İstanbul’da 24 Aralık 1867’de dünyaya gelen Tevfik Fikret’in baba soyu Çankırı, anne soyu Sakız’a dayanır. … .. Mekteb-i Sultâni’de (Şimdiki Galatasaray Lisesi) sürdürür. … .. Hariciye Nezareti İstişare Odasında görev alır. … .. 1892’de … Galatasaray’da Türkçe öğretmeni olur. 1895’de devletin, bütçe açığını kapatmak üzere memur aylıklarında kesintiye gitmesi üzerine, tüm görevlerinden istifa eder. Bu arada, Fikret’in, ileride onun şahsında tüm gençlere yol göstermek üzere yazacağı şiirlerine ilham kaynağı olan oğlu Halûk dünyaya gelir.
… .. II. Meşrutiyet ile yerini umuda bırakır. Fikret de birçok aydın gibi gelecek aydınlık günlere inanmaya başlar. Ancak Hüseyin Cahit Yalçın’la birlikte Tanin gazetesini çıkarmakta olan şairin umutları, kısa süre sonra sonlanır. Gazetenin, İttihat ve Terakki'yi tutması üzerine, Tanin ‘le ilgisini keser. Üniversitede edebiyat dersleri veriyorken kendiliğinden görevden çekilir. Bir dönem Galatasaray Lisesi Müdürlüğüne getirildiyse de Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) ile çatışınca ayrılır. Robert Koleji’ndeki öğretmenliği dışında bir görev alınmaz, Aşiyan’da tan bir yalnızlığa çekilir. Ömrünün son günlerinde, edebiyatımızdaki başarılı ilk çocuk şiirlerini (Şermin) yazan şair, 19 Ağustos 1915’te hayatını kaybeder. Önce Eyüp Mezarlığına gömülen Fikret, sonra Aşiyan'a taşınır. … ..
… …
… ..Halûk’un Defteri, 1911’de yayımladığı ikinci şiir kitabıdır. “Halû'kun Defteri, Hayata Karşı, Beşer, Hitabeler” başlıklı üç bölümden oluşan ve Fikret’in kendi el yazısı ile yayımlanan eserde, yirmi üç şiir bulunur. Çoğu, mühendislik tahsili yapmak üzere 1909'da İskoçya’ya gönderdiği oğlu Halûk’un şahsında Türk gençlerine seslendiği şiirlerde, Batılılaşmayı savunan bir düşünce adamı olan şairin emel, ümit ve idealleriyle memleketin gençler sayesinde yükseleceğine duyduğu inanç görülür. … ..
... ..
Devenin Başı
Vaktiyle büyük bir devenin bir başı varmış…
Başsız deve olmaz ya, masal, neyse; bütün güb
yaz kış, bu beyinsiz, bu çürük baş
çöl, kır, tepe, dağ, taş,
bîçâreyi beyhûde sürükler ve yorarmış…
Bîçâre ağır gövde ne yapsın, kime küssün?
Bir karga bulup derdini dökmüş, o demiş: – Vah!
Baştan büyük Allah… Başa gelmiş, çekeceksin.
Artık işe hörgüç bile şaşmış,
kuyruksa dolaşmış,
baştan başa enhâyı; fakat kimseyi Allah
baştan düşürüp kuyruğa baktırmasın; ilkin
bir parça durup dinleyen olmuşsa da git gir
âlem bu uzun derdi işitmekten usanmış;
artık kime dinletmeye gitse,
kim duysa, işitse
yüz vermediğinden, devecik sâkin ü sâkit
bir hendeğe inmiş, başı sokmuş ve uzanmış,
birden çekilip: “Haydi -demiş- dûzaha, murdar!”
Haksızlık eden başları bir gün … koparırlar.
... ..
*Halûk’un Defteri & Tevfik Fikret
Karbon Kitaplar
Aralık:2017 - 1.Basım
yorum için aşağıdaki link'i açınız https://www.hukuki.net/showthread.php?43251-Tevfik-Fikret
YanıtlaSil