Habeşçe ሳባ) hükümdarıdır. Modern arkeoloji bu krallığın mevcudiyeti konusunda şüphecidir. Kitabı Mukaddes'te kraliçenin isminden bahsedilmez. Habeş kültüründe "bu şekilde değil, böyle değil" gibi anlamlara gelen Makeda ismiyle anılır. İslam kültüründe Belkıs olarak bilinir. Ayrıca bazı kaynaklarda Lilith, Nikaule veya Nicaula (Nikola) olarak da geçer.

*Eski Ahit’e Göre :Saba Kraliçesi (Melikesi), İsrail Kralı Solomon'un (Süleyman Peygamber) bilgeliğini duydu ve onu sorularıyla test etmek amacıyla beraberinde baharat, altın ve değerli taşlardan müteşekkil birçok hediye ile yola çıktı (1. Krallar 10:1-13 ve 2. Tarihler 9:1-12 ). Kraliçe, Süleyman'ın bilgeliği ve serveti karşısında hayrete düştü ve Süleyman'ın tanrısına dua etti. Süleyman kraliçeye hediyelerle karşılık verdi ve "ne isterse alabileceğini" söyledi. Kraliçe zaten çok zengindi ve Süleyman'a hediye olarak 4,5 ton altın getirmişti (1. Krallar 10.10).

Süleyman'ın Özdeyişleri'nde Saba Kraliçesi ile Süleyman arasındaki ilişkiye dair bazı göndermeler vardır ve bunlar zaman zaman ikilinin birbirlerine âşık oldukları şeklinde yorumlanır.


*Sonraki Dönem Yahudi Efsanelerinde: Yahudi tarihçi Josephus Antiquitiesde Saba Kraliçesi'nin öğrenmeye olan tutkusundan bahseder. Onu "Nikaule" olarak adlandırır. Muhtemelen bu ismi Herodot'un Nitocris'ine benzeterek oluşturmuştur.

Sonraki dönemlerde yazılan Targumlarda yer alan Yahudi efsanelerinde Belkıs daha öyküsel (mitolojik) bir anlatımla ifade edilmiştir. Saba Kraliçesi'nin testlerinden oluşan manilerin derlenmesi için büyük çaba sarfedilmiştir.

Saba Kraliçesi bazı öykülerde Lilith olarak adlandırılmıştır.


*Günümüz Afriaka Kültüründe: 


*İslami Kaynaklarda: Saba Melikesi'nden Kur'an'da Neml Sûresi 22 - 44. ayetlerde bahsedilir.

Kur'an'da melikenin ismi geçmez ama Arap kaynaklarında "Belkıs" olarak adlandırılır. Kur'an'daki öyküsü Eski Ahit'e benzer niteliktedir.[kaynak belirtilmeli] Hüdhüd kuşu, hayvanlarla konuşabilen Süleyman Peygamber'e Saba adlı bir ülkeye gittiğini ve oradaki halkın güneşe taptıklarını söyler. Süleyman melikeye kendisine itaat etmeye davet eden bir mektup gönderir. Melike adamlarına danışır. Onlar "Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız; buyruk ise senindir, artık ne buyuracağını sen düşün" derler. Melike, elçileriyle Süleyman'a hediyeler gönderir. Süleyman hediyeleri önemsemez ve Allah'ın kendisine çok daha iyilerini bahşettiğini söyler.

Cinlerden biri gidip melikenin tahtını getirebileceğini belirtir. Süleyman'ın bilgili adamlarından biri de "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm" der. Bu zatın, Süleyman'ın veziri Âsaf bin Berhiyâ veya Hızır olduğu rivayet edilir. Kimin getirdiği belirtilmez.

İran minyatüründe Belkıs

Melike gelince önceden getirilmiş olan tahtı bazı değişikliklere uğratılır ve kendisine gösterilir. Senin tahtın böylemi? sorusuna Melike "tıpkı aynısı" diye cevap verir.(Neml 41-42) Daha sonra Süleyman'ın camdan köşküne girince zemini su sanarak eteklerini toplar. Süleyman onun su değil billur olduğunu belirtir. Rivayete göre Süleyman Peygamber bilgisine çok güvenen melikeyi şaşırtmak için camdan zeminin altından su akıtmış ve içine balıklar koymuştur.

Melike "Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum" der ve İbrahim geleneğinden gelen tek tanrılılığı kabul eder.

Saba melikesi Belkıs Himyeri kraliçesi Belkis Bint Hedhad bint Şürahbil ile karıştırılmış [1] ve bu karışıklık Kur’an yorumlarına girmiştir.[2] Miladi 330-345 yılları arasında hüküm sürmüş olan bu kraliçe ile ondan 13-14 yüzyıl önce yaşayan İsrail Kralı Süleyman arasında bir ilgi olamaz.

Bazı efsanelerde Belkıs'ın kocasının Yasir Yan'am olduğu, Belkıs'ın güneşin kız kardeşi olduğu ve babasının annesini kurtaran El Hadhad isminde bir cin olduğu söylenir. Belkıs’ın annesinin bir cin olduğu, cinlerle evlenmenin caiz olup olmadığı gibi konular birçok tefsir ve fıkıh kitabının konusu olmuştur.[2]


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder