… ..Abdülhamit döneminin son yıllarında, İstanbul’un ilk Müslüman tüccarlarından küçük dükkân sahibi Cevdet Bey’in tutkusu,mhem işlerini büyütmek, zenginleştirmektir hem de “Batılı anlamda” çağdaş, modern bir aile kurmak. Kökü taşraya uzanan geleneksel ailesini bir yana bırakarak bu isteklerini gerçekleştirmeye girişen Cevdet Bey’in ve oğullarının hikâyesi, bir anlamda modernleşme uğraşı içindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin özel hayatının da bir hikâyesidir. Ev içlerinin,
yeni apartman hayatının. Batılılaşan büyük ailelerin, Beyoğlu'na çıkıp alışveriş etmelerinin, radyo dinlenen pazar öğleden sonralarının dikkat ve sevgiyle anlatıldığı bu panoramik roman … ..
… ..
“… .. Bugün ne yapacağım? Dükkânda işleri çabuk bitirmem lazım! Belki gider abimi görürüm!” Beyoğlu’nda bir pansiyonda hasta yatan ağabeyini hatırlayınca canı sıkıldı. “Sonra Fuat Bey ile yemek yiyecektik. Selanik’ten gelmiş… Öğleden sonra Nişantaşı’na, Şükrü Paşa’nın konağına gideceğim!” Nişanlısını üçüncü defa görebilme umuduyla heyecanlandı. “Sonra, tellalın bulduğu o eve bir daha bakarım.” Nişantaşı ya da Şişli’de, evlendikten sonra oturacağı bir ev satın almaya karar vermişti. “Sonra dükkâna dönerim. Yazık, bugün dükkânda fazla bulunamayacağım… Bugün ne? Pazartesi!” Parmaklarıyla hesapladı. Üç gün önce Abdülhamit’e cuma selamlığında bomba atmışlardı. Ondan iki cuma önce de nişanlanmıştı. “On yedi gün önce nişanlandım!” diye düşündü. Araba dükkânın önünde durdu.
Dükkânı görünce, arabanın sallanması ve uyku mahmurluğuyla aklında bütün aleviyle parlamayan hesaplar, birden yanmaya başladı. “Boya siparişleri için mektup yazılmadı. Bozuk çıkan o lambaları kime satabilirim? Eskinazi borcunu bugün de vermezse ona ne diyeceğim ki…” Dükkânın eşiğine adımını atıyordu. "Bismillahirrahmanirrahim! Eskinazi’den iki yüz lira fazla ister, uygun görürse borcunu bir ay ertelerim…” Çıraklardan birine başıyla sert bir selam verdi. Çalışkan ve tokgözlü olduğu için sevdiği
ötekine gülümsedi. Sonra sert selam verdiği dalgacıya dönerek, “Oğlum benim kahvemi söyle!” dedi.” Bir de poğaça al bakayım bununla1éHer sabah yaptığı gibi hızlı ve sinirli adımlarla arkadaki masaya gidip oturdu. Sağına soluna suçlayacak bir şey arıyormuş gibi baktı. Sonra, her sabah olduğu gibi gene Moniteur D’Orient gazetesinin masasının üzerine konduğunu görerek rahatladı. Her sabahki alışkanlığıyla önce tarihe baktı: 24 Juliet 1905- 11 Temmuz 1321, Pazartesi. Sonra başlıklara göz gezdirdi.. Bomba olayı ilr ilgili son gelişmeleri öğrendi. Rus-Japon Savaşı hakkında yazılanları okudu, ama bunlara ilgi duymadı. Hemen sayfayı çevirip borsa haberlerine bakmaya başladı. Burada kendisini heyecanlandıran iki habere rastladı. Sonra birkaç ilgi çekici ilanı okudu: Demir tüccarı Dimitri deposunu satıyordu; güç durumda olmalıydı. Kendisi gibi elektrik ve nalburiye ile uğraşan Panayot da yeni mallarını tanıtıyordu. Cevdet Bey de bir ilan vermeye karar verdi, sonra caydı. Odeon’da yeni bir gösteriye başlayan bir tiyatro topluluğunun ilanını okuyunca, ağabeyini hatırlayarak irkildi. Ağır hasta olan ağabeyinin sevgilisi bir ermeni tiyatro artistiydi. Cevdet Bey ağabeyini unutmak için, gelen poğaçayı yedi, kahvesini içti ve bir makaleyi ağır ağır okumaya başladı. Bu gazeteyi her okuyuşunda yaptığı gibi, bilmediği Fransızca kelimeler için nasıl çaba harcadığını, özel hocaya verdiği paraları, özel hocayla birlikte okudukları kitaptaki aileyi, yalın cümlelerle günlük hayatı anlatılan Fransız ailesi gibi bir aile ve eve duyduğu özlemi hatırladı. Bunları hatırlamak, özellikle o Fransız ailesinin günlük hayatına benzer bir hayatı kuracağını, günün ilk sigarasıyla dumanlanmış aklında canlandırmak çok hoştu. Makalenin yarısındayken fazla vakit kaybettiğine karar verdi. Bütün öteki tüccarlar aldığı, ticaret hayatını yansıttığı Fransızcasına yararı olduğu için okuduğu Moniteur D’Orient’i bir kenara bırakarak ayağa kalktı. … ..
… ..
*Cevdet Bey ve Oğulları & Orhan Pamuk
Yapı Kredi Yayınları
1.Baskı: Karacan Yayınları, İstanbul 1982
Cevdet Bey'in akşam yemeği için buluşacağı Fuat Bey'le birbirlerine yaklaşmalarına neden olan ortak yanları ikisinin de Müslüman ve tüccar olmalarıydı. Sonra ikisi de nalburiye ile uğraşıyorlar ve ikisi de bekârdı. Ama Cevdet Bey'e göre, benzerlik ve ortaklık duygusu burada sona eriyordu.
YanıtlaSilFuat Bey tüccarlık gelenekleri olan bir aileden geliyordu. Müslümanlığa dönen Selanikli bir Yahudi ailesindendi; ayrıca masondu ve Selanik'te geniş bir çevresi vardı. İstanbul'a bir dükkan açmak için geldiğinde Cevdet Bey'le tanışmıştı. ... ..
YanıtlaSilFuat Bey'le dostluk, Cevdet Bey'e, içine bir türlü giremediği, İstanbul'un zengin ve ayrıcalıklı kişilerinin toplumsal hayatını, kenarında köşesinde dolaşıp durduğu seçkinler çevresini tanımak ve bu çevreye sokulmak fırsatını verdiği için faydalı ve öğreticiydi.
YanıtlaSilYalnızca şu kulübe bir gelişinde bile, Cevdet Bey aylarca gazete okuyarak, dedikodulara kulak vererek öğrendiği şeylerin birkaç katını öğrendiğini düşünürdü. ... ..
YanıtlaSilKulüp... bir kenara bırakılıp unutulmuş paşalar, sefirler, yaldızlı aynalar, .. .. Yahudi tüccarlar, Levantenler , ... ..
YanıtlaSil... .. pencerenin yanındaki masada oturan... .ç Galip Paşa, ortadaki zayıf gözlüklü olanı çevirmen, beyaz yüzlü olanı da Anadolu Demiryolları Müdürü Hugenin'di.... ..
YanıtlaSil"... ..Paris'e gitmiş, orada on yıl kalmış, Askeri Tıbbiye mezunu değil mi abin? Üstelik hırçın, kavgacı da... Bir Jöntürk olmayacak da ne olacak? Asıl sen onunla iftihar etmeyi öğrenmelisin!"
YanıtlaSilKulüpten çıkarken ... .. Cevdet Bey'in Sirkeci'den tanıdığı tütün tüccarı Moşe ile karşılaşır ... .. ortam bu... ..
YanıtlaSil... .. Şükrü Paşa... .."Haa. Evet Bizim damat!... .. " ... ..uşağa seslendi. Kahve ve likör istedi.... ..
YanıtlaSilRomanın neredeyse sayfalarının tamamında, bağımlılık nedeni oaln sigara ve alkol kullanımı sıradanlaştırılmış... sigara ve alkol tüketiminin yer aldığı sayfalar aradan çıkarıldığında roman sadece iki kapaktan ibaret kalacak gibi... gerçek herhalde böyle değildir... Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyet'in ilk yılarındaki seçkinlerin günlük hayatında bu kadar yoğun bağımlılık hikâyesine yer verilmesi soru işaretlerine neden oluyor....
YanıtlaSilRonan, ülkemiz sosyal yapında1800'lerin sonu ve 2000'lerin başları arasındaki sosyal yapıda yaşanan değişim anlatılmış... sayfalar ilerledikçe günlük hayatın ayrıntılarından sıkılanlar için son bölümünü (Sonsöz / Ülke, Aile, Roman) okumakta yarar var...
YanıtlaSil