13 Mart 2023 Pazartesi

İstanbul'da işgal yılları*

Mütareke İstanbul’u

Cepheden Eve Dönüş

Bizim Darülfünun (üniversite)

Acı günler

Silahların teslimi

Üç maaş

İkdam gazetesinde muhabirlik

*Hükümetin bazı değirmencilerle anlaşma yapıp, İstanbul halkının sırından bazı kabine üyelerinin ve onların arkasındaki şebekenin büyük vurgunlar yaptığı ortaya çıkmıştı. Maliye, Nafia ve Evkaf Nazırlarının bu işte parmağı olduğu anlaşılınca bir tahkikat  komisyonu kuruldu.  Basın bu yolsuzluk olayına günlerce yer verdi. Tevfik Paşa istifa ederek birkaç gün sonra kabineyi yeniden kurdu. Ama yolsuzluğa karışan Maliye, Evkaf ve Nafia Nazırları yeni kabinede de yerini alırken yolsuzluğa karşı çıkan Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) kabineye alınmadı.

… .. 

Darülfünun’da Kâtipliğim

Şubat sonlarına doğru Darülfünun umum müdürlük kaleminde açılmış, yedi yüz kuruş maaşlı. … ..

… ..


O zamanki üniversite teşkilatı

Harpten önce, yani 1914 Ağustos’una kadar üniversitenin adı “darülfünun”idi ve yalnız erkeklere mahsustu.. Fakültelerin adı da “şu’be” idi. “Bölüm” demek, bu “şube” kelimesi. Fakültelerin adı, harp içinde bir reformla” medrese” ve hocaların adı da “müderris” olmuş. Hukuk medresesi, fen, edebiyat ve tıp medreseleri gibi.


Hocalarda ordinaryüs profesör karşılığı “müderris”, profesör karşılığı “muallim.” “Müderris muavini” şimdiki doçent karşılığı idi.

Ve yine harp içinde bir reform daha yapılmış, kızlar için de bir Darülfünun açılmış. Fakat bu, üniversite içinde bir harem dairesi şeklinde tatbik edilmiş. Öğleden önce erkek öğrenciler oluyor fakültelerde. Öğleden sonra erkekler çıkınca kızlar derse giriyor. Kız üniversitesi “İnâs Darülfünunu” diye adlandırılmış. Kızlar çarşaflı ve yüzleri açık giriyorlar derslere.

Kızlar en çok coğrafya, tarih, kimya, edebiyat ve felsefe bölümlerine kabul edilmişler Ben vazifeye girdiğimde hukuk birinci sınıflarda üç kız talebe vardı. Tıp fakültesi kızlara kapını açmamıştı.


Hukuk’taki teşkilat

… ..

… ..

Bazı hocalarımızın tutuklanması

Wilson prensipleri


İzmir’in İşgal Haberi


15 Mayıs 1919 günü Yunanlılar İzmir’e asker çıkarmış…. ..

Yunan askeri  Kordon’a çıkınca, hükümetin emriyle İzmir valisi, askerlik kalem reisi ve daha bazı ileri gelenler karşılamaya çıkmışlar. Çünkü Yunanlılar dostça geliyorlarmış. Bu ne biçim hükümet ki böyle emirleri veriyor. Güya Paris’teki Dörtler (Dörtler Konseyi) buna karar vermi

şler. Karaya çıkan Yunan askerleri, İzmir Metropoliti ve yerli Rumlar tarafından karşılanmış. İlk çıkan askerle Kordon’dan Kışla’ya doğru ilerlemeye başlamışlar. 

Bu sırada Vali İzzet Bey ve Albay Süleyman Fethi Bey, “hoş gediniz” demek için herhalde, bunlara doğru ilerlemeye başlamışlar. Yunan askeri, şımarık Rumlarla sarılı geliyormuş. Bu yerli Rumlar onları karşılamaya gelen bizimkileri sarmışlar, “Zito Venizelos” diye bağırmalarını istemişler. Ötekiler galiba bağırmış, albay, bağırmamış olacak ki onu süngülemiş, öldürmüşler.

… ..



Protesto mitingleri

*17 Mayıs’ta yapılan toplantıda, ertesi günü,


yani, 18 Mayıs 1919 ulusal matem günü ilan edildi.

**İzmir’in işgali üzerine gelişen olaylar karşısında istifa eden Ferit Paşa üç gün sonra yeniden sadrazamlığa atandı. (İkinci Ferit Paşa Kabinesi)

… ..

(s.34)Bu sırada Halide Hanım (H:E:Adıvar) siyah çarşafı ile balkondan konuşmasına başladı. Gerçekten acıyı içten duyan bir insan olarak oradaki halkın da duygularını dile getirdi. … ..  Heyecan ve teessürünü tutamayanlar, her türlü fedaklârlığı ve ölümü göze alarak çarpışacaklarını acı acı bağıranlar, kaynaşmayı bir kat daha artırıyor, kadınlar arasında telaş ve endişe uyandırıyordu.

… ..

Halide Hanım’dan sonra bizim devletler hukuku hocası Selahattin Bey konuştu. … ..

… ..

Üniversiteye döndük. Boş olan umum müdürlük odasında toplandık: Halide Hanım, Selahattin Bey, Müfide Ferit Hanım, Ferit Bey, Muslihittin Adil Bey, ve sonradan gelen


Faik Sabri Bey.
Öğrencilerden ben, Ali Galip ve öteki sınıf ve fakültelerden, adlarını bilmediğim üç-beş arkadaş vardı toplantıda.

Miting kararlarını Zatı Hazreti Padişahi’ye, Amerikan , İngiliz, Fransız ve İtaalyan mümessilliklerine halk namına tebliğ edecek, biri erkek, biri kadın olmak üzere beş heyet seçecektik. Halide Hanım’!la Selahattin Bey’in Amerika, Müfide Hanım’la Faik Sabri BEy’in İngiltere mümessilliklerine, Müslihittin Adil Bey’le öğrencilerden kıyafeti en düzgün birinci sınıftan bir efendinin ise Padişaha gitmesi uygun bulunmuştu ki Müslihittin Adil Bey Padişaha asla gidemeyeceğini ve başka birinin seçilmesini ileri sürdü. Zati Padişahi’ye hocalardan kimse gitmek istemiyordu. Bu esnada beni dışarıdan çağırdılar. Çıktım, kaleme gittim.

Dün Ferit Paşa kabinesi istifa etmişti. … .. 

… ..

*Padişah’a gidecek olan heyet, Halide edip Adıvarü, ve iki öğrenciden oluşuyordu.


Heyetler - Kuruluşlar

… .. 

Ahali arasından bir dayanışma ve gerektiğinde milli bir hareket vücuda getirmek ve bunu sürdürmek işini konuşuyorlardı. Ben de karıştım, “Dehal bu heyeti kuralım öyleyse”


dedim. Bu bir
cemiyet halinde olacaktı. Kurucu olarak birbirimizi tezkiye (aklama) suretiyle cemiyeti kurduk. Bir de .idare heyeti seçtik.

Akşam gazetelerinde, Dörtler Meclisi’nce (Dörtler Konseyi: Birleşik Devletler, İngiltere, Fransa, İtalya) Türkiye hakkında henüz hiçbir karar alınmadığını bildiriyor.

… ..



Yine mitingler ve…

21 Mayıs. Dün de Üsküdar’da bir miting yapılmış … ..  Karanlık günler. … ..

23 Mayıs. Sabah Darülfünun’a geldiğim zaman … ..

… .. Sultanahmet Meydanı’na geldik. Yine halk çok kalabalıktı. Miting başlamadan önce minarelerden salat ve selam okunuyor. Yine kara bayraklar konuşma kürsüsünü sarmış hatta minarelere bile takılmıştı.

Halide Hanım, terbiyeci İsmail Hakkı Bey (Baaltacıoğlu), Hamdullah Suphi Bey (Tanrıöver) konuştular. … ..


… ..


Heyecanlı çalışmalar

24 Mayıs günü vazifeye gittim. … .. Kurduğumuz cemiyetin adını bile koyamadık. Kimi “Kurtuluş Cemiyet” kimi “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” ve buna benzer adlar ileri sürüyordu.

… ..


Sarayda toplanmışlar

Sultanahmet’te mevlit

Yeni miting - Malta’ya götürülenler


Yine miting

30 Mayıs Cuma…

Yine Sultanahmet Meydanı … .. Bu, oradaki ikinci büyük mitingiti. İsmail Hakkı Bey, Şükûfe Nihal Hanım, Hamdullah Suphi Bey ve adlarını bilmediğim iki kişi konuştular. … ..



Azgın bir Rum canavarı

Sadrazama güvensizlik, üniversitenin açılması

Bazı hareketler ve müdafaa-i hukuk

… ..

Doktor Lütfi’den mektup


… .. Galip devletler; Mondros Mütarekesi mucibince Kafkasya’da bizim elimize geçen Kars, Ardahan ve Batum vilayet ve kazalarını boşaltarak harpten önceki hududa çekilmeye, bizi mecbur tutmuşlardı. Bizim askerler çekilince buraları Ermeni ve Gürcülere geçecekti.

Ben İstanbul’a geldikten tahminen bir ay kadar sonra gazetelerde okudum ki, Karslılar orada “Kars İslam Hükümeti” adı altında boşaltılan yerleri kapsamak üzere müstakil bir hükümet kurmuşlar. 


*Üç liva bölgesinde, Kars, Ardahan , Oltu civarında oluşan bir grup önce Kars İslam Şûrası adıyla 5 Kasım 1918’de bir araya geldi. Ardahan ve Kars kongrelerinden sonra Cenûb-i Garbi Kafkasya Hükümet_i Muvakkadesi adını aldı. Bir süre sonra bağımsız cumhuriyet ilan eden bu grup, 12 Nisan 1919’da İngilizlerce dağıtıldı.


… ..(Geçici Güneybatı Kafkas Hükümeti) … ..


… ..(
2 Eylül'de esir alınan Yunan Ordusu )

İşgalcilere karşı Sahtekârlık

İngiliz Tarzı: Olay Çıkar, İşgal et


Türkiye Cumhuriyeti'ne Doğru

Mustafa Kemal İstanbul’u Tanımıyor

Darülfünun’daki Hintli Askerler

Sevres’e Doğru


Ermenistan’la Harp ve Anlaşma

… …

Kâzım Karabekir’in zaferi ve Gümrü Antlaşması

*Türk sınırına saldıran Taşnak Ermeni Devleti , Kâzım Karabekir komutasındaki Doğu Orduları tarafından

yenilgiye uğratıldı. Kars, Sarıkamış ve Oltu Ruslardan alınarak yeniden Misak-ı Milli sınırlarına ulaşıldı.

Daha önce, 3 Mart 1918’de yapılan Brest Litovsk Antlaşması’nda  Kars, Ardahan ve Batum’daki Rus işgali son  bulmuştu. 19120 yılındaki bu zaferin ardından imzalanan

Gümrü Antlaşması (2-3 Aralık 1920), Anadolu’daki Meclis Hükümeti’nin varlığının tanındığı ilk uluslararası

antlaşmadır.  16 Mart 1921’de Moskova’da imzalanan yeni bir antlaşmayla Batum Sovyetler’e bırakıldı. 



Londra Konferansı'na Doğru

İkinci İnönü Savaşı

Sakarya Meydan Muharebesi

Büyük Taarruz ve MÜtareke

Osmanlı Devleti’nin Çöküşü ve Lozan

... ..

... ..


                    Darülfünun'da Hintli Askerler

… …

… …

Yeni hükümetimiz: Ankara

… …

Günler geçmekte

… …

… .. Herhalde bunlar üzerine ilerde epeyce yazılar yazılacaktır. Balkan Harbi’nden sonra dahi olsa, o kadar geniş toprakları, ihtirasları uğruna kaybedenlere rahmet okunmayacaktır.

“Zaten Osmanlı İmparatorluğu çökecek, yabancı unsurlar tasfiye edilecekti” diyorlar. Bu düşünce doğru olsa bile Suriye'yi, Lübnan'ı Fransa; Irak’ı ve bütün Mezopotamya'yı, Musul petrol mıntıkalarını İngiltere aldıktan sonra, bu tasfiyenin ne değeri kalır? Bşz harbe girmeden bu tasfiyeyi yapsaydık, hem milyonlarla insan ölmez ve halk bu kadar sefalet çekmez, hem Suriye, Lübnan, Hicaz ve Irak’la ekonomik ve siyasi bir bağlantımız olurdu. Bu konuda düşünülecek ve yazılacak şeyler çok, ama bir hatıra notlarında bunun yeri olmamak gerek.

... ..





*İstanbul’da işgal yılları  & İ. Hakkı Sunata

Türkiye İş Bankası Yayınları

































 (İzmir'e ilk giren 5. Süvari Kolordusu komutanı Mirliva Fahrettin Paşa ve kurmay heyeti ve 
köpeği Grey İzmir'de )



 


















(Kurtuluş Savaşı Komutanları: Soldan sağa: Mirliva Asım (Gündüz), Mirliva Ali Hikmet (Ayerdem)Ferik Ali Sait (Akbaytogan), Mirliva Şükrü Naili (Gökberk), Mirliva Kazım (İnanç), Ferik Fahrettin (Altay), Mirliva Kemalettin Sami (Gökçen), Mirliva Cafer Tayyar (Eğilmez), Mirliva İzzettin (Çalışlar) )






















( Mustafa Kemal Paşa Afyon'da bulunan, Büyük Taaruz'un kendisi tarafından başlatıldığı, sevk ve idare edildiği Kocatepe'de)

























(Başkomutan Müşîr Mustafa Kemal Paşa, yanında Müşîr Fevzi Paşa ve yaveri Binbaşı Salih Bey ile birlikte İzmir'e geliyor. (10 Eylül 1922) 






















(Students of the Ottoman Military Academy. Left to right: front row; Kâzım Köprülü (Özalp)Mustafa Kemal (Atatürk), and Ali Fuad (Cebesoy), Sedat (Doğruer), back row; Abdi (Pandır), Mehmet Hayri (Tarhan), Nusret (Başaran) )
































( Kemal Paşa, Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı sırasında (1918). Üzerindeki, Padişahın Onursal Yaveri olduğunu simgeleyen şerittir.)



























(Mustafa Kemal (ön sırada, ortada) ve bazı Sivas Kongresi katılımcıları. )



















( Kemal Paşa ve İsmet Paşa II. İnönü Muharebesi'nden sonra askerleri teftişte.)
































( Kemal Paşa, Nureddin Paşa'nın 2. Ağır Topçu Alayını teftiş ediyor. Soldan sağa: Kurmay Albay Şefik Bey (Türsan), Yarbay Vehbi Bey (Kocagüney), yaver Muzaffer (Kılıç), yaver Mahmut (Soydan), Nureddin Paşa, Kemal Paşa, Cevdet Kerim (İncedayı), Kâzım Karabekir Paşa. (18 Ocak 1923)

)



























( Mustafa Kemal (Atatürk) Mersin halkına konuşuyor.)























(Atatürk Singeç Köprüsü'nün açılışında. (Tunceli, 17 Kasım 1937) )
































( Atatürk ve eşi Latife Hanım, 1923)




*Nikolaos Trikupis - Vikipedi (wikipedia.org)

*... …

Ağustos 1922'deki Büyük Taarruz sırasında, 1. Yunan Kolordusu'nun komutanı olarak emrinde 5 tümen vardı; bunlardan ikisi Afyon'un kuzeyindeki, ikisi Afyon batısındaki ve biri de Afyon'un güneyindeki savunma mevziindeydi.[4] Taarruz Afyon’un güneyinden Trikupis kuvvetleri üzerine yapılmıştı. Yeterli keşif yaptırmayı ihmal ederek Türk saldırısına hazırlıksız yakalanan Trikupis, cephenin çökmesini önlemek için cepheyi tutan 1. ve 4. tümenlerin Afyon'un kuzeybatı kesimindeki müstahkem mevkiinin ikinci hattına çekilmesini emretti. Bununla birlikte başarılı Türk saldırıları ve 1. ve 2. Kolordu bölgelerinin birkaç gün içinde teslim olmaları, Yunan Ordusunun tam bir bozguna uğramasına yol açtı ve düzensiz bir şekilde İzmir'e çekilmeye başladı. 29 Ağustos'ta Kütahya yakınlarındaki Allıören olarak da bilinen Karacahisar yakınlarında Türk Süvari Birlikleri tarafından saldırıya uğradı. 2 Eylül'de Uşak yakınlarındaki Göğem köyü civarında Afyonlu Ahmet Çavuş ve Kayserili İbrahim Bayram Bayazit Çavuş önderliğindeki keşif koluna, 5000'den fazla askeri ve 300 subayı ile birlikte teslim oldu.[2] 3 Eylül'de Uşak'ta Türk Ordusu Başkomutanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın huzuruna çıkarıldı. Mustafa Kemal Paşa tarafından İzmir'deki Yunan Genel Karargâhı tarafından Yunan Ordusu Başkomutanlığı'na atandığı bildirildi; bu durum Yunan Ordusu'ndaki komuta düzeninin tamamen bozulduğunu gösteriyordu.

Bir yıla yakın süre diğer savaş esirleriyle birlikte Talas'taki kampta kaldı.[5] 1923 yılında savaş esirleri mahkemesinin bir parçası olarak Yunanistan'a döndü, ancak Altılar Davası'nda, 26-30 Ağustos 1922'de gerçekleşen Türk Büyük Taarruzu'nda uğratıldıkları felaketteki rolünden ötürü sorumlu tutulan diğer üst düzey görevlilerden ve siyasetçilerden farklı olarak, hiçbir zaman yargılanmadı.[kaynak belirtilmeli]

Askerlik görevine devam etti. 27 Kasım 1927 tarihinde emekliye ayrılmadan önce Korgeneral rütbesine terfi etti ve daha sonra Attika ve Boeotia'nın valisi olarak görev yaptı.[2] 27 Şubat 1959 tarihinde 91 yaşında öldü.

*Yeoryos Hacıanestis - Vikipedi (wikipedia.org)

*Nikolaos Trikupis (Yunanca: Νικόλαος Τρικούπης; 1868 - 27 Şubat 1959), Yunan asker. Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan Ordusu'nda 1. Kolordu Komutanı olarak görev yaptı.


… …

Türk Kurtuluş Savaşı'nda Yunan ordusunun Sakarya Meydan Muharebesi'ndeki yenilgisinden sonra 19 Mayıs 1922'de General Anastasios Papulas'ın yerine Yunan hükûmeti tarafından Küçük Asya Ordusu'nun başına başkomutan olarak atandı.[3]

4 Haziran 1922 tarihinde İzmir'e geldi. 26 Ağustos 1922'de Türk ordusunun başlattığı Büyük Taarruz'dan iki gün sonra görevinden istifa ederek Yunanistan'a kaçtı. Yerine General Nikolaos Trikupis getirildi.[3] Ancak iletişim yetersizliği nedeniyle bu atama kararı General Trikupis'e ulaşamadı ve Halit Bey (Akmansü) komutasındaki 4. Kafkas Tümeni'ne esir düştükten sonra bu atamadan haberi oldu.


Altılı Mahkeme'de yargılandıktan sonra 28 Kasım 1922 tarihinde Başbakan Dimitrios Gunaris, Yeoryos Baltacis, Nikolaos Stratos, Nikolaos Theotokis, Petros Protopapadakis ile birlikte Anadolu'daki yenilgiler (Μικρασιατική καταστροφή / Mikraasiatiki katastrofi) nedeniyle idama mahkûm edildi. Afyon tahkimatını denetlemesi sırasında Albay Nikolaos Plastiras'ı azarlayarak askerlerin önünde onu küçük düşürmesinin bir intikamı olarak aşağılanması için Albay Plastiras'ın emriyle sandalyeye ters oturtulup sırtından vurularak idam edildi.



*Altılar davası - Vikipedi (wikipedia.org)

*Altılar davası , Küçük Asya Faciasından sonra Yunanistan'da düzenlenen mahkemedir.

9 Eylül'de Türk ordusunun İzmir'e girmesinden sonra Yunanistan'da, Anadolu'dan kaçan Yunan askerlerinin başına geçen 11 Eylül'de 5/42 Evzones Alay (42. Piyade Alayı = 5. Evzones Alayı) komutanı Albay Nikolaos Plastiras'ın Albay Stilianos Gonatas ve "Lemnos" zırhlısı kaptanı Deniz Yarbayı Dimitrios Fokas ile birlikte başlattığı ayaklanma üzerine 27 Eylül'de Kral I. Konstantinos tahtı oğlu II. Georgios'a bıraktı.

Ancak halktan ve ordudan gelen baskının önünü alamayan genç kral sonunda halkı yatıştırmak için bu hezimetin suçlularını yargı önüne çıkarmaktan başka çare bulamadı.[kaynak belirtilmeli]

Yapılan duruşmalar sonucu, 28 Kasım 1922'de aralarında Yeoryos Hacıanestis, Başbakan Dimitrios Gunaris, Georgios Baltatzis, Nikolaos Stratos, Nikolaos Theotokis, Petros Protopapadakis başta olmak üzere altı kişi Anadolu'daki yenilgiler (Μικρασιατική καταστροφή / Mikrasiatiki Katastrofi: Küçük Asya Faciası) nedeniyle idama mahkûm edildi.































( Esir Yunan subayları (Ankara, 29 Eylül 1922).)

6 yorum:

  1. Ülke işgal edilmiş Maliye, Nafia ve Evkaf Nazırlarının da karıştığı yolsuzluk (Hükümetin bazı değirmencilerle anlaşma yapıp, İstanbul halkının sırından bazı kabine üyelerinin ve onların arkasındaki şebekenin büyük vurgunlar …) yapmaları şaşırtıcı değil. Güncel yaşadıklarımızın başka versiyonu…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonra ne mi oldu?
      “Basın bu yolsuzluk olayına günlerce yer verdi. Tevfik Paşa istifa ederek birkaç gün sonra kabineyi yeniden kurdu. Ama yolsuzluğa karışan Maliye, Evkaf ve Nafia Nazırları yeni kabinede de yerini alırken yolsuzluğa karşı çıkan Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) kabineye alınmadı.”

      Sil
    2. Yine günümüze dönersek: Davutoğlu devre dışı bırakıldı, yerini Binali aldı… İster gülün, ister ağlayın.

      Sil
    3. Hiç şaşırtıcı değil. Hükümetin başında “Damat” olunca altındakiler de “imam pırt yaptığında cemaat ne yapacaksa) kendilerinden bekleneni yapmışlar…. Hainlik, her devirde çeşit çeşit….

      Sil
    4. Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
      Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
      "Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
      Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

      Mehmet Akif ERSOY (Safahat: Yedinci Kitap )

      Sil
    5. Tarihini bilmeyenler, tarihten nasıl ders alacaklar?
      Günümüzde olaylar bu yüzden tekerrür ediyor…

      Sil