-Adalet
ve hukuk kavramları insan oğlunun gündeminden düşmeyen iki önemli düşünce alanı
olarak önümüzde duruyor. Söz konusu iki kavram ülkemizde ise sürekli tartışma
konusu oluyor. Taha Akyol 318 sayfadan oluşan bir incelemeyi okuyucularına
sunuyor. İslam bakış açısı ile hukuk ve demokrasi, Medine Vesikası, İslam
Dini’nin ortaya çıkışı ve Hz.Peygamber’in uygulamaları, Peygamberin ölümünü
takibeden yıllarda ortaya çıkan sorunlar, Dört Halife’den Osmanlı’ya kadar olan
süreçteki hukuki yaklaşımlar ve günümüzdeki hukuk temelli sorunlar ele
alınıyor.
-Gücü
ele geçirinceye kadar “hukukun üstünlüğü” deyimini kullananların, gücü ellerine
geçirdikten sonra bu kavramı unutmalarının ve uygulamalarında “güçlünün
hukuku”nu esas almalarının öykülerine yer veriliyor.
-Siyasi
güç hırsının hukuku sevmemesi anlayışının sadece bugüne ait olmadığını, tarih
boyunca yaşandığına vurgu yapılıyor. Bu konudaki örneklerin kendi inanç
sistemimizde de olması bizleri şaşırtmıyor. Yaratıcının koyduğu sınırlar ve
insan oğlunun iradesine bırakılan alanlar için yapılan yorumlar ufkumuzu
genişletiyor.
-Cemel
Vakası, Sıffin Olayı, Kerbela Faciası gibi gelişmeler özetlenirken; Hz.
Peygamberin en yakınındaki isimlerin bile aralarında yaşanan ihtilafları güç
kullanarak çözmeleri insanı düşündürüyor.
-Peygamberimizin
MS 632 yılında vefatı, Cemel savaşının 656 ve çok daha kanlı olan Sıffin
savaşının 657 yılında meydana gelmesi....
-Dindar
olmak siyasi ihtirasları önlemiyor.
-Siyasetin
ortaya çıkardığı hırs ve rekabetin insani değerleri törpüleyebildiğini bir kez
daha anlıyoruz.
-“Çözüm
ne?” sorusunu soruyoruz.
-Demokrasiledeki
“denetim ve denge”, “kuvvetler ayrılığı” ve “yargı bağımsızlığı” kavramlarını
kitapla birlikte gözden geçiriyoruz.
-Kitabı
okudukça “yargı bağımsızlığı”nın önemini bir kez daha hissediyoruz....
-Günümüzde
çok konuşulan Osmanlıca deyimleri anlamaya çalışıyoruz; tevhid, bey’at (biat),
emir bi’l-maruf nehiy ani’l-münker (iyiliği tavsiye veya emretme, kötülükten sakındırma), şûra, istişare,..., Külli irade,
cüz’i irade, mudaraba (emek sermaye
ortaklığı), muamele-i
şer’iye (faizi şer’i kurala uygun hale
getirme), hile-i
şer’iye, Şirket-i Hayriye, Reji Şirketi, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye,
-İslam
âlimlerinden İbn Haldun’un büyük Mukaddime’si, Orhun Kitabeleri,Hindistan’daki
Babür İmparatorluğu, Selçuklu ve Osmanlılar dönemleinde yaşanan hukuk
uygulamaları....
-Osmanlı’daki
“şeriat ve kanun” ya da “din ü devlet” terimleri,...
-Molla
Fenari, Ebussuud gibi Osmanlı hukukçularının, fıkıhta devletin yasama
yetkilerini genişleten icma, istihlas ve istihsan anlayışları...
-İmam
Ahmed Bin Hanbel ve İmam-ı Âzam Ebu Hanife’nin yaklaşımları...
-Tunus’ta
Raşit Gannuşi gibi âlim ve bilge bir şahsın liderliğindeki İslâmcı Nahda
hareketinin lâiklerle ve liberallerle uzlaşarak anayasa yapması...Mısır’da ise
Müslüman Kardeşleri iktidarını uzlaşma aramadan kendi anayasasını yapması...
-İslâm
hukukunun dünyadaki gelişmeler ve zamanın akıp gitmesi karşısındaki duruşu...
dünya ticareti, denizicilik, Haçlı seferleri, Rönesans’ı takiben Batı’daki
sermaye birikimi, Avrupa’da yaşanan sanayi toplumunun ortaya çıkardığı zihni
değişikler, ticaret ve sanat hayatındaki yükseliş, eşitlikçi ve demokratik
fikirlerin gelişmesi.....
-Buna
bağlı olarak Osmanlı’nın toprak kayıpları, vergi toplayamaz hale gelmesi ve yaşanan
sürecin (insanın içini acıtan) boyutu, iç ve dış etkenler, hukuk
kavramının bu akış içindeki yeri sürükleyici bir dille anlatılıyor.
-1839
Tanzimat’ın temel kavramları “kanun” ve eşitlik”, 1856 Islahat Fermanı, 31
Ağustos 1876’da Abdülhamid’in tahta geçmesi ve 23 Aralık’ta Kanun-i Esasi
(anayasa)’nin kabulü ve Birinci Meşrutiyet’in ilanı...
-Kanun-ı
esasi’nin 10 ay 25 gün yürülükte kalması...
-Kuvvetler
ayrılığı ve yargı bağımsızlığı kavramlarının kabul görmesi...
-Abdülhamid’in
19 Mart 1876’da Meclis’i kapatmasından 30 yıl sonra 24 Temmuz 1908’de İkinci
Meşrutiyet’in ilanı ve Kanun-ı Esasis’nin tekrar yürülüğe girmesi...
-Osmanlı’nın
son günleri ve Cumhuriyet’in ilşanı ile başlayan hukuk serüveni....
-Uzmanlık
gerektirmeyen bir bilgi birikimine sahip
olmak isteyenler için okunması ve de anlaşılırlığı kolay olan sürükleyici bir
dil kullanılmış...
-Sonuç;
büyük bir eser ortaya çıkaran Taha Akyol’a teşekkürler...
*Türkiye’nin Hukuk Serüveni – Taha Akyol
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder