-2011
seçimlerine dek, “askeri vesayet”ten kurtulmak “söylemi” ile sivil ve
demokratik bir yönetim kurma iddiasında olan AKP iktidarı bir “buzkıran” gibi
Genelkurmay’ın “kozmik oda”larına giren, Gölcük’te döşeme altlarında Balyoz
planları bulan Cemaatçı polis ve
savcıları, “cuntacı”, “darbeci” olmakla
suçluyordu.
-Başa
dönülmüştü; hükümet orduyu yanına çakerek Silivri’nin kapılarını açmaya
çalışıyordu. Bir iktidarın ayağı ancak böylesine bir “ilahi adalet”e dolanırdı.
2007-11
arasında Ergenekon’dan Balyoz’a, Oda TV’den KCK’ya binlerce insanı darbecilikle
suçlayıp cezaevine gönderdikten sonra Yalçın Akdoğan’a, “bütün bunları bize Cemaat yaptırdı” dedirtmek ancak Başbakan’ı
kuşattığı düşünülen ..... etkenlere bağlanabilirdi.
-“Orduya
kumpas” iddiasını ortaya atan Yalçın
Akdoğan aynı zamanda medyayı da bu kumpasın içine dahil ediyordu.
-Hadi diyelim
Cemaat orduya kumpas kurdu. Medyaya yönelik kumpası da tek başına Cemaat mi
kurdu? Bunda hükümetin hiç mi rolü tok? Öyle değilse, İmralı Zabıtları’nın
yayınlanması üzerine, “Sabotaj var!” diya ortalığı birbirine katan,
yandaş-Cemaatçi medyayı Milliyet’e saldırtan Yalçın Akdoğan’ı da Cemaatçılar
safına mı koymak gerekiyor?
*Batsın Böyle
Gazetecilik – Derya Sazak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder