9 Ocak 2021 Cumartesi

efendi ile uşağı *

… .. Vasili Andreyiç’in konuk olduğu ev kasabanın en zengin ailelerinden birinin eviydi. Ailenin kasabada dört parsel arsanın yanı sıra bir de kiraladıkları bir tarlaları vardı. Ahırlarında atları, üç inekleri, iki buzağıları ve yirmi kadar koyunları duruyordu. Bu zengin aileye mensup yirmi iki akraba birlikte yaşıyordu. Ailenin dördü de evli   olan oğulları, altı tane  torun –torunlardan biri Petruşka’ydı, o da evliydi- iki torun ve çoluk çocuklara bakan dört gelin vardı. Dağılmadan birlikte yaşamaya devam eden ailelerin son görülen örneklerinden biriydiler. Yine de aile içinde her zaman  yaşanan kadınların kendi içinde yaşadıkları anlaşmazlıklar ufak tefek dağılma sinyallerinin başladığına işaret ediyordu. Ailenin iki oğlu Moskova’da su satıcılığı yapıyordu, diğer biriyse ordudaydı. Evin işlerini yaşlı adamla karısı yürütüyordu. Bir de Moskova’dan bayram için dönen en büyük oğulları ve gelinlerle çocuklar elbette… Bu kişilerin yanı sıra aile üyelerinden sayılacak kişiyse çocuklarının vaftiz babalığını yapan komşularıydı. 

Odanın tam ortasındaki avizeden yansıyan ışık, masanın üzerinde duran çay takımlarını, bir şişe votkayı ve birkaç tabak atıştırmalığı aydınlatıyordu. Kiremit duvarlarının üzerindeki ikonalara vuruyordu. Üzerinde siyah koyun derisi ceketiyle Vasili Andreyiç, masanın başındaki sandalyeye oturmuş; bir yandan buz tutmuş bıyıklarını düzeltiyordu. Öte yandan da şahin bakışlı gözleriyle odayı, içeridekileri inceliyordu. Yanına oturan beyaz sakallı ev sahibinin üzerinde beyaz dokuma kumaştan bir gömlek vardı. Öbür köşede yan yana oturan iki erkek kardeşin Moskova’dan dönmüş olanıysa ince basmadan bir gömlek giyiyordu. İkisi de geniş omuzlu, güçlü kuvvetli adamlardı. Kızıl saçlı komşularıysa masanın diğer ucunda oturuyordu.

Bir şeyler yiyip bir kadeh votka içtikten sonra çay vakti geldiğinde kiremit duvarın yanındaki semaverin kaynayan suyu ötmeye başlamıştı bile. Ocağın olduğu yerin kenarlarındaki sedirlerde çocuklar oyun oynuyordu. Sedirin ucundaki beşiğin başında bir kadın oturmuştu. Evin yaşlı ev sahibesi, Vasili Andreyiç’i ağırlamakla meşguldü. Kadının bütün suratı, hatta dudakları bile yaşlılıktan kırışmıştı.

Kadın misafirerine kalın camlı bir bardakla votka uzatırken içeri Nikita girmişti.

 “İçmemezlik etmeyin Vasili Andreyiç, yortuyu bizimle de kutlayın! Lütfen buyurun!” diyordu.

Votkanın sırf görüntüsü ve kokusu bile yorgunluktan bitap düşmüş Nikita’yı rahatsız etmeye yetmişti. Kaşlarını çatarak şapkasındaki karları süpüren Nikita, ikonaların olduğu köşede odadakilere aldırış etmeden üç kez istavroz çıkarıp resimleri saygıyla inceledi. Ardından önce evin yaşlı sahibini, ardından masadakileri ve ocağın yanındaki kadınları selamlayıp bayramlarını kutladı. Yemeklere göz ucuyla bile bakmadan üzerindekileri çıkardı.

“Üstünüz başımı kar olmuş yahu!”

Masadaki büyük oğlan Nikita’nın karla kaplı sakallarına hayret etmişti.

Nikita, ceketini çıkarıp bir kez daha silkeledikten sonra ocağın kenarına astı, masaya döndü. Bir kadeh votka da ona takdim edildi. Bir anlığına  alkol kokusunu  kapılarak kadehi bir dikişte içmemek için kendini zor tutmuştu. Bir kez Vasili Andreyiç’e bakınca ona ettiği tövbesi aklına geldi. İçki alabilmek için sattığı çizmeleri, karısının fıçıcı dostunu ve baharda at almaya söz verdiği oğlunu aklından geçirince içkiyi reddetti.

“Ben kullanmıyorum, teşekkür ederim!”

... ..



efendi ile uşağı & Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910)

çeviren : Selçuk Uzman

Karbon kitaplar

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder