19 Ocak 2015 Pazartesi

Asker ve Siyaset *

Osmanlı’dan Günümüze Sivil-Asker İlişkileri
-Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin ve Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’un birlikte yazdıkları kitap 380 sayfa. Ülkemizin bulunduğu coğrafyanın özellikleri ve siyasi tarihimiz ile bu akış içinde karşılaşılan önemli olaylar özetlenerek bir giriş yapılmış. Orta Asya’dan Anadoluya gelirken taşıdığımız özelliklerimiz, 18nci yüzyıldan sonraki gelişmeler; her biri ayrı birer kitap konusu olabilecek derslerle dolu tarihimiz....
-Tarih sayfalarında hepsi özel öneme sahip konu başlıklarından bir kaçını  ifade etmeye çalışırsak:
*İttihat ve Terakki... ordu içinde siyasi faaliyetlerin yürütülmesi... liyakata bağlı terfi sisteminin çökmesi, saraya yakınlık kriterinin öne çıkması ...
*Balkan bozgununun sebepleri arasında yer alan; ittihatçı ve İtilafçı ayrışması...
*Osmanlının son döneminde Alman nüfuzunun artması... .. 1nci Dünya Harbine girmemiz...
*Savaşı sona erdiren Mondros Mütarekesi ile Osmanlı’nın dağılması ve ardından Cumhuriyete giden süreç...
*2nci Dünya Harbi yılları ve sonrası dönemde NATO üyeliği ve subayların dış dünya ile temasları ... 1960 ihtilalini hazırlayan gelişmeler...
*Ordunun bir kez daha siyasete müdahalesi; 12 Eylül darbesinin ortaya çıkardığı
yozlaşma... Atatürkçlüğün içinin boşaltılması...  tek kişinin aday olduğu ucube cumhurbaşkanlığı seçimi ve Evren dönemi... Kürt sorununun giderek derinleşmesine zemin hazırlanması ...güvenlik kaygısının neden olduğu şehirlere göç ve şehirler etrafında oluşan gettelorın ortaya çıkardığı sosyal problemler ... faili mechuller... 28 Şubat süreci ...
-Genelde dünyanın birçok yerinde, özelde ise Ortadoğu’da meydana gelen gelişmelerin arka yüzünde ABD’nin başını çektiği Batı dünyasının şekillendirdiği gelişmeler... “Büyük Ortadoğu Projesi”....
-Yazarların Türkiye için önerdiği  “laik devlet” vurgusu ...
-Kitabın ilerleyen bölümlerinde “asker-sivil ilişkileri”ni inceleyen diğer yazarların eserlerinden alıntılar yapılmış. Bilgilendirme ve yorumlara yer verilmiş... .. diğer taraftan söz günümüzün ağırlıklı gündem maddelerinden olan askerlerin yargılanmasına getirilmiş ... .. tarihte yaşanan haksız hukusuz uygulamaların günümüzde de tekrarlandığına vurgular yapılmış.
-5N1K  (ne? Ne zaman? Nerede? Nasıl? Neden? Kim) sorgulaması dışa yönelik olarak detaylı yapılmış...
-Özellikle Samuel P. Huntington’un “Asker ve Devlet / Sivil ve Asker İlişkilerinin Kuram ve Siyasası” kitabından yapılan alıntılar ön plana çıkarılmış.
-Huntington’un  totaliter devletin idare yöntemlerinden birisi olan “komplo” kavramı üzerinde ilgi çekici yorumlar yapılmış ...  
-2010‘ların Türkiye’sinde olup bitenler  “komplo” kavramı üzeriden açıklanmış... ..
-Kitabın son bölümü (sf.273 ve sonrası) anlamlı derslerle dolu...
Değerlendirme; Okuyucu bu kitabı neden alır? Kitaptan beklentileri düşünelim/değerlendirelim.
-Yazarların ikisi de son dönemin canlı tanıkları. Mağduriyetleri inkâr edilemez. Öncesinde ve takip eden süreçte yaşananları en iyi değerlendirecek kişiler onlar.  Damdan düşme meselesinde olduğu gibi...
-Aynı anlamda kitap yazan diğer emekli askerlerden farklı olarak; olayların bilinmeyen arka yüzünü aydınlatacak ve de en önemlisi aziz milletimizi ikna edecek ayrıntılar vermeleri beklenirdi.
-Kitabın ilk yarısı asker-sivil ilişkilerine ayrılmış. Emek verilmiş.
-Yeni başlayanlar için ve kendini geliştirmek isteyenler için hazır özet bilgi sunulmuş.
-Her bir ayrıntısı kütüpheneler dolduracak kadar geniş konular ustalıkla hap haline getirilmiş.
-Kitabın ortalarından itibaren; sivil-asker ilişkilerini inceleyen çok sayıdaki isim yapmış yerli / yabancı yazarın eserlerinden yapılan alıntılar savunma yapmak için kullanılmış.
-Dava süreçlerinde kendilerini destekleyici mahiyette harekete geçmeyenler için on madelik bir suçlama listesi hazırlanmış (sf.228,229).
-Sonraki sayfalarda “kendilerini anlamayanlar” için kullandıkları “zekâ özürlü” vurgusu, “vicdan ya da ahlâk sorunlu oldukları” ifadelerini kullanmaları dikkatlerden kaçmıyor..... Bu küçük bölüm hariç seviyeli bir dil kullanılmış.  Aynı değerlendirmeyi yakın tarihte iki cilt halinde anıları yayımlanan emekli komutanın kaleme aldıkları için söyleyemeyiz...
-Eseri kaleme alan emekli komutanların değerlendirmeleri  farkındalıklarını da ortaya çıkarıyor. Haklarını vermek gerekir.
-Nitelikli geçmişleri ve birikimleri kadar kitabı hazırlarken ortaya koydukları emekleri de hissediliyor.
-1960 dönemini incelerken vurgu yaptıkları “Hem yargılananlar hem de yargılayanlar muktedir oldukları dönemleri mutlak ve değişmez olarak algılamışlardır“(199) tespiti önemli bir gerçeği gözler önüne seriyor.
-Balyoz, Ergenekon derken kantarın topuzu kaçtı .... intikam kokusu... .. dışarıdan ve içeriden yönlendirmeler .... birilerinin birşeylere kılıf hazırladığı vurgularına katılmamak mümkün değil.
-Yazarların kendi vurguladığı; okuyucunun haklı olarak sorabileceği “Bu davaların içerisinde suça konu hiçbir şey yok mu?” sorusuna verilen cevaplar aziz milletimiz tarafından takdir edilecek...
-Tarih yine bir gün gerçekleri ortaya çıkaracak...
-Yazarların “Genelkurmay Karargâhı’ndaki yüzbaşıyı suçlamak anlaşılabilir değildir. Türk ordusu komutan ordusudur. Komutan yapılan ve yapılamayan her şeyden sorumludur. Yargılanacaksa bir tek onun komutanı yargılanır. O da hesabını verir.” vurgusunu görmezden gelemeyiz.
-Olanlara/olaylara siyah-beyaz mantığıyla bakamayız.
-“Hatalar tek taraflı mı?” sorusu da unutulmamalı...
-Bu sürecin hemen öncesinde askerlerin siyasete bulaşmasını, görünen sonun başlangıcı sayılabilecek  27 Nisan bildirisini ve bunun daha da öncesinde yaşanan darbe süreçlerini ... birkaç satırla geçiştirebilir miyiz?
-Ortaya çıkan iddialar için “düzmece” demek yeterli mi?
-Ordu içinde liyakat sorunu; kitapta hak ettiği ölçüde yer bulmuş diyebilir miyiz?
-Bu konuda eski Kara Kuvvetleri komutanı E. Orgeneral Aytaç Yalman’ın iki ciltlik kitabında yazılanları yok mu sayacağız.
-Eski Genelkurmay Başkanı E. Orgeneral Işık Koşaner’in basına da yansıyan ve “Söylediklerimin arkasındayım..” sözlerini nereye koyacağız? ... Örnekler çoğaltılabilir.
-Son on beş yılın sandık sonuçları incelendiğinde; hem ülke genelinde hem de askeri lojmanlar bölgelerindeki oy dağılımları süreç içinde nasıl / neden / hangi tabloyu oluşturdu ....  ..sorgulanmalıydı.
-Ne alakâ diyemeyiz. Asker bir şey yaptı... arkasından millet seçimlede cevabını verdi... daha önceleri de aynısı olmuştu... ... milleti küçümseyenlere her defasında anlamlı cevaplar verdi...
-Ordunun gücü elinde bulundurduğu dönemlerden başlayarak aziz milletimiz kimleri nasıl / neden kitapların tarih sayfalarına gönderdi... kimlere ise nasıl / neden / hangi  uyarılarda bulundu... ders çıkarıldı mı?
-“Milletin hizmetkârı olunduğu”  akıllardaki yerini hep korudu mu?
-Sosyolojik boyut ne kadar dikkate alındı? ....
-Kitabın son bölümlerinde (sf. 273:322) ortaya konan ve profesyonel askerlerin günümüzdeki yetiştirilme anlayışının; önce mevcut hali ile ortaya konulması ve devamında eleştirel yaklaşımla yorumlanması çok anlamlı olmuş. Dersler çıkarılmış...
-Bu sayfalar kitabın sonu yerine daha öne alınmalıydı.
- Kitaba özel bir değer kattığını söyleyebileceğimiz  bu bölümlerden sonra söz Balyoz, Ergenekon ve türevleriyle ilgili yargılamalara getirilmeliydi...
-Halen görevde olanların kitabı dikkate alması için çok neden var....
-Anadolu insanının değerleri ve yaşananların sosyolojik boyutu da bu son bölümlerde sorgulanmış...
-Balyoz ve Ergenekon türevi denebilecek yargılamaların haksızlığına vurgu yapılmaya çalışılan bölümlerde “çuvaldızı kendine batırmak..” anlamındaki içe dönük eleştirler daha azken ve muhataplara yönelik suçlamalar daha fazla iken, bu son bölümlerde samimi ve içe dönük eleştirilere yer verilmiş... ..
-Hatta “Buraya kadar getirdiğimiz eleştirilerin en azından bir kısmının sorumluluğunu üstleniyoruz.” ifadelerine de yer verilmiş...
-Hiç bir şey için geç değil...
-Yargılamalara maruz kalanlar ve diğer emeklilerin yazdıklarından dersler çıkarılmalı... sosyolojik boyut göz ardı edilmemeli...
-Bir örnek verilmesi gerekirse; sorunların çözümü için kitapta önerilen kirterler birisi olan “Laik Devlet” devlet vurgusunun ucu  açık bırakılmış...
-Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren aziz milletimizin bir türlü kabullenmediği “laiklik” mi?...  söylenmek istenen....
-Özellikle kitaba konu olan dönemde laikliğin farklı tanımları yapılmıştı...
-Halen mutabakat sağlanmış bir “laiklik” tanımı yok ...  
-Laikliğin şimdiye kadar uygulanmak istenen tanımı aynı mı kalsın isteniyor?
-“Laiklik”ten ne anlaşılacağı net tanımlanmalıydı...
-İnsanımız için, geleceğimiz için temel güvencelerden birisi olan “Silahlı Kuvvetlerimizin” önceki saygınlığını tekrar hak etmesi gerekiyor...
-Azizi milletimiz için “peygamber ocağı” nitelemesi  kalplerden silinmiş değil...
-Şimdi, asker-sivil herkese görev / sorumluluk düşüyor.
-Kaybedilen itibar için tekrar ayağa kalkılmalı... bunu ümit ediyoruz ... bekliyoruz

*Asker ve Siyaset – İsmail H. Pekin / Ahmet Yavuz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder