-Ergenekon
davasının “kahraman” savcısı Zekeriya Öz, rüşvet ve yolsuzluk skandalındaki
rolü nedeniyle yerden yere vuruldu. İstanbul Emniyet Müdürü ... görevinden alındı.
-Ancak bu
baskınlar, ikinci dalga operasyonu önlemeye yetmedi. Ergenekon savcılarından
Muharrem Akkaş’ın sürdürdüğü soruşturma Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a
uzandı. Savcı Akkaş ifade vermek üzere Bilal Erdoğan’a bir davet yazısı
çıkardı. Savcı, Adliye Sarayı önünde bildiri dağıttı.
-Ve kıyamet
bir kez daha koptu. ... İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı,
Başbakan’ın oğlunu da hedef alan soruşturma dosyasını savcı Aktaş’dan aldı.
-İktidarla
yargı arasındaki bu çatışma Ankara’yı da karıştırdı. Hükümet, savcıların adli
kolluk gücü kullanma yetkisini kaldıran yönetmeliği apar topar kaldırdıysa da,
Danıştay bu girişime set çekti, yönetmeliği iptal etti.
-Buna
karşılık iktidar, 2010 referandunuyla düzenlenen HSYK (Hakimler savcılar Yüksek
Kurulu) yasasını değiştirerek üyelerinin Meclis tarafından seçilmesi yönünde
harekete geçti.
-Türkiye’nin
dört bir yanında “Cemaatçi” diye bilinen emniyet mensuplarına yönelik büyük
tasfiye başlatıldı.
-Bu süreçte
Başbakan Erdoğan’ın en büyük şikâyeti “Sabaha karşı evlere giren polisin aynı
gün hem gözaltı kararı çıkartıp hem de mahkemeden tutuklama aldıran savcılar
aracılığıyla adeta yargısız infaza yönelmesiydi”.
-Hükümet
yanlısı medya da Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarını, canlı yayınlanan ev
baskınlarını, zanlılardan önce alt yazıyla haber verilen tutuklama kararlarını,
iş makineleriyle gece gündüz aranan silahları, faili meçhulleri ve toprak
altından çıkan kemikleri unutup “çete, cunta” suçlamasıyla emniyet ve yargıdaki
Cemaatçi yapılanmayı deşifre ediyordu.
*Batsın Böyle
Gazetecilik – Derya Sazak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder