Kitabın arka kapak tanıtımında Alev Alatlı; “Gelin, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzyıllar önce sahneye konulan Yeni Dünya Düzeni’nin ‘tek din’ ilkesinin ete kemiğe büründürülmesi sürecinden söz edelim. Yeni Dünya Düzeni’nde mevzubahis olan ‘tek din’ Yahudilikle Hıristiyanlığın füzyonu olan Evangelizm’dir. Evangelizm’in ne olduğunu bilmezsek, Amerika Birleşik Devletleri’nin niye bu kadar ısrarla ve kayıtsız şartsız İsrail’i desteklediğini anlayamayız. ABD’nin Irak’ta, Orta Doğu’da, hatta Kara Afrika’da ne yapmak istediğini de doğru okuyamayız. Eski Ahit’te eritilmiş, tevhit edilmiş Hıristiyanlığın temellerinin daha 1867’de kurulan ‘Kiliseler Konseyi’ tarafından atıldığını bilesiniz.
ABD’nin İsrail düşkünlüğü, jeopolitik çıkarlarının ya da daha şimdiden alternatif enerji kaynaklarıyla ikame edilme yolundaki petrolün ötesinde spiritüel bir tutkuya dönüşeli nicedir. Bir Amerikan Yerlileri eksikti diye düşünürüm, bir de Reis Tekumseh’in kemiklerinin sızladığını. (...) Her neyse. Dilerim bari siz siz olun, Orhun Yazıtları’nı arada bir okuyun. Okuyun ki, ‘kalıtımsal haslet’ dedikleri üstenciliğin bizdeki karşıtlığının ‘kut’ olduğunu kendi gözlerinizle göresiniz ve ‘Kutlu olsun’ dileğimizin ‘Tanrı’nın yolundan çıkılmasın’ temennisi olduğunu idrak edesiniz. Bizde ‘üstünlük’ Kaan’da (veya Kağan’da veya Hakan’da veya Erkin’de veya …) değil, bilge, alp, adil ve erdemli olandadır. Bilge Kaan töeye ters düşmeyegörsün, ‘Tanrı ‘kut’u geri alır. Bunun için denmiştir, sel gider kum kalır, il gider, töre kalır.
İlk müstemlekecilere dairdir…
James’in dini muhaliflerini hapsettiği, ağır para cezalarına çarptırdığı 1630-1643 yılları arasında, Cotton Matfher’in babası Increase Mather’ın(1639-1723) bulunduğu yirmi bin Püriten, Amerikan müstemlekelerine müteveccihen İngiltere’den ayrıldı. Anglikan nizamıyla ilişkilerini kesen bu insanlar, Yeni Dünya’da münferit cemaatler oluşturdular.
Pencere: Oxford, Cambridge, Glasgow, Harvard
Boston Brahminleri’nin en muhterem atalarından Cotton Mather (1663-1728), Bostaon doğumlu Harvard mezunu, yazar ve “pamphleteer” derler, muhtelif konulardaki düşüncelerini belirli aralıklarla broşür formatında yayınlayan saygın bir kamuoyu önderi; University of Glasgow’dan fahri doktora (1710) sahibi Püriten Papaz. Glasgow Üniversitesi’nin, İskoç Aydınlanmasının merkezi” sayıldığını, David Hume, Adam Smith gibi Avro-Amerikan medeniyetine damgasını vurmuş düşünürler yetiştirdiğini, Birleşik Krallık Oxford (1167) ve Cambridge'ten (1231) sonra en eski eğitim kurumu (21451) olduğunu düşünün. Harvard deseniz, Püritenlerin Amerika kıtasına ayak basmalarını (1629-1630) izleyen altı yıl içinde Massachusetts’te kurdukları ilahiyat yüksek okulu. Cambridge’ten esinlenmiş olup, daha kurulduğunda (1636) anonim şirket (joint venture) statüsündedir, o gün bugün bir yönetim kurulu tarafından idare edilir; adını, kurucusu ve önde gelen finansörü papaz John Harvard’dan (1607-1638) alır. Kendi de Cambridge mezunu olan John Harvard, Londra doğumludu ve ana tarafından Shakespeare’le bağlantılı olduğu söylenir. Harvard’ı uzun yıllar yöneten Cotton Mather’in babası Increase Mather ile onun babası, İngiltere Landcashire doğumlu Oxford eğitimli Richard mather (1596-1669) da Püriten papazlardı. Bunları neden söylüyorum, Brahminler’in ataları nın New York Limanı’ndaki heykellerin kaidesine nakşedilmiş eski dünyanın “sefil artıkları”ndan olmadıklarını bir kez daha vurgulamak istiyorum… Nitekim Amerik’ya gelen ilk Püriten kafilelerin arasında yüzden fazla Oxford ve/veya Cambridge eğitimli “gentlimen”nin varlığından söz edilir. Gelin görün ki, Atlanti’in iki ucunda gelişen, biri
Anglosakson diğeri Amerikan entelektüel yapılanmaları daha o zamandan mükemmele yakın bir eşgüdüm içinde hemhal olmuş durumdadırlar.
… …
Necefli Maşrapa!.. “Okültizm”, Frankenstein
… ..
… .. Yeni Dünya Düzeni’nin Meşum Beşli dediğim müelliflerinin (John. D. Rockefeller, Andrew Carnegie, John P. Morgan, Nathaniel Mayer Rothschild, Cecil Rhodes) akıl hocası İngiliz JohnRuskin gibi, Alman Dr. JohanKOnnrad Dippel gibi Okülist simyacıların Oxford, Cambridge ya da Ingolstad üniveristelerindeki odalarında yapılır. John Ruskin’i Yuvarlak Masa, Yeni Dünya Düzeni bağlamında daha çok konuşacağız.
… ..
… … İllimünati Tarikatı’nın kurucusu Adam Weishaup’ın mesai arkadaşı ve İngiliz bilimkurgu yazarı Mary Shelley’Nin (1797-1818) Frankenstein isimli romanının kahramanı! Öyle etkilenmiş ki Mrs. Shelley Dr. Dippel’in okült çalışmalarından, tutmuş bir insan tarafından yaratılmış “yaratılan” ilk siborg’un romanını yazmış. … .. Mary Shelley; kocası Oxford eğitimli ünlü şair Percy Shelley Lord Byron (1788-1824) kankasıdır. Gelelim okültizm’e: “Occultism” “gerçek”İn bilimsel yöntem dışındaki yollarla raştırılması; doğa, evren ve insan arasındaki etkileişimlere dairderin bilgilerin ruhani (psişik) metodlar veya kadim ezotorik (İçsel) öğretiler aracılığıyla edinilmesi eylemi; yani … .. “sözdebilim / sahtebilim”. Geleceği okuma, kehanet, şifacılık gibi marifetleri de içeriri. Diğer bir anlatımla, büyücülükle itham ettikleri , diri diri yaktıkları “cadı”ları suçladıkları “günah”ların mecmuudur.
Engizisyon mağdurlarının … ..
… .. Bu bağlamda cadı avı, hem sınıfsaldır hem de yolu öjeniksle doğrudan kesişir. … ..
… ..
… .. Adolf Hitler, Semitik ırka mensup olan Araplar gibi Yahudilerin de “beyaz ırk gen havuzundan elimine edilmeleri gerekli” kavimlerden olduklarını ilan etmiş, bu düşüncesinin ilhamını da “incil”im dediği bu kitaptan aldığını söylemişti.
Şunu mutlaka anlamalısınız…, engizisyon denilen bu menfur, bu şen’i uygulama, Avro-Amerikan insanının bilincinde Hıristiyan dünyasını tehdit eden birtakım akla yatkın ve sahisi varlıkların mevcudiyetine dair bir inanç oluşturmuş, dahası yürürlükte olduğu 250 yıllık süreç zarfında bu inanç sabitlenmiştir. Gelin görün ki, Malleus Maleficarum modern Batı’nın okuduğu bir kitap değil artık, buna karşın “cadı”ların yerini almış olan “başka birileri” var: İslamcı teröristler. Bu yeni öcüye ye dair malumat da hemen her zaman cadılara ilişkin malumat kadar mesnetsiz, kof ve beyhudedir. Yahudileri düşünün. Engizisyon, Yahudileri Hitler’den çok daha önceden beri yakmaktaydı. Daha ‘70’li yıllarda New York’ta eğitimli Yahudilerin itibarlı işlere alınmadıklarına bizzat şahidim. … .. ne zamanki neo-con’larla işbirliği yaptılar, yıldızları o zaman parladı. Bir parladı, pir parladı… ..
… …
Pencere: ABD’nin ilk Mason Anayasası, 1723
“Rosicrucian Farmosonluğu Amerika’ya resmen 1733’te, Boston St. John Locası’yla girdi, Boston, Britanya müstemlekelerinin Masonik başkenti oldu. 1737 itibariyle Boston'a ilaveten New York, Pennsylvania ve Sauth Carolina’da da ütopik Yeni Atlantis projesini uygulamaya geçirmeye adanmış localar kurulmuştu.
… ..
… ..
… .. Dahası ABD’de basılıp çoğaltılan ilk masonik metinmiş. Öte yandan, Amerikan Anayasasında bugünde yarına oluşmuş değil yavrum. 1787’de yıllar süren uzun uzun müzakerelerden sonra kabul edildiğinde, Philadelphia’daki kongreye katılan on üç kurucu eyaletten (”Devletçik”ten) dokuzunun onayıylaancak gelmişti, son halini alması 1789’u buldu. O günden bugüne kadar da “Amendments” dedikleri eklentilerle yirmi yedi defa daha değiştirildi, benim son hatırladığım eklenti 2008’deydi. Bu da böyle.
Anderson Anayasası’nın birinci maddesi “God ve din hakkında” diye başlıyor., farmason hareketinin “gnostik” menşesini vurguluyor. Şöyle: “Bir mason, itikadı icabı ahlak yasasına itaat etmekle yükümlüdür ve Marifet’i doğru anlamışsa asla ne bir budala Ateist ne de dinsiz bir Liberten olur. Her ne kadar antik çağlarda masonlar, her ülkede o ülkenin veya milletin dini her neyse o dinden olmala yükünlendirilmişlerse de şimdi artık onları bütün insanlar üzerinde mutabık oldukları dinle yükümlendirmenin muayyen görüşleri onlara bırakmanın daha yarayışlı olduğu; yani hangi tarikat veya itikada dahil olurlarsa olsunlar, iyi ya da şerefli ve dürüst olmaları halinde Masonluk Birliği’nin normal koşullarda birbirlerinden sürgit uzak kalacak insanlara içten dostluklar kazanacakları bir merkez olarak hizmet vermesi düşünülmektedir.”
“Marifet” sözcüğüne mim koyun… Görün ki, “Gnostizm” nedir ne değildir bilmeden farmasonları; farmasonları anlamadan da ABD’yi tanımanın mümkünatı yoktur. … ..
… ..
Necefli Maşrapa.. Agnostik, gnostik, bilinmezci, bilinirci
Gnostizm’in tek bir tanımı yok. Kimine göre ”Gnostisizim”e en yakın sözcük Sufizm , Kimine göre İbranice “daath”, Tibet dilinde “rigba”, Sanskritçe “Jna”, Arapça “mariaf”dan türeme, Türkçe ”marifet” sözcüklerinin eş anlamlısı; kimine göre de “İslami mistisizm”. “Mistisizim” sözcüğü de muğlaktır, yorumlayanın ideolojisi doğrultusunda farklı anlamlar kazanır. Tasavvuf, gizemcilik, esrarengizlik, hatta “karanlık, gizemle yüklü olana duyulan aşırı eğilim” olarak açıklandığını da görebilirsiniz.
… ..
… ..
Bu uyarıdan sonra, gelelim gnostisizim (bugünkü aklımızla!) ne olup ne olmadığına “Agnostik” sözcüğünü bilirsiniz, “bilinemezci”; yani, God’ın varlığının ya da yokluğunun bilinemeyeceğini, insan aklının buna yetmeyeceğini, savunan dünya görüşü . “Agnostik”in zıt anlamlısı “gnostik”, yani “bilinirci” : God’ın zaten salt akılla ya da beş duyuyla kavranamayacağını, tanımanın ancak doğrudan ve kişisel deneyimle mümkün olabileceğini iddia edenler. Kök kelime “gnosis”. Sözlüklerde ”knowledge” diye geçer ama “bilge” değil “irfan” diye düşünmek daha doğru çünkü gnostik gelenek “bilgi” nin akıl, nakil ve duygu organları aracılığıyla kazanıldığı, oysa “irfan”nın bilginin de ötesinde fazladan bir kavrayış yetisi gerektirdiği söyler. Veri, malumat, bilgi ve irfan’ın düşünce sürecini oluşturan farklı aşamalar olduğunu hatırlamalısınız. Şöyle….
Veri, gündelik yaşamımızda gördüğümüz, duyduğumuz, okuduğumuz veya karşılaştığımız olaylardan edindiğimiz duyumların bütünü; beyin bunları sınıflandırıyor. Malumat, beyinde depolanmış verilerin düzenlenmiş, işlenmiş, muameleye tabi tutulmuş haline deniyor. Bilgi, malumatın belirgin bir amacı gerçekleştirmeye yarayacak şekilde düzenlenmiş, zapturapt altına alınmışlık durumu. Bilgi sahibi olmak, akıl erdirmek ve çözümleme yetisi gerektiriyor, oysa malumat edinme böyle bir kısıta tabi değil, kişi hayatta olduğu sürece kendiliğinden birikiyor. , bilgi sahibi olmak mümkün değil; ama belirgin bir amacı, bir hedefi olmayan malumatın da furuşluktan (*bilgiçlik taslamaktan) öte işlevi yok. Her durumda, malumat ve bilgi, beynin önceden kaydetmiş olduğu verilere dayanıyor, onların neticeleri olarak ortaya çıkıyorlar. İrfan ise öyle değil.
İrfan, bilginin ötesinde, sezgi, duyarlık, ortam farkındalığı, idrak ve “halden anlama” dediğimiz hassasiyetleri gerektiriyor. Bu bağlamda, zekâ ve tecrübenin bileşkesi irfan. Arif irfan sahibi olan; anlatılmayanı da anlamak gibi fazladan bir becerisi, bir hüneri, bir yeteneği var. “Arife tarif gerekmez”, “Arif olan anlar” düsturlarını düşünün …
… ..
Pencere: “The sons of Liberty”, Tea Party’nin ağababaları
… ..
.. .. “The Knights of Malta” Haçlı Seferleri’nden kalma, yaklaşık bin yıllık bir örgüttür. Günümüzde başta Avrupa olmak üzere Kuzey, Güney ve Orta Amerikalarda mukim birkaç Malta Şövalyesi olduğunu, bunların bulundukları ülkelerin en güçlü ve gerici örgütleriyle çalıştıkları anlatılır. Bürokrasilerde ve özel sektörde yuvalanır, iktidarını tehdit eden hükümet ve devletlere tehdit oluşturabilecek oluşumları kaynaklar, örgütlenmelerine yardımcı olur, hatta askeri operasyonlar düzeenlemelerini sağlarlar. Amerikan başkanlarından Dwight D. Eisenhower, Ronald Reagan, George H.W. Bush, Bill Clington ve George W. Bush’un birer Malta Şövalyesi oldukları iddia edilir.
Pencere: “Tom Paine, “Harman döven öküzün ağzını bağlamayacaksın”
… ..
Thomas Paine, sözcüğün bugün kullandığımız anlamında devrimcidir. Sıra dışı bir kafa, İngiltere-Amerika-Fransa arasında geçen fırtınalı bir yaşam, binlerce sayfa makale ve kitap, dumansız mum gibi icatlar, çelik köprü tasarımı gibi mimari projeler. Her üç ülkede de Aydınlanmanın Benjamin Franklin ,George Washington, James Monreo, La Fayette gibi ünlü farmasonlarıyla iç içe yaşanan bir hayat; bir de ölümünden birkaç yıl önce çıkan kitap; “On the Origin of Free-Masonory” (Farmasonluğun Kökenlerine Dair) . Örgütlü dinlerden haz etmediği, deizm taraflısı olduğu açık, mason olduğuna dair kayıt yok. Bunu niye söylüyorum? Amerikanın kuruluşunda deistik ve masonik söylemlerin iç içe geçtiklerini bilesiniz diye söylüyorum. Her ne kadar gizli cemiyetler iseler de, Yeni Dünya’da farmasonların eziyet görecek boyutlarda yargılanmalarını nedeni bu yumuşak geçiş olsa gerek diye düşünürüm. En bağnaz Püriten’in bile demokrasi, eğitim, ahlak, hoşgörü gibi idealler vazeden birisine ciddi itirazı olamazdı. God’ın ağaçta, çiçekte, gökte, her yerde olduğu şeklindeki argüman da kabul edilemez değildi. Müesses nizamla ilk çatışması, 1772’de. Gümrük müfettişlerinin maaşlarını yükseltmeden kaçakçılığın önlenemeyeceğine dair bir yazı, işten atılmasıyla sonuçlanıyor.
… ..
… .. Biz kendilerini, 1823 “Monroe Doktrininden tanırız. “Isolation Politics” derler, buna göre ABD, Avrupa’daki olaylara karışmayacak, buna karşın Avrupa Devletleri de Güney Amerika’da sömürge politikası gütmeyeceklerdir. Monroe Doktrini, 1941’e kadar geçerliliğini korur.
… ..
Pencere: John Locke, “Tabula Rasa”
… ..
… .. Şimdi sıralayacağım isimler size muhtemelen bir şey ifade etmeyeceklerdir. Eliniz değerse kim olduklarına bakıverin: gökbilimci mimar ….. , Fizikçi .. .. , din ve fen bilimci … .. ; hasılı İngiliz aydınlanmasının sessiz kahramanları: Şimdi sanmayın ki size verdiğim siparişin büyüklüğünün farkında değilim. Dört yüz yıl önce yaşamış bir İngiliz’i yetmezmiş, bir de müteveffanın kafa yapısını şekillendiren okumaları hakkında bilgilenesiniz istiyorum. Niye diye sormalısınız?
Açıkçası…, bu ülkede istisnasız hepimize musallat olan “ne işime yarayacak ki?” şeklindeki okuma direncini kırmaya yardımcı olur diye umuyorum. Bana öyle geliyor ki, okuma/öğrenme hayatta başarı sağlamaya yarayan bir zorunluluktan ibaret olarak algılandığı sürece, toplum yerinde saymaya mahkûm oluyor. Şimdi söyleyeceğimi hayli radikal bulacaksınız, ama sizden saklamayacağım: Hadis-i şerifi hakkıyla yorumlayabilmek bile Big Bang kuramına ünsiyet kesbetmekten geçiyor, yoksa almış başını giden bilim karşısında eziksiniz, kolunuz kanadınız hep kırık. Dahası öğrenmek için, aslında ne üniversiteye, ne de YÖK’e , hatta ne de ailenize veya toplumun teşvikine muhtaçsınız. Hele de günümüzde, teknoloji sağ olsun., bilgiye ulaşmak öyle kolay ki, içimizde yer etmiş “öğrenilmiş çaresizlik”ten gayrı hiçbir engel yok önümüzde. (Mamafih bu satırlara kadar gelebildiyseniz, bir şeyler değişiyor demektir; kitap satış rakamları tek başına bir şey söylemiyor … , alıp kütüphanesine koyan, kapağını açmaya da var. Bakın ne düşündüm, telefon numaramı sayfalara gömeceğim, okuyup bulduğunuzda kendinizi şahsen haber edeceksiniz, ben de sevineceğim, hatta ölmez sağ kalırsak birlikte çay içeriz. Olmaz mı?)
… …
… …
Pencere: Meşrutiyetçi İngiliz devletinin Cumhuriyetçi kopyası”
… ..
… .. “Amerikan Bağımsızlık Savaşı “ denilen ayaklanmada Virginia eyaletinin askere yazılanlara “ödül” olarak köle teklif ettiği de doğrudur. Thomas Jefferson’ın kaleme aldığı o çok ünlü Bağımsızlık Bildirisi’ni kaleme aldığı o çok ünlü Bağımsızlık Bildirisi’ni hatırlarsınız. Düşünün ki, “Tüm insanlar eşit yaratılmışlardır” diye ortaya çıkıyor. “Tüm insanlar eşit yaratılmışlardır, God’ları tarafından bağışlanmış birtakım vazgeçilemez haklara sahiptirler; yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişme hakları da bunların arasındadır” diye ahkâm kesiyorsunuz, yedeğinize “ödül” olarak dağıtılmaya hazır bekleyen ne hak ne hukuk, ama prangalı köleler. … ..
… ..
Necefli Maşrapa!.. Klasik Avrupa medeniyetinin mezar bekçileri
… ..
… .. Ya İsrail diyeceksiniz. İsrail bir Amerikan karakoludur, dört başı mamur sahici bir Yahudi devleti hiç olmadı …
… ..
Necefli Maşrapa!.. 1831 “İstanbul misyonu”
1831’de Konstantinopol Amerikan Elçiliği’nin hemen ardında açılan “ABCFM (*Yurt Dışı Misyonlar İçin Amerikan Komiserler Heyeti) ” İstanbul Misyonu”nu birkaç yıl arayla Mersin, İzmir, Bursa, Tarsus, Sivas, Merzifon, Kayseri, Erzurum, Van, Mardin, Bitlis, Harput, Halep ve diğerleri izler. 1876 yılına gelindiğinde “istasyon” tabir edilen merkez misyonlarının sayısı on altıyı bulmuştur; Bulgar ayaklanması sırasında Türkiye’de yerleşik on altı misyona bağlı olarak faaliyet gösteren 247 taşra istasyonu var. Bunlara kayıtlı misyoner sayısı 302; 97’si kadın, 37’si Amerikalı, gerisi de Osmanlı tebaası. Yine aynı yıl, Yurt Dışı Misyonlar İçin Amerikan Komiserler Heyeti’nin Osmanlı topraklarında işlettiği okul sayısı 450, hastane sayısı 9, dispanser sayısı 10, Bir bu kadar da yetimhane var, en büyükleri Harput’ta 1.100 çocuk barındırıyor. Robert Koleji, Tarsus Amerikan Koleji, Tarsus Aziz Pavlus Enstitüsü, Fırat Koleji, Harput Anadolu Koleji, İstanbul Kız Koleji, İzmir Uluslararası Koleji önde gelen okullar.
.. . ..
… .. 1857’de açılan ve 1892’de resmi ruhsat alan 312 erkek ve 125 kız öğrencisi b ulunan Amerikan tabiiyetinde toplam yedi adet okul bulunmaktadır.
… ..
Necefli Maşrapa!.. “Kar mı yağmış şu Harput’un başına
… ..
… .. (Yeri gelmişken, sanmayın ki Atatürk orduda dindar subay istemezdi. Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, Orgeneral Asım Gündüz, TBMM Başkanı Abdül Haluk Renda, Hacı Bayram’daki Cuma namazlarını kaçırmazlardı. Askerlerin Kuran-ı Kerim (Mushaf) üzerine yemin etmeleri, izleyen dua geleneği, Çakmak 1955’te emekli oluncaya kadar devam etti. O tarihten itibaren başlayan askerin kopukluğu, NATO’ya girişimizle birlikte yeni bir forma döküldü. Takva ehli “sahici” subaylar yerlerini “moral subayı” denilen Amerikan usulü profesyonel kadroya bıraktılar. 1950’li yıllarda ilahiyat fakültelerinde üniformalı öğrenciler görmek mümkündü. 12 Eylül’den sonra bu profesyonel kadro da dağıtıldı. Askeri lojmanlar, ORKO gibi askeri mağazalar, orduevleri derken “ibadet işleri” de kışla içi ne alındı, birliklerde inşa edilen camiler silahlı kuvvetleri sivillerden büsbütün tecrit etti. Bir süre sonra “din işleri” subaylardan alındı erlere tevdi edildi, çoğu çaresizlikten kapanırken, camilere üniforma ile girilmesi de yasaklandı, 28 Şubat’ta, 15 Temmuz’da esefle izlediğimiz cinnetin, yabancılaşmanın kişinin kendi toplumu için kendi kafasıyla düşünemez olmasıyla yakın ilgisini ıskalamayın … .)
Hayra alamet olmayan şeyler oluyor…
Pencere: Jamestown, 1607
Amerikanın yerli halkları, en az 30.000 yıldır oralardaydılar. Asya’dan Bering Boğazı üzerinden gelmişlerdi. 1492’den itibaren İspanyol, Hollandalı, Portekizli, İngiliz, Fransız ve diğer Avrupa’lı maceraperestler, askerler, çiftçiler, bezigânlar, haydutlar, tüccarlar, peyderpey arzı endam ettiler. “Biz buraya Tanrı’ya kulluk etmek, ayrıca da zengin olmak için geldik” diye ilan etmişti, Maya medeniyetinin önde gelen kıyıcılarından Bernal Diaz del Castillo (1495-1584). Pek ünlü bir “konkistador”du, sonradan Guatemala'ya sömürge valisi oldu, yetmedi Meksika'yı da “fethetti.” Amerika’nın büyük bölümlerini istila edip sömürgeleştiren İspanyol asker, kâşif ve maceracılara “fatih” anlamında “conquistador” denir. Açgözlü oldukları kadar da gözüpek sergelerden oluşan bu güruhlar, arslan payını kaptırmamak için Yerli Halklar’dan ziyade birbirleriyle mücadele ederler. Yeri gelmişken, Alain Destexhe diye insan hakları ve soykırımla uğraşan Belçikelı bir politikacı vardır, 2011’e kadar Liberal Parti senatörüydü. Senatör Destexhe, İspanyolların 1519-1605 yılları arasında itlaf ettikleri Yerlki nüfusunu 24 milyon olarak verir. Yüzyıldan az bir zamanda Meksika endemiklerinin nüfusunun 25 milyondan bir milyona indiği hesaplanır. Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'un toplam nüfusunun 25,5 milyon civarında olduğunu düşünün, üç ülke halkını külliyen itlaf ediyorsunuz demektir. Görün ki, bu kahrolası dönem “Habsburg İspanyası” dedikleri (az sonra) 1516-1700 yıllarına denk gelir.
… ..
… ..
Pencere: “Nieuw Amsterdam’dan “New York”a
… ..
Avrupa’nın sömürgeci tarihi aşağılıktır, ama bu VOC (*Vereenigde Oost Indische Compagnie - Hollanda Doğu Hindistan Şirketi) daha da aşağılıktır … . Hollanda’yı o gün bugün abad eder. 2013 itibariyle fert başına düşen milli gelir hesabıyla İsviçre, Amerika, Belçika’dan sonra dünyanın dördüncü büyük zengin ülkesiydi. Her Hollandalı on zenginden dördünün mirasyedi olduğunu, servetlerinin temelinde VOC’nin terekesinin yattığını bilesiniz. “Zengin” derken, asgari 500 bin Euro nakit paradan bahsedildiğini de bilesiniz. İnanılır gibi değildir, ama en iyi yıllarında Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin cirosunun ”bugünün Apple, Microsoft, Amazon, Exxomobil, Berkkkshire Hathaway, Tencent ve Wells Fargo şirketinin toplamına eşit” olduğunu söylerler. “Apple, VOC tepe değerinin yüzde 11’i kadardır.
Para için yapmayacakları yoktu; işçi sömürüsü, soykırım, kitle göçleri,kitle tehçirler, en az 50 bin can olduğu hesaplanan köle ticareti.
… ..
… .. Manhattan adasının güneyinde gemileri korumak için kurdukları İstikâmları yıkarak kırarlar. Sonuç: Birleşik Cumhuriyet’in Amerika kıtasna ilişkin emelleri sona erer, Hollandalılar bölgeyi İngilizlere bırakır, Endenozya’ya odaklanırlar. “Nieuw Amsterdam “, “New York”a dönüşür.
… ..
… ..
Necefli Maşrapa!.. . Baltalimanı Antlaşması, Kavalalı Mehmet Ali Paşa
… ..
… .. Baltalimanı Antlaşması Osmanlı ekonomisinin idam fermanıdır desem yeridir. Hiç mi aymamışlardır diye sormalısınız. Hiç aymamış değiller. Nitekim aynı II. Mahmut’un tahıl, yün, haşhaş, zeytinyağı ipek, meyan kökü gibi temel tüketim mallarına “yed-i vahit (tekel) uygulaması da var. Hatta bir ara İngiliz mallarına karşı gümrük duvarlarını da yükseltmiş, üstelik birkaç yıl sonra 1830’da aynı uygulamaya başta Fransa, Kıta Avrupası ülkelerini de dahil etmiş.
Misilleme, Mısır genel valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa(1769-1848) formatında gelmiş. Biz hakkında çok konuşmayız, ama Avrupalı tarihçiler Hidiv hazretlerini “Osmanlının aydınlık yüzü” olarak görmeye meyyaldirler. Sayesinde gerçekleşen “Mısır Rönesansı”ndan, reform hareketlerinden bahsederler. Mehmet Ali Paşa Makedonyalı bir çorbacının oğlu. “Çorbacı” derken yeniçeri ortası komutanından bahsetmiyorum; Osmanlı yükseliş döneminin seçkin askerleri. Gelin görün ki, 1600 yıllara varıldığında askerlik ikinci plana atılmış, ticaretle iştigal edilmektedir. Helen anne B. Rivlin )1918-2009) diye State University of New York’tan emekli Amerikalı tarih profesörü vardır, kendisi aynı zamanda Britannica Ansiklopedisi’ne yazardı. Profesör Rivlin, Paşa’nın izleyen yıllardaki ticarete gösterdiği ilgiyi genç yaşında tütün ticareti yapmış olmasına bağlar. Babasının işini devam ettirmişmiş. Mamafih Profesör Rivlin, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın 95 (yazıyla doksan beş) çocuğu olduğu söyleniyor ki, kendi adıma başka hiçbir yerde rastlamadığım bir iddiadır, doğrusunu tarihçiler bilecekler. …
… ..
Kavalalı 1801’de Mısır'a geldiğinde 300 kişilik bir müslüman Arnavut alayında bölükbaşı, yani ikinci kumandandır, dört yıl sonra “Paşa”lığa terfi etmiş, “Vali” olmayı da başarır. Şimdi Mısır’ın yarı-bağımsız bir Osmanlı eyaleti olduğunu bilirsiniz. Fransızların kalbinde yer etmişlikleri, geri bir ülkenin “Aydınlanması”na Napolyon Bonapart’ın himmetiyle olmuşluklarından. Bonapart 1798’de Türkleri iktidardan atmak vaadiyle gelir, İslam’a saygılı olacak, lakin Türklerden boşalanmakamlara Mısır yerlilerini yerleştirecek, ekonomik ve sosyal reformlar yapacaktır. Kıptilerikonuşmuştuk, hatırlarsınız 325 İznik Konseyi’ndeki Piskopos Arius taraftarları Mısır Kilisesi mensupları. Napolyon, Kıptileri birtakım şeyhleri yanına alır. Birkaç ay süren çok kanlı direnişten sonra üç yıl (1798-1801) kalmak üzere yerleşir.
Bu üç yıl oryantalistler için paha biçilmez bir kaynaktır, Mısır’ın “eşitlik” ilkesiyle tanıştığını, Batı kültürünün çölde neşvünema bulduğunu ballandıra ballandıra anlatırlar. Nitekim Mehmet Ali Paşa, Napolyon’un başlattığı reformların “devamını getirir”, yani “Memluk oligarşi”sini dağıtır. (Memlukların 1250-1517 arasında Mısır ve Suriye’de hüküm süren Türk ve Çerkes asıllı köle ve asker komutanlar olduklarını hatırlayın. Kölemenler olarak da hatırlayabilirsiniz. Arapça kaynaklarda “ed-Devletü’t Türkiye” olarak geçermiş yani Türkiye devleti.) … ..
… …
… .. II. Mahmut döner, Fransa’dan yardım ister. Tahmin edeceğiniz gibi, Fransızlar sadakat göstereceklerse, Mehmet Ali Paşa’yı göstereceklerdir. Kanuni’nin I. François'yi kurtarmış olması işe yaramaz, tahmin edeceğiniz gibi “hayır” cevabı alırlar. İngiltere, içişlerinize karışmam diye baştan savar. Hasılı yüzler Moskova’ya döner.
Ruslar, masrafların karşılanması halinde her iki tarafı da onayladığı sayıda bir kuvvetle karadan ve denizden yardım etmeyi kabul eder. Çar’ın donanması İstanbul Boğazı’na girer, Büyükdere önlerinde demirler: Hünkâr İskelesi Antlaşması (1833) imzalanır. İşin askeri bir yana da, Karadeniz’e rahatça inbebilmesi halinde Rusya’nın İngiliz, Fransız ticaret filolarının işlerini nasıl etkileyebileceğini hayal edin. Anlaşmanın bir de güya gizli ama herkesin bildiği bir maddesi vardır, buna göre Rusya’nın herhangi bir Avrupa devletiyle savaşa girmesi halinde Osmanlı Devleti Çanakkale Boğazı’nı kapamayı, Karadeniz’e salmamayı taahhüt eder. Olacak iş değildir, nitekim aynı yıl gelir Kütahya Antlaşmasını zorlarlar. Mısır, Suriye ve Girit valiliklerinin Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya verildiği ehvenişer bir antlaşma imzalanır, 1833.
… ..
… … 1838 Baltalimanı Ticaret Antlaşması’nı, Konya’da canını zor kurtaran Reşit Paşa Baltalimanı’ndaki konağında kendi elleriyle imzaladı. Osmanlı ekonomisi bir daha dikiş tutmadı. 1850 Kırım Savaşı’yla birlikte dış borçlanma da başladı, Düyun-u Umumiye’ye kadar gitti. Antlaşmanın imzalandığı Baltalimanı Sahil Sarayı, günümüzde İstanbul Üniversitesi Sosyal Tesisleri.
… .. Mehmet Ali Paşa “hanedanı”nı sona erdiren, aralarında Yarbay Cemil Nasır’ın da olduğu 1952 “Hür Subaylar” darbesi, Nasır’ı Arap dünyasının herhalde en trajik mağlubiyetiyle sonuçlanan “9667 Haziran Arap-İsrail savaşından hatırlayacaksınız. “6 Gün Savaşı” Orta Doğu’da bir dönüm noktasıydı, o gün bugün İsrail dur durak bilmedi.… ..
Pencere: “Güney Rüzgârının İnsanları”, Misi-ziibi, Messipi, Missisipi
Fransız gemilerinin mekik dokuduklarını söylediğim Newfoundland ve Quebec , … .. New Englan’ın kuzey-kuzeydoğusu… ..
… ..
Kanada’daki ilk yerleşimcileri, Jamestown’la aynı yılda (1608) kurulan Quebec. Quebec’in özgün adı “Nouvelle France”. Hollandalıların New York’a daha doğrusu Nieuw Amsterdam’a çıkmaları da aynı yıl…..
… ..
Hanover, malum, New Hampshire'da. 1620’den itibaren Massachusetts’e gelen on binlerce İngiliz müstemlekeci… ..
… ..
… .. “Büyük göller “ diye bilinen bu bölge, dünyadaki en büyük tatlı su havzasıdır. … .. keşfeden de Samuel de Champlain (1574-1635) isimli bir Fransız zabiti. Kalkmış gitmiş 1634’te Michigan Gölü’nün kıyısındaki Green Bay’ı kurmuş. … ..
… ..
… ..Nehirlerin adını koyanlar da Fransızlar. Günümüzde bir eyaletin adı “Arkansas” aslında… ..
… ..
Hasılı, Kuzey Amerika’daki Fransızlar dendiğinde kıtanın keşfinin büyük ölçüde onların sayesinde derinleştiğini
… ..
(Yeri gelmişken, o tarihlerde bizim buralarda III. Mustafa tahtta, 1757-1774. “Cihangir mahlasıyla kaleme aldığı şu dörtliğe bakın, … Osmanlı hanedanı daha o zamandan havlu atmış.demez misiniz?
Yıkılıpdur bu cihan sanma ki bizde düzele
Devlet-i çerh-i deni verdi kâmu müptezele
Şimdi ebvab-i saadetle gezen hep hazele
İşimiz kaldı hemân merhamet-i Lem Yezel’e”
Günümüz Türkçesinde mealen; “Bu dünya yıkılıp gitmektedir, sanma ki bizde düzele/ Aşağılık felek tümden bıraktı devleti müptezele/ Şimdi saadet kapılarında gezen hepten alçaktır/ İşimiz artık kaldı Allah’ın merhametine.” Saygın Osmanlı tarihçileri, III. Ahmet’in İslam ve Osmanlı tarihlerini iyi bilen, hayli donanımlı bir entelektüel yazarlar,... “İş başına getirilecek kıymetli kimseleriş bulamamanın üzüntüsü içinde” vefat etmişmiş. Bu doğruysa, bugün bile derdimiz olan liyakat sorununu 250 uıldır çözememiş olmamız vahimdir. Siz siz olun, bari 21. yüzyılda halletmeye bakın. Ola ki, VIII Louis gibi son tahlilde cihan fatihi olmayan bir kralın maddi ve manevi terekesini yaşatmayı beceren tarih bilincimizin eksikliğindendir. Bir de, III. Ahmet’in Cankurtaran’da yaptırdığı çeşmeye kendisininkini değil, Hanedanın kurucusu Osman Gazi’nin (1259-1326)adını vermiş olsaydı, imparatorluktan bizlere kalan miras nasıl bir şey olurdu diye düşünmeden edemiyorum, … Ne kadar yanlı olursa olsun, insanoğlunun bu dünyadaki tecrübesini aktaran tarih. Bebeğe ateşe çıplak elle dokunursa yanacağını öğreteceksiniz ki, maşa kullanmayı öğrensin. Bu da öyle)
… ..
… ..
Pencere: Kültürel iletim birimleri “mem”ler
Çünkü, çocukların bile siyasi amaçlara kurban edilmeleri, sarf malzemeleri olarak kullanılmaları Avrupa medeniyetine yabancı değildir. Hemen hiçbir ana akım tarih kitabında görmezsiniz.”Çocuk Haçlı Seferi” diye zalim bir seferberlik vardır.1212’de, bir hesaba göre 30.000, başka bir hesaba göre 37.000 çocuk, Kudüs’ü Müslümanlardan geri almak üzere yollara dökülür. Tarihe dikkat edin, Selahaddin Eyyubi'nin 1187’deki fehinden yirmi beş yıl kadar sonra; … ..
… ..
.. .. Olacağına bakın, İtalyan Alplaerini bile aşamaz, aç biilaç donar kalırlar o dağlarda. Hayatta kalabilen üç-beş yüz çocuğu da Cenova Dükü şehre sokmaz ve bunl
ar Papa III. Innocent’in gözü önünde olur. 2014’te İtalya’nın Adriyatik kıyısındaki Macerata’dan sığınmacılara açılan ateşi hatırlıyor olmalısınız, çoluk çocuk deniz dökülmüşlerdi
… ..
… .. Gelin görün ki ahir ömrümüz Brenton Tarrant gibi falanjlara denk geldiğinde yapamaz oluyorsunuz.1990 doğumlu bir genç azmanı İskoç silahıını şarjörüne 732 Tours, yani Puvatya, yazıp 2019’da dünyanın öbür ucunda Cuma’yı bastığında sizin de insanlığını dağılıyor, onunla beraberhoşgörünüz ve merhametiniz de. Mesele elli kişinin ölmüş olması bile değil, daha geçen gün Etiyopya Havayolları’nın Boing 737’si düştü, 157 kişi öldü; mesele “Müslüman’dır” diye, aşağılık ırktırlar diye öldürülmelerinde. Benim Türk Müslüman aklım, ne üstenciliğin ne de tutkunun böylesini almıyor, … Ama “deruni kültürel miras” diye de bir şeyin olduğunu da biliyorum.
… ..
… … Elin 1990 doğumlu kopili 732 tarihini silahına nakşeder, Puvatya hezimetini anımsatır da, Kül Tigin’ni çağrıştırmaz. Orhun Yazıtları’ndan söz ettiğimi anlıyorsunuz. İki oluşumun tarihi neredeyse günü gününe aynıdır. Açlık tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin… “böyle gider. Görün ki, ne o kitabeyi bozkırın ortasına diken geyrete, ne o derin kaygıya, ne de içten uyarıya hürmetimiz vardır, bırakırız rüzgâr üfürsün…., Bob Daylan’ın dediği gibi bırakırız “rüzgâr uzaklara üfürsün”.
Her neyse. Dilerim barı siz siz olun, Orhun Yazıtları’nı arada bir okuyun, …. Okuyun ki, “kalıtımsal haslet” dediklerin üstenciliğin bizdeki karşılığının “kut” olduğunu kendi gözlerinizle göresiniz. “Kutlu olsun” dileğimizin “Tanrı’nın yolundan çıkılmasın” temennisi olduğunu idrak edesiniz. Bizde “üstünlük” Kaan’da (veya Kağan’da veya Erkin’de veya… ) değil, “bilge, alp, adil ve erdemli” olandadır.Bilge Kaan töreye ters düşmeye görsün, Tanrı “kut”u geri alır. Bunun için denmiştir, sel gider, kum kalır, il gider, töre kalır. 2021 Yunus Emre’nin ölümünün üzerinden tam yediş yüz yıl geçmiş olacak, farkında mısınız?
… …
Pencere: Bourbon kadınları, Akitanyalı Eleanor
“İl gider, töre kalır” ya, Fransar, Bourbonlar kalır” desem yeridir. Avrupa’nın kral, prens,lord,voyvıda, neyse artık, onlarca yerel monarkını başta miras ve evlilik olmak üzere yazılı yzısız türlü işlem ve teamüllerle birbirlerine bağlayan, böylece “derin Avrupa”nın temellerini atanlar Fransızlar. … … gerçek şu ki, “Avrupa'nın Büyükannesi” Akiştanyalı Eleanor’dur (1122-1204).
… …
… .. Bourbon kadınları’nın Avrupa tarihinin oluşumunda özel bir yerleri vardır. Hani Hürrem Sultan’a (1504?-1558) oğullarını tahta vâris yapmayı başardı diye yan bakarız ya, Aktinyalı Elanor, Avrupa nomenklaturasını şekillendirmiş kadındır. Akitanya dediğim, Fransa’nın güneybatısında İspanya ile sınır oluşturan, Atlantik sahili de olan bölge; şaratplarıtyla ünlü başkenti Bordeaux’dan bileceksiniz.
Aktinya’nın miras yoluyla sahibesi olan Elanaor, bir fasıl Fransa Kralı VII. Louis ile evlenir. İkinci izdivaçını İngiltere Kralı II. Henry’yle (1152-1204) yapar. İkisi Fransız kralından, beşi İngiliz kralından tam yedi çocuk doğurur. (Hürrem Sultan, beş) İngiltere kralından doğanlardan Arslan Yürekli Richard’ı (1189-1199) , Üçüncü Haçlı Seferleri’nden hatırlarsınız. Destansı “Richard Coeur de Lion”, Kudüs’ü Selahaddin Eyyubi’den geri alacağım diye perişan olan adamdır. Rihar’ın “Yurtsuz, Topraksız” anlamında “Lackland John” dedikleri kardeşini de (1166-1216) hatırlarsınız, Magna Carta’yı imzalayan İngiltere kralıdır..
Aktinyalı Elanor için “12. yüzyıl Avrupa’sının en güçlü kadınıydı” derler. Herhalde. Fransız kralı kocasıyla birlikte İkinci Haçlı Seferi’ne katılmış. Antakya’da konakladıkları süreçte VII. Louis’in “kıskançlığına neden olan birtakım davranışları” sebebiyle araları bozulmuş, Fransa’ya döndüklerinde ayrılmışlar. Katoliklikte boşanma yok. İki çocuktan sonra artık Papa’yı ikna edip evliliklerini “geçersiz” saydırıyorlar. Boşanmalarının üsütünden iki ay geçmeden, Elanor Hanım kendisinden on bir yaş küçük İngiltere Kralı II. Henry ile evleniyor. … .. Henry’nin topraklarına Normandiya ve Fransa'nın batısı da ekleniyor Eleanor'un üç kızı oluyor. Bunlardan Matilda’yı, Münih şehrinin kurucusu (1157) olan Saksonya ve Bavyera dükü, Alman kökenli Aslan Henry (Heinrich de Löwe) ile baş göz ediyor. Joan’ı, Sicilya Kralı İtalyan II William’la (Gugliemo II Bıono) evlendiriyor. Adaşı Elanor’u da Kastiya Kralı İspanyol VIII. Alfonso’ya verişyor.
Kastiya dediğim Endülüs Emevilerine kök söktüren İspanyol krallığı, Mağrip Araplarına karşı ilk direnişlerin başladığı (718) bölge burası. Brenton Tarrant serserisinin şarjörüne kazıdığı Puvatya Muharebesi (732) de burada. “Reconquesta” (Yeniden fetih) denilen direnişler Haçlı Seferleri'ne evriliyor. Nitekim Eleanor’un İspanya Kralı olan damadı, Papa III. Innocent’in çağrısıyla oluşturulan büyük haçlı ordusuna kumanda ediyor. Muvahhidi ordusunu 1212’de ağır yenilgiye uğratan adam da bu VIII. Alfonso. Kıssadan hisse: Avrupa Birliği’ni oluşturan tüm ülkelerin şu ya da bu nedenle Müslümanlarla alıp veremedikleri somut olaylar vardı, … Bu nedenle mücadele münferit devletlerden ziyade bir bütün olarak ve ayrıntılardan arındırılarak, entelektüel düzlemde, yani rasyonel arenaya çekilerek verilmelidir…. .
… ..
Necefli maşrapa!.. Rothschild’lerin “finansman becerisi geni”
… …
… .. Yuvarlak Masa Cemiyeti’nin (Round Table, 1877) kurucularından Mayer Amschel Rothschild’in torunu Karl von Rothschild (18123-1900) tarafından 1857’de satın alınmış. Yuvarlak Masa Cemiyeti'ni, daha sonra konuşuruz, siz Rothschild'lerin her şeyden önce bir Avrupa hanedanı olduklarını aklınızdan çıkarmayın, Yahudi kökenli ama Batı medeniyetinin ayrılmaz bir parçası,... .. Avrupa tarihine şekil veren Habsburgların, Bourbonların arkasındaki güç. Bu bağlamda gezegenimizi yaşanmaz kılan tamah kültürünün vebali Rothschild'lerin boynundadır. Bourbonların, Habsburglardan farkları, bunların Akitanyalı RElaneor gibi çocuklarınımünasip krallarla, prenseslerle evlendirip Avrupa çapında bir iktidar şebekesi kuran hanımağalarının olmaması. Uluslar-ötesi çöpçatanlığa girmezler. Tersine, hanedanının kurucusu Mayer Amschel Rothschild (744-1812) kız çocuklarını mirasından mahrum eder, aile içi evlilikleri teşvike eder ki servet dağılmasın. Nitekim 1824-1877 yılları arasında, 36 torunundan 30’u kuzenleriyle, birisi de amcasıyla evlenir. …
… ..
Pencere: Rothschild Hanedanı
… ..
… .. Mayer Amschel … … en büyük oğlu Nathan Mayer’i Londra’ya, Jacob Mayer’i Paris’e, Salomon Mayer’i Viyana’ya, Karl mayer’i ise Napoli'ye yerleştirir. … ..
… .. Böylece rakiplerinden daha seri ve doğru yatırım kararları alır, , … ellerindeki hisse senetlerinden kurtulur ya da daha çok satın alırlar. Dezenformasyon başlı başına bir ticaret aracıdır. Nitekim finans dünyasında gelmiş geçmiş en büyük vurgunları arasında sayılan bir hadise, … …
… ..
… .. Siz siz olun, “siyasi tefecilik” diye bir şey olduğunu bilin…
… .. Bu sözüm kulağınıza küpe olsun: Para kendi ligini oluşturur. Para liginde din kardeşliği, köken birlikteliği, ortak geçmiş gibi unsurlar üçüncü beşinci plana itilir. Görün ki, “atlar tepişirken, eşekler ölür” kadim bir evrensel gözlemdir.
… …
… .. Ömrüm vefa ederse nedir bu işler anlatırım …
Necefli maşrapa!.. Alphonse Rothschild’in Abdülmecid Han Nişanı
… .. imparatorluğun çöküşte olduğu, borçla ayakta durmaya çalıştığı 1800’lü yılları düşünürseniz, “19. yüzyıl dünyasının kapital ekseninin üretimini ve sermayesini elinde tutan Rothschild ailesi” ile ilişki kurulmamış olmasının mümkün olmadığını teslim edersiniz. … ..
… .. Mayer Alphonse’un 1854’te bir nişan da Sultan II. Mahmut Han oğlu Abdülmecid Han’dan (1823-1861) aldığı, bununla kalınmadığı, Rothschild’lere daha başka nişanların da olduğu da bilinir.
… …
… .. Mayer Alphonse Rothschild'inSultan Abdülmecid Han’dan nişan aldığı (1858) yıllarda Kraliçe Victoria’nın (1819-1901) İngiliz Hükümeti, hazretin Londra’daki kuzeni Lionel Nathan’ın (1808-1879) Liberal Party listesinden Avam Kamarası’na girmesini onaylamaktaydı. Böylece Nathan Mayer Rothschild’in oğlu, Birleşik kRallık parlamento üyesi koltuğuna oturan ilk Yahudi oldu. Lionel Nathan Freiherr Rothschild, 1875’te İngiliz hükümetine birkaç saat içinde 4 milyon sterlin bulup Süveyş Kanal Şirketi’nin çoğunluk hisselerini ele geçirmelerini daplayan banker. İtibarını tahmin edebilirisiniz.
… …
….. Parlementer Lionel Nathan aracı oluyor, … .. “Compagnie Universelledu Canal maritime de Suez”in kontrolü maestelerinin eline geçiyor. … ..
…..
… .. Zengin olsun da kim olursa olsun anlayışıdır, paranın nasıl kazanıldığı dert edilmez. … ..
… .. İngiltere'nin II. Elizabeth tarafından “Sir” yapılmış (2017), Kenssington Sarayı’nın hemen arkasındaki “Billionaire’s Row” dedikleri özel sokağa yerleşmiştir. … .. her iki girişi polis kontrol kulübeleri ile korunan … .. fotoğraf çekme yasağı vardır. … ..
Onyıl kadar önce Abramoviç'in o sokaktan 97 milyon streline bilmem kaç yatak odalı malikane aldığını söylediğini hatırlarım. … her bir Rus sığınmacının Birleşik krallık ekonomisine 4,5 milyon dolar bıraktığı hesaplanmaktaydı. Bize gelince 187-1878 Osmanlı- Rus Savaşı’nda perişan olmuşuz, İngiliz yönetiminin Kıbrıs'ı etmemizi talep eden 1878 ülitimatomunu kabul etmek zorunda kalmışız. Bir sonraki adım, İngilizlerin Mısır'a yerleşmeleri, Kanal’ı tamamen kontroleri altına almaları olmalıydı, o da gerçekleşti. Birinci Dünya Savaşı’nda il işlweri Nısır’ı ilhak etmek oldu. Zannedersiniz ki, Osman lı ticaret filoları Süveyş kanalından vızır vızır geçmektedir, kalktık ele geçirmek için Mısır’a sefer düzenledik, üstelik iki kez. İngiliz ordusuyla baş etmek ne mümkün, ardımızda binlerce şehit bıraktık. Çekildik geldik.
… ..
Nasihaname III
“Şiddet Bir Erkeklik Ayinidir”
… ..
Pencere: Farmason olununca ne oluyor?
Farmason olunca, Kitaplı Dinlerin kısıtlarından kurtulunuyor. Hıristiyan akaidinin iman esasları reddedilmiyorsa, tadil ediliyor. Farmason İncil’in vazettiği “God”a değil, “İslam’ın, Hinduizmin veya dünyanın diğer başka dinlerinin “god”larının seçilmiş vasıflarından derlenen bir ‘Yüce Varlık’a (Supreme Being) innaıyor. Hal bnöyle olunca, meselâ, İsa Mesih’in müminlerin günahlarını affettirmek için kendisini feda eden “Kurtarıcı” (Savior) olduğu “gerçek”ini gözardı ederek, bu dünyada İsa’nın tavassutu olmaksızın lşahsen gerçekleşti
receği “iyiliklerin ve kişisel gelişimin”in kendisini cennete taşımaya yeteceğine kanaat getiriebiliyor. Neyin “iiiiiiyi”, neyin “kötü”, neyin “gelişim” neyin “gerileşim” olduğuna ilişkin ahkâm da vahiy temelinde değil, “aklın gereği temelinde kesilir oluyor. Örneğin, Theodore roosevelt, “savaşların en erdemlisi vahşilerle yapılan savaştır” derken, Hıristiyan aklâk ve akaidini belirleyen “On Emir”in (“Ten Commandments / Decalogue”) “Öldürmeyeceksin!” maddesine aldırış etmezken, öldürülmesi caiz olan “vahşi”nin kimliğini de kendisi belirleyebiliyor. Görün ki, o günün “vahşi”si Kızılderili, bugünün Iraklısıdır, Suriyeli, Afgandır…. Gerisini siz sayın.
… .. Ne ki, Theodore Roosevelt, kayıtlı bir masondu. … ..
… ..
Yeri gelmişken, yaygın izlenim tüm ABD başkanlarının mason olduğu … .. ama doğru değil. … .. mamafih, neo-conlar masonlara rahmet okuttular desem yalan değil.
Birinci Baskı: Ağustos 2019
Turkuvaz Haberleşme Yayıncılık
*ŞİDDET BİR ERKEKLİK AYİNİDİR – Alev Alatlı (alevalatli.com.tr)
*Brahmin - Vikipedi (wikipedia.org)
*Brahmin,Hinduizm'de nesiller boyu kutsal öğrenme rahipleri olarak uzmanlaşmış varna (sınıf).
Geleneksel olarak tapınaklardaki dini ayinler, tapınak tanrıları ile adanmışlar arasında aracılar olduğu gibi, ilahilerin ve duaların düğünü sofistike hale getirme gibi geçiş törenlerinden sorumludurlar.
*BRAHMANİZM - TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr)
*Sanskritçe’de “söylemek, konuşmak; bağırmak, yüksek sesle çağırmak, kükremek; büyümek, güçlü olmak” anlamlarındaki brh kökünden türetilmiş olan brahman kelimesi, nötr şekliyle (brahman) “kutsal kudret, yüce gerçek” anlamındadır. … … her şeyin özünü ifade etmeye başlamış, dünyaya şekil ve düzen vermesi sebebiyle bir ilâh olarak kişileştirilmiş ve kelimenin müzekker şekli olan brahman yaratıcı tanrının adı olmuştur. Bu kutsal kudrete bağlı olan veya kendini ona adamış anlamında brahman kelimesi din adamını da ifade etmektedir. Diğer taraftan “brahman ile donatılmış” anlamındaki brahmana kelimesi … … nskritçe’de hem kast sisteminin en üst grubunun hem de Vedalar’a yapılan şerhlerin adıdır. Brahmanizm ise bugünkü Hindistan’ın kuzey bölgelerinde Vedalar sonrasında ortaya çıkıp milâttan önce 1000 - milâttan sonra 500 yılları arasında yaşayan ve Hinduizm’in nüvesini teşkil eden dinî sistemi ifade eder. Bununla birlikte Brahmanizm, Vedalar sonrasında ortaya çıkan ve onların yorumu olan Brahmanalar, Upanişadlar gibi dinî külliyatta bulunan din şeklini ifade etmek için, halk Hinduizm’inin aksine, Vedizm sonrasından itibaren ortaya çıkan ve Brahman rahiplerinin kontrolünde bulunan dinî gelişmeyi belirtmek üzere bazan da Hinduizm’le eş anlamlı bir tabir olarak kullanılmıştır.
… ..
*Francis Bacon - Vikipedi (wikipedia.org)
*Francis Bacon (okunuş: frensıs beykın[1]; 22 Ocak 1561 - 9 Nisan 1626); İngiliz filozof, bilim insanı, avukat, hukukçu, devlet adamı ve yazar.
… ..
*George Gordon Byron, 6th Baron Byron FRS (22 January 1788 – 19 April 1824) was an English romantic poet and peer.[1][2] He was one of the leading figures of the Romantic movement,[3][4][5] and has been regarded as among the greatest of English poets.[6] Among his best-known works are the lengthy narratives Don Juan and Childe Harold's Pilgrimage; many of his shorter lyrics in Hebrew Melodies also became popular.
… ..
*Siborg - Vikipedi (wikipedia.org)
*Siborg (İngilizce: Cyborg = "cybernetic organism"), biyolojik ve yapay (örneğin elektronik, mekanik veya robot) kısımları olan varlıklara verilen isimdir. Sibernetik organizma teriminin kısaltılmasıdır. Amerikalı bilim insanları Manfred Clynes ve Nathan S. Kline tarafından 1960 yılında icat edilen terim, ikilinin uzayda kendi kendini düzenleyen insan-makine sistemlerinin avantajlarını anlattıkları bir makalede kullanıldı.[1]
*Öjenik - Vikipedi (wikipedia.org)
*Öjenik, kaba hâliyle ilk kez Platon tarafından ortaya atılmış, ancak modern anlamıyla ilk olarak Sir Francis Galton tarafından formüle edilmiş, sağlıksız ceninleri ayırıp sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akım veya toplumsal felsefedir. Öjenik, Galton’un iyi doğan anlamında eski Yunancadan ürettiği bir kelimedir.
Tarihsel olarak öjenistler, aşağı olduğuna karar verilen insanları ve grupları dışlayarak veya üstün olduğuna karar verilenlerin üremesini teşvik ederek insan gen havuzlarını değiştirmeye çalışmışlardır.[1]
… … Naziler ise iktidara geldikten sonra çeşitli dönemlerde, çeşitli vesileler ile öjenik uygulamaların icra edilmesini sağladılar. … ..
… … Benito Mussolini de İtalya'yı emperyalist ve faşist temeller üzerine oturtmak için aynı Öjenik kavramlardan
ve iddialardan faydalandı. … …
… … Yakın zamanlarda öjenik ABD’de de uygulanmıştır. … ..
1907’de Indiana eyaletinde kabul edilen bir kanunla zekâ özürlü, sağır ya da körler zorla kısırlaştırılmaya başlanmıştır. Benzer bir yasayı 1909'da Washington ve Kaliforniya eyaletleri kabul etmiştir. 1927’de Virginia eyaletinde zekâ özürlüler kısırlaştırılmışlardır. Yasa, Amerika’nın pek çok eyaletinde 1960 yıllarına kadar yürürlükte kalmıştır. Toplamda 67.000 insan kısırlaştırılmıştır.
… …
*Malleus Maleficarum - Vikipedi (wikipedia.org)
*Malleus Maleficarum, (ing. Hexenhammer ya da Hammer of Witches) Türkçedeki ismiyle Cadı Çekici. 1486 yılında Dominikan Tarikatı rahibi Heinrich Kramer (Institoris) tarafından yazılmış demonoloji literatürünün en ünlü kitabı.[1] 1519 tarihli Nürnberg baskısında kitabın yazarları Heinrich Kramer ve Jacob Sprenger olarak verilmesine rağmen yapılan son çalışmalar kitabın yazarının Heinrich Kramer olduğunu ortaya koymaktadır.[2]
… …
Kitap üç ana bölümden oluşmaktadır.[7] Birinci bölüm özellikle cadıların varlığını vurgulamaktadır. Cadı ayini (Şabat) ve gece uçuşlarının o güne kadar kilisenin "hasta insanların uydurmaları/sanrıları" şeklinde tanımlamasına karşı çıkan kitap, Katolik kilisesinin doğaüstü güçlere sahip sapkın bir tarikatın komplosu ile karşı karşıya olduğunu ifade etmektedir.
… ..
İkinci bölüm büyücülük ve cadılık suçlarının nasıl işlendiği, nasıl tespit edileceği ve ne şekilde önleneceği konusunda bilgiler vermektedir. Kadınların zayıf yaratılışlarından ötürü şeytanın komplolarına daha kolay kandığı ve şehvetli olduğu için günahkar olduğu vurgulanmaktadır.[9]
… ..
Üçüncü bölümde ise cadılar ve tüm kafirlere karşı dini ve hukuki işlemlerin nasıl yapılacağı ile ilgili uygulamalar gösterilmektedir. Yargılamaların usulleri ve yöntemleri heretik ve sapkın kabul edilenlere karşı var olan uygulamalara da düzenleme getirmekteydi. … ..
… ..
*Püritenlik - Vikipedi (wikipedia.org)
*Püriten, 16. ve 17. yüzyıllarda I. Elizabeth'in İngiliz Kilisesi'nde başlattığı reformist harekete karşı çıkan, kendisini "saflığı" aramak olarak tanımlayan bir Protestan doktrin ve ibadet şeklidir. Püritenler İngiliz kilisesi ile uyum sağlayamadıklarından, Amerika'ya ilk göç hareketinde yer alırlar ve Amerika'da New
England
yerleşim yerini kurarlar.
Salem cadı mahkemelerini icra edenler püritenlerdir.
Thomas Hobbes, Oxford Üniversitesi'nde okurken Püriten bir tutum ile yetişmiştir.
Ayrıca Harvard Üniversitesi'ni Püritenler kurmuşlardır.
Protestan teolojide, özellikle de Kalvinist kollarında, daha “püriten” bir ahlak vardır ve bu ahlak anlayışında, denebilirse dünyanın
tamamı bir manastıra dönüşür. Ancak bu ahlak, mükâfatın ve cezanın bu dünyada, kişinin çalışması karşılığı
verileceğine yaslanır.Kişinin bu dünyadaki hayatının Tanrı tarafından ondan beklenen bir “çağrı” olarak kavrandığına ve bütün hayatının
bu çağrıya karşılık gelen bir “ödev” ile yükümlü olduğuna inanan Protestanlar, bir tür kaderin önceden belirlendiği bir
ruh haliyle yaşarlar. Kimse kurtuluşa ereceğinden ve çağrıya kurtuluş için gerekli ödevleri yaparak karşılık verip veremediğinden emin
değildir. Bu ibadet şeklinde kişi başka birisinin yaşamdan haz almasına kötü gözle bakar. Amaçsız yapılan eğlencenin
zaman israfı olduğunu, eğer çocuk sahibi olmak isteniyorsa insanlar birbiri ile cinsel ilişkiye girmesi gerektiğini, eğer
ahlak ile ilgili bir ders alınabilecek ise film seyredilmesi gerektiği gibi katı ve çerçevesi kalın bir dünya görüşüdür.
*Masonluk - Vikipedi (wikipedia.org)
*Masonluk, kökenleri 16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyılın başlarında taş ustalarının yeterliliklerini ve yetkililer ile müşterilerle
ilişkilerini düzenleyen yerel localara dayanan, kendi tanımına göre "kardeşlik" üzerine kurulu kurum.[1][2] Tarih boyunca birçok komplo teorisine konu olmuştur.[3]
Türkçeye Fransızcadan geçen mason sözcüğü, İngilizcedeki freemason sözcüğünden türemiştir ve "özgür duvar işçisi" demektir. Masonluk, çeşitli biçimlerde mevcut olup üyelerinin tek
ruhsal ve doğaötesi ülküleri paylaşması ile ayırt edilir. Bunlardan ilki "Yüce Varlık"a olan inançtır. Masonlar, bu varlığın adlandırılmasında Evrenin Ulu Mimarı sözünü kullanırlar.
Kökleri her ne kadar 16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyılın başlarına kadar dayanıyor olsa da, 24 Haziran 1717 tarihinde
Londra'da bir araya gelen dört locanın girişimiyle Londra Büyük Locası kurulmuştur.[4] Masonlara göre masonluk akılcılık, bilimsellik ve insanlığın oluşumundan bu yana ortaya çıkarak, insanlığın gelişimine ve bilgi birikimlerine katkıda
bulunmuş bir kültür ve düşün üst yapı kurumudur.[5] İçrek ve sadece üyelerine açık olan örgüttür. Dünyanın birçok ülkesinde 5 milyon üyesi ile değişik biçimlerde mevcuttur.
Sadece İngiltere, İskoçya ve İrlanda'da 480.000; Amerika Birleşik Devletleri'nde ise 2 milyonu aşkın üyesi bulunmaktadır.[6][7] Çeşitli ülkelerdeki mason örgütleri ortak amaç ve ülküde birleşme bakımından evrensel, kendi yurtlarındaki yönetsel
kuruluşlarında ise tümüyle bağımsız ve ulusal birer kurumdurlar.[8]
……
Tarihi:
Felsefe ve ülkü :
İşlevsel Masonluk :
Şövalye kökeni :
Masonluktaki dereceler :
*I. James (İngiltere kralı) - Vikipedi (wikipedia.org)
*I. James (İskoçya için: VI. James; 19 Haziran 1566 – 27 Mart 1625), İskoçya, İngiltere ve İrlanda kralı.
İskoçya Krallığına soyluların annesini tahttan indirmesiyle sahip oldu. 1589 da Danimarka kralı II. Fredrick in küçük kızı Anne ile evlendi ve 3 çocukları oldu. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth çocuksuz olarak ölünce en yakın akrabası olarak James tahta geçti. James İngiltere için ülkeyi yöneten ilk Stuart
Hanedanı üyesiydi.
Annesi Mary Stuart koyu Katolik olduğundan I. James kral olduğunda İngiliz Katolikleri durumlarının iyileşeceğini ve üzerlerindeki
baskının azalacağını düşünmüşlerdi. Ancak I. James Kalvinist bir Protestandı. Zamanla Katolikler üzerindeki baskı daha da artınca bazı Katolikler Robert Catesby önderliğinde I James'e karşı meşhur 5 Kasım 1605 Barut Komplosunu kurmuşlardı.
… …
Çocukluk :
Vekillikler :
İskoçya Kralı :
Cadı avı :
James'in cadı avlarına aşina bir ülke olan Danimarka'ya yaptığı ziyaret, cadılık çalışmalarına ilgi duymasına yol açtı.
1563 tarihli Cadılık Yasası uyarınca İskoçya'da cadılara yönelik ilk büyük zulüm olan Kuzey Berwick cadı
mahkemelerine katıldı. Başta Agnes Sampson olmak üzere birçok kişi James'in gemisine karşı fırtına göndermek için büyücülük yapmaktan suçlu bulundu.[15]
James cadı olmakla suçlanan kadınlara yapılan işkenceleri bizzat denetlemiştir.[16]1599'dan sonra görüşleri daha şüpheci bir hal almıştır.[12] James daha sonra İngiltere'de oğlu Henry'ye yazdığı bir mektupta prensi "küçük sahte fahişenin keşfi" nedeniyle
tebrik eder. “Bu tür keşiflerde benim varisim olman için Tanrı'ya dua ediyorum... günümüzde mucizelerin çoğu
yanılsamadan başka bir şey değil ve bununla yargıçların suçlamalara güvenirken ne kadar dikkatli olmaları
gerektiğini görebilirsin."[17]
İngiltere Kralı :
Barut Plânı :
Muhalif bir Katolik olan Guy Fawkes, James'in ilk İngiliz Parlamentosunun ikinci oturumunun açılışının arifesi olan 4-5 Kasım 1605 gecesi parlamento
binalarının mahzenlerinde bulundu. Fawkes, ertesi gün Parlamento Binası'nı havaya uçurmayı ve James'in ifadesiyle "sadece ... şahsımın, karımın ve gelecek
kuşakların değil, genel olarak tüm Devlet'in yok olmasına neden olmayı" planladığı 36 varil baruttan çok uzak
olmayan bir odun yığınını koruyordu.[20]Kısa sürede bilindiği üzere "Barut Komplosu "nun sansasyonel keşfi, kral ve oğullarının tesliminde ulusal bir
rahatlama havası uyandırdı. Salisbury Kontu bu durumdan yararlanarak bir sonraki Parlamento'dan Elizabeth'e
verilenden daha yüksek sübvansiyonlar kopardı.Fawkes ve başarısız komploya karışan diğerleri idam edildi.[12]
Kişisel ilişkileri :
James'in hayatı boyunca erkek saray mensuplarıyla yakın ilişkileri olmuş ve bu ilişkiler tarihçiler arasında tam olarak ne oldukları konusunda tartışmalara neden olmuştur.[21]… … James'in biyografi yazarlarından bazıları Lennox Dükü Esmé Stewart, Somerset Kontu Robert Carr ve Buckingham Dükü George Villiers'in onun sevgilileri olduğu sonucuna varmıştır.Edward Peyton da kralın "bir metres gibi takla atıp öpüştüğünü" hatırlatmıştır. Northamptonshire'daki Apethorpe
Sarayı'nda 2004-08 yıllarında yapılan restorasyon, James ve Villiers'in yatak odalarını birbirine bağlayan ve daha önce
bilinmeyen bir geçidi ortaya çıkarmıştır[22]
Evlilik :
Çocukları :
Ölümü :
*Francis Bacon - Vikipedi (wikipedia.org)
*22 Ocak 1561'de Londra da doğan Francis Bacon, Kraliçe 1. Elizabeth'in adalet bakanı Nicholas Bacon'ın oğludur. Her ne kadar Francis Bacon'ın ünü babasınınkini
gölgede bıraksa da, babası, Nicholas Bacon da sıradan birisi olmaktan çok öte, döneminin ünlü isimlerindendi. … ..
… ..1576'da Hukuk okumaya başladıktan sonra, Fransa'daki İngiliz elçisinin yanında çalışması için bir teklif aldı. Teklifi kabul ederek,
öğrenimine ara verdi ve Fransa'ya gitti. Bacon, felsefeye olan aşkının iyice filizlenmeye başladığı bu dönemde (1579)
babasının beklenmedik vefat haberini aldı. Cepleri boş bir şekilde İngiltere'ye döndüğünde yapabileceği tek şey hukuk
öğrenimine devam etmek oldu. Öğrenimini tamamladıktan sonra avukatlık yapmaya başladı.
… … Nitekim 1584'te parlamentoya seçildi.
… …1603'te Kraliçenin veliahtı olarak I. James tahta geçince hızlı bir şekilde önemli mevkilere geldi. Önce "Sir" unvanı aldı, sonra 1606'da başsavcı, 1618'de ise İngiltere başyargıcı oldu. Kariyerinin zirvesindeyken, çöküşü kapıyı
çaldı. 1621'de rüşvet suçuyla tutuklanıp yargılandı. Suçlu bulundu ve hapis cezasına çarptırıldı.
… ..
Düşünceleri :
Bacon'ın felsefesinin merkezinde bilim vardır. Bilimin insanları aydınlatma ve geliştirme işlevini öne çıkarmıştır. O'na göre
bilim, doğanın özüne yönelmelidir. Doğayı deneyle kavramaya çalışmıştır. Pragmatizm ile sonuçlanacak olan deney temeline dayanan İngiliz felsefesinin ilk tohumlarını atmıştır. Bacon'a göre bilimin başlıca
yöntemi tümevarım yöntemidir.
Bacon yapıtlarıyla bilimin ve felsefenin, gelişimini göstermiş, doğa ve akıl arasında bir bağ kurulabileceği fikrini
yerleştirmiştir.
… ..
Eserleri :
Bilimin İlerlemesi :
Novum Organum :
Yeni Atlantis :
Magna Instauratio :
Bacon ve Tanrı :
Her ne kadar zaman zaman tanrıtanımazlıkla (ateizmle) suçlanmış olsa da, Bacon tanrıtanımazlığa karşı olduğunu açık bir şekilde belirtmiştir.[kaynak belirtilmeli] Felsefesi seküler bir temelde, fazlasıyla akılcı bir biçimde yükselirken ve eserlerinde dinbilime çok da değer vermezken,
belki de okuyucularını şaşırtacak fikirlerini sunar din ve Tanrı üzerine; "Bu evrensel çerçevenin başıboş olduğunu
düşünmektense, kutsal efsânelere inanırım, daha iyi. Az felsefe, insan zihnini Tanrıtanımazlığa götürür; ama felsefede
derinlik, insanların zihinlerini dine döndürür."[kaynak belirtilmeli]
*faziletfuruşluk: Üstünlük taslama, üstünlüklerini satmaya çalışma.
*hodfuruşluk: Kendini beğendirmeye çalışmak, övünmek.
* malumatfuruşluk / malûmatfurûşluk :Bilgiçlik taslama.
*Benjamin Franklin - Vikipedi (wikipedia.org)
*Benjamin Franklin (17 Ocak 1706, Boston - 17 Nisan 1790,[1] Philadelphia), Amerikalı yayımcı, yazar, mucit, filozof, bilim insanı, siyasetçi ve diplomattır. Döneminin önde gelen entelektüelleri arasında yer alan Franklin, Amerika Birleşik Devletleri'nin Kurucu Babalarından biri, Bağımsızlık Bildirgesi'nin hazırlayıcısı ve imzacısı
ve ilk posta genel müdürüydü.[2]
Bir bilim insanı olarak, elektrik üzerine yaptığı çalışmalar ve Gulf Stream akıntısını haritalandırıp isimlendirmesiyle
Amerikan Aydınlanması ve fizik tarihinde önemli bir figür olmuştur. Bir mucit olarak, paratoner, bifokaller ve
Franklin sobası ile tanınır.[3] Library Company of Philadelphia'yı, Philadelphia'nın ilk itfaiyesini ve Pennsylvania Üniversitesi de dahil olmak
üzere birçok sivil kuruluş kurdu.[4][5] Benjamin Franklin, kolonilerin birliği için yürüttüğü kampanyalar seyesinde“İlk Amerikalı” ünvanını kazanmıştır.
Aynı zamanda ABD'nin Fransa'daki ilk büyükelçisi olarak görev yaparak büyümekte olan Amerikan ulusuna dair bir
örnek teşkil etmiştir.[6] Franklin, Amerikan etik değerlerini; tasarruf, çalışkanlık, eğitim, toplum ruhu, kendi kendini yöneten kurumlar ve
hem siyasi hem de dini otoriterliğe karşı çıkma gibi pratik değerlerin Aydınlanma’nın bilimsel ve hoşgörülü değerleri
ile evliliği olarak tanımlamada temel bir rol oynadı. Franklin, "çağının en başarılı Amerikalısı ve Amerika'nın
dönüşeceği toplum tipini icat etmede en etkili kişi" olarak adlandırılmıştır.[5]
Yaşamı :
… …
1750'de Pensilvanya meclisine seçildi, arazi vergisine karşı olan büyük ailelerle mücadele etti. İngiliz Amerikası postalarının genel müdürlüğüne getirildi. Posta servisinde çeşitli düzenlemeler yaptı. Özellikle elektrik olaylarıyla ilgili araştırmalar yapan Franklin, elektrik yüklerindeki artı ve eksi uçlarını
keşfetti ve elektrik yükünün korunumu ilkesini ortaya attı. Fırtınalı bir havada uçurtma uçurarak gerçekleştirdiği
deneyi sonunda şimşeğin elektriksel bir olay olduğunu keşfetti.[8] Elektrikten etkilenmeleri sebebiyle kendisinin kurtulmasına rağmen iki yardımcısının öldüğü bu deneyden yola
çıkarak paratoner'i keşfetti, güneş ışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını başlattı.
1757'de Kuzey Amerika Sömürgeler isyanının başlangıcında sömürgelerde yaşayanlar Franklin'i, şikayetlerini Londra'ya iletmekle; 1765'te de damga resmi kanununa karşı itirazları William Grenville'e bildirmekle görevlendirdi. 1772'de Massachusetts Valisi Hutchinson'un sömürge halkına karşı hakaretlerle dolu mektuplarını ele geçirerek yayınladı. Sömürge halkı karşısındaki itibarı arttı. Amerika Birleşik Devletleri Kongresi'ne milletvekili seçildi. 1776'da Thomas Jefferson ve John Adams ile birlikte bağımsızlık bildirgesini hazırladı. Eylül 1776'da kongre, ekonomik ve askeri yardım istemek üzere aralarında Franklin'in de bulunduğu üç kişilik
bir komisyonu Fransa'ya gönderdi. Franklin, Fransız dışişleri bakanı Charles Gravier ile görüşmelerinde çok başarılı oldu. 1775-1783 Amerikan Bağımsızlık Savaşı sonunda İngiltere ile barış görüşmelerini sürdürmek üzere seçilen diplomatlardan birisi olarak İngiltere'ye gitti. İngiltere ile
barış antlaşmasının imzalanmasından sonra 1785'te Amerika'ya döndü. 1787'de Philadelphia Anayasa
Kurultayının çalışmalarına katıldı. Bir müddet sonra da öldü. Onun renkli yaşamı, bilimsel ve politik başarıları Amerika'nın en etkili Kurucu Babaları olarak, Franklin para ve onur gördü; savaş gemileri;
birçok şehir, ilçe, eğitim kurumları, namesakes bir isim ve şirketler ve ölümünden sonra en fazla iki yüzyıl,
sayısız kültürel referanslara onun adı verildi.
Masonluk yılları :
Benjamin Franklin, 1730 yılında Philadelphia'da St. Johns Locası'na katıldı, 1732'de Pennsylvania Kolonisi Büyük Locası'nın Büyük İkinci Nazırı oluşundan iki yıl sonra Haziran 1734'te de Pennsylvania Bölge Büyük Locası'na Büyük
Üstat olarak seçildi. Aynı yıl, James Anderson'ın "Hür Masonların Anayasaları" adlı eserinin yeniden basımı olan Amerika'daki ilk
Mason kitabının editörlüğünü yaptı ve yayınladı.[9] 1735'ten 1738'e kadar Philadelphia'daki Aziz John Locası'nın sekreterliğini yaptı.[9]
1734 ve 1735 yıllarında inşa edilen Philadelphia Devlet Başkanlığı ve Özgürlük Hol'ü Benjamin Franklin'in Büyük
Üstatlık dönemine rast gelmektedir. Benjamin Franklin, 1752 yılında Philadelphia Büyük Loca binasının inşaatını başlattı ve üç yıl sonra yapının tamamlanmasıyla 1755 yılında, Amerika'daki ilk
masonik bina olarak sayılan Philadelphia Büyük Locası'nın tahsis merasimini düzenledi. Bir dönem Benjamin Franklin'in oğlu da Büyük Sekreter görevinde
bulunmuştur.
Müzik çabaları :
Satranç :
Vejetaryenizm :
Buluşları ve bilimsel çalışmaları :
Franklin'in birçok buluşu oldu. Bunlar; yıldırımsavar (paratoner), cam armonika, Franklin sobası, bifokal gözlüktü. Posta müdürü yardımcısı olarak, Franklin Kuzey Atlantik Okyanusu'na ilgi duydu. Franklin 1768 yılında posta işleri için ortalama bir tüccar gemisi aldı ama İngiltere'den New York'a ulaşmak için paketlerin birkaç haftalık deniz seyahati geçirmesi gerektiğinden posta işleri gecikmeli yapılıyordu.
Newport, Rhode Island'a ulaşabildi. Yani paketleri yerine ulaştırabilmişti.
1743 yılında Franklin bilimle ilgilenen erkeklere kendi buluşları hakkında ve teoriler ile bilgilerde yardımcı olmak için
Amerikan Felsefe Derneği'ni kurdu. O elektrik araştırmaları ve diğer bilimsel araştırmaları ile birlikte hayatının geri
kalan kısmı için, siyasetin ve para kazanmanın onu işgal edeceğini anladı.[22] Franklin enerjilerin pozitif ve negatif olarak ikiye ayrıldığını fark etti.[23] Ayrıca yıldırımın elektrikten oluştuğunu keşfetti.[8] Franklin elektrikle ilgili deneylerinden dolayı yıldırımsavarı buldu.
Oşinografi bulguları :
İngilizce için alfabe reformu önerisi:
Ölümü:
*John Locke - Vikipedi (wikipedia.org)
*John Locke (29 Ağustos 1632 – 28 Ekim 1704), İngiliz klasik liberalizm[2][3][4] düşüncesinin öncüsü İngiliz filozof. Meşruti demokrasinin temel fikirlerini tutarlı bir şekilde toparlayabilen ilk yazardır.
17. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir. Düşünce özgürlüğünü, insan eylemlerini akla göre düzenlemek anlayışını en geniş ölçüde yayan ilk düşünür olduğu
için Avrupa'daki aydınlanma ve Akıl Çağı'nın gerçek kurucusu olarak kabul edilir. John Locke'a göre insan zihni doğuştan boş bir levhadır (tabula rasa). Daha sonra bu zihin deneyimle (tecrübe) birlikte dolar.[5]
Hayatı:
Locke yükseköğrenimini Oxford Üniversitesi'nde yaptı, en çok tabiat bilimleriyle tıp okudu. Hayata atıldıktan sonra hem yazar hem de siyaset adamı olarak çalıştı.
Önce Brendenburg Dükalığı'nda İngiliz elçiliği katibi olarak bulundu, daha sonra İngiltere'ye dönünce 8 yıl boyunca Shaftsbury adında bir İngiliz aristokratının yanında özel hekimlik yaptı. 1683'te Shaftsbury'nin Hollanda'ya kaçmak zorunda kalması üzerine Locke da İngiltere'den ayrıldı. Ancak 1689'da İkinci İngiliz Devrimi başarı kazanınca İngiltere'ye dönebildi. Ancak daha sonra tekrar
Fransa'ya iltica etmek zorunda kaldı.
*Fransa kralını esaretten Kânûnî kurtarmıştı (dunyabulteni.net)
*Ellis Adası - Vikipedi (wikipedia.org)
*Ellis Adası New York şehrinin Hudson Nehri ağzında yer alan bir adadır.
Ellis Adası, 1 Ocak 1892 ile 12 Kasım 1954 tarihleri arasında, New York'a gelen yeni göçmenler için bir transit merkezi olarak hizmet vermiştir. Halen federal hükümete ait olan ada, ABD Ulusal Park Servisi’nin kontrolünde olup, Özgürlük Heykeli Ulusal Anıtı (İngilizce: Statue of Liberty National Monument) adlı bir devlet kuruluşu tarafından işletilmektedir. Adaya turistlerin ziyaret etmesi serbesttir.
… ..
*Ebu Gureyb Cezaevi işkenceleri - Vikipedi (wikipedia.org)
*Ebu Gureyb Cezaevi işkenceleri, Irak Savaşı'nın ilk yıllarında, Birleşik Devletler Ordusu ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı personellerinin[1] Irak'taki Ebu Gureyb Cezaevi'nde tutuklulara fiziksel, cinsel, tecavüz, sodomi ve cinayet gibi bir dizi insan haklarını çiğneyecek türden işkenceler gerçekleştirmesi olayıdır.[2][3][4][5] İşkencecilerin, ABD'deki bazı muhafazakâr medya kurumlarından destek almasına rağmen, istismarlar, CBS News'in, Nisan 2004'te işkence anlarına ait fotoğrafları yayımlanmasıyla kamuoyunun dikkatini çekti ve olaylar hem ABD'de, hem küresel kamuoyu'nda kınandı.[6][7]
… ..
*Cadılar Bayramı - Vikipedi (wikipedia.org)
*Cadılar Bayramı, her sene 31 Ekim'de[1][2] kutlanan, öncelikle Pagan ve sonrasında Hristiyan kökleri olmasına rağmen[2] günümüzde seküler bir kutlama halini almış[1] bayram. Çocukların, genellikle korkunç kostümler giyerek, kapı kapı dolaşıp şekerleme ve harçlık topladığı bir bayramdır. Diğer Cadılar Bayramı kutlamalarında yapılan etkinlikler arasında maskeli balolar, balkabağından fener oyma, korku filmi seansları ve perili olduğuna inanılan evlere düzenlenen geziler sayılabilir.[3]
Cadılar Bayramı, başlıca Kuzey Amerika ve Britanya Adaları'nda yer alan ülke ve bölgelerde kutlanır. Bu bölgelerde çok büyük ve görkemli bir festival olan Cadılar Bayramı kutlamaları, Amerikan kültürünün etkisiyle Avrupa[4] ve Okyanusya'da[5] yer alan diğer Batılı ülkelerin yanı sıra Japonya, Filipinler ve Latin Amerika'da da yaygınlaşmaktadır.[6][7]
*Cadı avı - Vikipedi (wikipedia.org)
*Cadı avı; cadı olduğuna inanılan kimselerin yakalanması, yargılanarak veya yargılanmadan cezalandırılması olayıdır. Tarihte cadı avları genellikle cadıların yakılarak veya linç edilerek öldürülmesi ile sonuçlanmıştır. Günümüzde cadı avı kavramı daha çok, "fikirleri topluma tehdit olarak görülen kimselere karşı düzenlenen kampanya" anlamında metafor olarak kullanılmaktadır.[1]
… …
*Amerikan Bağımsızlık Savaşı - Vikipedi (wikipedia.org)
*Amerikan Bağımsızlık Savaşı, 1775–1783 yılları arasında Büyük Britanya ve Kuzey Amerika'daki On Üç Koloni arasında geçen ve Amerika Birleşik Devletleri'nin kurulmasıyla sonuçlanan savaştır. Amerikan Devrimi olarak da bilinir.
Savaşın Nedenleri:
Aslında savaş tam bir bağımsızlık mücadelesi olarak başlamamıştır. Savaş, Büyük Britanya'nın Yedi Yıl Savaşları sonucu oluşan kayıplarını giderebilmek için, Amerika'da bulunan kolonilere ağır vergiler yüklemesiyle başlar.
1765 yılında koloniler için "Damga Pulu Kanunu" çıkarıldı; ancak gelen tepkiler üzerine kaldırıldı. 1767 yılında ise "Townshend Kanunu" olarak bilinen kanun yürürlüğe sokuldu ve çay dahil bazı ürünlere yeni vergiler koyuldu. Bu ise halkın tepkisini çekti ve İngiltere'den gelen çayları Boston Limanı'nda denize döktüler. Böylece iç savaşın fitili de yakılmış oldu.
Çatışmalar önce Büyük Britanya'nın sömürge sorunlarından kaynaklanan bir iç savaş olarak başladıysa da; 1778'de Fransa Krallığı'nın, 1779'da İspanyol İmparatorluğu'nun 1780'de Hollanda'nın Koloniler'in yanında yer almasıyla, uluslararası bir savaşa dönüştü.
… ..
*John Adams - Vikipedi (wikipedia.org)
*John Adams (d. 30 Ekim 1735, Quincy, Massachusetts, ö. 4 Temmuz 1826, Quincy, Massachusetts), 1797'den 1801'e kadar Amerika Birleşik Devletleri'nin 2. başkanı olarak görev yapan, Amerikalı devlet adamı, avukat, diplomat, yazar ve ABD'nin kurucu babalarındandır. ABD'nin ilk başkan yardımcısı olması ile de bilinir.
… …
… ..16 yaşındayken Harvard Kolejine girmiştir. … ..
… ..John Adams Amerikan Bağımsızlık Savaşının önde gelen kişilerinden birisidir … ..
… ..
Paris'te Benjamin Franklin ile birlikte görev yaptı. Daha sonra Bağımsızlık Savaşı için kredi almak amacıyla Hollanda'ya geçti ve 1785'te İngiltere'ye gidene kadar orada kaldı. Bu dönemde Prusya ile de diplomatik ilişkiler kurdu. 1785-1788 yılları arasında İngiltere'de ABD'nin resmi temsilcisi olarak görev yaptı ve Kral III. George ile görüştü.[2]
… ..
ABD'nin ilk başkan yardımcısı
ABD'nin 2. başkanı
Kaybettiği 1800 yılı seçimleri
Thomas Jefferson ile dostluğu
*Thomas Jefferson - Vikipedi (wikipedia.org)
*Thomas Jefferson (d.13 Nisan 1743 - ö. 4 Temmuz 1826), Amerika Birleşik Devletleri'nin üçüncü başkanı. 1801-1809 tarihleri arasında başkanlık görevini sürdürdü. Eski Virginia valisidir. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nin asıl yazarı olması ve ABD'deki Cumhuriyetçilik akımının ideallerini savunması ve yayması nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri'nin kurucu babaları arasında en etkili olanlarından biri olarak kabul edilir. Jefferson, Amerika'yı hep Cumhuriyetçiliği savunan ve İngiliz İmparatorluğu'nun emperyalizmine karşı gelen büyük bir Özgürlük İmparatorluğu'nun ardındaki güç olarak tahayyül etmiştir.
… ..
Çocukluk dönemi
Üniversite sonrası
Siyasi hayatı[değiştir | kaynağı değiştir]
Amerikan Devri
Bağımsızlık Bildirgesi'nin kaleme alınması
1774 ile 1800 arasında siyasi kariyeri
Eyalet Meclisi'ndeki çalışmaları
Virginia Eyalet Valiliği
Amerikan Ulusal Kongresi üyeliği
Fransa Büyükelçiliği
Başkan yardımcılığı dönemi
Beyaz Saray hostesi
Dini Görüşü
*Anglosaksonlar - Vikipedi (wikipedia.org)
*Anglosaksonlar, Anglus, Sakson ve Jüt karışımı bir Cermen halkı. 5. yüzyıldan itibaren Romalıların Britannia olarak isimlendirdiği adayı istila etmiş ve 865'teki Viking istilasına kadar adanın tamamını yönetmişlerdir; Viking istilasından Norman istilasına kadar geçen sürede ise bazen adanın bir kısmını, bazen tamamını yönetmiş ve bazen de adanın kontrolünü tamamen Vikinglere kaptırmışlardır. Vikinglerin gelişiyle İngiltere'deki Anglosakson kontrolü önemli ölçüde zayıflamış ve Normanların gelişiyle birlikte tamamen sona ermiştir.[1]
*“Avrupa’daki en esrarengiz örgüt ‘Gül ve Haç Kardeşliği’, ‘Tapınak Şövalyeleri’ ve masonlar 18. yüzyıldan bu yana ortak bir strateji izleyerek Avrupa Birliği’ni kurmaya çalışmaktadır. Son yüzyılda, özellikle Avrupa siyasetinin ‘perde arkasındaki’ en güçlü temsilcileri bu üç gizli örgüttür.”
… ..
*Jacques-Donatien Le Ray de Chaumont - Wikipedia
*Jacques-Donatien Le Ray de Chaumont (1 September 1726 – 22 February 1803) was a French "Father of the American Revolution", but later an opponent of the French Revolution. His son of the same name, known also in America as James Le Ray, eventually became a United States citizen and settled in Le Ray, New York USA.
American Revolution
Aftermath
*Avrupa Tarihinde Önemli Olaylar / 1700–1900 Yılları (ungo.com.tr)
*Mükemmel
*Hospitalier Şövalyeleri - Vikipedi (wikipedia.org)
*Hospitalye Şövalyeleri ya da Aziz Yuhanna Şövalyeleri tarikatı (Latince: Cavalieri Ospitalieri "Hastane Şövalyeleri") 1070 civarında kurulmuş bir şövalye tarikatıdır.[1] Sonradan ismi Rodos Şövalyeleri, çok sonralarıysa Malta Şövalyeleri olarak anılmıştır. Merkezi İtalya'nın Roma kentinde bulunan tarikatın günümüzdeki resmi adı İtalyancada Sovrano Militare Ordine Ospedaliero di San Giovanni di Gerusalemme di Rodi e di Malta yani Kudüs, Rodos ve Maltalı St. Jean Egemen Askeri Misafirperver Tarikatı veya kısaca Malta Tarikatıdır.
İlk Başefendisi 1100 civarlarında seçilmiş olan Peter Gerard idi.[1] Kudüs Krallığı kurulur kurulmaz Godfroi de Bouillon Tarikat'a toprak bağışladı ve başka birçok kişi de onu takip etti.[1] Hastabakıcılar 1113 yılında Papa II. Paschal tarafından bir tarikat olarak tanındı.[1] 1120 li yıllarda Hastabakıcılar kendilerini askerileştirmeye başladılar ancak ilk askeri etkinlik 1136 yılında gerçekleştirilmiştir.[1] Katolik bir yardım derneği olarak günümüze kadar ulaşmış olan bu tarikat tarihin bazı dönemlerinde bağımsız bir devlet olarak güçlü bir ordu ve donanmaya sahip olmuş Avrupa, İslam ve Osmanlı tarihinde büyük izler bırakmıştır.
… ..
*Yedi Kilise - Vikipedi (wikipedia.org)
*Yedi Kilise, Erken Hristiyanlık döneminin yedi büyük kilisesidir ve Türkiye sınırları içerisindedir.[1] Yuhanna tarafından yazılan İncil'in Vahiy bölümünde adı geçen bu kiliseler, "Yedi Altın Kandillik" olarak da betimlenir.[2] Vahiy kitabında bahsedilen yedi kilise, Hristiyanlıkta simgesel bir öneme de sahiptir.[3]
… ..
Vahiy'deki Yedi Kilise Bölümleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Efes'teki (Ephesus) (Selçuk) kiliseye bildiri (Vahiy 2:1-7) 15 Ocak 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
İzmir'deki (Smyrna) kiliseye bildiri (Vahiy 2:8-11) 15 Ocak 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Bergama'daki (Pergamon) kiliseye bildiri (Vahiy 2:12-17) 15 Ocak 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Thiatira'daki (Akhisar) kiliseye bildiri (Vahiy 2:18-29) 15 Ocak 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Sart'daki (Salihli) kiliseye bildiri (Vahiy 3:1-6) 25 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Filadelfya'daki (Alaşehir) kiliseye bildiri (Vahiy 3:7-13) 25 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Laodikya'deki (Denizli yakınları) kiliseye bildiri (Vahiy 3:14-22) 25 Kasım 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
*Avustralya Aborjinleri - Vikipedi (wikipedia.org)
*Avustralya yerlileri[1] ya da Avustralya Aborjinleri, Avustralya kıtası yerlilerine verilen ad. Aborjinler, Avustralya'ya Güneydoğu Asya'dan gelmişlerdir.[kaynak belirtilmeli] Bir göçebe hayatı sınırları boyunca hareket halinde yaşamışlardır. Avlanırken mızrak ve bumerang, balık avında ise kanolar kullanmışlar, meyve ve sebze toplamışlardır. Yazılı bir dilleri olmamasına rağmen şarkılar yoluyla ağızdan ağza birçok bilgi aktarılmıştır.
Aborjinler ifadesi genel olarak tüm bir Avustralya, Tasmanya ve çevre adalarda yaşayan yerlileri tanımlamakta kullanılmakla birlikte bu isimlendirmenin dil ve yaşayış biçimi olarak ortak noktalarıyla birlikte farklılıklar da taşıyan geleneksel toplulukları işaret ettiği de unutulmamalıdır". İsim, Latince "ab" ve "origine" sözcüklerinin birleşiminden oluşur. "Ab" İngilizcede "from", Türkçede "-den, -dan" ekine karşılık gelir. Misyoner rahipler tarafından kabilelere verilen bu genel isim "kökenli, köklü, kökene dair" anlamlarına gelmelidir.[kaynak belirtilmeli]
… ..
*Bahtiyar Vahapzade - Vikipedi (wikipedia.org)
*Bahtiyar Vahabzade (Azerice: Bəxtiyar Mahmud oğlu Vahabzadə, 16 Ağustos 1925, Şeki – 13 Şubat 2009, Bakü), Azerbaycanlı şair ve yazar.
*Fevzi Çakmak - Vikipedi (wikipedia.org)
*Mustafa Fevzi Çakmak (12 Ocak 1876, İstanbul - 10 Nisan 1950, İstanbul), Türkiye'nin Mustafa Kemal Atatürk'ten sonraki ikinci ve son mareşali. İlk Millî Savunma Bakanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Cumhuriyet dönemindeki ilk genelkurmay başkanı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun 3 Şubat 1920 ile 5 Nisan 1920 tarihleri arasındaki Harbiye Nazırı’dır.
Yaşamı:
İlk ve orta öğrenimini Kuleli Askerî Lisesi'nde tamamladıktan sonra 29 Nisan 1893'te Harbiye'ye kaydolarak 28 Ocak 1896'da piyade teğmen rütbesiyle mezun oldu. Akabinde Mekteb-i Erkân-ı Harbiye'ye girerek 25 Aralık 1898'de kurmay yüzbaşı rütbesiyle bitirdi.
… ..Balkanlar'daki Sırp ve Arnavut çetelere karşı verilen mücadeleye katıldı.
… ..1910'da Arnavutluk'ta çıkan ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilen Kosova Kolordusu'nun kurmay başkanlığına atandı.
1911'de Trablusgarp Savaşı başlayınca Rumeli'nin savunmasıyla görevli Garp (Vardar) Ordusunun kurmay başkanlığına getirildi.
Balkan Savaşı (1912-1913) sırasında 21. Yakova Fırka Komutan Vekilliği,
6 Ağustos 1912'de Kosova Kuvay-ı Umumiye Kurmay Başkanlığı
29 Ekim 1912'de de Vardar Ordusunda 1. Şube (Harekât Şubesi) Müdürlüğü yaptı.
Sırp Cephesi'nde… ..
1913'te 5. Kolordu Komutanlığına atandı. Mart 1915'te rütbesi mirlivalığa (tümgeneral) yükseltildi.
I. Dünya Savaşı
I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale, Kafkas ve Suriye cephelerinde savaştı. 1918'de ferikliğe yükseldi.
Çanakkale Cephesi
Fevzi Paşa, V. Kolordu Komutanı olarak 6 Ağustos ve 13 Ağustos 1915 tarihindeki muharebelere katılmıştır.
6 Ağustos'ta düşmanın taarruz ettiği Arıburnu - Conkbayırı Bölgesine gönderilen VIII. ve IV. Tüm. ile yetinmeyen Vehip Paşa, 9 Ağustos'ta Fevzi Paşa'nın komuta ettiği V. Kolordu Komutanlığına bağlı V. ve XIV. Kolorduların son ihtiyatları olan 41. ve 28. Alayları da bu bölgeye gönderdi. Bölgeye gönderilen bu iki alay Conkbayırı'nın düşmanın eline geçmemesine ve Albay Mustafa Kemal Bey'in 10 Ağustos tarihinde Conkbayırı taarruzuna yardımcı oldu. Mustafa Kemal Bey'in rahatsızlığı nedeniyle 10 Aralık 1915'te Fevzi Paşa 5. Kolordu Komutanlığı kendisinde kalmak üzere, ek görev olarak Anafartalar Grubu Komutan Vekilliğine görevlendirildi (Mustafa Kemal Bey ise 16 Aralık 1915'te cepheden ayrıldı). Bu muharebelerde V. Kolordu Komutanı olarak görev alan Fevzi Bey'in komutasındaki XIII. Tüm. 21 Ekim 1915'te Keşan'a hareket etti. XIV. Tümen ise 12 Ocak 1916'da bölgeden ayrıldı.
Kurtuluş Savaşı
Mondros Mütarekesi imzalandığında sağlık nedenleri sebebiyle İstanbul'da bulunuyordu.
24 Aralık 1918'den 14 Mayıs 1919'a kadar ferik rütbesiyle Osmanlı Devleti'nin Erkân-ı Harbiye Reisliği (bugünkü Genelkurmay Başkanlığı) görevinde bulundu.
1. Ordu Müfettişliği, Askerî Şûra üyeliği,
Ali Rıza Paşa ve Salih Hulusi Paşa hükûmetlerinde Harbiye Nazırlığı (Millî Savunma Bakanı) (Şubat - Nisan 1920) yaptı. Harbiye Nazırlığı sırasında Anadolu'daki millî kurtuluş hareketine silah ve cephane gönderilmesini kolaylaştırıcı bir tutum izledi.
İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından resmen işgalinin (16 Mart 1920) ardından Anadolu'ya geçmeye karar veren Fevzi Paşa, 27 Nisan 1920'de Ankara'ya ulaştı. İstasyonda Mustafa Kemal Paşa tarafından törenle karşılandı. Birinci dönem TBMM'ye Kozan milletvekili olarak katıldı. 26 Mayıs 1920'de İstanbul Hükûmeti tarafından ulusal hareketin önderlerinden biri olarak rütbesinin kaldırılmasına, nişanlarının geri alınmasına ve idamına karar verildi.[kaynak belirtilmeli]
3 Mayıs 1920'de Millî Müdafaa Vekilliği'ne (Millî Savunma Bakanlığı) getirildi.
24 Ocak 1921'de Mustafa Kemal Paşa'nın İcra Vekilleri Heyeti Reisliği'nden ayrılması üzerine, Millî Müdafaa Vekilliği üzerinde kalmak kaydıyla İcra Vekilleri Heyeti Reisliği'ni (Başbakanlık) de üstlendi.
İkinci İnönü Muharebesi'nin zaferle neticelenmesinin ardından 3 Nisan 1921'de rütbesi TBMM kararıyla birinci ferîk-i evvelliğe (orgeneral) yükseltildi.
Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Vekili ve Garp Cephesi Kumandanı Mirliva İsmet Paşa'nın cephede olması ve Ankara'ya sürekli gelememesi sebebiyle mevcut görevleri uhdesinde kalmak üzere 3 Ağustos 1921'de Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Vekilliği görevine de getirildi.
Sakarya Meydan Muharebesi sırasında Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa ile birlikte bizzat cephede harekâtı yönetti.
14 Ocak 1922'de Millî Müdafaa vekilliği, 9 Temmuz 1922'de İcra Vekilleri Heyeti Reisliği görevlerinden ayrıldı ve Genelkurmay Başkanı olarak Büyük Taarruz'un askerî planlarını hazırladı.[2]
Zaferle sonuçlanan Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin (30 Ağustos 1922) ardından 31 Ağustos'ta rütbesi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın tavsiyesi üzerine TBMM tarafından Müşirliğe (Mareşal) terfi ettirildi.
Cumhuriyet dönemi
Ölümü
Ailesi
*Nomenklatura - Vikipedi (wikipedia.org)
*Nomenklatura (Rusça: номенклату́ра; Latince: nomenclatura), Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Bloku ülkelerinde bürokraside çeşitli kilit idari görevleri ellerinde tutan elitlerdi. Bu kişilerın çoğu komünist parti üyesiydiler.[1]
*Brenton Tarrant kimdir? Yeni Zelanda'daki katliamcının saldırı anı görüntüleri! (haberturk.com)
*Yeni Zelanda'da iki camiye cuma namazı vakti saldırı düzenleyerek onşarca insanın ölmesine ve yaralanmasına sebep olan terörist Brenton Tarrant kimdir? soruları merak konusu oldu. Terörist saldırı anını sosyal medya hesabından da canlı yayınlandığı ortaya çıktı.
… ..
Silahların üzerinde, daha önce dünyanın başka bölgelerinde Müslümanlara saldırı düzenleyenlerin isimleri yer alıyor.
"Türklere" başlığının yer aldığı bölümde şu ifadelere yer verilmiş:
"Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz'ın Doğu yakasında."
Ama Boğaz'ın Batı yakasında bir yerde yaşamayı denerseniz, Avrupa'ya gelirseniz sizi öldüreceğiz.
Konstantinopolis'e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak"
*Puvatya Muharebesi - Vikipedi (wikipedia.org)
*Puvatya Muharebesi, (10 Ekim 732) Emeviler ile Fransa'yı yöneten Franklar[1][2] arasında yapılmış bir muharebedir. Bu savaşı Franklar kazanmış, böylece Müslümanların Avrupa'nın içine ilerlemeleri durdurulmuştur.
Emevi Halifesi I. Velid döneminde İspanya Vizigotlar'ın elindeydi. Krallık iç karışıklıklardan zayıf düşmüştü. Kral Rodrigo, halk tarafından sevilmiyordu. Kralın İspanya halkına baskı ve zulüm yapması üzerine İspanya'nın yerel yöneticileri, Müslümanlardan yardım istediler.
711 yılında Tarık bin Ziyad komutasındaki bir İslam ordusu Cebelitarık Boğazı (Septe Boğazı)'nı geçerek İspanya'ya girdi. Tarık bin Ziyad askerlerinin geri dönme ümidini yok etmek için boğazı geçtikten sonra gemilerini yaktırdı. İspanya'ya geçen İslam ordusu Kadiks[3] Muharebesi ile burayı fethetti. Bu fetihten sonra İspanya, Emevilerin bir eyaleti durumuna geldi.
Müslümanlar İspanya'ya Endülüs adını verdiler. Müslümanlar Pirene Dağları'na kadar ilerlemişlerdi. İspanya'yı fetheden Emeviler, ilerlemelerini sürdürerek Pirene Dağları'nı aşıp, Fransa'ya girdiler. Fakat Frank ordusuyla Poitiers (Puvatya) denilen yerde yapılan muharebede Frank komutan Charles Martel Emevi ordusunu yenilgiye uğratarak İspanya içlerine doğru çekilmeye zorladı.
Puvatya Muharebesi, İslam ve Avrupa tarihinde önemli bir yere sahiptir. Ancak bu muharebeden sonra İslam ordularının Avrupa'da ilerleyişi Osmanlıların zamanına kadar durmuştur. Puvatya Muharebesinden sonra Emeviler bir daha eski gücünü toparlayamamış, aynı durum ağır kayıplar veren Charles Martel komutasındaki Frank ordusu için de geçerli olmuştur.
*Falanjizm - Vikipedi (wikipedia.org)
*Falanjizm, 1933 yılında José Antonio Primo de Rivera tarafından İspanya'yı ele geçirmeye çalışan İspanyol komünistlere karşı geliştirilen, en çok Francisco Franco tarafından uygulanmış otoriter-kralcı faşist ideolojidir.
… ..
*Elisabeth (Avusturya imparatoriçesi) - Vikipedi (wikipedia.org)
*Avusturya İmparatoriçesi Elisabeth (24 Aralık 1837 - 10 Eylül 1898) İmparator Franz Joseph'in eşi, Avusturya imparatoriçesi ve Macaristan, Hırvatistan ve Bohemya kraliçesi. Bavyeralı Wittelsbach Hanedanı'na mensup bir ailede doğdu. Sisi lakaplı Elisabeth, on altı yaşında İmparator Franz Joseph ile evlenmeden önce gayri resmi bir şekilde yetiştirildi. Evlilik, onu hazırlıksız olduğu ve uygunsuz bulduğu çok daha resmi Habsburg saray hayatına itti. Evliliğinin başlarında, Elisabeth'in bebeklik döneminde ölen kızlarından birinin yetiştirilmesini devralan kayınvalidesi Arşidüşes Sophie ile anlaşmazlıklar yaşadı. Görünen varis Veliaht Prens Rudolf'un doğumu saraydaki konumunu iyileştirdi, ancak sağlığı baskı altında kaldığından acı çekti ve daha rahat ortam için sık sık Macaristan'ı ziyaret ederdi. Macaristan ile derin bir yakınlık geliştirmeye çalıştı ve 1867'de Avusturya-Macaristan ikili monarşisinin ortaya çıkmasına yardımcı oldu.
*creme de la creme - ekşi sözlük (eksisozluk1923.com)
*kaymağın kaymağı anlamındaki fransızca tamlama.
zenginin de zenginini belirtmek için kullanılır, sayılıdırlar Türkiye'de.
*Crème de la crème - Wikipedia
* (French, literally 'cream of the cream') is an idiom meaning "the best of the best", "superlative", or "the very best". … …
*Nemf - Vikipedi (wikipedia.org)
*Nymphler (Nymphe veya Türkçe nemf, nimf ya da diğer bir deyişle "peri" olarak da anılırlar) Yunan Mitolojisi'nde yeri ve denizi dolduran sayısız çokluktaki dişi, tanrısal varlıklardır. Ölümsüz değillerdir ama tanrılar gibi ambrosia ile beslendiklerinden çok uzun yıllar yaşarlar ve hep genç ve güzel kalırlar. Ambrosia balımsı bir maddedir ve uzun yıllar yaşamı sağlar doğurganlık ve zariflik simgesidirler. Mitlerde genellikle güzellikleri yüzünden başlarından geçenler anlatılır, genel olarak perilerin güzelliğine vurgu yapılır.
Çok sayıda nemf türü vardır ve bunlar yaşadıkları yerlere göre ayrı adlar alırlar. Oreadlar dağlarda, Naiadlar akarsularda, Dryadlar meşe ağaçlarında, limnadeslar göllerde, crinaealar çeşmelerde, pegaeaeler kaynaklarda, potameidesler nehirlerde, elionomaeler bataklıklarda yaşarlar.
Oreadlar ve Dryadlar doğanın bir parçası oldukları için satirler bu nemflerin hayranıdır.
*Kabala - Vikipedi (wikipedia.org)
*Kabala (İbranice: קַבָּלָה, lit. "gelenek"[1] veya 'yazışma')[2] veya Kabbalah, Yahudi mistisizminde ezoterik bir disiplin, düşünce okulu veya kurallar bütünüdür.[3] Yahudilik'te üyelerine מְקוּבָּל [Kabaliste Mequbbāl] denir.[3] Kabala'nın tanımı, onu takip edenlerin geleneğine ve amaçlarına göre değişiklik gösterir.[4] Kabala, Yahudiliğin ilk yıllarına kadar uzanır; öyle ki, Hristiyanlığı kuran ilk Yahudilerden, Hristiyanlığa da geçmiştir (Hristiyan Kabala).[3][5][6] Yahudilik içindeki mistik dinî yorumların temelini oluşturur. Yahudi Kabalalar, değişmeyen, sonsuz ve ebedi Tanrı'ları Yehova'nın gizemi Ein Sof'u (אֵין סוֹף; anlamı "Sonsuz") ve ölümlü, sonu olan Evren'in arasındaki ilişkiyi felsefî bir şekilde araştıran bir dizi ezoterik Yahudi öğretileridir.[3][5][7]
"Hayat bana hiçbir olguyu görünen üzerinden değerlendirmemeyi öğretti, kötülük hariç! " diyor; utanılacak geçmişleri ve bunun silinmesi, yokmuş gibi ahkâm kesmeyi ve başkalarına ayar vermeyi kendilerine hakaret gören utançtan ölmeleri gereken bir anlayış sahibi toplama ( sonradan icat evangelist) bakış açısını anlamamızı kolaylaştırıyor
YanıtlaSilAmerikan mantalitesini ve tarihini anlamak için uygun adres
YanıtlaSil"İrlandalıların şansızlıkları, İngiliz aklının kapı komşusu olmalarıdır... Nitekim Almanlar sonsuza dek lanetlenirken, İngilizler soykırım suçlamalarını Sümen altı etmeyi başarırlar " diyor yazar.
YanıtlaSilMeğerse Alev Alatlı da benim gibi anlamakta zorlanıyormuş; Diyorki; “Kral’ın asıl adı Francois, İngilizcede Francis, İtalyanca Francesko … Hanedanlar iç içedir, krallar karışınca Avrupa’nın içinde çıkılmaz oluyor. “
YanıtlaSilAlev Alatlı’nın kitabını okurken; yeni öğrendiklerim kadar, önceden bildiklerimi de yerlerine daha iyi yerleştirildiğimi fark etmenin keyfini yaşıyorum. Okudukça taşlar yerine oturuyor. Büyük resim daha da belirginleşiyormuş gibi geliyor bana
YanıtlaSilAnlıyoruz ki; Avrupa’nın neredeyse tamamı sömürgeci bir anlayıştan geliyorlar. İngilizler zorla sahip olan , yıkıp-dağıtan bir yol seçerken Fransızlar kendilerine biat ettiren biraz daha uzlaşmacı bir yol; “sevgi ile alabilecekken, neden zor kullanarak almayı tercih edeli modunu ) izliyorlar… Yazar, bu anlayışın bugün de “Anglo-Amerikan-Fransız ilişkileri”ni etkilediğini vurguluyor.
YanıtlaSilAmerikada kullanılan diller hakkında kulaktan dolma, ne kadar doğru olduğundan çok da emin olmadığımız “Spanglish” dışında başka dil versiyonlarının da olduğunu Alev Alatlı sayesinde öğreniyoruz;
YanıtlaSilAmerika’da yaşayan ve Fransız-Kızılderili melezleri, Afrika kara derili çocuklarının konuştukları Fransızca, İngilizce, İspanyolca ya da Portekizce karışımı bir dil olan “kreol” ya da İngilizlerin Nova Scotia’dan sürdükleri Fransız- Kızılderili melezleri konuştukları arkaik bir Fransızca olan “kajun” (bir baharat olarak bilinen; kırmızı biber, soğan-sarımsak tozu, karabiber, mercanköşk, zerdeçal, kekik karışımı güçlü bir baharat değil ama bu dili icat edenler onlarmış….) entelektüellik seviyemiz de gelişiyor….