2 Ocak 2021 Cumartesi

akşam yıldızı *

… .. Sarıca duyduklarına bir anlam veremedi. Önce sırtgün ile yüzgünü bilmek istedi. Düzburun’un işaretlerinden bu kelimeleri yön tarifi için kullandığını kestirdi. Kuzgun Obası’nda güneşin doğduğu yere “doğ’u”, battığı yere “bat’ı”, ışığının geldiği yere ”gün-ey” ve ışığının erişmediği kısımlara da “kuz-ey” derlerdi; suların çekilip yerin kuruduğu Yılan Obası’na  ise bunu ”gündoğdu, günbattı, sırtgün ve yüzgün” kelimeleriyle ifade etmişlerdi. Sarıca’nın içinden “Akşam Yıldızı’na ne diyorsunuz pekiş? Diye sormak geçti. Asıl öğrenmek istediği şey bir avcının, üstelik de açlıktan karnı kemiklerine yapışacak derecede mecalsiz iken, yapmayacağı şeyi söylemesiydi. Mamut, avlanabilir bir hayvan değildi. Hangi avcının gücü yetip bir mamut avlayabilirdi? Düzburun’un çoğul ifade ile “avlayacağız” dediğini sonradan fark etti. Buradaki insanların farklı hayat ve av biçimlerinin kendisinden ileride olduğunu düşündü. Düzburun onun şaşırdığını görünce açıklama yaptı. Meğer Fırat’ın Çor vadilerindeki mamutları avlamak için yayıldıkları çimenlerin arasına yaktıkları sarı taşın (kükürt) tozlarını dört gün boyunca serpiyorlarmış. Koklaşarak anlaşan mamutlar da tozu soluyunca koku alma yeteneklerini yitiriyor, reis sürüyü yönetmez oluyor, sürü dağılıyormuş. Çimenleri yutan mamutlar aynı toz yüzünden idrarlarında bozulma hissettikleri için koşmakta zorlanıyor ve kolay ava dönüşüyorlarmış.  Har-an’daki avcılar bütün  bunları nasıl ve nereden biliyorlardı? Sarıca Kuzgun Obası’nın bu tecrübeyi edinmek için edinmek için kaç nesil daha yaşaması gerektiğini hesap ederken Düzburun son cümleyi gururla telaffuz etti:

“Böylece aralarından yorgun ayaklı üç tanesini sürüden ayırıp avlayabiliriz.”

“En yaşlı olanlar… Bedenini yeni bir ruh için terk etme sırası gelenler.”

“Peki, nasıl bir av?”

Onu da yarın görürüsün. Yeter ki sen kavalını yanına al. Et yemek istiyorsan bıçağın da belin de olsun. Sarıca üç akşamdır Fırat’ın sesini dinleyebildiği Dirsektepe’nin yamacında oturtmuş bir yandan kıtlık ve kuraklık

çeken ovanın gün batımını seyrediyor, diğer yandan yeni karşılaştığı şu insanların hayatlarını düşünüyor, inceliyor, anlamaya çalışıyordu. Ateş ile yollara düşüp Çira’yı ve hakikati aradığı yerlerde, avladığı aslan veya kurtların tütsülenmiş etlerini hediye vererek ilişki kurduğu bazı avcı obaları olmuştu ama hiçbiri, Düzburun ve onun ait olduğu şu Yılan Obası kadar, Çira’yı kaçıran esme kısa adamlara benzemiyorlardı. Üç tulum sarmalı kaplan eti, bir sırık dizimi alabalık ile geldiği obada kendisine büyük ilgi gösterilmiş, sevgiyle çevresini sarıvermişlerdi. Yoksulluk ve kıtlık içindeki bir obaya et sarmalıyla gelen her kim olsa aynı muameleyi görürdü elbette.

Ateş tıoplarınuın elip buzları erittiği büyük kasırgadan sonra insanların yaşamak için aaaraya araya buldukları en uygun bölge olan şu Har-an ovasında pek çok avcı kabilesi yaşıyordu. Boy boy, surat surat, farklı farklı … İçlerinde mağara ve sığınakları en temiz, avıları en iyi olan se Yılan Obası’ydı. Yolda karşılaştığı diğer avcılar gibi Ateş’i avlamaya kalmamışlardı. Kendilerinin de kerdeş veya evlât köpekleri vardı çünkü. Yılan Obası büyük düşmanlar değil, cana yakın avcılardı. Daima olumlu düşünüyor, Yer Ana’daki denge ve düzene saygılı davranıyor, kıtlık içinde olmalarına rağmen isyankâr taşkınlıklar göstermiyor, Ulu Ruh’un cezalandıracağı yollara sapmıyorlardı. “Muhtemelen tabiatlarını değiştiren bir şeyler olmuş!”

Gülümsedi:

“Elbette bıçağımı belime takarım!”

Yılan Obasını’nın dördü boynuzlu, altısı hörgüçlü on atı vardı. Hörgüçlü olanlara deve diyorlar, boynuzlu kardeşlerinin sırtına binip koşturuyorlardı.  Hatta koyun ve eşekleri de kardeş edinmek  emelindeymişler; kıtlık çektikleri hâlde.” Neden?” sorusuna “Buğday…” cevabını vermişti Düzburun. “Buğday işlerken yükümüzü taşıyorlar ve sütleriyle çocuklarımız besleniyor. Sarıca, denize yakın karlı kuzey tunduralarında Kuzgun Obası’nın geyikleriyle kardeş yaşadıkları günleri hatırladı. “Buradaki develer veya boynuzlu atlarla kardeş.”

Sarıca için buralarda hayat çok dikkatler, heyecanlar ve değişikliklerle doluydu. … ..


 Akşam Yıldızı & İskender Pala

1.  Baskı: Aralık 2019

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder