6 Temmuz 2022 Çarşamba

Milli Eğitim'de Üç-Beş Nöbeti*


 

Bu kitap kronolojik bir hatırat kitabı değildir. Çok partili sıyası hayata geçildiğinden beri en uzun süre Milli Eğitim Bakanlığı yapmış bir eğitimci ve siyasetçinin, belli zaman aralığında, eğitim ağırlıklı olmak üzere memleket meselelerine bakışıdır.

 Bu kitapta, aynı zamanda, 28 Şubat Postmodern Darbesi’nden kısa bir süre sonra iktidara gelen bir sıyası partinin vesayetçi güçlerle yüzleşmesinin hikayesini bulacaksınız.1950’de Demokrat Parti’nin millet iradesiyle iktidara gelmesiyle birlikte kendilerine “devlet iktidarı” diyen güçle, halkın iktidarına ya tahammül edemeyerek askeri darbe yapmışlar ya da iktidara talip sıyası partileri yargı darbesiyle kapatma yoluna gitmişlerdir.

İster “müesses nizam”, ister “statüko” ister “Kemalist rejim” ne derseniz deyin, “devlet iktidarı” daima kendi doğrularını millet iradesinin üzerinde görmüş, ayakta durmaya çalışan demokrasiye ise kerhen katlanmıştır.

… ..… ..

Ruhban Okulu

.. ..

… .. Kendimiz için hak olarak gördüğümüz şeyleri, başkasına kabahat olarak gördüğümüz sürece biz insanlığın  ve medeniyetin kıyısından bile geçemeyiz. … ..

… .. Esasen Muaviye'den beri Müslüman halifelerin, şahların, padişahların, kralların, emirlerin ve maalesef Cumhurbaşkanlarının çoğu, dünyevi iktidar ve icraatlarını meşrulaştırmak için dini ve dini müesseseleri ve din adamlarını kullanmışlardır. Atatürk de bu halkanın bir devamı idi. Diyanet İşleri Başkanlığı, Sünni, Hanefi ve Maturidi bir din anlayışına göre şekillendirilmiştir. Atatürk bir dindar değildi, din onun için sadece pragmatizmin bir aracı idi. Sultan Abdülhamid’in, hal fetvasında da yazıldığı üzere, başta Sahih-i  Buhari olmak üzere temel dini eserleri tahrif edip oralardaki, İslam

toplumunda itiraz ve isyan hakkına dair hükümleri çıkartması ile Atatürk’ün Sünni İslam’ı, kolay yönetmenin bir vasıtası haline getirmesi, zihniyet bakımından hiç de farklı değildir. İslam ve Türk tarihini çok iyi incelemiş olan Mustafa Kemal, Sünni İslam inancını ulul emre itaat ve biat konusundaki zaafını da çok iyi biliyordu.

Bütün Milli Mücadele boyunca dilinden ayet ve hadis düşürmeyen, hilafete bağlı, din adamlarına özel önem veren, Meclis’in açılışından önce Hey’et-i Temsiliye adına bütün vilayetlere genelge gönderip Hatimler indirilmesini, mevlitler okutulmasını, Buhari-i Şerifler okunmasını emreden, Cuma’nın kutsallığından yararlanmak üzere Meclis’in açılışını bu günde, Hacı Bayram Camii’nde mütevellileri ile birlikte Cuma namazı kıldıktan sonra tekbirler, salavatlar ve dualarla yapan, Balıkesir Zağanos Paşa Camii’nde minbere çıkıp hutbe okuyan, Kur’an-ı Kerim’i harfi harfine ettirmek için çok çaba sarfeden Mustafa Kemal, hiç şüphe yok ki bir pragmatizm dehasıydı. Bütün bunlar takiyyeciliğin zirvesi de diyebiliriz…

Sünni İslam dünyası Asr-ı Saadete aykırı olarak, kadercilik,  itaat ve biat konularında o kadar ileri gitmişti ki, kendisini, yöneticilerinin adeta esiri haline getirmiştir. Cumhuriyet döneminin dine bakışı şuydu: Herkes Müslüman olacak, herkes Sünni olacak, herkes Hanefi olacak ama herkes Alevi gibi yaşayacak. Yani itikatta Sünni, amelde Alevi olacak.... ..

… ..

Bakanlıkta ilk engelli daire başkanı

... ..


Anadolu Lisleri’ndeki Yabancı Dilde eğitim Aldatmacası

… ..bu komedi  e aldatmacaya … ..

… .. Nedense biz gerçekle yüzleşmektense aldanmayı tercih eden bir halkız. Galiba “-miş gibi yapmak” daha çok hoşumuza gidiyor.

… .. 

Ücretsiz ders kitapları

… .. Rekabetin olmadığı yerde fırsatçılık daima baş aktördür. … ..


Fatma’nın yürek burkan hikayesi

… ..ilk girdiği sınavda Akdeniz Üniversitesi, Eğitim Fakültesi PDR bölümünü kazandı.




*Milli Eğitim'de Üç-Beş Nöbeti  & Hüseyin Çalık 

Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Yayınları

Karbon Kitaplar

1.Baskı:2022Aralık


7 yorum:

  1. Ülke genelini ilgilendiren makamlardan ayrılanların , süresini endişesini seçenekleri kadar sonra anılarını yazmaları, kendilerinin ya da şahit oldukları olumlu olumsuz ve de özellik arz eden uygulamalara ilişkin düşüncelerini, tecrübe ve önerilerini paylaşmalarını önemli buluyorum. Beğenelim veya beğenmedim, en azından tarihe not düşmek için emeklerini takdir etmek gerekiyor...

    YanıtlaSil
  2. Bir de, geriye baktıklarında özellikle kendi sorumlulukları başta olmak üzere özelleştiri yapabilen, meydana gelen hata ve yanlışların geri planı ve benzeri olumsuzlukların tekrarlanması için secilecek doğru hareket tarzlarının yazıyla ifadesi de önem arz etmektedir

    YanıtlaSil
  3. Sayın bakanın ortaya çıkardığı bu eseri, emeklerini tarihe not düşen, "Söz uçar yazı kalır " veciz ifadesinin karşılığı olarak alkışlıyorum.... elbette katılmadığı, hatta eksik bırakılan yerler olduğunu düşündüğümüz boşluklar olabilir...

    YanıtlaSil
  4. Her şeye rağmen, sayın bakanın anlattığı dönemin şartlarının da dikkate alınması gerekiyor.

    YanıtlaSil
  5. Eser, bir anlamda geçmişe ışık tutan, gelecek için dersler veren bif emeğin karşılığı olmuş. Teşekkürü hak ediyor.

    YanıtlaSil
  6. "Bakanlıkta ilk engelli daire başkanı" başlığı altındaki Hâle Bacakoğlu'nun hayat öyküsü ve İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü bitirmesi, MEB'lığı Özel Eğitimi Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nde Özel Eğitimden Sorumlu Daire Başkanı olmasını duygulanarak okudum...

    YanıtlaSil
  7. "Bir annenin dramatik hikayesi" başlıklı bölümde; iki oğlunu hayatlarının baharında kaybeden ve sayın bakanın "0, artık benim Ganime ablam".." dediği Ganime Evrgen'in öyküsü burnumun direğini sızlattı... Sayın bakana Kartal'daki bir okula "Teğmen Burak Evirgen İlköğretim Okulu" adının verilmesine vesşle olduğu için ben de teşekkür ediyorum....

    YanıtlaSil