-Eski 2.nci
Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Edip Başer’in anıları 335 sayfa. Günlük
yazarmışcasına sıradan olaylar sade bir dille kaleme alınmış. Hayata pembe
gözlüklerle bakan bir anlayış satırlara yansıtılmış. Yaşamın doğal bölümünü
oluşturan olumsuzluklara çok az yer verilmiş.
-Emekli
komutanın kendi ifadesiyle “14 ile 60 yaşları arasındaki 46 yılı üniforma
içinde geçen” askerlik yaşamı kitabın
ilk 277 sayfalık kısmında Silahlı Kuvvetlerin içinden dışarı bakan bir gözle
kaleme alınmış.
-Bir dönem
yazılı ve görsel basında gündem oluşturmuş ve devletin üst seviyelerinde
sorumlulular üstlenmiş eski bir komutan ve de günümüzün kitap yazarı olarak
madalyonun arka yüzünün okuyucuya sunulmasından uzak durulmaya çalışılmış.
-Okuyucunun
merak edebileceği “ne zaman, kim(ler) ne yaptı, ne oldu, nasıl oldu, neler
olmalıydı” beklentileri boşa çıkıyor.
-Eleştiriler
dışa yönelik olarak; o da cılız sesle yapılmış. “Çuvaldızı kendine batırmak”
anlayışından ise uzak kalınmış....
-1959’da
Kuleli Askeri Lisesi ile başlayan ve 2002’ye kadar süren askeri yaşamının
dışarıdan görünen yüzü ile yetinilmiş. Hayatının
bir bölümünde yer
alan insanlara teşekkürler edilmiş... minnet duyguları ifade edilmiş...
alan insanlara teşekkürler edilmiş... minnet duyguları ifade edilmiş...
-Anadolu
insanının 1940’lı yıllar ve sonrasındaki yaşam tarzı satırlar arasına serpiştirilmiş...
-Kitabın
yayımlandığı günlerde gündem oluşturan konuların arka planındaki gerçekler ve
çıkarılan dersler hususundaki beklentilerden uzak kalınmış....
-1980’lerin
sonlarında Kars’ta, 14ncü Tugay Komutanı olarak görev yaparken ziyeret edilen
Digor’a bağlı Dolaylı Köyü’nin içme suyu sorunu dile getirilirken; eleştirilerin sadece siyasilere dönük olarak
yapılması, çok partili sisteme geçilmesinden sonra devleti yöneten siyasilere
fatura çıkarılması, seçilme kaygılarının ön planda tutulması, liyakatın ikinci
planda kalması, Anadolu insanının eğitim ve sağlık gibi konular başta olmak
üzere birçok hizmetin verilmesinde yeterli duyarlılığın gösterilmemesi
eleştirileri dışa yönelik olarak yapılıyor.
-Haklı olunmakla
birlikte doğruların eksik yansıtıldığı eleştiriler gözden kaçmıyor.....
-Bu olayların
yaşandığı yıllarda askerin ağırlığı neydi, gözden kaçırılmış görünüyor...
-Askerin
sorumluluklarına daha fazla vurgu yapılabilir miydi?” sorusu akıllara geliyor ... özellikle12 Eylül 1980 ve sonrasında otorite kimin elindeydi... .. bu dönemde atılacak doğru ve etkin adımlar yok muydu?...
-1990 yılı
ortalarında Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgali ile ortaya çıkan kriz ve
sonrasında yaşananlar yüzeysel geçilmiş... Halbuki o sıralarda olanlar
ülkemizin daha büyük sıkıntılara gireceği yeni gelişmelerin habercisiydi...
-1991-1993 Kara
Harp Okulu Komutanlığı dönemi... .. Atatürkçülük ve zamanın Kara Kuvvetleri
komutanı Muhittin Füsunoğlu yan yana getirilince yazılabilecek, hatta bunun da
ötesinde dersler çıkarılabilecek çok şey olmalıydı... Atatürkçülüğün içi nasıl
boşaltıldı... yakalara takılan rozetler, kravat iğneleri ve sloganlar arasına
sıkıştırılan bir anlayış.....
-Kırk altı yılın sonunda doğruları anlatma yerine
suya sabuna dokunmayan bir anlayışla askerlik hayatı anlatılmaya devam edilmiş....
-1993-1994’deki
Başbakan Tansu Çiller’le birlikte çalışma dönemi dikkati çekiyor. Kitabın yazarı olan emekli komutanın kendi ifadesiyle “muvazzaf bir generalin başbakan askeri danışmanı
olarak atanması ilk defa gerçekleşiyordu..., terörle mücadelenin yoğun olarak
yaşandığı dönem..., hükümetin ve başbakanın öncelikli konuları arasında yer
alan terör sorunu... ..
-Ağırlıklı
olarak terör konularında danışmanlık yapacak ve
o tarihe kadar Erzurum’da üç yıl ve iki yıl da Kars’ta görev yapmış...
.. bunun dışında Doğu ve Güneydoğu’da hizmeti bulunmayan .., diğer bir
ifadeyle Olağanüsüt Hal Bölgesi (OHAL) ve İç Güvenlik Bölgesinde görev yapmamış
olan bir danışman ....
-Emekli
komutanın şu ifadeleri de ilginç; “ ... o yıllarda terör olaylarının da
etkisiyle bölgeyle ilgili yazılıp çizilenleri yakından takip ettiğini, ancak danışmanlık
görevinin gerektirdiği gözleme dayalı bilgi ve tecrübe ihtiyacının bundan çok
daha fazla olduğunu ... ... beraberinde
çalışmak üzere görevlendirilen karacı subayın da terör olaylarının
başlamasından sonraki süreçte bölgede görev almadığını... .. “ ifade etmesi insanı düşündürüyor....
-Bu
eksikliklerini tamamlamak üzere bölgeye gezi düzenleniyor .... .. Terörle
mücadelenin yoğun olduğu dönemde başbakana danışman olarak atananların
tecrübesini yansıtan gerçekler....
-Komutanın 1994 ve sonrasında İstanbul’da kolordu komutanı gözü ile yaptığı
tespitleri de dikkat çekici... Vatan Caddesi’ndeki 30 Ağustos Zafer Bayramı ve
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamlarına halktan katılımın olmaması... ... daha
da garibi, şeref tribünü karşısında yan yana dizili apartmanların pencere ve
perdelerinin kapalı olması... ... tank birlikleri geçerken tam karşıdaki apartmanın
üçüncü kat balkonunda çubuklu pijamasıyla, yola yan dönmüş olarak oturmuş, bacak bacak üstüne atmış vatandaşın gazatesini okuması....
-Aynı
görevdeki bir diğer tecrübesi; şehit cenazelerinin sıkça yaşandığı günlerde
“hiçbir askeri personelin, cenaze namazlarına üniformayla katılmaması yönündeki
emir”... .. bu emrin yanlılışlığının görülmesi ve cenaze namazına üniformayla
katılımın serbest hale getrilmesi ... ..
-Nöbetçi
çavuşlar tarafından kendilerine verilmiş olunan notlardan okunarak uygulanan
gece derslerinde ... ... belli bir programa göre verilen din dersleri... ...
kolordu komutanı olarak hazırlatılan ”din bilgisi kitabı”... ...
-Kitabın
buraya (sf.277) kadar olan bölümüyle askerlik hayatı
özetlenmiş... özeleştiri en az seviyede.
-Emeklilik, "Terörle Mücadele Özel Temsilciği” ve sonrası için ise değişik bir dil
kullanılmış. Eleştiri ve çıkarılan dersler anlamında dikkate alınması gereken
değerlendirmeler yapılmış.
-Keşke
kitabın önceki bölümlerinde de aynı anlayışı görebilseydik... ..
-Irak ve
terör örgütünün faaliyetleri , Barzani yönetimiyle ilişkiler ve bunların arka
planında ABD’nin rolü, 2002 yılında Irak’a kuzeyden açılacak cephe ve ABD
tarafına verilen söz/ümit ardından tezkerenin mecliste red edilmesi, başımıza
çuval geçirilmesi....
-Son olarak
da 2008 yılından itibaren başlatılan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne "kumpas (tuzak)” olayında ABD’nin bitmeyen intikam duygusunun katkısı olabileceği... ..
ifadeleri...
-Türkiye-Irak-ABD
arasında kurulan üçlü mekanizma kapsamında Eylül 2006’dan itibaren yürütülen
“Özel Temsilcilik” görevi sırasında, ABD’de başkanın güvenlik başdanışmanı
Hagley ile yapılan görüşmede edinilen “ABD yönetiminin PKK’yla ilgili başka
hesapları ve planları olduğu, Kürdistan projelerinin gerçekleşmesinde kanlı
örgüte rol tasarlandığı ... “ izlenimleri dikkati çekici...
-27 Nisan
2007 Genelkurmay Başkanlığının e-muhtırasını gayet doğal sayan
değerlendirmeler...
-Günümüze
ilişkin laiklik, terörle mücadele, barış süreci-çözüm süreci, devlet anlayışı,
demokrasi, sivil toplum, gazilerimiz-vefa duygusu, din anlayışı, “Milli Ordu mu, NATO Ordusu mu?”, Balyoz ve
Ergenekon davaları...
-Kitabın
sonunda “... .. son 60 yıldan bu yana
üst komuta makamların işgal eden herkesin, ben de dahil, sorumluluğumuz
bulunduğunu belirmeliyim.” özeleştirisini ve “sonsöz” olarak “... .. yazmam
gereken ya da yazmak istediklerimin hepsini yazdığımı söyleyemem. Bunda
kıstasım, ülkemin güvenlik çıkarlarına ve kişilik haklarına zarar vermeme
düşüncesi... ..” açıklaması yapılmış
-Sonuç olarak kitabın; akıcı ve sade bir dille kaleme alındığı, bir solukta okunabilecek özellikleriyle büyük bir emeğin karşılığı
olduğu düşüncelerimizle nokta koyabiliriz.
*Kanatsız Uçmak-Ana babasız çocukluktan ordu komutanlığına – E. Org.
Edip Başer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder