31 Ekim 2016 Pazartesi

Rus Jeopolitiği*

Avrasyacı yaklaşım
-Kitap 393 sayfa ve eserin yayımlayan Küre yaynlarının sunuş bölümünde; Rusça aslından Türkçe’ye kazandırdığımız bu eser, Dugin’in Jeopolitiğin Temelleri: Rusya’nın Jeopolitik Geleceği başlıklı çalışmasının bir bölümünü oluşturuyor deniliyor.
Önce kitabın arka yüzü sonra sunuş bölümünden başlayarak kısa alıntıları paylaşalım:
-Aleksandr Dugin  (d.1962) 1998-2004 arasında Duma başkanlığna strateji ve jeopolitik konularında danışmanlık yaptı. 2002-2003 yıllarında Avrupa Birliği Partisi’nin liderliğini yürüttü. 2003 yılında Uluslararası Avrasya Hareketi’ni kurdu. 2002’den beri Izvestiya, Literaturnaya Gazeta, Vremya Novestey gibi ulusal yayın organlarında köşe yaarlığı yapan Dugin’in, çok sayıda makale, kitap ve çevirisi bulunuyor. Dugin, SSCB sonrası dönemin en etkin düşünürü olarak anılıyor.
-Arka kapak tanıtımında; “Rus stratejist Aleksandr Dugin’e göre, bir mekan falsefesi olarak jeopolitik, modernitenin tarihselciliğine karşı postmodern çağın geliştirdiği en önemli enstrümanlardan biridir. Dugin, insanlığın mekân faktörüyle karşılılı ilişkisi olarak tanımladığı jeopolitik çerçevesinde Rusya’nın küresel ve medeniyetler arası konumunu anlamlandırmaya çalışıyor.
-Ona göre, Asya ve Avrupa gücü olarak medeniyeler arası bir kavşakta yer alan Rusya’nın bu imparatorluk iddiasını sürüdürebilmesinin tek yolu, Avrasyacı jeopolitiğin diriltilmesidir. Avrasyacılık sadece Rusya’nın değil, Atlantik eksenli batı ittifakına karşı Avrasya güçlerinin yükselişinin vazgeçilmez stratejisidir.
-Rus Avrasyacılığının sözcüsü Dugin, çoşkulu kalemiyle-başta Türkiye olmak üzere- bölgesel güçlere bakışını, Batı- Doğu ilişkilerini ve geleceğin dünyasında Rusya’nın yerini konumlandırmaya çalışıyor.”
-Kİtabın ilerleyen bölümlerinde Türkiye'yi birlikte hareket ederek  NATO ve ABD'nin liderliğindeki Atlantikçi yapıdan uzaklaşmaya ikna etmeye çalışan, hatta bazı yerlerde aba altından sopa gösteren / tehdit algısı ortaya çıkaran vurgular da yapılıyor. 
-Sonrasında da; yazarın Avrasya İmparatorluğu veya Yeni İmparatorluk olarak tanımlamaya çalıştığı oluşumun, "uzak
gelecekte mümkün olabileceği"ni ifade etmesi de dikkati çekiyor. Diğer bir ifade ile, yazarın geleceğe ilişkin bu öngörülerinin bir hayali canlandırma gayretleri olarak anlamlandırabiliriz. 
-Eserin yayımcısı olan "Küre yayınları"nın sunuş bölümünden alıntılarla devam edelim: 
-Ruslar ve Türkler ‘imparatorluk kurucu’ iki millet olarak ortak stratejik alanlarda yüzlerce yıl boyunca rekabet ettiler. Burekabet ilişkisi çoğu kez iki farklı medeniyetin coğrafi ve kültürel alanda karşı karşya gelmesi şeklinde olmuştur. Askeri çatışmalarla sınırlı olmayan bu ilişki biçimi, etkisini, iki imparatorluğun sınırlarını, hinterlandını aşan jeokültürel alanlara taşımıştır.
-tarihi Osmanlı-Rus veya Türk-Rus rekabetinin, bu iki imparatorluğunun varisi siyasi yapılarca farklı yoğunluklarda da olsa sürdürüldüğü söylenebilir.
-Özellikle İstanbul’un Osmanlıların eline geçmesinden sonra Ruslar, Ortodoksluğun merkezi olmak iddiasıyla Üçünü Roma misyonunu üstlenmekte geçikmediler. Rusların Osmanlı karşısında Ortadoksluğun evrensel merkezi olma iddiası ile İstanbul’un tarihi Ortodoks merkezi olma durumu iki güç arasındaki rekabetin askeri alanla sınırlanamayacağını gösterdi.
-Bu siyasi ideoloji arayışı tuslarda emperyal iddialarına paralel olarak canlılığını korudu. Çarlık Rusyası’nda olduğu gibi Sovyetler Birliği döneminde de farklı ideolojiler adına alsa da, Rus  stratejik zihniyetinin temel yönelimleri  süreklilik arzetmiştir.
-Rus yayılması, sadece Osmanlıların aleyhine bir strateji değildi şüphesiz. Ancak Asya ve Avrupa’nın önemli kısmına hükmeden, dünyanın jeostratejik hakimiyet alanlarının kilit bölgelerini elinde tutanbu iki gücün rekabeti çok değişik düzlemlerde ortaya çıkacaktı. Bu tarihi sreç anlaşılmadan Rus stratejisini anlamlandırmak mümkün değildir.
-... .. Rus stratejik zihniyetini çözümleyebilmek için bu ulusun tarihi serüvenini, stratejik yönetimini, jeopolitiğini ve tüm bunları şekillendiren temelleri anlamak zorundayız. ... ..
-Dugin bu eserinde teorik temellerini oluşturmaya çalıştığı Avrasyacılık düşüncesiyle farklı siyasi rejimler altında değişmeyen, tutarlı bir süreklilik gösteren Rus stratejik zihniyetinin ip uçlarını vermektedir.
-Kitabın bugünkü Rusya ile tarihi Rusya ve Rus kimliği arasında kurduğu ilişkiye vurgu yapması dikkat çekici.  Rus kimliğini oluşturan tarihi ve kültürel unsurlarla mekan ilişkisinin kodlarını veren analizleri yarınki Rusya’nın muhtemel yönelimlerini keşfetmek açısından son derece açıklayıcı... ... ..
-Birbiriyle tarihin önemli kısmında temas içinde olmuş bu iki imparatorluğun varisleri olarak bu iki ulus birbirini tanımak zorundadır. Rus stratejik zihniyetinin anlaşılması yönünden bu kitabın ülkemizde önemli bir boşluğu dolduracağına kuşku yok.
Türkçe Baskıya Önsöz
Avrasyacı çağrı ve Türkiye’nin jeopolitiği
1.Bir yöntem olarak jeopolitik

-... .. Her şeyden önce, Kuantum mekaniğinde de olduğu gibi, çoğu şey “gözlemcinin duruşu”na bağlıdır.
-Beyazlar veya siyahlarlaoynadığımıza bakmaksızın oyunun kurallarına prensipte evet dedikten sonra birtakım problemler çıkmaya başlar. Çünkü jeoplitik yöntem tek boyutlu ve tam-simetrik değildir. Siyahlar ve beyazlar (kara-deniz) burada farklı kurallara tabi olmakta, farklı şekilde hareket etmekte ,farklı amaçların peşinden gitmektedir. Bunlar, özerk mantık ve stratejilerle donatılmış nitel kutuplardır. Diğer nicel disiplinlerden farklı olarak Jeopolitik, nitel yaklaşımdan, ana kutupların temel nitel asimetrisinden hareket etmektedir. Jeopolitik analiz mekanı, değişken (anisottropic) halidir. Karadan denize, denizden karaya bakış farklı sonuçlar verir; bunlar iki farklı mantığa tabi iki farklı mekandır.
-Kara ve deniz yanlızca gözlemin görünene hali değil aynı zamanda içsel mahişyetidir.; sadecedışarıda değil, içeridedir de.  Kara ve deniz medeniyetinin insanları dünyayı diğer işnsanların, kültürleri ve inanç sistemlerinikendi jeopolitik gözlükleriyle  görürler. Ve bir de karma (şartlı olarak ”kıyısal”) ara versiyonlar mevcut olduğundan, sözkonusu tablo inanılmazderecede karmaşıklaşmaktadır. ... ..
-... .. Jeopolitik, metafizik, gnostik veya etik teşhis yapmayı yani neyin aydınlık, hakikat ve hayır olduğunu; neyin ise karanlık, yalan ve şer olduğunuaçıklamayı kendine amaç edinmez.
-Jeopolitik, her medeniyetin değer yargısının manasını anlamaya, idrak etmeye ve onun mantığını tasvir etmeye çalışır. Ancak bobjektif br metodolojinin pekala belli bir medeniyetin ürünü olan somut kişilerin veya bir grup insanı her zaman kullanıyor olması nedeniyle, objektif jeopolitik, teorik düzeyde dahi mevcut olamaz: Her bir milli ekolün niteliksel yaklaşımın yansıtan jeopolitik, bir Anglo-Sakson, Alman, Rus, Arap, Çin, Türk vs. jeopolitiği olacaktır. ... ..

-İki medeniyet-Anglo-Sakson (deniz ) ve Avrasyacı (Kara)- böylesi imtiyazlı bir durumda bulunmaktadır. ... ..

Jeopolitiğin tanımlanması
-... . İsveçli Rudolf Kjellen’in”Jeopolitik, devletinteroteriyle ilişkisini inceleyen disiplindir” şeklindeki temel tanımı bugün için açıkcası yeterli değildir. ... ... medeniyetsel, kültürel, dini ve iktisadikurallara uygunluklarının sistematize edilmesinde de ... .. kulanılabileceği ...
-Bu nedenle “jeopolitik”i daha geniş tanımı...    Jeopolitik, insanlığı mekan faktörü ile karşılıklı ilişiki içerisinde inceleyen bir disiplindir.
Türkiye’nin Jeopolitiği
-... .. Devasa bir dünya imparatorluğunu (ki onun hayati merkezini şu anki Türkiye muhafaza etmektedir) kuran Türklerin tarihi yükselişini kökünde debu faktör bulunmaktaydı. ... ..
-... .. Moğol, İskit, Hun, Avar, Got, Alan vs. diğer Avrasya göçebeleri gibi Türkler de, gerek stepleri, gerekse daha barışçı olan yerleşik medeniyetleri kontrolü altında birleştiren göçebe imparatorluk prensibini kendi kültürlerinde barındırmaktaydılar.... ..
-... .. Aslında kıtanın derinliklerinden gelen ve kıyısalhatlardan azami uzaklıklta veya taşımacılığa kapalı soğuk okyanus mekanları ile çevrelenen bu yayılmacı ve kaynaştırıcı saik, jeopolitikte Avrasyacılık olarak adlandırılmaktadır.
-Bu anlamda, çağdaş Türkiye’nin ve hatta Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunun kökleri saf Avrasyacılık muhitine inmektedir. ... ..
-İslam ümmetinin temelini atan Arap fütühatu, kökü itibariyle şüphesiz ki, karasal ve kıtasaldı. Akdeniz ise, kara ve deniz prensiplerinin birbiriyle daima çatıştığı karşıt jeopolitik yönelimlerin yumağı idi. ... ..
-... .. Ancak Mağrip’ten Balkanlar ve Kafkaslara kadar büyük mekanlar üzerinde denetim kuran Türklerin kendileri de, fethettikleri medeniyetlere özgü jeoplolitik eğilimleri tedricen benimsenmekteydiler. Osmanlı İmparatorluğu’nun jeopolitik tarihinin tam tablosunu çizmek özenli ve ayrıntılı bir araştırmayı gerektirmektedir.
-... .. Kemalist ulus-devlet modeline geçişte özellikle Rum, Bulgar, Ermeni ve Kürt milli azınlıklar problemi problemi yeni boyut kazandı. Modern Türkiye’nin, genç Türklerin demir iradesi ile perçinlendiğini , laiklik ve milliyetçilik prensipleriyle kaynaşmış katı bir askeri özün üstünlüğünde kurulduğunu biliyoruz. Fakat askeri-siyasi yapıyla böylece perçinlenen ulus-devlet oluşumu artık büsbütün yeni bir jeopolitik çzigiyi dikte ettirmekteydi: O andan itibaren Türkiye, İslam aleminde de liderlik iddiasında bulunamazdı. Zira diğer İslam ülkelerinin (Büyük Britanya tarafından desteklenen ve hatta tahrik edilen) çoğunluğu, Türkiye karşıtı milli politikalar neticesinde ortaya çıkmışlardı. Türkler emperyal fonsiyonlarını da kaybetmişlerdi; devletleri etrafında Arap ülkeleri, Rusya, Yunanistan, Bulgaristan,Yugoslavya, İran gibieski ve yeni düşmanları bulunmaktaydı. ... ..
-... .. Biçim ve muhteva bakımından Atlantikçi blok olan NATO’ya girişin, aslında Türk tarihini oluşturan derin jeopolitik etkenlerin tezahür etmesiyle gerek kavramsal ve tarihsel, gerekse medeniyetselolarak çatışacağını dikkate almak gerekir.
-Bu etkenler şüphesiz ki , çoğunlukla karasal ve Avrasyacı idi. NATO ile ittifak taktik meseleleri çözmekteyse de, milli devletin biçimi ve askeri –demokratik laik rejim büyük çaplı jeopolitik geleceğin temeli olamaz.

-Diğer bir deyişle, Türkiye’nin (küçük değil) büyük oyunda ağırlığı olan bir oyuncu olması için kendi tarihinin amnasını yeniden idrak etmesi, yeni perspektifleri tasarlaması, Ankara’nın mutabık olabileceği büyük ölçekli jeopolitik projelere sahip sağlam ve güvenilir partner bulması gerekecektir.

Türkiye için Yeni Avrasyacılık
-Bir Rus jeopolitikçisi olarak hiç şüphesiz öne sürülen projelerin tavsiye edilmesinde  ve değerlendirilmesinde tarafsız değilim.
-Bunların tümü artık Avrasyacı projeler sayılmaktadır; ... ..
-... .. Rusya ya büyük Avrasyacı kıtasal imparatorluk olacak, ya da hiç varolmayacaktır. Rusya’nın jeopolitik kimiği “kara eşkiyaları” dalgasına, Slav unsurunun Cengiz Han imparatorluğunun Türk-Moğol kökeni ile ittifakına dayanmaktadır. ... ... Türkiye’de en çok en çok dikkatimi çeken şey Avrasyacı eğilimlerdir. Çünkü bu temelüzerine sadece günübirlik müşterek menfaatlere ulaşılmakla kalınmaz, Karadeniz çevresinde ve Kafkasya’da birkaç asırdır süren Rus Türk çatışmasına da son verilebilir ve aynı zamanda stratejik yeniden yapılanma doğrultusunda tüm kıta için yeni çok kutuplu bir proje geliştirilenbilir.
-Bir ulus devlet ve NATO üyesi olarak Türkiye, Avrasya projesi için yeterince hasım bir oluşumdur.: böylesi bir Türkiye ile Rusya’nın ortak hedeflerinden çok daha fazla jeopoltik çelişkileri bulunmaktadır. ... ..
-Atlantikçi ve Avrasya karşıtı stratejinin parametreleri... ..  Bu durumda Rusya İran’la ilişkilerinin pekiştirilmesinden, Ermenileri öncelikli olarak desteklemeye; Kıbrıs konusunda Rumlar lehine lobicilikten, Kürt isyancılar ve İslamcı gelenekselciler ile samimi ilişkilere varıncaya kadar geleneksel bir karşı hareketler sistemine otomatik olarak itilmektedir. Fakat tüm bunlar taktik düzeyde olan şeylerdir. Yeni Avrasyacı proje, tamamen farklı bir şeyi öngörmektedir.

-Yeni Avrasyacılık, günümüzdeki durumu küresel boyutta idrak etmeyi öngörmektedir. Biz, tek kutuplu bir dünyanın, yani doğrudan Amerikan kontrolünde ve Anglo-Sakson siyasi, iktisadi ve dini değerlerin hakimitiyetindeki küresel Atlantikçi imparatorluğun kuruluşu eşiğinde bulunmaktayız. Jeopolitik açıdan söz konusu olan denizin küresel zaferi ve karanın mağlubiyetidir.
-Demek ki, yeni dünya düzeninin kurbanları sadece karasal devletlerin siyasi-stratejik menfaatleri değil, tekdünyacı (mondialist) ikameci-kültürün Procrustes... ..
-... .. Bu süreçte de, gerek ABD ile gönüllü işbirliğine gidenler, gerekse müstakbel küresel diktatörlüğe karşı çıkmaya cesaret edenler eşit düzeyde zarar görecek.
-... .. ciddi bir jeopolitik bir ittifaka girmek zorundayız.
... .. Amerikan merkezli yeni düzeninden  gelen tehdidin ciddiyeti, bizleri bu aşamaya mümkün olduğunca hızlı geçmeye mecbur etmelidir. ... ..
-... .. Dost Türk halklarınınimparatorluk urucusu saikinin değerini idrak eden biz Slavlar, dotluk elini uzatmaya hazırız. Avrasya çok büyüktür ve enginlikleri herkese yeter.... ..
-Atlantikçilik, bir kara medeniyeti olarak Avrasyacılığın doğrudan karşıtıdır.


Rusya ve mekan
Heartland
-... .. Heartland, yani kıtanın “Merkezi Kara”sı
-... .. Rimland yani kıyısal alan

-... .. “medeniyet” en parlak, anlamlı ve yetkin biçimlerini, kendisinin hayat verici kıtasal kaynağında değil, Kara alanının deniz veya okyanus ile yani su alanıyla sınırlandırıldığı kritik bir şeritte, “kıyı bölgesi”nde meydana getirerek onun çevresinde dönmektedir.


Rimland sorunu
-Rusya’nın komşu kıtasal medeniyetlerle –Batıda Roma-Germen ve Doğuda geleneksel üç medeniyet (İslam, Hint ve Çin)- olan ilişkisinde en az iki düzlemden bahsedilebilir. ... ..
-... ..
-Günümüzde Rusya-Avrasya, küresel muhalif olarak, “kıyısal medeniyetler” yani Rimland’dan ziyade karşısındaki bir “Ada”yı, Atlantikçi Amerika’yı bulmaktadır.
İmparatorluğun Toparlanması
-... .. Jeopolitik diğer disiplinlerin yanında onlarla eşit düzeyde uluslararası ve askeri doktrinleri formüle eden birkaç temel disiplinden birisidir. Nasıl ki dakik ilim olması için fiziğin kimyadan ve kimya yasalarından soyutlanması (bu asla fiziğin kimyayı inkar etmesi anlamına gelmez) gerekiyorsa, bu anlamda kesin bir disiplin olması için jeopolitiğin de dieğrlerini, yani devlet ve halkın kaderine ilişkin değerlendirmelerdejeopolitik gibi dikkate alınan ve alınması gereken ancak jeopoliitik olmatyan yaklaşımları kenarda tutması gerekir.
-Rusya’nın başlıca jeopolitik gereksinimlerinden birisi, “imparatorluğun toparlanması”dır.
-“Sosyalizm”, SSCB, Doğu Bloku, Varoşva Paktı ülkeleri vesaireye nasıl bakarsak bakalım, iki süper devletten birisinin siyasi ve kültürel gerçekliğini nasıl değerlendirirsek değerlendirelim, jeopolitik açıdan Doğu Blokunun varlığı aynı zamanda, muhtemel Avrasya Birliği, Büyük Alanımızın kıtasal entegrasyonu ve egemenliği içinmutlak olumlu bir faktör idi. ... ..
-Rusya Büyük Alan’ı derhal kurulmaya başlanmazsa, diğer bir deyişle geçici olarak kaybedilen Avrasya enginliklerinde kendi stratejik, siyasi ve ekonomik nüfuzunu yeniden tesis edemezse, hem kendisinin, hemde “Dünya Adası”nda yaşamakta olan tüm halkları felakete sürükleyecektir. ... ..
-... .. Ya Çin Kuzeye doğru, Kazakistan ve Doğu Sibirya’ya doğru gözüpek bir atılım yapacak ya Merkezi Avrupa batı Rus topraklarına-Ukrayna, Beyaz Rusya, batı Büüyük Rusya (Velikorusya)- doğru hareket edecek ya da İslam Bloku Orta Asya, Volga, Ural boylarını, aynı zamanda Güney Rusya’dan bazı bölgeleri entegre etmeye çalışacaktır. Bu kıtasal entegrasyondan kaçmak mümkün değildir. Zira yerküresinin jeopolitik haritası da tek kutuplu, Atlantikçi eğilime direenmektedir. Jeopolitikte “kutsal yerler boş kalamaz” temel yasası geçerlidir.

Sıcak ve Soğuk Denizler
“İmparatorluğun Toparlanması” süreci, ilk olarak Rusya’nın sıcak denizlere çıkışını temin edecek olan bir uzak hedefe yönelmelidir. ... ..
-... .. özellikle çok Rus-Türk savaşları yapılmıştır ki, bunların mevesini Türkler ya da Ruslar değil, geleneksel üç imparaorluktan ikisini (üçüncüsü Avusturya-Macaristan) zayıf düşüren İngilizler toplamışlardır. Rusya’nın güneye doğru hayati önmedeki son atılımı SSCB’nin Afganistan’a başarısızca yayılması idi. ... .., Rusya oraya dönmeye mecbur kalacaktır. Ancak zorba bir cellettan ziyade güvenilir bir müttefik, koruyucu ve dost olarak dönmek daha uygun olacaktır. ... .. Burada söz konusu olan hiç de fetihler, yayılmalar veya ilhak değildir. ... .. eşitliğe dayalı anti Atlantikçi sağlam bir stratejikititifakın ortaya çıkması bile yeterlidir. .....
-... .. boğazlar ve sıcak denizler Rusya için ulaşılmazdı. ... ..


Kara ve Deniz: Ortak düşman
-Rus halkının kurması gereken Yeni İmparatorluk, kürenin coğrafi mekanının doğal yapısına nakşedilmiş olan bir iç jeopolitik mantığa sahiptir.
-Mackinder’in çok açık bir şeklilde belirttiği temel jeopolitik kanununa göre, tarihteki devamlı ve başlıca jeopolitik süreç (doğal ideokratik siyasi yapıya sahip) karasal, kıtasal güçlerin (ticari, piyasacı iktisadi düzenin) adavari, deniz devletlerine karşı mücadelesinden ibarettir. Bu Roma’nın Kartaca’ya, Sparta’nın Atina’ya, İngiltere’nin Almanya’ya vs. ezeli muhalifliğidir. 20. asrın başlarından itibaren bu iki jeopolitik sabite arasındaki karşıt duruş küresel bir karakter aldı. ABD, geri kalan tüm ülkeleri kendi yörüngesine çekerek denizci ve ticari kutup, Rusya ise karasal kutup oldu. II. Dünya Savaşından sonra bu iki süper devlet nihai olarak medeniyet rollerini belirlediler.
-ABD, stratejik açıdan Batıyı ve Avrasya’nın kıyı alanlarını benimsedi.
-SSCB ise kendi etrafında Avrasya’nın devasa kıtasal mekanlarını birleştirdi. ... ..
--Doğu Blokunun , daha sonra da SSCB’nin çöküşü, göreceli jeopolitik dengeyi Atlantikçilik, yani genellikle Batı Bloku ve piyasa medeniyeti lehine bozdu. Ancak jeopolitik objektif eğilimler faktörler içeriyor. vebunları iradi “subjektif” yollarla lağvetmek mümkün gözükmüyor. ... ..
-Medeniyetin Atlantikçi , denizci, ticari kutbu günümüzde şüphesiz ki, son derece güçlü ve kudretlidir. Ancak objektif faktörler Doğu’nun kıtasal tepkisini pratik olarak mukadder kılmaktadır.
-Karasal İmparatorluk potansiyel olarak her zaman mevcut olmuştur ve siyasal gerçekliğe dönüşmek için sadece uygun şartları aramaktadır.
-Yeni İmparatorluk bu jeopolitik zaruretin açık idraki ile kurulmalıdır. Bu imparatorluktaki doğal kilit fonksiyonu Ruslar yerine getirecektir. ... ..
-İmparatorluğun Rus’tan başka herhangi bir kisvesi olamaz. Mackinder, Rus topraklarını “tarihin coğrafi ekseni”, yani çevresinde deniz (dış) ve kara (iç) kültürel-siyai dürtülerin diyalektik zıtlığının baskısı altında Avrasya’nın (genellilkle sık sık “medeniyetle” özdeşleşen ) kıyı medeniyetinin getirdiği mekan olarak nitelendirmişti. ... ..

-Avrasya devletleri ve halklarının ... ... büyük çoğunluğu Amerikan siyasi ve stratejik nüfuzunu kendi tarihinden ayıran, son derece külfetli br şey olarak kabul etmektedir. Avrasya devletleri arasında bulunan medeniyet içi , dini ve sosyo-ekonomik farklılığa rağmen, onların sağlam ve sarsılmaz bir ortak paydaları vardır. Bu “ortak payda”nın ifadesi, Atlantikçi kontrolün totaliterliğine karşı duyulan nefret ve “deniz” medeniyetinin kalesi ABD tarafından biçimlendirilen okyanus ötesi Ticaret Düzeni’nin himayesinden kurtulma arzusudur. ... ..
-ABD üstünlüğü devam ettiği sürece, Avrasya içi tüm çatışmalar ve zıtlıklar suni karakterdedir. Çünkü ilişkilerin bu türden izahı, ancak daha büyük bir küresel bir faktör olmadığında bir anlam ifade eder. ... ..
-“Ortak düşman” yani Atlantikçilik, ... ..

-Avrasya’da coğrafi ve stratejik birlik bir alınyazısıdır. Böyle bir birliğin merkezinde muhakkak Rusya bulunmalıdır. Birliğin hareket gücü, kaçınılmaz bir surette Rus halkı olmalıdır. Rusların medeniyet misyonu, evrensel idealleri, tarihi bir millet oluşlarının mantığı da bu misyonla tamamıyla uyum göstermektedir. Yeni Avrasya İmparatorluğu, dünya tarihi ve jeopolitiğinin coğrafi ve siyasal kaderine yazılmış bir alınyazısıdır. Bu yazgıyı tartışmak anlamsızdır. Rus halkının menfaatleri bu tür kıtasal bir yapının kurulmasından ayrı düşünülmez.






-Bu amaca ulaşmanın yolu, dünya hakimiyeti iddiasında olan Atlantikçi Batının dünya nüfuzunu piyasacı, liberal ideolojileri ile birlikte radikal bir şekilde temelinden sarsmaktan geçer.
-Şimdi geriye sadece , bu devasa medeniyet planının daha önceki dönemlerde gerçekleşmesini engelleyen olumsuz faktörleri hesaba katarak bu kıtasal projenin özgünlüğünü açığa kavuşturmak kalmaktadır.


Batı Ekseni: Moskova-Berlin
Avrupa İmparatorluğu














Rusya’nın Jeopolitik Geleceği
Radikal bir alternatif gerekliliği
“Rus Milli Menfaatleri” Nelerdir?
Bugün Rusların bir devleti yoktur
Rusya İmparatorluksuz Düşünülemez
Ruslarda “Ulus-devlet”in yokluğu
Ruslar bir imparatorluk halkıdır
... ..
Sovyet devletçiliğinin eleştirisi
Çarlık   devletçiliğinin eleştirisi
Yeni bir Avrasya imparatorluğuna doğru
Dünyanın Sırrı

Kara ve Deniz: Ortak düşman
*Rus Jeopolitiği   Avrasyacı Yaklaşım – Aleksandr Dugin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder