-Kitap 393 sayfa ve eserin yayımlayan Küre yaynlarının sunuş bölümünde;
Rusça aslından Türkçe’ye kazandırdığımız bu eser, Dugin’in Jeopolitiğin Temelleri: Rusya’nın Jeopolitik Geleceği başlıklı
çalışmasının bir bölümünü oluşturuyor deniliyor.
Önce kitabın arka yüzü sonra sunuş bölümünden başlayarak kısa alıntıları
paylaşalım:
-Aleksandr Dugin (d.1962)
1998-2004 arasında Duma başkanlığna strateji ve jeopolitik konularında
danışmanlık yaptı. 2002-2003 yıllarında Avrupa Birliği Partisi’nin liderliğini
yürüttü. 2003 yılında Uluslararası Avrasya Hareketi’ni kurdu. 2002’den beri
Izvestiya, Literaturnaya Gazeta, Vremya Novestey gibi ulusal yayın organlarında
köşe yaarlığı yapan Dugin’in, çok sayıda makale, kitap ve çevirisi bulunuyor.
Dugin, SSCB sonrası dönemin en etkin düşünürü olarak anılıyor.
-Arka kapak tanıtımında; “Rus stratejist Aleksandr Dugin’e göre, bir
mekan falsefesi olarak jeopolitik, modernitenin tarihselciliğine karşı
postmodern çağın geliştirdiği en önemli enstrümanlardan biridir. Dugin,
insanlığın mekân faktörüyle karşılılı ilişkisi olarak tanımladığı jeopolitik
çerçevesinde Rusya’nın küresel ve medeniyetler arası konumunu anlamlandırmaya
çalışıyor.
-Ona göre, Asya ve Avrupa gücü olarak medeniyeler arası bir kavşakta yer
alan Rusya’nın bu imparatorluk iddiasını sürüdürebilmesinin tek yolu, Avrasyacı
jeopolitiğin diriltilmesidir. Avrasyacılık sadece Rusya’nın değil, Atlantik
eksenli batı ittifakına karşı Avrasya güçlerinin yükselişinin vazgeçilmez
stratejisidir.
-Rus Avrasyacılığının sözcüsü Dugin, çoşkulu kalemiyle-başta Türkiye
olmak üzere- bölgesel güçlere bakışını, Batı- Doğu ilişkilerini ve geleceğin
dünyasında Rusya’nın yerini konumlandırmaya çalışıyor.”
-Kİtabın ilerleyen bölümlerinde Türkiye'yi birlikte hareket ederek NATO ve ABD'nin liderliğindeki Atlantikçi yapıdan uzaklaşmaya ikna etmeye çalışan, hatta bazı yerlerde aba altından sopa gösteren / tehdit algısı ortaya çıkaran vurgular da yapılıyor.
-Sonrasında da; yazarın Avrasya İmparatorluğu veya Yeni İmparatorluk olarak tanımlamaya çalıştığı oluşumun, "uzak
gelecekte mümkün olabileceği"ni ifade etmesi de dikkati çekiyor. Diğer bir ifade ile, yazarın geleceğe ilişkin bu öngörülerinin bir hayali canlandırma gayretleri olarak anlamlandırabiliriz.
-Kİtabın ilerleyen bölümlerinde Türkiye'yi birlikte hareket ederek NATO ve ABD'nin liderliğindeki Atlantikçi yapıdan uzaklaşmaya ikna etmeye çalışan, hatta bazı yerlerde aba altından sopa gösteren / tehdit algısı ortaya çıkaran vurgular da yapılıyor.
-Sonrasında da; yazarın Avrasya İmparatorluğu veya Yeni İmparatorluk olarak tanımlamaya çalıştığı oluşumun, "uzak
gelecekte mümkün olabileceği"ni ifade etmesi de dikkati çekiyor. Diğer bir ifade ile, yazarın geleceğe ilişkin bu öngörülerinin bir hayali canlandırma gayretleri olarak anlamlandırabiliriz.
-Eserin yayımcısı olan "Küre yayınları"nın sunuş bölümünden alıntılarla devam edelim:
-Ruslar ve Türkler ‘imparatorluk kurucu’ iki millet olarak ortak stratejik alanlarda yüzlerce yıl boyunca rekabet ettiler. Burekabet ilişkisi çoğu kez iki farklı medeniyetin coğrafi ve kültürel alanda karşı karşya gelmesi şeklinde olmuştur. Askeri çatışmalarla sınırlı olmayan bu ilişki biçimi, etkisini, iki imparatorluğun sınırlarını, hinterlandını aşan jeokültürel alanlara taşımıştır.
-Ruslar ve Türkler ‘imparatorluk kurucu’ iki millet olarak ortak stratejik alanlarda yüzlerce yıl boyunca rekabet ettiler. Burekabet ilişkisi çoğu kez iki farklı medeniyetin coğrafi ve kültürel alanda karşı karşya gelmesi şeklinde olmuştur. Askeri çatışmalarla sınırlı olmayan bu ilişki biçimi, etkisini, iki imparatorluğun sınırlarını, hinterlandını aşan jeokültürel alanlara taşımıştır.
-tarihi Osmanlı-Rus veya Türk-Rus rekabetinin, bu iki imparatorluğunun
varisi siyasi yapılarca farklı yoğunluklarda da olsa sürdürüldüğü söylenebilir.
-Özellikle İstanbul’un Osmanlıların eline geçmesinden sonra Ruslar,
Ortodoksluğun merkezi olmak iddiasıyla Üçünü Roma misyonunu üstlenmekte
geçikmediler. Rusların Osmanlı karşısında Ortadoksluğun evrensel merkezi olma
iddiası ile İstanbul’un tarihi Ortodoks merkezi olma durumu iki güç arasındaki
rekabetin askeri alanla sınırlanamayacağını gösterdi.
-Bu siyasi ideoloji arayışı tuslarda emperyal iddialarına paralel olarak
canlılığını korudu. Çarlık Rusyası’nda olduğu gibi Sovyetler Birliği döneminde
de farklı ideolojiler adına alsa da, Rus
stratejik zihniyetinin temel yönelimleri
süreklilik arzetmiştir.
-Rus yayılması, sadece Osmanlıların aleyhine bir strateji değildi
şüphesiz. Ancak Asya ve Avrupa’nın önemli kısmına hükmeden, dünyanın
jeostratejik hakimiyet alanlarının kilit bölgelerini elinde tutanbu iki gücün
rekabeti çok değişik düzlemlerde ortaya çıkacaktı. Bu tarihi sreç anlaşılmadan
Rus stratejisini anlamlandırmak mümkün değildir.
-... .. Rus stratejik zihniyetini çözümleyebilmek için bu ulusun tarihi
serüvenini, stratejik yönetimini, jeopolitiğini ve tüm bunları şekillendiren
temelleri anlamak zorundayız. ... ..
-Dugin bu eserinde teorik
temellerini oluşturmaya çalıştığı Avrasyacılık düşüncesiyle farklı siyasi rejimler altında değişmeyen, tutarlı bir süreklilik
gösteren Rus stratejik zihniyetinin ip uçlarını vermektedir.
-Kitabın bugünkü Rusya ile tarihi Rusya ve Rus kimliği arasında kurduğu
ilişkiye vurgu yapması dikkat çekici. Rus
kimliğini oluşturan tarihi ve kültürel unsurlarla mekan ilişkisinin kodlarını
veren analizleri yarınki Rusya’nın muhtemel yönelimlerini keşfetmek açısından
son derece açıklayıcı... ... ..
-Birbiriyle tarihin önemli kısmında temas içinde olmuş bu iki
imparatorluğun varisleri olarak bu iki ulus birbirini tanımak zorundadır. Rus
stratejik zihniyetinin anlaşılması yönünden bu kitabın ülkemizde önemli bir
boşluğu dolduracağına kuşku yok.
Türkçe Baskıya Önsöz
Avrasyacı çağrı ve
Türkiye’nin jeopolitiği
1.Bir yöntem olarak
jeopolitik
-... .. Her şeyden önce, Kuantum mekaniğinde de olduğu gibi,
çoğu şey “gözlemcinin duruşu”na bağlıdır.
-Beyazlar veya siyahlarlaoynadığımıza bakmaksızın oyunun kurallarına
prensipte evet dedikten sonra birtakım problemler çıkmaya başlar. Çünkü jeoplitik yöntem tek
boyutlu ve tam-simetrik değildir. Siyahlar ve beyazlar (kara-deniz) burada farklı kurallara tabi olmakta, farklı
şekilde hareket etmekte ,farklı amaçların peşinden gitmektedir. Bunlar, özerk
mantık ve stratejilerle donatılmış nitel kutuplardır. Diğer nicel
disiplinlerden farklı olarak Jeopolitik,
nitel yaklaşımdan, ana kutupların temel nitel asimetrisinden hareket etmektedir.
Jeopolitik analiz mekanı, değişken
(anisottropic) halidir. Karadan denize, denizden karaya
bakış farklı sonuçlar verir; bunlar iki farklı mantığa tabi iki farklı
mekandır.
-Kara
ve deniz yanlızca gözlemin
görünene hali değil aynı zamanda içsel mahişyetidir.; sadecedışarıda değil,
içeridedir de. Kara ve deniz medeniyetinin
insanları dünyayı diğer işnsanların, kültürleri ve inanç sistemlerinikendi
jeopolitik gözlükleriyle görürler. Ve
bir de karma (şartlı olarak ”kıyısal”) ara versiyonlar mevcut olduğundan, sözkonusu tablo
inanılmazderecede karmaşıklaşmaktadır. ... ..
-... .. Jeopolitik, metafizik, gnostik veya
etik teşhis yapmayı yani neyin
aydınlık, hakikat ve hayır olduğunu; neyin ise karanlık, yalan ve şer
olduğunuaçıklamayı kendine amaç edinmez.
-Jeopolitik, her medeniyetin değer yargısının manasını anlamaya,
idrak etmeye ve onun mantığını tasvir etmeye çalışır. Ancak bobjektif br
metodolojinin pekala belli bir medeniyetin ürünü olan somut kişilerin veya bir
grup insanı her zaman kullanıyor olması nedeniyle, objektif
jeopolitik, teorik düzeyde dahi mevcut olamaz: Her bir milli ekolün
niteliksel yaklaşımın yansıtan jeopolitik, bir Anglo-Sakson, Alman, Rus, Arap,
Çin, Türk vs. jeopolitiği olacaktır. ... ..
-İki medeniyet-Anglo-Sakson (deniz ) ve Avrasyacı (Kara)- böylesi imtiyazlı bir durumda bulunmaktadır. ... ..
Jeopolitiğin
tanımlanması
-... . İsveçli Rudolf Kjellen’in”Jeopolitik, devletinteroteriyle ilişkisini
inceleyen disiplindir” şeklindeki temel tanımı bugün için açıkcası yeterli
değildir. ... ... medeniyetsel, kültürel, dini ve iktisadikurallara
uygunluklarının sistematize edilmesinde de ... .. kulanılabileceği ...
-Bu nedenle
“jeopolitik”i daha geniş tanımı...
Jeopolitik, insanlığı mekan faktörü ile karşılıklı ilişiki içerisinde
inceleyen bir disiplindir.
Türkiye’nin
Jeopolitiği
-... .. Devasa bir dünya imparatorluğunu (ki onun hayati merkezini şu
anki Türkiye muhafaza etmektedir) kuran Türklerin tarihi yükselişini kökünde debu
faktör bulunmaktaydı. ... ..
-... .. Moğol, İskit, Hun, Avar, Got, Alan vs. diğer Avrasya göçebeleri
gibi Türkler de, gerek stepleri, gerekse daha barışçı olan yerleşik
medeniyetleri kontrolü altında birleştiren göçebe imparatorluk prensibini kendi
kültürlerinde barındırmaktaydılar.... ..
-... .. Aslında kıtanın derinliklerinden gelen ve kıyısalhatlardan azami
uzaklıklta veya taşımacılığa kapalı soğuk okyanus mekanları ile çevrelenen bu
yayılmacı ve kaynaştırıcı saik, jeopolitikte Avrasyacılık olarak adlandırılmaktadır.
-Bu anlamda, çağdaş Türkiye’nin ve hatta Osmanlı İmparatorluğu’nun
kuruluşunun kökleri saf Avrasyacılık muhitine inmektedir. ... ..
-İslam ümmetinin temelini atan Arap fütühatu, kökü itibariyle şüphesiz
ki, karasal ve
kıtasaldı. Akdeniz ise, kara ve deniz prensiplerinin birbiriyle daima çatıştığı karşıt
jeopolitik yönelimlerin yumağı idi. ... ..
-... .. Ancak Mağrip’ten Balkanlar ve Kafkaslara kadar büyük mekanlar
üzerinde denetim kuran Türklerin kendileri de, fethettikleri medeniyetlere özgü
jeoplolitik eğilimleri tedricen benimsenmekteydiler. Osmanlı İmparatorluğu’nun
jeopolitik tarihinin tam tablosunu çizmek özenli ve ayrıntılı bir araştırmayı
gerektirmektedir.
-... .. Kemalist ulus-devlet modeline geçişte özellikle Rum, Bulgar,
Ermeni ve Kürt milli azınlıklar problemi problemi yeni boyut kazandı. Modern
Türkiye’nin, genç Türklerin demir iradesi ile perçinlendiğini , laiklik ve
milliyetçilik prensipleriyle kaynaşmış katı bir askeri özün üstünlüğünde
kurulduğunu biliyoruz. Fakat askeri-siyasi yapıyla böylece perçinlenen
ulus-devlet oluşumu artık büsbütün yeni bir jeopolitik çzigiyi dikte
ettirmekteydi: O andan itibaren Türkiye, İslam aleminde de liderlik iddiasında
bulunamazdı. Zira diğer
İslam ülkelerinin (Büyük Britanya tarafından desteklenen ve hatta tahrik
edilen) çoğunluğu, Türkiye
karşıtı milli politikalar neticesinde ortaya çıkmışlardı. Türkler emperyal fonsiyonlarını da kaybetmişlerdi;
devletleri etrafında Arap ülkeleri, Rusya, Yunanistan, Bulgaristan,Yugoslavya,
İran gibieski ve yeni düşmanları bulunmaktaydı. ... ..
-... .. Biçim ve muhteva bakımından Atlantikçi blok olan NATO’ya girişin,
aslında Türk tarihini oluşturan derin jeopolitik etkenlerin tezahür etmesiyle
gerek kavramsal ve tarihsel, gerekse medeniyetselolarak çatışacağını dikkate
almak gerekir.
-Bu etkenler şüphesiz ki , çoğunlukla karasal ve Avrasyacı idi. NATO ile ittifak taktik meseleleri
çözmekteyse de, milli devletin biçimi ve askeri –demokratik laik rejim büyük
çaplı jeopolitik geleceğin temeli olamaz.
-Diğer bir deyişle, Türkiye’nin (küçük değil) büyük oyunda ağırlığı
olan bir oyuncu olması için kendi tarihinin amnasını yeniden idrak etmesi, yeni
perspektifleri tasarlaması, Ankara’nın mutabık olabileceği büyük ölçekli
jeopolitik projelere sahip sağlam ve güvenilir partner bulması gerekecektir.
Türkiye için Yeni
Avrasyacılık
-Bir Rus jeopolitikçisi olarak hiç şüphesiz öne sürülen projelerin
tavsiye edilmesinde ve
değerlendirilmesinde tarafsız değilim.
-Bunların tümü artık Avrasyacı projeler sayılmaktadır; ... ..
-... .. Rusya ya büyük Avrasyacı kıtasal imparatorluk olacak, ya da hiç
varolmayacaktır. Rusya’nın jeopolitik kimiği “kara eşkiyaları” dalgasına, Slav unsurunun Cengiz Han
imparatorluğunun Türk-Moğol kökeni ile ittifakına dayanmaktadır. ... ...
Türkiye’de en çok en çok dikkatimi çeken şey Avrasyacı eğilimlerdir. Çünkü bu
temelüzerine sadece günübirlik müşterek menfaatlere ulaşılmakla kalınmaz, Karadeniz çevresinde ve Kafkasya’da birkaç asırdır süren Rus Türk
çatışmasına da son verilebilir ve aynı zamanda stratejik yeniden yapılanma
doğrultusunda tüm kıta için yeni çok kutuplu bir proje geliştirilenbilir.
-Bir ulus devlet ve NATO üyesi olarak Türkiye,
Avrasya projesi için yeterince hasım bir oluşumdur.: böylesi bir Türkiye ile Rusya’nın
ortak hedeflerinden çok daha fazla jeopoltik çelişkileri bulunmaktadır. ... ..
-Atlantikçi ve Avrasya karşıtı stratejinin parametreleri... .. Bu durumda Rusya İran’la
ilişkilerinin pekiştirilmesinden, Ermenileri öncelikli olarak desteklemeye;
Kıbrıs konusunda Rumlar lehine lobicilikten, Kürt isyancılar ve İslamcı
gelenekselciler ile samimi ilişkilere varıncaya kadar geleneksel bir karşı
hareketler sistemine otomatik olarak itilmektedir. Fakat tüm bunlar
taktik düzeyde olan şeylerdir. Yeni Avrasyacı proje, tamamen farklı bir şeyi
öngörmektedir.
-Yeni Avrasyacılık, günümüzdeki durumu küresel boyutta idrak etmeyi
öngörmektedir. Biz, tek kutuplu bir dünyanın, yani doğrudan Amerikan
kontrolünde ve Anglo-Sakson siyasi, iktisadi ve dini değerlerin
hakimitiyetindeki küresel Atlantikçi imparatorluğun
kuruluşu eşiğinde
bulunmaktayız. Jeopolitik
açıdan söz konusu olan denizin
küresel zaferi ve karanın mağlubiyetidir.
-Demek ki, yeni dünya düzeninin kurbanları
sadece karasal devletlerin siyasi-stratejik menfaatleri değil, tekdünyacı
(mondialist) ikameci-kültürün Procrustes... ..
-... .. Bu süreçte de, gerek ABD ile gönüllü işbirliğine
gidenler, gerekse müstakbel küresel diktatörlüğe karşı çıkmaya cesaret edenler
eşit düzeyde zarar görecek.
-... .. ciddi bir jeopolitik bir ittifaka girmek zorundayız.
... .. Amerikan
merkezli yeni düzeninden gelen tehdidin ciddiyeti, bizleri bu aşamaya
mümkün olduğunca hızlı geçmeye mecbur etmelidir. ... ..
-... .. Dost Türk halklarınınimparatorluk urucusu saikinin değerini
idrak eden biz Slavlar, dotluk elini uzatmaya hazırız. Avrasya çok büyüktür ve
enginlikleri herkese yeter.... ..
-Atlantikçilik, bir kara medeniyeti olarak Avrasyacılığın
doğrudan karşıtıdır.
Rusya ve mekan
Heartland
-... .. Heartland, yani
kıtanın “Merkezi Kara”sı
-... .. Rimland yani kıyısal alan
-... .. “medeniyet” en parlak, anlamlı ve
yetkin biçimlerini, kendisinin hayat verici kıtasal kaynağında değil, Kara
alanının deniz veya
okyanus ile yani su alanıyla sınırlandırıldığı kritik bir şeritte, “kıyı bölgesi”nde meydana getirerek onun çevresinde
dönmektedir.
Rimland sorunu
-Rusya’nın komşu kıtasal medeniyetlerle –Batıda Roma-Germen ve Doğuda
geleneksel üç medeniyet (İslam, Hint ve Çin)- olan ilişkisinde en az iki
düzlemden bahsedilebilir. ... ..
-... ..
-Günümüzde Rusya-Avrasya, küresel muhalif olarak, “kıyısal medeniyetler” yani Rimland’dan ziyade
karşısındaki bir “Ada”yı, Atlantikçi
Amerika’yı bulmaktadır.
İmparatorluğun
Toparlanması
-... .. Jeopolitik diğer disiplinlerin yanında onlarla eşit düzeyde
uluslararası ve askeri doktrinleri formüle eden birkaç temel disiplinden
birisidir. Nasıl ki dakik ilim olması için fiziğin kimyadan ve kimya
yasalarından soyutlanması (bu asla fiziğin kimyayı inkar etmesi anlamına
gelmez) gerekiyorsa, bu anlamda kesin bir disiplin olması için jeopolitiğin de
dieğrlerini, yani devlet ve halkın kaderine ilişkin
değerlendirmelerdejeopolitik gibi dikkate alınan ve alınması gereken ancak
jeopoliitik olmatyan yaklaşımları kenarda tutması gerekir.
-Rusya’nın başlıca jeopolitik gereksinimlerinden birisi, “imparatorluğun toparlanması”dır.
-“Sosyalizm”, SSCB, Doğu Bloku, Varoşva Paktı ülkeleri vesaireye nasıl
bakarsak bakalım, iki süper devletten birisinin siyasi ve kültürel gerçekliğini
nasıl değerlendirirsek değerlendirelim, jeopolitik açıdan Doğu Blokunun varlığı
aynı zamanda, muhtemel Avrasya Birliği, Büyük
Alanımızın kıtasal entegrasyonu ve egemenliği içinmutlak olumlu bir faktör
idi. ... ..
-Rusya Büyük Alan’ı derhal kurulmaya başlanmazsa, diğer bir deyişle
geçici olarak kaybedilen Avrasya enginliklerinde kendi stratejik, siyasi ve
ekonomik nüfuzunu yeniden tesis edemezse, hem kendisinin, hemde “Dünya
Adası”nda yaşamakta olan tüm halkları felakete sürükleyecektir. ... ..
-... .. Ya Çin Kuzeye doğru, Kazakistan ve Doğu Sibirya’ya doğru gözüpek
bir atılım yapacak ya Merkezi Avrupa batı Rus topraklarına-Ukrayna, Beyaz
Rusya, batı Büüyük Rusya (Velikorusya)- doğru hareket edecek ya da İslam Bloku
Orta Asya, Volga, Ural boylarını, aynı zamanda Güney Rusya’dan bazı bölgeleri
entegre etmeye çalışacaktır. Bu kıtasal entegrasyondan kaçmak mümkün değildir.
Zira yerküresinin jeopolitik haritası da tek kutuplu, Atlantikçi eğilime
direenmektedir. Jeopolitikte “kutsal yerler boş kalamaz”
temel yasası geçerlidir.
Sıcak ve Soğuk
Denizler
“İmparatorluğun
Toparlanması” süreci, ilk olarak Rusya’nın sıcak denizlere çıkışını
temin edecek olan bir uzak hedefe yönelmelidir. ... ..
-... .. özellikle çok Rus-Türk savaşları yapılmıştır ki, bunların
mevesini Türkler ya da Ruslar değil, geleneksel üç imparaorluktan ikisini
(üçüncüsü Avusturya-Macaristan) zayıf düşüren İngilizler toplamışlardır. Rusya’nın güneye doğru hayati
önmedeki son atılımı SSCB’nin Afganistan’a başarısızca yayılması idi. ... .., Rusya oraya dönmeye
mecbur kalacaktır. Ancak zorba bir cellettan ziyade güvenilir bir
müttefik, koruyucu ve dost olarak dönmek daha uygun olacaktır. ... .. Burada
söz konusu olan hiç de fetihler, yayılmalar veya ilhak değildir. ... .. eşitliğe dayalı anti
Atlantikçi sağlam bir stratejikititifakın ortaya çıkması bile yeterlidir. .....
-... .. boğazlar ve sıcak denizler
Rusya için ulaşılmazdı. ... ..
Kara ve Deniz: Ortak düşman
-Rus halkının
kurması gereken Yeni İmparatorluk,
kürenin coğrafi mekanının doğal yapısına nakşedilmiş olan bir iç jeopolitik
mantığa sahiptir.
-Mackinder’in çok açık bir şeklilde belirttiği temel jeopolitik kanununa
göre, tarihteki devamlı ve başlıca jeopolitik
süreç (doğal ideokratik siyasi yapıya sahip) karasal, kıtasal güçlerin (ticari, piyasacı
iktisadi düzenin) adavari, deniz devletlerine karşı mücadelesinden ibarettir.
Bu Roma’nın Kartaca’ya, Sparta’nın Atina’ya, İngiltere’nin Almanya’ya vs. ezeli
muhalifliğidir. 20. asrın başlarından itibaren bu iki jeopolitik sabite
arasındaki karşıt duruş küresel bir karakter aldı. ABD, geri kalan tüm ülkeleri
kendi yörüngesine çekerek denizci ve ticari kutup, Rusya ise karasal kutup oldu. II. Dünya Savaşından sonra bu iki süper
devlet nihai olarak medeniyet rollerini belirlediler.
-ABD, stratejik açıdan Batıyı ve Avrasya’nın kıyı alanlarını benimsedi.
-SSCB ise kendi etrafında Avrasya’nın devasa kıtasal mekanlarını
birleştirdi. ... ..
--Doğu Blokunun , daha sonra da SSCB’nin çöküşü, göreceli jeopolitik
dengeyi Atlantikçilik, yani genellikle Batı Bloku ve piyasa medeniyeti lehine
bozdu. Ancak jeopolitik objektif eğilimler faktörler içeriyor. vebunları iradi
“subjektif” yollarla lağvetmek mümkün gözükmüyor. ... ..
-Medeniyetin Atlantikçi , denizci, ticari kutbu
günümüzde şüphesiz ki, son derece güçlü ve kudretlidir. Ancak objektif
faktörler Doğu’nun kıtasal tepkisini pratik olarak mukadder kılmaktadır.
-Karasal İmparatorluk potansiyel olarak her zaman mevcut olmuştur ve siyasal
gerçekliğe dönüşmek için sadece uygun şartları aramaktadır.
-Yeni
İmparatorluk bu
jeopolitik zaruretin açık idraki ile kurulmalıdır. Bu imparatorluktaki doğal kilit fonksiyonu Ruslar
yerine getirecektir. ... ..
-İmparatorluğun Rus’tan başka herhangi bir kisvesi olamaz. Mackinder, Rus topraklarını “tarihin
coğrafi ekseni”, yani çevresinde deniz (dış) ve kara (iç) kültürel-siyai
dürtülerin diyalektik zıtlığının baskısı altında Avrasya’nın (genellilkle sık
sık “medeniyetle” özdeşleşen ) kıyı
medeniyetinin getirdiği mekan olarak nitelendirmişti. ... ..
-Avrasya devletleri ve halklarının ... ... büyük çoğunluğu Amerikan
siyasi ve stratejik nüfuzunu kendi tarihinden ayıran, son derece külfetli br
şey olarak kabul etmektedir. Avrasya devletleri arasında bulunan medeniyet içi
, dini ve sosyo-ekonomik
farklılığa rağmen, onların sağlam ve sarsılmaz bir ortak paydaları vardır.
Bu “ortak payda”nın ifadesi, Atlantikçi kontrolün totaliterliğine karşı duyulan
nefret ve “deniz”
medeniyetinin kalesi ABD tarafından biçimlendirilen okyanus ötesi Ticaret
Düzeni’nin himayesinden kurtulma arzusudur. ... ..
-ABD üstünlüğü devam ettiği sürece, Avrasya içi tüm çatışmalar ve
zıtlıklar suni karakterdedir. Çünkü ilişkilerin bu türden izahı, ancak daha
büyük bir küresel bir faktör olmadığında bir anlam ifade eder. ... ..
-“Ortak düşman” yani Atlantikçilik,
... ..
-Avrasya’da coğrafi ve stratejik
birlik bir alınyazısıdır. Böyle bir birliğin merkezinde muhakkak Rusya bulunmalıdır. Birliğin hareket
gücü, kaçınılmaz bir surette Rus halkı
olmalıdır. Rusların medeniyet
misyonu, evrensel idealleri, tarihi bir millet oluşlarının mantığı da bu
misyonla tamamıyla uyum göstermektedir. Yeni
Avrasya İmparatorluğu, dünya tarihi ve jeopolitiğinin coğrafi ve siyasal
kaderine yazılmış bir alınyazısıdır. Bu yazgıyı tartışmak anlamsızdır. Rus
halkının menfaatleri bu tür kıtasal bir yapının kurulmasından ayrı düşünülmez.
-Bu amaca ulaşmanın yolu, dünya hakimiyeti iddiasında olan Atlantikçi Batının dünya nüfuzunu piyasacı, liberal ideolojileri ile birlikte radikal bir şekilde temelinden sarsmaktan geçer.
-Şimdi geriye sadece , bu devasa medeniyet planının daha önceki
dönemlerde gerçekleşmesini engelleyen olumsuz faktörleri hesaba katarak bu
kıtasal projenin özgünlüğünü açığa kavuşturmak kalmaktadır.
Batı Ekseni:
Moskova-Berlin
Avrupa İmparatorluğu
Rusya’nın Jeopolitik
Geleceği
Radikal bir
alternatif gerekliliği
“Rus Milli
Menfaatleri” Nelerdir?
Bugün Rusların bir
devleti yoktur
Rusya İmparatorluksuz
Düşünülemez
Ruslarda
“Ulus-devlet”in yokluğu
Ruslar bir
imparatorluk halkıdır
... ..
Sovyet
devletçiliğinin eleştirisi
Çarlık devletçiliğinin eleştirisi
Yeni bir Avrasya
imparatorluğuna doğru
Dünyanın Sırrı
Kara ve Deniz: Ortak
düşman
*Rus Jeopolitiği
Avrasyacı Yaklaşım – Aleksandr Dugin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder