Vatana adanmış bir hayat
Kara
Kuvvetleri eski komutanı Emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın anılarını kaleme
aldığı eserin ikinici cildi Balyoz davası ile başlıyor. İki cildin toplam sayfa
sayısı 640.
-Giriş
bölümünde yapılan değerlendirmeler ve sonrasından kısa alıntılar ilgi çekici.
-İlk ciltde
de vurgu yapıldığı üzere; günümüzde Ortadoğu’da yaşanan vahim olayların global
politikaların sonucu “vekaleten”
yürütülen savaş görünümünde olduğuna vurgu yapılıyor. -Yazarının ifadeleriyle;
içinde ABD’si, Rusya’sı, Çin’i, İngiltere’si, Fransa’sı, İran’ı, Irak’ı, Suudi Arabistan’ı,
Katar’ı olan mücadele. Askerleriyle görünmüyorlar, ama gruplar vekâleten
savaşıyorlar.
-Sonraki
sayfalarda çok geniş yer bulan Balyoz Davası ile ilgili gelişmeleri emekli
komutanın gözüyle takip edebilirisiniz.
--Her iki cilt de büyük birikimin ve emeğin eseri.
Yaşananların ve dünyadaki sosyal değişimin, bunu yanında teknolojik
ilerlemelerin her alanda neden olduğu dönüşüme dikkat çekilmesi ön plana
çıkarılıyor. Kitapta sıralanan ve üzerinde düşünülmesi gereken ayrıntılar
komutanın tecrübelerini yansıtıyor.
Balyoz
Davası
Şikâyet makamı mı? & Sorumluluk makamı mı?
-Kitabın
yazarının da vurguladığı üzere, “açıklamaktan üzüntü duyduğu"
yaşanmışlıklar iç karartıcı... yazar kendini savunurken; süreç içinde
yaşananları, yazılı ve görsel basında ye alanları uzun uzun sayfalara
yansıtmış, tekrarlar kitabın sürükleyiciliğini zora sokmuş...
-Karşılıklı
suçalamaların ötesinde nezaket sınırlarını aşan ve seviyeyi düşüren ifadelerin
kitapta yer bulması insanı başka
düşüncelerle baş başa bırakıyor...
düşüncelerle baş başa bırakıyor...
-Emekli
Kuvvet Komutanı bu duruma açıklama yapmış; (364)
“Balyoz davası ile basına intikal eden
bilgi ve belgeleri bu kitapta toplamamın sebebi ileride araştırmacılar için bir
arşiv niteliği kazanmasıdır.”
-Devletin
yüksek makamlarında görevli olanların aşağıda sıralanan
şikâyetleri/sızlanmaları bir o kadar endişe verici... .. bir o kadar da ikna
edicilikten uzak... ..
-Emirlere
aykırı olarak yapılan hazırlıklar,
-Tarihin
erçekleri ortaya çıkarmak gibi bir yanı olduğunu unutmamak gerekir...
-Ciddi
disiplin ihlalleri,
-Komutana
bilgi vermeyen, komutanıyla farklı düşünen ve şahsi görüşleriyle hareket eden,
yetkisini aşan kurmay başkanı,
-Tatbikat
sonrası komutana rapor sunmayan gözlemci,
-Görevini
yapmayan, doğru bilgileri zamanında komutana aktarmayarak çok ciddi usul hatası
yapan karargâh,
-Komutan
direktifine aykırı tatbikat icra edenler... ...
-Bütün bunlar
liyakat sorununu akıllara getiriyor.
-Emekli Kara
Kuvvetleri Komutanının da kitabında yer verdiği ve basında değerledirme yapan
köşe yazarlarının düşüncelerini bir kez daha değerlendirmek gerekmez mi?
-Özeleştiri
yaparken, sadece kendimizi değil, aziz
milletimizi de ikna etmek gerekmez mi?
-Bütün bu
olanlardan sonra yazılan bu iki cilt kitap ile aziz milletimizin
vicdanlarındaki yeriniz nedir? Kendinize soruyor musunuz?
-Kimi kime
şikâyet ediyoruz?...
-Hem şunu
şunu ben terfi ettirdim diyeceksiniz, sonra da liyaksız olduklarına vurgu
yapacaksınız... işin bu bölümünde yanlışlık yok mu?
-Hataları hep
başkasında bulmak yerine; bir kez daha şapkayı önümüze koyup düşünmek gerekmez
mi? Kendimizi bir kez daha gözden geçirsek olmaz mı?...
Silahlı
Kuvvetler ve İki Parametre
Doğru söze ne denir?
-Bugün
gelinen aşamada; Silahlı Kuvvetlerimizdeki yapının iki parametre tarafından
belirlendiği görülüyor. Bunlardan biri sevgi ve güvene dayalı hizmet
anlayışı, diğeri ise; her faaliyetin hukuka uygunluğunu sorgulayan hizmet
anlayışı.
-Yüzlerce
yıldır devam eden ve şeref kabul edilen hizmet anlayışı, yaşanan son olaylardan
sonra yalnız hak ile sınırlandırılan bir anlayışa dönüşmüştür.
-Son
yıllardaki davalardan sonra güven duygusundaki azalma, hizmetin ifası için riski
göze alarak inisiyatif kullanma anlayışı yerine, en küçük bir hizmet için dahi
emir talep etme ve ininsiyatif kullanmama sonucunu doğurmuştur. Bana göre bu
durum son derece sorunludur. Çünkü harp inisiyatif kullanmayı, riski göze
almayı gerektirir.
*Zorlu Yılların Sessiz Tanığı ıı - Aytaç Yalman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder