-Bir
demokrasinin esas olarak sağlıklı olan kurumları içerisinde yüksek mevkileri
işgal eden birilerinin, bağışlanamayacak cehaletleri ya da bireysel çıkarları
nedeniyle “yasallığın sınırlarını biraz” aşmaları, rüşvet işlerine bulaşmaları,
açıkça yalan söylemeleri, güç alanlarını
genişletmeleri, insan haklarını ihlal
etmeleri v.b. ender rastlanan şeyler değildir.
-Devlet
içindeki bu kadro çürümesiyle genel olarak muhalefet ve medya, bir de belki
mahkemeler ilgilenirler.
-Böyle bir
bozlumaya karşı kurumsallaşmış araçlar, parlementer kontrolün yanında,
politikanın aleniliği ve de mahkemelerin bağımsızlığıdır.
-Ancak, bu
karşı araçların kendiliklerinden harekete geçmesinin bir garantsi yoktur.
-Böyle bir
durumda kamusal direniş hukuki ve ahlaki açıdan bir zorunluluk haline
gelmiştir. Ancak bu direniş sivil iteatsizliğe dönüşmeyecek, tersine kamuoyu
baskısıyla açıklığa çıkana kadar tartışma özgürlüğü temel hakkını sonuna kadar
kullanmakla yetinecektir.
-Ama tam da
bu ssüreçte suçlu politikacı kamuoyu nezdindeki güvenirliğini, yani temsilci
olarak otoritesini yitirecektir.
*Batsın Böyle
Gazetecilik – Derya Sazak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder