-....
Belişrmek gerekir ki sürmekte olan krizin “Hizmet-hükümet arası bir çatışma”
olduğunu düşünenler varsa, bunlar resmin bir karesine bakıyorlar. Resmin
tamamına baktığınızda Hizmet’i ve hükümeti aşan kaygı verici bir durumla karşı
karşıya olduğumuzu
görürüz.
-..... Söz
konusu sürecin anahtar terimi “kumpas” sözcüğüdür. Başbakan’ın siyasi
başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın telaffuz ettiği ”Milli orduya karşı kumpas”
cümlesi, asıl görünen kütlenin altında bir yanardağın bulunduğunu ve ilk
lavları püskirttüğünü göstermiş oldu, hemen arkasından Ergenekon ve Balyoz
davalarının yeniden görülmesi; tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması ve
belki yaklaşık 40 bin davanın yeniden ele alınması konusu gündeme geldi.
-Türkiye,
İttihat ve Terakki’nin darbe ile devleti ele geçirdiği günden beri vesayet altında bir ülkedir. Vesayetin
dış boyutu olduğu kadar iç boyutu da var.
-21. yüzyılın
ilk yıllarında uluslararası konjonktürün yardım etmesi, içeride neredeyse cemaatlerin
tümünün ittifakı ve mutabakatı ile AK
Parti iktidar oldu. AK Parti, bir koalisyon, onlarca yarım ve çeyrek
kubbeyi içine alan büyük kubbe,
Türkiye’nin bütün renklerini altında toparlayabilen bir şemsiye partidir.
-Türkiye
hızla mesafe aldı, bölgeye açıldı, ekonomide performans gösterdi ve ne olduysa
2011’den bailamak üzere işler ters gitmeye başladı .... bugünkü durumu sadece
dış faktörün etkileriyle izah edemeyiz, iç faktör de bir o kadar önemli ve
hatta belirleyicidir.
-....
Akdoğan’ın “kumpas” uyarısı devletin yüzyıllık, hatta Osmanlı’ya kadar uzanan
kadim reflekslerinin harekete geçmekte olduğunun işaretiydi.
-Ben bunu, AK
Partili görünür siyasetçilerin yeterişnce doğru analadıklarını zannetmiyorum,
onlar önlerine konulan “Hizmet-hükümet kavgası”nın aktüel gündemini takip
ediyorlar.Kumpasla neyin kastedildiğine Başbakanlık Müşaviri Hamdi Kılıç’ın
sosyal medyada dolaşan sözleri açıklık getirdi: “Bu ülkede devlet geleneği diye
bir şey hâlâ var. Bunun ne demek olduğunu anlamak için biraz tarih okumak
yeter. Devlet geleneğimizin kendini korumak için tarih boyunca geliştirdiği
reflekslerin bir kısmı epeyce ürpertici,...”.
*Batsın Böyle
Gazetecilik – Derya Sazak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder