22 Ağustos 2022 Pazartesi

Toprak Yeşerince *

 

… ..Norveçli yazar Hamsun’ın asıl adı Knut Petersen’dir. Yazarlıkta kullandığı Hamsun adını, babasının 1863’te yerleştiği Hamsund köyünden aldı. Çocukluğu ve gençliği kırsal bölgede geçti. Hemen hemen hiç resmi eğitim görmedi. Genç yaşta çeşitli işlerde çalışmaya bir yandan da yazmaya başladı. Üniversiteye gitmek için yeterli parayı bulamayınca, çalışmak üzere ABD’ye gitti.

1884’te beklediğini bulamamış olarak Norveç’e döndü. Ancak iki yıl sonra yeniden ABD’ye gitti, orada edebiyat üstüne konferanslar vermekten tramvay biletçiliğine dek, çok çeşitli işlerle uğraştı.

1889’da Norveç’e dönüşünde Amerikan yaşamını eleştiren bir makale yayımladı. İlk romanı olan açlık’ın büyük Norveç ya da resmî adıyla Norveç Krallığı (Norveççe-BokmålKongeriket NorgeNorveççe-NynorskKongeriket Noreg), Kuzey Avrupa'da bulunan İskandinav Yarımadası'nın batısında bir ülke. Finlandiyaİsveç ve Rusya ile komşu olan ülkenin batıda Atlas Okyanusu'nun bir kolu olan Norveç Denizi'ne kıyısı vardır. Kıyıları binlerce fiyordla çizilmektedir.başarı kazanmasından sonra, yaşamını yazarlıkla kazanmaya başladı. Alman yapımcı Albert Lanngen’in de desteğiyle dünya çapında ünlendi.

19202 de Nobel Ödülünü aldı. 1930’larda ülkesindeki faşist partiye katıldı. II. Dünya Savaşı’nda Norveç’in işgali sırasında Almanları destekledi. Savaştan sonra, bu nedenle tutuklandı, ancak ileri yaşı dolayısıyla yalnızca para cezasına çarptırıldı. … ..

… ..

… ..Adam bir vadinin batı ucundan doğru ilerliyor. Ağaçlık bir yer; çamlar köknarlar arasında bol yapraklı ağaçlar, altlarında otlar. Saatlerce böyle… Alacakaranlık çöküyor. Kulağına uzaktan uzağa bir akan su sesi geliyor, bu ses onu canlı bir varlık sesi gibi canlandırıyor. Yamacı tırmanıyor, aşağıda yarı karanlığa bürünmüş vadiyi görüyor; ardında da güney ufukları. Dinlenmek için yatıyor. Sabah onun gözleri önüne çayırlık, koruluk geniş bir manzara seriyor. Aşağı iniyor. Yeşil bir yamaç var. Daha aşağıda da  bir dere pırıltısı; bir de tavşan zıplayıp duruyor. Adam başını sallıyor, onaylar gibi. Dere pek geniş değil ama , tavşan bir sıçrayışta karşıya geçebilir. Yuvasının üzerinde sıkı sıkı oturan bir beyaz dağ horozu onun ayak sesine, öfkeyle tıslayarak, doğruluyor; Tüylü av hayvanları, postlu av hayvanları… Güzel bir yer burası.

Yeri çalılar, yaban mersinleri, böğürtlenler kaplıyor; bodur eğrelti otları da var; bir de kışın yaprağını dökmeyenlerden yedi uçlu yıldız çiçekleri. Şurada burada duruyor, bir demirle yeri kazıyor, bin yıllık çürümüş odunla, kuru yaprakla gübrelenmiş güzel gevşek toprak, kuru yosunlu toprak bulunuyor.

    Kalacak yer buldum, der gibi başını sallıyor. Evet, burada yaşayacak. İki gün, o dolaylardaki toprakları kontrol etmeye gidiyor, akşama yine yamaçtaki yerine dönüyor. Geceleri çam yığınından bir yatak üzerinde uyuyor. Daha şimdiden burada kendini evindeymiş gibi sayıyor, tepesine dikilmiş kayanın dibinde çamdan bir yatakta. 

… ..

Derken , ilk yabancı çıkageldi. Göçebe bir Lapon’du.bu. Keçileri görünce onun buraya kalmaya gelmiş olduğunu anladı.

-Sürekli mi kalacaksın burada?

-Evet.

-Adın ne senin?

-Isak. Bir yerde bildiğin bir kadın var mı gelip bana yardım edecek?

… ..

Derken, en sonunda yardımcı da geldi… İhtiyaç duyduğu kadın. … ..Pek genç değil: Otuzuna yakın. Korkacak bir şey yoktu ama kadın adama selâm verip hemen:

-Yamaçtan geçiyordum da, bu yola saptım, dedi.

-O! yaptı adan.

… ..

-... .. Adınız ne?

-Inger. Sizin?

-Isak.

… ..

… ..Inger haylidir yoldan çıkmıştı; derken, onu yerden şöyle bir kaldırmak, yine eski yerine otutruvermişti.Olup bitenleri ikisi de hiç sözünü etmiyordu. Isak sonradan utanmıştı, topu topu bir dalercik, lafını etmeye değmez bir para yüzünden! Ne de olsa bu parayı verirdi ona, çünkü kendisi de oğlana seve seve para gönderirdi. Sonra, para onun olduğu kadar Inger’in de değil miydi? Öyle oldu ki bu sefer Isak alttan almaya başladı. 

… .. Inger kafasını değiştirmişti anlaşılan: Yine değişmiş, o kibar hallerini yavaş yavaş unutarak, yeniden hamarat olmuştu… yabana gelip yuva kuran bir adamın karısı, eskisi gibi yine hamarat, düşünceli. Düşünün; Erkeğin pençesi ne harikalar yaratıyormuş! Doğrusu da buydu ya: Ortada güçlü kuvvetli, sağlığı yerinde bir kadın vardı., oldukça da aklı başındaydı ama uzun zaman yapay bir havayla sarılı kalıp bozulmuştu… Bu kadın ayakları üzerine dimdik duran bir adama gelip tos vuruyor. Bu öyle bir adam ki yeryüzünde toprak üzerinde doğuştan edindiği yerden bir ân olsun ayrılmamış; hiçbir şey onu yerinden kımıldatamaz. 

… ..

… .. Öylesine değişmişti; yine iyi, akıllı bir kadın olmuştu.

… .. Geçen sene o büyük olay - işler çığırından çıkınca başına gelenler - onun kendisini  toparlamasına yetmişti, anlaşılan. Ara sıra biraz kaymalar oluyordu, kendini tutamayıp okuma yuvasından, Trondhjem’deki büyük kiliseden  söz açtığı vakitler. Yo, zararsız şeylerdi bunlar. … ..

… ..

… .. Gel gelelim, Eleseus şehirli olmuştu artık; köylü hayatını hiç de canı çekmiyordu. Mektuba verdiği karşılıkta , Oraya gelirsem ne yapacağım ki? Gibilerden bir şey yazmıştı. Çiftlikte çalışıp da, edindiği bütün bu bilgiyi, görgüyü havaya mı ataçakmış? Gerçek şu ki, artık geri dönmeye hiç niyetim yok. … ..

… .. 




*Toprak Yeşerince  &  Knut Hamsun

Akvaryum Yayınevi

Çeviren Zeynep Güleç

Aralık 2005



(*1)Laponlar ya da Samiler, Norveç ve İsveç'in Kuzey Kutup Dairesi içinde kalan bölgelerinde çok eski tarihlerden bu yana yaşamakta olan bir etnik grup. Laponların günümüzdeki sayıları 60.000 kadardır ve %70'i Ural dil ailesine bağlı Sami (Saame) dili olan Laponca konuşur.

Laponların temel uğraşı, ren geyiği yetiştiriciliğidir (topraklarında 700.000 dolaylarında ren geyiği yaşar). Laponların dokuma giysilerinin kullanışlı ve güzel olması dikkat çeker. Laponların kendi bayrakları, ulusal marşları ve ulusal günleri vardır.


(*2) (Swedish: [ˈvɛ̂sːtɛrˌbɔtːɛn] (listen)), known in English as West Bothnia or Westrobothnia, is a province (landskap) in the north of Sweden, bordering ÅngermanlandLaplandNorth Bothnia, and the Gulf of Bothnia. It is known for the cheese named after the province.[citation needed]


(*3) Norveç ya da resmî adıyla Norveç Krallığı (Norveççe-BokmålKongeriket NorgeNorveççe-NynorskKongeriket Noreg), Kuzey Avrupa'da bulunan İskandinav Yarımadası'nın batısında bir ülke. Finlandiyaİsveç ve Rusya ile komşu olan ülkenin batıda Atlas Okyanusu'nun bir kolu olan Norveç Denizi'ne kıyısı vardır. Kıyıları binlerce fiyordla çizilmektedir.


  (*4)  TrondheimNorveç'in ortasında yer alan Viking Krallığının Şehri olarak anılan bir liman şehri olup M.S. 997'de kurulmuştur. 200 yıl Norveç'e başkentlik yapmıştır. Kutsallığına inandıkları kralları olan 2. Haraldsson adına her yıl 29 Temmuz'u içine alan hafta st.Olav festivali düzenlenir. Festivalde Viking kültürü anılır, sembolik olarak mızrak dövüşü turnuvaları yapılır.Eski adı Trondhjem olan kentin adının anlamı gerçekten Trond'un Evidir. Ayrıca Rosenborg takımının da ev sahibidir. Trondheim'da 2019 nüfus istatistiklerine göre 198,219 (2019) kişi yaşamaktadır.





Västerbotten (Swedish:








Trondheim







12 yorum:

  1. İsa ve Internet üç çocuklarıyla birlikte en yakın yerleşim yerinden uzakta , orman içinde ve bol ringa avlanabilen sahile yakın bir yamaçta kendi yaşam alanlarını oluşturmuslardı. Evlerini kendileri yapmışlar, ekip biçmek için ormanda yer açmışlar, zaman içinde büyük ve küçük baş hayvan çeşitlerinden edilmişlerdi... ..

    YanıtlaSil
  2. Bir gün Bucak Müdürü geldi ve tapu çalışması yaptı ve Irak ve ailesinin yaşadığı yeri "Sellannraa" ismini verdi.

    YanıtlaSil
  3. Yakında bir yerde Vesterbotten var.

    YanıtlaSil
  4. Zaman hızla akıyor, İnger hapisten çıktı, iki oğlan ve kız büyüdüler ... İnger ve Isak da değiştiler.

    YanıtlaSil
  5. İnger, hapiste kaldığı sürece okuma yazma ve dikiş, yün eğilme, iplik yapma başta olmak üzere bir çok konuda eğitim aldı , tavşan dudağı ameliyatla düzeltildi bu arada hapishanede doğurduğu kızını da sanki sağlıklı bir sosyal çevredeki gibi yetiştirme fırsatı buldu...

    YanıtlaSil
  6. " Tuhaf şey! İnsan zamanla nasıl da her şeyi bambaşka görüyordu? İnger yeni doğan buzağı seyretmekten zevk almıyordu artık; İsak yamaçlar aşağı koca bir sepet dolusu balıkla gelirken sevinçle el çırpmıyordu; ...

    YanıtlaSil
  7. Son günlerde kocasını yemeğe çağırırken tatlı dil kullanmaz olmuştu. Yemeğin hazır, gelmiyor musun? diyordu. artık o kadar. ... .. Isak başlangıçta biraz şaştı: Ne biçim konuşmaydı bu böyle! Kötü, ilgisiz bir sesleni, ister gel ister gelme der gibi bir şey. ...

    YanıtlaSil
  8. ... .. Inger ondan bunu hiç beklemezdi. E, uzun zaman içinde tattığı acı duygular geri tepmiş olsa gerekti. Kötü bir gün . Isak evden çıktı gitti, dışarıda yattı, ambara alınacak ot vardı çünkü. Sivert de babasının yanındaydı. Inger'e Loopoldine'cikle hayvanlar arkadaşlık ettiler; o yine yapayalnızdı, boyuna ağlıyordu...

    YanıtlaSil
  9. Demek ki, herkes haddini bileceksin, "sev beni seveyim seni, say beni sayayım seni" meselesi ya da "sen benim gibisini nereden bulacaktın..." diyerek kendini bulunmaz Hint kumaşı, karşı tarafı "Çantada keklik" görmenin bedeli varmış...

    YanıtlaSil
  10. Norveç'e xe at eti yeniyormuş, şaşırdım...

    YanıtlaSil
  11. Norveç'e de at eti yeniyormuş, şaşırdım...

    YanıtlaSil

  12. Sonuç olarak roman okumakla, 1800’lerin sonu ve 1900’lü yılların başında Norveç’teki yaşamı, hayatın zorluklarını, ekonomik gelişmişliğini anlatırken bugünkü Norveç’le kıyaslama yapma imkânı buluyorsunuz, aynı zamanda yüzyıl öncesindeki insani duyguları, kişisel ve toplum sosyolojisini anlamak da mümkün oluyor…

    YanıtlaSil