28 Eylül 2014 Pazar

Cadılar *

Birinci basımı 2007 yılında yapılan romanın konusu; çocuklar tarafından olduğu kadar yetişkinlerin de aşina olduğu “Aşçı Fare- Ratatuy” animasyon fimini çağrıştırıyor. Her şeye rağmen bir solukta okunabilecek 213 sayfadan oluşan eserin İngiliz yazarı ilginç ve makul seviyede korku içeren bir öyküye imza atmış. Yazarın tanınmış esesrleri arasında “Charlie'nin Çikolata Fabrikası “nın da olduğunu hatırlatmalıyız.

*Cadılar-Roald Dahl

10 Eylül 2014 Çarşamba

Esrarengiz Komşu *

Esrarengiz Komşu Geri Dönüyor
Almanya’nın mahalle aralarında geçen 155 sayfalık ilginç bir öykü. Okurken kitabın kahramanı olan  Moritz’in yaşamının ve çevresindeki olayların bizlerin hayatına benzer yanlarını yakalıyorsunuz.  Günlük olayların Almanya’daki  akışı ile ülkemizde yaşadıklarımızı mukayese edebiliyoruz.

Diğer yandan Moritz’in bazen oyuncak dürbünü ile, bazen de kitap sayfalarına bakarken kendiliğinden ortaya çıkan hayal dünyasındaki olaylarla sürükleyici hale geliyor.
Öykünün diğer kahramaları Bay Röslein ve Pippa’nın rol oynadığı gizem ve Mimar olan annenin günlük hayatlarının kesiştiği
olaylar ilgi çekici. Baba Edgar’ın neden evde kaldığını sonradan anlayabiliyorsunuz ...
Diğer ilginç bir ayrıntı ise 2009 basımlı kitapta geçen; şehrin ortasında yapılması planlanan “çocuk merkezi” yerine birilerinin yapmak istediği “alışveriş merkezi” ile ilgili gelişmeler bize de ülkemizle ilgili  mesajlar veriyor, anlayana ...
Kitabı okumanız için gerekçe oluşturabilecek  kısa alıntılar;
-Yeni alışveriş merkezinin kurulduğu inşaat alanını fark etmemek olanaksızdı.  ...inşaat alanının

Ne istediler de vermedik *

-.... Yine AKP dönemine kadar en azından ihaleler kapalı kapılar arkasında yapılıyor, parti yandaşı iş adamları ihale alırsa bunun haberi bile yapılamıyordu. “Verdimse ban verdim” diyen Süleyman Demirel eskiden eleştirilebiliyordu; ayıplanıyordu. AKP Türkiyesi’nde ise dini bir cemaat için “Ne istediler de vermedik?” diyen Tayyip Erdoğan aleyhine haber yapmak neredeyse yasak oldu. Bunu yapanlar vardı, ama nedense onlar işlerinden oluyorlardı. Oğlu savcılığa sorguya çağrıldığı halde gitmeyen başbakandan hesap soramayan; korkmuş, tehditle bastırılmış bir basın var bugün ülkemizde. Polis ve istihbaratçı köşe yazarlarından tutun da, sadece iktidara yağ çektikleri için deneyimli televizyonculardan boşaltılan ekran koltuklarına oturtulan kifayetsiz konuşan kellelere kadar, AKP dönemi medyası hakkında daha çok şey yazılacak giibi görünüyor. Ayrıca, sivilleşiyoruz, demokratlaşıyoruz söylemiyle ülkenin bir polis devleti haline gelmesine ve AKP ile Cemaatin kamu kaynaklarını şımarıkça sömürmesine ses çıkarmayan işbirlikçi entellektüel hegemonyadan da tarih ayrıca hesap soracaktır diye ümit ediyorum.

Medya-çıkar ilişkileri *

Tweet attığı için işten atılan mslektaşlarımız oldu. ....  Siyasi iktidar, medya patronlarıyla kurmuş oldukları çıkar ilişkileri üzerinden medya üzerindeki tahakkümü her geçen gün daha da güçlendirirken, bu baskılara gazetecilik faaliyetleriyle; haberleri, yazıları, programlarıyla

Yanlış yapmışlarmış *

-Son olarak, hükümetin HSYK’nın yasal statüsünü anayasaya aykırı olarak değiştirme girişimi de açıkça yanlıştır. Malum, HSYK’nın halihazırdaki anayasal ve yasal konumu Anayasa’nın 2010 yılında referandum  yoluyla değiştirilmesinin sonucudur.
-Bu değişiklik,

Milli iradeye darbe *

-...Erdoğan hükümeti kendisine yönelik her eleştiriyi ve hukuka uyma çağrısını “milli irade”ye saldırı ve/veya darbe girişimi olarak yaftalamayı bir süredir alışkanlık haline getirmiş bulunuyor.
-Oysa, demokratik bir rejimde yöneten çoğunluğu eleştirmek ve ona muhalefet etmek hem

Mahkemelerin bağımsızlığı öldü mü? *

Yaşanan sürecin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından, “Türkiye bir istiklala mücadelesi içindedir” denilerek meşru gösterilmeye çalışıldığının anlatıldığı açıklamada, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, Anayasa’nın “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı

Darbeci askerlerle kader oraklığı*

-Siyasi iktidar, yolsuzluk işlerinin tam ortasında kuş gibi yakalanınca, hukuktan kurtulabilmek için kendine bir sığınak aradı. O sığınağı da askerin kışlasında buldu.
-Şimdi darbeci askerlerle kader ortaklığı sesleri çıkarıyorlar. “Milli orduya ve kendilerine aynı

Yargı işini yapmıyor*

Polis savcıyı dinlemiyor
-.... Orhan Kemal Cengiz’in “Çarpmaya hazırlıklı olun” başlıklı yazısında .... .... 17 Aralık’ta başlayan operasyonların devamları emniyetin savcıya direnmesi,  emniyet mensupları ve savcıların yerlerinin değiştirilmesi ve bunlarla birli,kte hükümetin yargı alanında giriştiği

Hangisi yalan*

-.... Dumanlı, 30 Aralık 2013 tarihli köşe yazısında bu iddiaya şu uzun alıntı ile cevap verdi. Dumanlı “Bir kumpas kurulmuşsa” ara başlıklı bölümde şunları söylüyor; “ Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kurulmuş. İddia bu. Üstelik bu iddia

Devletin yüzyıllık reflekslerinin harekete geçmesi*

-.... Belişrmek gerekir ki sürmekte olan krizin “Hizmet-hükümet arası bir çatışma” olduğunu düşünenler varsa, bunlar resmin bir karesine bakıyorlar. Resmin tamamına baktığınızda Hizmet’i ve hükümeti aşan kaygı verici bir durumla karşı karşıya olduğumuzu






Orduya kumpas*

28 Şubat’ın 2014 versiyonu
-Yolsuzlukları örtbas etme çabasıyla paniğe kapılarak, Cemaatın orduya kumpas kurduğunu itiraf eden Yalçın Akdoğan’ın sözleri üzerine suç duyurusunda bulunan Genelkurmay Başkanlığı, böylece onca yıl seyrettiği davaların yeniden görülmesi için harekete geçti.
-Burada haklı olarak




İlahi adalet & dün, bugün olanlar ve yarın olacaklar ....*

-2011 seçimlerine dek, “askeri vesayet”ten kurtulmak “söylemi” ile sivil ve demokratik bir yönetim kurma iddiasında olan AKP iktidarı bir “buzkıran” gibi Genelkurmay’ın “kozmik oda”larına giren, Gölcük’te döşeme altlarında Balyoz planları bulan Cemaatçı polis ve







İktidarla yargı arasındaki çatışma*

Hocaefendi’nin “beddua”sına karşı Erdoğan’dan “duaya davet” hamlesi geldi. AKP mitinglerini Cemaate karşıbir gövde gösterisine dönüştürdü. Emniyet ve yargıda ise, “paralel devlet’e karşı savaş açıldı. İstanbul Emniyeti’nde “Reza Zarrab operasyonu” yapan, bakan







Kimdi bu Zarrab?*

Hürriyet’in 22 Aralık 2013 tarihli Pazar ekinde Yenal Bilgici şöyle anlatıyor Zarrab’ı: 1”Bir insan hem altın kralı, hem besteci, hem söz yazarı olabilir mi? Oldu diyelim, bunu 25 yaaşında becerebilir mi? Becerdi diyelim, bunu doğup büyüdüğü yerde değil de henüz

Altın işleri, vakıf işleri *

Hayırsever birisi, bağışlar
-.... Teknik takibe takılan görüşmelere göre, rüşvet alışverişi yapan Azeri işadamı Reza Zarrab ile Barış Güler, bir müddet sonra izlendiklerinden şüphe duymaya başladı. .....
-Bu görüşmeler üzerine Barış Güler, babası Muammer Güler’i arayarak dinlendiğini

“Polisiye Roman” gibi *

Büyük para trafiği ...
-“.... isimli ihbarcının Maliye Bakanlığı müfettişlerine sunduğu ... ifadelerinde .....
-Son yılların en büyük kara para aklama operasyonu, 14 Aralık 2011’de İstanbul’dan Rusya’nın Vnukova Havaalanı’na giden üçü Azeri biri İranlı 4 kişinin valizlerinde 14,5 milyon dolar

abdullah öcalan & paralel yapılanma*

Başbakan Erdoğan  &    paralel devlet
-“İmralı tutanakları”nın can alıcı bölümlerinden birisi de Abdullah Öcalan’ın Fethullah Gülen Cemaatine yönel,k uyarısıydı. Öcalan, Oslo sürecinde  MİT’e yönelik operasyon ve Hakan Fidan üzerinden Başbakan Erdoğan’ın yargılanması için düğmeye basılması nedeniyle

İş adamı medya patronu *

Hükümetlerden, patronlardan bağımsız gazetecilik ....
-Milletvekili olup bir gazetede gerçek ismiyle, başka bir gazetede takma isimle köşe yazan (yani basın meslek ilkelerini ikli kez ihlal ederek “zamanın gereklerine” tam uyum sağlayan) bir hükümet sözcüsüne göre , gazetecilerin kovulmalarının hükümet müdahalelleriyle ilgisi yok, patronların

Sahibini sesi medya & 28 Şubat zihniyeti*

-.... Medyanın ülkenin çıkarını korumasının gereğinden söz ediyor ama bunu söylerken aslında hükümetin ya da kendisinin çıkarını kastediyor. Erdoğan’ın zihnindeki iyi medyanın, her kanalda kendi konuşmasının yayınlandığı, her manşette kendi demecinin basıldığı bir

Neyse ki tarih kitapları var *

-Daha önce gazetecilik yapanların, her icraata kafa sallamayanların akıbeti bekliyordu bizi de ... Başbakan’ın kürsüde söylediği” Batsın böyle gazetecilik” lafı, bir temenni değil, bir direktifti. Batırmak için seferber olan bakanların/danışmanların telefonları, patron katını

Kamu vicdanı*

-Bir demokrasinin esas olarak sağlıklı olan kurumları içerisinde yüksek mevkileri işgal eden birilerinin, bağışlanamayacak cehaletleri ya da bireysel çıkarları nedeniyle “yasallığın sınırlarını biraz” aşmaları, rüşvet işlerine bulaşmaları, açıkça yalan söylemeleri, güç alanlarını

Medya-iktidar ilişkileri*

-Medya-iktidar ilişkileri bu ülkede öteden beri sorunlu olmuştur. Çünkü siyasal güç odakları her zaman medya ve gazeteci milletini genellikle kendi çektikleri “kırmızı çizgiler”le kontrol altında tutmaya çalışmıştır. Bunun için ekonomik, siyasal ve hukuksal aletlerle baskı





28 Şubat mağduriyetinden şikâyet edenlerin hali*

-Ne acıdır ki, sürekli 28 Şubat mağduriyetinden söz eden iktidar çevreleri 28 Şubatçıların çizgisine gelmişlerdi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu NTV’de katıldığı bir programda, bir akademisyen olarak kendisine 28 Şubat sürecinde, üniversitede hayat hakkı tanınmadığını

İmralı zabıtları & MİT bilgi notu *

-Milliyet’in “İmralı Zabıtları” haberi güdeme bomba gibi düştü. ... ... Öcalan, İmralı’dan Başbakan Erdoğan’a destek mesajı gönderiyordu. “Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz.  ....
-İlginçtir;

Gazete sahibi müteahhitler *

-Hükümetten ihale alan müteahhitlerin bir sabah uyandıklarında gazete ve televizyon sahibi oldukları ”Yeni medya düzeninin” nasıl kurulduğu da gözler önüne serildi. Bizlere “Batsın sizin gazeteciliğiniz” diyen

Batsın Böyle Gazetecilik*

İmralı Zabıtları, Gezi, 17 Aralık ve devamındaki dönemde basında yer alan gelişmelerin görünen yüzü ve arka plana ilişikin detayları anlatan kitap 392 sayfa. Okurken güncel olayları tekrar değerlendirme fırsatı buluyorsunuz. Kitabı okumanız için gerekçe